Sanat Tarihçisi Gözüyle: Darende Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba Külliyesi
Türk tasavvuf tarihinde Erdebilî geleneğini Anadolu’ya taşıyan önemli bir mutasavvıf olan Somuncu Baba’nın benimsemiş olduğu tasavvuf düşüncesinde Melâmetî anlayışı ön plana çıkmıştır. Onun en önemli halifesi ve kendisinden sonra fikirlerinin Anadolu coğrafyasına yayılmasını sağlayan şahsiyet Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer Dede gibi iki farklı meşrebe ve karaktere sahip şahsiyeti yetiştiren, II. Murad devri Anadolu sûfîliğine damgasını vurmuş Hacı Bayrâm-ı Velî’dir.
Hacı Bayrâm-ı Velî, tanıştığı Somuncu Baba’ya intisap ederek tasavvuf yoluna girmiş, onunla birlikte Adana’ya, Dımaşk’a, Mekke’ye ve nihayet Aksaray’a gitmiş, bir süre sonra şeyhinin izniyle yaklaşık H. 806-807/M. 1403-1405 yıllarında Ankara’ya yerleşmiş, vefatında yanında bulunmuştur. Somuncu Baba’nın diğer müridleri arasında Şeyh Şücâ’uddin Karamanî, Şeyh Muzaffer Larendevî ve Molla Fenârî’nin isimleri sayılmaktadır. Ayrıca daha sonraki dönemde Hacı Bayrâm-ı Velî’ye intisap eden Kızılca Bedreddin’in de başlangıçta Acem diyarından Anadolu’ya birlikte geldiği Somuncu Baba’ya bağlı olduğu rivayet edilmektedir. Onun döneminin diğer sûfîleriyle de yakın dostluklar kurduğu bilinmektedir. Yıldırım Bâyezîd’e kendisini “gavs-ı a‘zam” olarak tanıtan Emîr Sultan ve 1404-1405 yıllarına tekabül eden hac dönüşü kendisini ziyaret eden Şeyh Bedreddin bunlar arasında zikredilebilir.
Somuncu Baba Külliyesi[1]; insan-mekân ilişkisinin dışavurumu aslında salt maddeyi aşıp İslâm medeniyetinin bir parçası olma çabasıdır. Bu çabanın en bariz örneklerinden olan Şeyh Hamid-i Veli Külliyesi, Darende ilçesine hayat veren Tohma Çayı’nın batı kıyısında, doğal kaya kütlesinin güneyine kurulmuştur. Şeyh Hamid-i Veli Camii, kare planlı olup üzeri tek kubbe ile örtülüdür. İslâm tasavvufunda kesretten vahdete ulaşma çabasının en makul hâli olarak ifade edilen yapı-kubbe ilişkisini bu camide de görmekteyiz. Göğü temsil eden kubbe, bir anlamda da âbid olan kulları birlik ekseninde buluşturmaktır. İslâm medeniyeti ve sanatının çıkmazlarından olan mutlak güzellik kavramına tam ulaşılamasa da gözün hakkını verecek kadar estetiksel bir anlayışla Hüsn-ü suret’e (physical appereance) de önem verildiği görülmüştür. İçte vahdete ulaşma manasını taşıyan kubbe dıştan da tromplarla geçilerek yedigen kasnağa oturmaktadır.
Caminin batı cephesinde bir adet pencere, kuzey ucunda tali giriş kapısı bulunmaktadır. Sonradan caminin güney ve doğusuna sonradan eklenen son cemaat mahalli, köşelerde (L), ortalarda düz payelere oturan sivri kemerlerden oluşan ve hazireyi de içerisinde bulunduran ve buraya açılan iki pencere ile şekillenmektedir. Cami iç mekânı güney yönde mihrabın sağında ve solunda iki dikdörtgen çerçeveli pencere hazireye bakmaktadır. Son cemaat mahallinin kuzey köşesi ile kaya kütlesini birleştiren kapı açıklığından geçilerek cami ana kütlesinin doğu cephesini oluşturan girişe bir koridorla ulaşılmaktadır. Yapının doğu cephesinde dikdörtgen çerçeveli demir şebekeli pencere, prizmatik üçgenlerden oluşan bir dış çerçeve bordürü ile sınırlandırılmıştır. Doğu cephesini oluşturan ikinci mimari eleman asıl giriş kapısıdır.
