Esra Elif'in Günlüğü: Yangın
Ninem “İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli.” derdi hep eskiden... O zamanlar ne anlatmak istediğini pek anlamazdık. Hayat birçok şeyi yaşayarak öğretir insana. Yaşanan olaylardan, büyüklerimizin tecrübe ve öğütlerinden ders almak hayatımızı kolaylaştıran en önemli unsurlardandır.
Bazen yanağımızı okşayan yağmur damlaları toprağa rahmet ve bereket getirirken, bazen de milyonlarca damla bir araya gelerek sel felaketine dönüşebilmekte can ve mal kaybına yol açmaktadır.
Her mevsimin kendine özgü afet durumları vardır. Yaz mevsiminde daha çok orman yangınları, sel felaketleri olurken kış mevsiminde çığ düşmesi sonucu oluşan doğal afetler yaşanabilmektedir. Depremler ise mevsim farkı gözetmeksizin yaşanan felaketlerdendir.
Bizlere düşen görev ise her türlü tedbiri almak ve afetlerden zarar gören insanlara birlik ve beraberlik bilinciyle yardım elimizi uzatmaktır. Sevgili Peygamberimiz "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." buyurmuş ve bizlere de yardıma muhtaç kişi ve canlılara yardım etmeyi emretmiştir.
Okulumuzun ara tatil döneminde büyüklerimizi ziyaret etmek için köye gitmiştik. Kış mevsimi olduğu için arkadaşlarımızla kızak kayıp kartopu oynardık. Köyde her evde soba olduğu için akşamları sobanın etrafında toplanır, dedemin hatıralarını ve nasihatlerini dinlerdik.
Gece karanlığının yerini aydınlığa bıraktığı sabah saatlerinde horozların ötüşüne insanların bağırmaları karışmıştı.
- Yangın vaaar! Yangın vaar!...
Korku ve merakla birden pencereden dışarı baktığımızda karşı mahalleden bir evin alevler içinde olduğunu gördük. Çok korkmuştuk. Tüm köylüler seferber olmuş yangını söndürmeye çalışıyorlardı. İlçeden itfaiye gelene kadar insanlar yangının büyümesini önlemişlerdi.
İki yaşlı karı kocanın oturduğu evde sobadan sıçrayan kıvılcım yangına sebep olmuştu. Neyse ki kendileri kurtulmuştu. Yangını söndürmek için köy halkı birlik ve beraberlik içinde mücadele etmişler yaşlı çiftin dualarını almışlar ve onları bir müddet misafir etmeye karar vermişlerdi.
Yapılacak daha çok iş vardı. Bir müddet sonra muhtar ve köyün ileri gelenleri yaşlı çifti ziyarete gittiklerinde onlara bir sürprizleri vardı. Bir hafta gibi kısa bir sürede el birliği ile evin tamiri yapılmış, yanan eşyaların yerine yenileri alınmıştı. Haberi duyduklarında mutluluk gözyaşları dualara karışmıştı. Herkes çok mutluydu. Hem dinimizin emrini yerine getirmenin hem de onların mutluluğuna ortak olmanın huzurunu yaşıyorlardı.
O gün bir kez daha anladık ki acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Felaketlerden uzak, sağlık ve huzur dolu günler sizlerin olsun.
Esra Elif ŞAHİN
YazarSevgili arkadaşlar!Yaşadığımız çağdabütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de afetlerin oluşum sıklığının giderek arttığı görülmektedir. Ülkemizin coğrafî yapısı deprem başta olmak üzere heyelan, sel, er...
Yazar: Editör
Farz nedir?Allahu Teâlâ’nın Kur'an-ı Kerim’de yapılmasını açıkça bildirdiği emirlerdir. Müslümanın geçerli bir özrü olmadıkça kesinlikle yapması gereken, yapmaması halinde günah sayılan buyruklardır. ...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
İnsan, yaratılmışların içinde en mükemmel olanıdır. Bir nevi küçük bir âlemdir insan...Allah (C.C) insan vücudunun merkezine öyle bir mekân yerleştirmiştir ki insanı insan yapan, diğer canlılardan ayı...
Yazar: Esra Elif ŞAHİN
Sevgili arkadaşlar, bugün sizlerle çok güzel bir dostluk hikâyesi paylaşacağım.Zamanın birinde, bir oduncu yaşardı.Bir gün ormanda odun keserken çalılar arasından bir yılan çıkıverdi karşısına.Oduncu,...
Yazar: Esra Elif ŞAHİN