Öğretmen Örnek Bir Rehber Olmalı
Öğretmenlerin öğrenciler üzerinde gereksöz gerekse davranışları açısından olumlu veya olumsuz etkileri olduğu muhakkaktır. Öğretmen dersi sevdirmek için öncelikle kendini sevdirmeli. Öğretmeni seven öğrenci,dersi de sever. İyi bir rehber öğretmenin öğrencilerle olan ilişkileri son derece iyi olmalı,öğrenciyi dinleyen, ona değer veren, sorunlarıyla ilgilenen bir özelliğe sahip olmalıdır.
Öğretmenlik, sadece derse girip çıkmak değildir. Çocuklar bizlere verilen bir emanettir. Emanete ihanet etmemek en başta öğretmenlerin görevidir. Öğretmenler gerek söz gereksede davranışları ile öğrencilerine örnek olmak zorundadır. Hayırlı insanların yaptıklarının güzelliklerle anılacağı muhakkaktır. İyilik yap, insanlarseni ansın; kötülük yap, insanlar senden kaçsın.
Değerli okuyucularım; şimdi size üzerimde çok emeği olan Allah’ın rahmetine kavuşan Zeki Soyak Hoca’mdan ve onun altın değerindeki sözlerinden bahsetmek istiyorum. Rahmetli hocam kırmadan yumuşak bir dille gönüllere hitap ederdi. Zorlaştırmayıp kolaylaştıran, nefret ettirmeyip sevdiren bir metodu uygulardı. Öğrenciye değer veren, onu dinleyen ve anlayan, yardımcı olan, öğrencinin kalbini kazanabilen, öğrencilerle ilişkilerini çok iyi tutan, diyaloglarında kırıcı olmayıp yapıcı olan, öğrenciye okulu ve dersleri sevdiren, öğrenciyi bir rakip olarak değil öğrenci olarak gören, notunu silah gibi kullanmayan gerçek bir muallimdi.
Hocam, gerek konuşması gerek eserleriyle insanların akıl ve ruh dünyalarına en güzel birşekilde hitap ederdi. Kardeşler, diye yumuşak bir dille konuşarak insanları etkilerdi. Eğitim konusuna büyük önem verir, gençlerin eğitimleriyle yakından ilgilenirdi.
Gerçek eğitimcilerde bulunması gerekli hususları dikkatlere sunar, eğitimde takip edilecek metotları birer birer izah ederdi. Eğitimde en önemli unsurlardan birinin öğretmenler olduğunu söyler, öğretmenlere çok büyük görevler düştüğünün altını defalarca çizerdi. Öğretmenlerinüretici olmasını, zamanlarını en iyi ve verimli birşekilde geçirmesi gerektiğini belirtirdi. Kendisiyıllarca eğitimin içinde öğretmen ve yönetici olarak bulunmuştu. Kendi yaşadığı tecrübeleri bizlere anlatır, yol gösterir, önümüze ışık tutardı.
Öğretmen, garipliğin acısını yüreğimizde dindirir, çorak mevsimi, çöl iklimini bir vahaya çevirir, sayısız çiçekler yetiştirirdi. Hocamızı hüzün dolu duygularla ebedi âleme yolcu ettik. Kendi güzel, gönlü güzel insandı. Onun gönül dünyası manevi âlemin güzellikleri ile doldurulmuştu. Gönül ve fikir dünyasını her kesimden insana açar, onların dertleriyle dertlenir, sevinçleriyle mutlu olurdu. Elinde yetişen sayısız öğrencinin elinden tutmuş, onların şahsiyet ve karakter kazanmaları için uğraşmış, onlara etki etmiş yol göstermiştir. Kendini yetiştirmiş bir âlim, hayatıanlayan bir fikir sahibi, bildiğini yaşayan bir gönül adamıydı.
Eğitimcilerin yüksek idealleri olması gerektiğini söylerdi. Bunun için boşa harcayacak zamanımızın olmadığını belirtir, bizzat kendisi yapar bizlere de örnek olurdu. Yaptığı işlerde hiçbir dünyevî menfaat beklemez, sadece Allah’ın rızasını kazanmayı arzulardı. Yaptıklarının hesabını yapmaz, bunları dile getirmezdi. “Fedakârlıklarının hesabını yapanlar bu davayı yürütemezler. Bir insanı kazanmak zor, ama kaybetmek kolaydır. Hizmet heyecanını kaybeden insanlar; damarlarındaki kanı kuruyan insanlar gibidir. Bir işi yaparken sevdan ve sancın varsa o zaman çileler zevke dönüşür,” derdi. Rabb’im rahmetiyle muamele eylesin. Ruhu şâd mekânı cennet olsun. Âmin...
