Kitap: Dede Korkut Hikâyeleri
Kitabın adı: Dede Korkut Hikâyeleri
Yazar: Anonim Hazırlayan: Sadık Yalsızuçanlar
Yayınevi: Antik Yayınları Yayın yeri ve yılı: İstanbul/2017
Sayfa sayısı: 239 Yaş aralığı: 14+
İşlenen konular: yiğitlik, cesaret, savaş, töre, gelenek-görenek, dayanışma, mücadele…
Dede Korkut Hikâyeleri, Destanlar Dönemi Türk Edebiyatı’ndan halk hikâyesine geçişin ilk önemli ürünü sayılmaktadır. XIV-XV. yüzyıllar arasında yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Hikâyelerin geçtiği mekânlar Türkistan, Kuzey İran, Güney Kafkasya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleridir. Hikâyelerin ilk anlatıcısının Dede Korkut olduğu tahmin edilmektedir.
Dede Korkut’un kim olduğu konusunda ise farklı görüşler vardır. Hikâyelerde veli bir kişi olarak karşımıza çıkan Dede Korkut, Oğuzların bilgisinden istifade ettiği keramet sahibi bir kişiliktir.
Dede Korkut Hikâyeleri’nde on iki hikâye yer alıyor (On üçüncü hikâyenin Kazakistan bölgesinde bulunduğunu ortaya koyan araştırmalar da var.). Bu hikâyeler, bize Türklerin topyekûn hayatları hakkında bilgiler veriyor.
Hikâyelerin asıl kahramanları Kazan Han ve onun dayısı Aruz Koca. Ancak her hikâyede bir başka kahramanın maceralarını okuyoruz. Mesela, Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikâyesi’nde oğlu olmayan Dirse Han’ın Bayındır Han’ın davetinde kara çadıra oturtulması. Buna gücenen Dirse Han’ın eşinin tavsiyesiyle şölen kurdurması.
Bir ağzı dualının yalvarışıyla eşinin hamile kalıp bir erkek çocuk doğurması. Bu çocuğun on beş yaşına gelmesi ve yine Bayındır Han’ın davetinde üzerine gelen bir boğayı öldürmesi. Dede Korkut’un bu oğlana Boğaç adını vermesi. Dirse Han’ın oğluna taht vermesi. Dirse Han’ın kırk yiğidinin bu durumu kıskanıp fitne çıkarması ve baba ile oğulun arasını açması.
Dirse Han’ın Boğaç’ı yaralaması. Eşinin dağ çiçeği ve ana sütü ile oğlunu bulup iyileştirmesi. Dirse Han’ın tutsak olması ve Boğaç’ın onu kurtarması. Dede Korkut’un hikâyenin sonunda dua etmesi.
Özetlemeye çalıştığımız bu hikâyenin kahramanları Dirse Han ve oğlu Boğaç’tır. Diğer hikâyelerde de başka kahramanların maceralarını okuruz.
Türkler, bu hikâyelerde çoğu zaman “pis dinli kâfirler” ile bazen de kendi aralarında savaşırlar.
Boğaç Han hikâyesinde görüldüğü üzere, çocuklara bir kahramanlık yapmadan ad verilmez. Eşler kocalarına/sözlülerine sonuna kadar bağlıdır. Ancak hileyle de olsa onları ayırmak isteyenler olabilir fakat hikâyelerin sonunda adalet yerini bulur ve kötüler hak ettiği cezayı alır. Bu durum, hikâyelerin masal özelliğinin bir sonucudur.
Yine hikâyelerdeki olağanüstü kahramanlar ve onların mücadeleleri -Basat’la Tepegöz’ün Hikâyesi, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Hikâyesi vd.- bu hikâyelerdeki destan özelliğini gösterir. Hikâyelerde manzum-mensur yani şiir ve düz yazının karışık olması, kahramanların eşleri veya sözlüleri için kopuz çalıp şiir söylemeleri ve onları kötülerin elinden kurtarmaları -Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beğrek’in Hikâyesi vd.- halk hikâyesi özelliğinin göstergesidir.
Tanıtmaya çalıştığımız eseri yayına hazırlayan Sadık Yalsızuçanlar -hem kendi ifadesi hem de okuyunca fark edileceği üzere- eserin anlam ve dil özelliklerine dikkat ederek bu çalışmayı ortaya koymuştur. Kitap, bu yönüyle de oldukça rahat okunmaktadır. Son sözümüz Dede Korkut’un duası olsun:
“Gelişli gidişli dünya
Ahir sonu ölümlü dünya
Ölüm eriştiğinde arı imandan ayırmasın
Günahlarınızı derlesin toparlasın,
Adı güzel Muhammed Mustafa’ya bağışlasın, hanım hey!”
Sait ÖZER
YazarKitabın adı: Çılgın Dedemin Zaman Makinesi İstanbul’da: İstanbul’da RamazanYazar: Sara Gürbüz ÖzerenYayınevi: Damla YayıneviYayın yeri ve yılı: İstanbul/2017Sayfa sayısı: 96Yaş aralığı: 8+İşlenen konu...
Yazar: Sait ÖZER
Bir gün, padişah vezire sorar: “Vezirim, İstanbul’da evliya var mıdır?” Vezir de; “Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir. Evliya olmaz mı hiç?” der. Padişah; “Öyleyse birkaçını ziyaret...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Seyahat etmeyi çok seven biri olarak zaman zaman buradan, gittiğim yerlerle ilgili izlenimlerini paylaşmaya çalışıyorum. Seyahat ederken Mülk Suresi’nin 15. ayetini düşünürüm hep. Ayet mealen şöyledir...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Dalında bir tomurcuktu. Annesinin gölgesinde gonca oldu. İlahi kader ki annesinin yaprakları döküldü, toprak oldu. Eğildi yanındaki gül dalına;- Ben, dedi. Yarın gül olacağım…- Evet, dedi gül dalı. Fa...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