Kelime olarak mihrap; Arapça’da “saray, sarayın harem kısmı veya hükümdarın tahtının bulunduğu bölüm, çardak, köşk, yüksekçe yer, meclisin baş tarafı, en şerefli kısım” gibi karşılıkları bulunan cami, mescit ve namazgâhlardaki kıble yönünü belirten, namaz sırasında imamın durduğu yer anlamına gelmektedir. Kelime kökü olarak çatışmak, savaşmak anlamındaki “harp” kelimesi ile de ilişkilidir. Bu anlamı ilk kez Medine’deki Emeviye Camii’nde görülen iç bükey mihraptan yola çıkarak aramak doğru olur. Mihrap Peygamber (s.a.v.)’in mescidinde namazı yönetir ya da vaaz verirken durduğu yeri onurlandırmak görevini üstlenmiştir.
Bu yorum, mihrabın bezenmesine bir açıklama getirmekten başka, Müslümanlara tanrısal lütfun yolunu açan bir kapı görünümü gibi gizemli bir yan-anlam taşıdığını öne sürmek olanağını doğurur. Bütün bu ve buna benzer işaretlerle mihrap, cami mimarisinin en önemli, en gözde yeridir ve bu nedenledir ki camilerde en kaliteli malzeme burada kullanılmış, en göz alıcı süsleme ve yazılar buraya uygulanmıştır. Tarih boyunca şekil, form, malzeme ve süsleme yönünden çok değişik mihrap uygulamalarıyla birlikte bordür süslemelerinde de farklı uygulamaların olduğu görülmüştür. Taç kapılarda genellikle süslü çerçeve, su, kenarsuyu, pervaz ve ulama anlamlarını taşıyan ve Semra Ögel’in süsleme şeridi olarak isimlendirdiği bu alanlar, mihraplarda kurulum açısından bazı kaynaklarda çerçeve ve kenar bordürleri olarak ele alınmış ya da sadece bordür süslemeleri olarak isimlendirilmiştir.
Somuncu Baba Türbesi ve Külliyesi, Taç kapısından itibaren kayaların verdiği azâmeti ve iman diriliğini kuvvetlendirmekte ve insanları duygudan bir baş dönmesine tabi tutmaktadır. Somuncu Baba nasıl “Somunlar mü’minler!” nidâsıyla Bursa Ulu Camii’nin taşlarına hiç silinemeyecek bir memnuniyet kattıysa, Hulûsi Efendi Vakfı da bu müthiş estetik yapıya, yaptığı hayırlar ve hizmetlerle aynı memnuniyeti hiç çıkmamacasına nakşetmiştir. Son düzenlemelerle 6000 metre kareye ulaşan Külliye alanı, 5.000 iç mekânda 5.000 de dış mekânda olmak kaydı ile 10.000 ziyaretçinin namaz kılabileceği şekilde dizayn edilmiştir. Gerek üst avluda gerekse de Taç kapıda yer alan taş ve mermer mihraplar ile gerektiğinde dış avlu da namazgâh olarak kullanılabilmektedir.
Özellikle yaz aylarında binlerce ziyaretçinin geldiği külliyede herhangi bir sıkışıklık olmadan ibadetler yerine getirilebilmektedir. Ramazan aylarında ise avluda düzenlenen Hulûsi Efendi İftar Sofraları ile binlerce kişi bir arada iftar yapmaktadır. Yıl içerisinde farklı zamanlarda düzenlenen; anma merasimi, mevlid programları, hafızlık icazet programı, tv canlı yayınları ve Ramazan etkinlikleri gibi programlar külliye içerisinde gerçekleştirilmekte Osmanlı’daki külliye geleneği burada yaşatılmaktadır.