Değerli okuyucularım; öğrencilerimizde gözlemlediğimiz olumsuz davranışlar ve benzeri problemler karşısında hemen onlara cezavermek, azarlamak, terslemek yerine en uygun bir zamanı seçerek “Seninle mutlaka konuşmalıyım.” dememiz ve uygun zaman gelince de mutlaka konuşmamız gerekir. Öğrencilerimizle konuşurken veya onları dinlerken çok öneml ibir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. O an kendinizi konuşmaya veya dinlemeye hazır hissetmiyorsanız, zoraki dinleme yapmayınız. Yardımcı olayım derken zarar verebileceğimizi unutmayalım. Zaten isteksiz olarak dinlediğimizi öğrencimiz fark edecektir. Amaç öğrencinin fark edip etmemesi değil ona yararlı olup olamadığımızdır.
“Dayağın eğitimde savunulacak bir tarafı yoktur. Çocuk eğitiminde kaba kuvvetin yeri olamaz. Ceza yerine ödül daha etkili olur. Çocuk takdir edilip övüldüğünde olumlu yönde etkilenmektedir. Çocuğumuz bizden anlaşılmak ve keşfedilmek istiyor. Değer verilmeyi, kendisiyle ilgilenilmesini, başarısında taltif edilmeyi bekliyor. Çocuğu anlayarak onun ruhunu keşfetmemiz gerekir. Adam yerine konan çocuğun kişiliği gelişir, kendine güveni artar.”
“Eğitimciler; emreden, dikte eden eğitim metotlarından vazgeçmek ve çocukla iletişim kurmak zorundadır. Çocuğu anlamak, ona hayatı anlatmak, problemler karşısında çözüm üretmesini ve sorumluluk yüklenmesini sağlamamız gerekir, Eğitimciler daha fazla sabırlı olmalı, pedagojik metotlarla donanmalı, çocuklara her zamankinden daha fazla önem vererek yanlışlar yapmamalıdır.”
Çocuklarımıza karşı sevgi ve şefkat dilimizi, güler yüzümüzü göstererek, onları çok sevdiğimizi belli ederek onun başarılı yönlerini bulup onu överek cesaretlendirmeliyiz. Çocuklarımız bulunduğu her ortamda sevgi, şefkat ve güven içinde yaşamanın zevkini doyasıya çıkarmalıdır. Sevgi ve şefkat eksikliğinden dolayı maalesef çok üzücü acı olaylar yaşanmaktadır. Şöyle topluma bir baktığımızda evinden kaçan, uyuşturucu vb. kötü huy ve alışkanlıklar edinen bataklığa saplanan gençleri her gün görmekteyiz. Bu gençleri dinlediğimiz zaman genelde teşhis aynı. Sevgisizlik, iletişimsizlik karşımıza çıkıyor. 25 yıllık meslek hayatımda karşılaştığım bu tipte veya buna benzer olaylarda çocuklar şunu söylüyor: “Annem-babam beni sevmiyor, beni anlamıyor.”
Meslek hayatımda tespit edebildiğim kadarıyla problemli ve başarısız çocukların genelde dağılmış ailelerin çocukları olduğunu söyleyebilirim. Aile huzursuzluklarının ileri boyutunda evdeki şiddet, baskı ve dayak, sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Ailede görülen basit bir huzursuzluk, aile bireylerinin hastalığı bile çocuğun başarısını etkilemektedir. Bir öğrencinin ifadelerini ibretle okuyalım:
“…Evde beni hiçbir Allah’ın kulu sevmiyordu. Hiç mutlu değildim. Kimse beni anlamıyor, dinlemiyordu. Her gün kavga, her gün dayak. Dayanamayıp en sonunda evden kaçtım. Günlerce sokaklarda kaldım ve sonunda uyuşturucu kullananlarla arkadaş oldum. Bir müddet sonra da kullanmaya başladım.”
Ali ÖZKANLI
YazarEbu’l-Hasan el-Vâhidî Esbâb-ı Nüzûl adlı eserinde Kur’an’da en son nâzil olan âyetler konusunu tesbit etmeye geniş yer ayırmıştır. O, en son nâzil olan âyetlerden birisinin şu âyet olduğunu zikreder:[...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Eğitimciler olarak eğitim alanında yapılan en son gelişmelere göre kendimizi sorguluyor ve şu sorulara cevap buluyor muyuz? Eğitimci o...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Sevmek, kızgın çölde yayan yapıldak,Gizli bir menzili bulmaya denir.Sevmek su gibidir, serin ve berrak,Sevmek, gölgeleri silmeye denir.Gönül bahçesine sevda cemresi,Düşünce yürekler yelpazelenir.Kapal...
Şair: Yusuf DURSUN
Geleceğimiz olan çocuklarımızı en iyi tanıması gereken anne babalar ve öğretmenlerdir. Çocuğumuzun nasıl bir özelliğe sahip olup olmadığını davranışlarından anlıyoruz. Çocuklarımızı çok iyi tanımakla ...
Yazar: Ali ÖZKANLI