Esmâ-i Nebî: Beşîr
Bir ismi “Beşîr/Müjdeleyici” olan Peygamberimiz’in çok meşhur bir hadisi vardır: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” Hz. Peygamber (s.a.v.), her vesileyle bir yere gönderdiği kimselere önce bu tavsiyede bulunurdu. Müjdelerle dünya ve ahiret saadetinin anahtarlarını mü'minlere sunardı.
Peygamberimiz’in yolundan giden her insan, elinden geldiği kadarıyla dünyevî işlerde kolaylaştırıcı olmalıdır. Özellikle irşad, tebliğ ve yönetici konumunda olanlar, bu hususa daha çok dikkat etmelidir. Ahiretle ilgili konularda da hayırlı mesajlar, sevindirici haberler vermelidir.
Kur’ân-ı Kerim'de; Peygamberimiz’in müjdeci vasfı şu âyetlerle açıkça belirtilmiştir: “Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı geçmiş olmasın.” (35/Fatır, 24) “Şüphesiz, biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (48/Fetih, 8) Şirk koşmayanlara cennet müjdesini bir hadis-i şeriflerinde şöyle verdi: “Cebrâil (a.s.), gelerek bana şu müjdeyi verdi: ‘Ümmetinden Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmayarak ölen kimse cennete girer.”
Ebû Zerr, büyük günah işleyenlerin cennete girmelerini hayretle karşılamış ve “Zina etse, hırsızlık yapsa da mı?” diye sormuştur. Hayretinden dolayı Rasûlullah'a bu soruyu tekrar tekrar sorması üzerine Rasûlullah, dördüncü sorusunda: “Ebû Zerr istemese de, onlar imanları sebebiyle Allah'ın lütfundan istifâde ederler.” buyurmuştur.
Rasûlullah'a soruldu: “Ey Allah'ın Rasûlü! Kişi hayır yapsa, halk da bu sebeple onu övse (bunun hükmü nedir)?” “Bu, mü'mine (Allah'ın razı olduğuna dair) peşin bir müjdedir.” buyurdular. Mü'minin, yaptığı bir iyilikten dolayı insanlarca övülmesi, onun için büyük mükâfatların peşin müjdesidir, buyurdular.
Anne baba hakkı ve önemi herkesin malumudur. Peygamberimiz, “Kim ebeveyninden birine bedel hac yaparsa, bu hacla onun borcunu ödemiş olur. Bu durum semâdaki ruhuna müjdelenir.” Diğer bir rivayette ise: “Babası için bir hac, kendisi için yedi hac sevabı yazılır.” buyurmuştur.
Ebû Musa el-Eş'ari, Rasûlullah'ın şu sözlerini nakletti: “Bir kulun çocuğu ölürse, Allah meleklere şöyle söyler: ‘Kulumun çocuğunu kabzettiniz mi?’ ‘Evet.’ derler. ‘Yani kalbinin meyvesini elinden mi aldınız?’ Melekler yine: ‘Evet.’ derler. Allah tekrar sorar: ‘Kulum (bu esnada) ne dedi?’ ‘Sana hamdetti ve istircâda bulundu.’ derler. Bunun üzerine Allahu Teâlâ Hazretleri, şöyle emreder: ‘Öyleyse, kulum için cennette bir köşk inşa edin ve bunu Beytu'l-hamd (hamd evi) diye isimlendirin.”
Hz. Cabir (r.a.) anlatıyor: “Bir defasında ben üzgün bir hâlde iken Rasûlullah (s.a.v.)'la karşılaşmıştık. Bana: “Seni niye böyle üzgün görüyorum?” buyurdu. “Babam Uhud'da şehid düştü. Geriye bakıma muhtaç horanta ve bir de borç bıraktı.” dedim. Bunun üzerine: “Allah'ın babana hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?” dedi. Ben: “Evet!” deyince:
“Allah, hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde gerisinden konuşur. Ancak, babanı ihya etti ve perdesiz konuştu: ‘Ey kulum, dedi. Ne dilersen benden iste, vereyim!’ ‘Ey Rabb’im, dedi baban, beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!’ Allahu Teâlâ Hazretleri: ‘Ama ben daha önce şu hükmü koymuşum: ‘Ölenler artık geri dönmeyecekler!’ buyurdu.” Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: “Allah yolunda şehid edilenleri ölü sanma. Onlar, Rablerinin katında hayat sahibidirler ve O'nun nimetleriyle rızıklanırlar.” (3/Âli İmran, 169)
İbni Abbas (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v.), ashabına şöyle dedi: “Uhud'da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arş’ın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: ‘Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz?
Bu haber gitmeli ki onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!’ Allahu Teâlâ onlara cevaben: ‘Sizin haberinizi ben duyuracağım.’ buyurdu ve şu âyeti indirdi: ‘Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis onlar Rableri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.” (3/Âli İmrân, 169)
Editör
YazarBir kez baş yastığa düşmeyegörsün,Bedenin sarsılır, dillerin susar.Muhannet yaranı deşmeyegörsün,Yürek acı çeker, hallerin susar.Gözlerin kapanır, daralır nefes,Hatırını sorar derinden bir ses,Yatak d...
Şair: Rabia BARIŞ
İsraf; herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapmak, meşru sınırların ötesine geçmek, imkânları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harc...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Ebu Dücane (r.a.) sabah namazlarını Rasûlullah (s.a.v.)'ın arkasında kılmayı âdet edinmişti. Ancak namaz biter bitmez süratle mescidden çıkar giderdi.Bu davranışı Rasûlullah (s.a.v.)'ın dikkatini çekm...
Yazar: Sema KORKMAZ
Kültürümüzde bahar ve çiçek; genellikle yenilik, tazelik, doğanın uyanışı ve hayatın yeniden canlanması gibi temalarla ilişkilendirilir. Bahar, kışın zorluklarından sonra gelen ferahlık ve tazelik anl...
Yazar: Editör