Somuncu Baba ve Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin ince bir Hicaz yalımıyla ziyaretçilerini selamladıkları bu kutlu mekânda hala Somuncu Baba Hazretleri’nin somunlarının kokusunu buram buram alabilir, Hulûsi Efendi’nin ilahileri eşliğinde iştiyakla münacatta bulunabilir, şehrin tüm gürültüsünden uzakta kendi ruhunuzun derinliklerine yelken açabilirsiniz. Somuncu Baba Hazretleri’nin gönlünden çıkan İslâm şûlelerinin Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı‘nın hizmetleriyle birleştiği mimarî sırlar ile dopdoludur.
Somuncu Baba Külliyesi ekonomik açıdan değerlendirildiğinde; dinî amaçlı seyahatlerin tüm yıl boyunca gerçekleştirilebilir olması yerel turizm ekonomilerine sürekli bir gelir akışını sağlamaktadır. Diğer taraftan inanç temeline dayalı kültürlerarası çatışmaların önlenmesi bakımından da inanç turizminde önemli bir misyona sahiptir. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan aynı dine mensup insanlar, dinlerinin kutsal mekânlarında bir araya gelerek dinî inançları paylaşmanın yanı sıra birbirleriyle ve aynı dine mensup olsun veya olmasın yerel halkla, sosyal ve kültürel anlamda bir etkileşim içerisine girerler.
Böylece inanç turizmi, ekonomik öneminin yanı sıra kültürler ve medeniyetler arası ilişkilerin geliştirilmesine yapabileceği katkılarla sosyal bir işlevi de üstlenmektedir. Bu noktada inanç turizmi, farklılıkların ve çeşitliliklerin ortaya çıkmasına ve bunlara dinsel hoşgörü, saygı, sevgi ve anlayışla bakılmasına katkı sağlayan evrensel bir kurum niteliğindedir. Somuncu Baba Külliyesi ile inanç turizmi potansiyeline sahip olan Darende, bölgelerin sürdürülebilir gelişmelerinin ve kalkınmalarının temin edilebilmesi bakımından önemli bir yere sahiptir.
[1] Bu yapı topluluğu, ilk inşa edilen camiye sonradan eklenen yapılarla birlikte zamanla manzume haline gelmiştir. Ancak halk arasında külliye ismi daha çok kullanılmaktadır. Bundan dolayı bu güncel makalede “Somuncu Baba Külliyesi” isminin kullanması tarafımızca uygun görülmüştür.
Prof. Dr. İsmail AYTAÇ, Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü.
İsmail AYTAÇ
YazarŞemseddîn-i Sivâsî, Halvetiyye’nin ana kollarından biri olan Şemsiyye yolunun müessisidir. O, dönemindeki devlet erkânı ile özellikle padişahlarla olan münasebetleri sebebiyle siyasî; döneminde yavaş ...
Yazar: Yusuf HALICI
Yüce Allah, âyetlerinde Peygamberimiz (s.a.v.)’i bize uyulması/izlenmesi gereken en güzel örnek olarak anlatır. Onun ahlakının muhteşem oluşunu söyler. Onun sıradan herhangi bir insan olmadığını, seçk...
Yazar: Ali AKPINAR
Seyyidler beldesi, güller diyarıBağında bülbülün ötüşü başka.Çiçekler açınca dolaşır arıMiski amber gibi kokuşu başka.Gül derer elleri naziktir, inceGüller aşka gelir açılır goncaSeven sevdiğini Hakta...
Şair: Ramazan PAMUK
Her Arap harfli yazı, mutlak hüsn-i hat değilİbâdet eder gibi yazmayan hattat değilİnsanlara bediî/estetik haz vermeyenYazılı-sözlü metin, salt edebiyat değilElde edilen ürün, birbirinin aynıysaZanaat...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN