YALAN VE HADDİ AŞMAK
Dün trafiğin yoğun olduğu bir
yerden geçerken, birden bir çarpma sesi duydum ve akabinde motorlu bir yemek
kuryesi sağ cama yaklaşarak camı açmamı işaret etti. Ben camı açınca o bir şey
demeden
- Sen benim arabama mı çarptın,
diye sordum.
- Abla valla çarpmadım. Arabana
bir şey olmadı sadece tekerine çarptım. İnan bana bak, valla arabana bir şey
olmadı, diye arka arkaya sıraladı cümleleri. Öğle saatiydi ve belli ki
yetiştirmesi gereken bir yemek siparişi vardı.
Normalde inip gerçekten bir şey
olmamış mı diye arabaya bakıp, hasar varsa tutanak tutmam gerekirdi ama biraz
trafiğin yoğunluğundan daha çok da çocuğun gideceği yere geç kalmasına sebep
olmamak için inanmayı tercih ettim ve ikimiz de yolumuza gittik. Sonrasında
arabadan indiğimde kuryenin çarptığı yerde derin birkaç çizik olduğunu görünce
üzüldüm. Çocuk o anı kurtarmak için
gözünü kırpmadan yalan söylemişti. Bir de
“Abla n’olur inan bana, arabada hiç bir şey yok.” demişti. Ben arabanın
hasar görmesinden çok, o kadar rahat yalan söyleyebilmesine hem üzüldüm hem de
şaşırdım.
Psikologlar, yalan söyleyenlerin
davranış bozukluğu içinde olduğunu belirtiyorlar ve bir insan önce kendi
inanıyor söylediği yalana diyerek aslında karşısındakinden çok kendilerini
kandırdıklarına dikkati çekiyorlar. Dikkat ederseniz en çok yalan en
sevdiklerine söyleniyor ve bunun sonucunda kuvvetli aile bağları ya da sağlam
insan ilişkileri yerine birbirine güvenmeyen, gerçek dost sahibi olmayan insan
toplulukları hâline geliyoruz.
Dinimiz doğruluk dinidir ve
maalesef insanların çoğu gün içinde büyük ya da küçük sürekli yalan söylüyor.
Bu yalanları küçümsemek de farkında olmadan insanı küfre götürüyor. Âlimlerin
naklettiğine göre, yalan söyleyenin kalbi kararır ve yalan söylemeye devam
ettikçe Allah onları “yalancılar” arasına kaydeder. Daha peygamberlik gelmeden
“Emin” olarak bilinen bir Peygamber’in ümmetiyiz ve Peygamberimiz “Yalan
kişiyi haddi aşmaya, haddi aşmak da ateşe götürür.” diyerek yalan söylemeyi
men etmiştir. Bize düşen de samimiyetle onun yolundan gitmektir.
Raziye SAĞLAM
YazarBen sekiz yaşındayken, Vefa’dan Fatih’e, otuz altı dairelik büyük bir apartmana taşınmıştık. Komşularımızın çoğu Karadenizli olduğu için, bizim adımız Malatyalılardı. İlk tanışırken, komşumuz Hafız Ha...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuk dostlarım;Havalar ısınınca, ağaçlar tomurcuklanıp çiçek açmaya, kuşlar hep bir ağızdan daha canlı ötmeye başladılar. Uzun bir kışın ardından bugün ilk kez Selman, Ömer, Zeliş ve köyün ke...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuk dostlarım;Hafize Teyze bu bağbozumunda, üzüm bağlarını durumu iyi olmayan köylülerle paylaşmaya karar verdi. Bugün de üzümler toplanacak. Bütün köylülerin gelmesiyle birlikte; türküler, ...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Yine Eylül, yine hüzün, yine gam! Sonbaharın hazan sarısındayım. Kuşlar erken göçtü bu yıl yurduna, Bense henüz yolun yarısındayım. Güz gelince hüzne daldı ağaçlar, Sarı yapraklara saklandı başla...
Şair: Rabia BARIŞ