II. Abdülhamid Han’a Anne Sevgisi Veren Perestu Kadın
Sultan Abdülmecid’in dördüncü kadını, Sultan II. Abdülhamid’in anneliğidir. Kafkas Çerkezlerinden olup, Ubuh Kabilesinden Gogen Ailesine mensuptur. 1832’de doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Gok Bey, kızının Ruslar tarafından kaçırılmasından korkarak onu küçük yaşta İstanbul’a, Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Esma Sultan’ın yanına evlatlık olarak göndermiştir. İlk adı Rahime olmasına karşın, sarayda kendisine, narin yapısı ve nazik edasından ötürü “Kırlangıç” manasına da gelen “Perestu” denmiştir.
Padişah Abdülmecid, kız kardeşini ziyaretleri sırasında Perestu’yu görüp beğenmiş ve 20 Ocak 1856’da muhteşem bir düğün merasimiyle onunla nikâhlanmıştır. “Dördüncü Kadın” unvanını alan Perestu Kadınefendi’nin çocuğu olmamıştır. Ona annelik duygusunu tattıranlar ise, Şehzade Abdülhamid ve Cemile Sultan olmuştur. Osmanlı’nın 34. padişahı II. Abdülhamid’in gerçek annesi, Tîr-i Müjgân Kadınefendi idi. Evlat sevgisini, hayattaki tek çocuğu Şehzade Abdülhamid üzerinde tam manasıyla yaşamıştı. Maalesef genç yaşta vereme yakalandı ve 3 Ekim 1852’de fani dünyadan ayrıldı. Annesinin ölüm haberi Şehzade Abdülhamid’i derinden sarstı. 10 yaşında öksüz kalan “içli” şehzadeyi, babası Sultan Abdülmecid teselli etmeye çalıştı: “Ağlama oğlum, Allah’ın emrine karşı gelinmez! Senin bundan sonra hem anan hem de baban benim!” diyerek, gözlerinden ve yanaklarından öptü.
Aradan bir ay geçince Abdülmecid Han, bir akşam Şehzade Abdülhamid’i yanma çağırdı ve bir hayli öğüt verdi. Sonra onu hırkasının altına alarak dindar, ağırbaşlı ve merhametli Perestu Kadın’ın dairesine götürdü. Odasına girince: “Bak Kadınım! Sana ne güzel bir evlat getirdim! Allah’tan sonra sana emanet!” diyerek hırkasının altından çıkardığı Şehzade Abdülhamid’i gösterdi. Arkasından şehzadeye dönerek şu nasihatte bulundu: “Bugünden sonra senin anan budur, öp elini evladım.” dedi. Kadınefendiye de oğulluğunu öptürdü. Perestu Kadın, Abdülhamid’i öz evladı gibi sevip, gerçek bir anne şefkatiyle bağrına bastı. Annesinin eksikliğini elinden geldiğince fark ettirmemeye gayret etti. Bütün ömrünü ve pamuk yüreğini, evlatlığı Abdülhamid’i -ve Cemile Sultan’ı- büyütüp terbiye ve himaye etmeye hasretti.
Şehzade Abdülhamid de Perestu Kadınefendi’yi öz annesi gibi sevdi, hürmet gösterip baş tacı etti. Padişah olduktan sonra bile onu yanından ayırmadı. Sultan olunca, anneliği hakkındaki muhabbet ve vefasını şu sözle dile getirdi: “Annem ölmemiş olsaydı, o da bana ancak bu kadar bakabilirdi.” Tahta çıkmadan bir gün önce bütün geceyi onun yanında geçiren Şehzade Abdülhamid, validesinden nasihatler aldı. Cülus merasiminin ertesi günü ise, elini öptükten sonra, kendisine verdiği değeri yine şöyle ifade etti: “Siz annesizliğimi bana bir gün hissettirmediniz. Nazarımda öz annemden farkınız yoktur ve mevkiiniz Valide Sultan mevkiidir. Sarayda Valide Sultanlığın bütün hak ve salahiyetlerine sahip olacaksınız.”
1876’da Osmanlı’nın son Valide Sultan’ı olan Perestu Kadınefendi, “Mehd-i Ulyâ-yi Saltanat-ı Seniyye” unvanını kullandı. Fakat sarayda daha çok “Efendimizin Anneliği Kadınefendi” diye hitap edildi. Mührünün üzerinde de şu ibareler yazılıydı: “Devletlû Dördüncü Perestû Kadın Hazretleri 1269”. Haremin başı olmasına rağmen kimsenin işine karışmaz ve incitmezdi. Devlet işlerine de hiç müdahale etmemiştir. Alman İmparatoru II. Wilhelm ve İmparatoriçe Auguste Viktoria, Eylül 1889’da İstanbul’u ziyaret ettikleri esnada, imparatoriçeyi harem dairesinde Perestu Valide Sultan kabul edip ağırlamıştır.
II. Abdülhamid Han’ın kızı Ayşe Osmanoğlu’nun hatıralarında bahsettiği üzere Perestu Valide her işte Hak, hakkaniyet ve dürüstlük arardı. Fevkalade dindar, yüksek ahlak ve itikat sahibiydi. Günlerini ibadetle, fakir ve muhtaç insanlara yardımla geçirirdi. Şeffaf tenli, nurani çehreli, mavi gözlü, altın saçlı, eli ayağı gayet güzel, narin ve nazik yaradılışlı, vakarlı, mütevazı, müşfik ve cömert bir kadındı. Gayet ahenkli bir sesle, yavaş ve az konuşurdu. Merasimler dışında güzel ama sade giyinir, pek az mücevher takardı. Küçük ve narin bedenine rağmen gayet azametli ve halavetli görülürdü. Teşvikiye Semti ile zevci Sultan Abdülmecid adına Mecidiyeköy’ün kurulması ve şenlenmesini sağlamıştır. Ayrıca 1891’de İstanbul’un Silivrikapı Semtindeki Bâlâ Tekkesi Sebili ve Muvakkithanesini, 1895’de de Bâlâ Tekkesi Çeşmesini yaptırmıştır.
11 Aralık 1906 tarihinde soğuk ve karlı bir kış gününde Maçka Köşkü’nde darı bekaya irtihal etmiştir. Kayıtlarda seksen yaşlarında olduğu beyan edilmiştir. Bütün devlet ricalinin katıldığı tantanalı bir cenaze merasimin ardından, Eyüp Sultan’da kendisinin önceden yaptırdığı türbeye defnedilmiştir. Vefatı, İstanbul, Saray ve Padişah Abdülhamid Han nezdinde büyük üzüntüyle karşılanmıştır. Nedime Leyla Açba’nın aktardığına göre Sultan Abdülhamid vefat haberini aldığında hıçkırarak ağlamıştır. Ayşe Osmanoğlu’nun naklettiği müşahedeler ise şöyledir: “Babamın pek canı sıkılmış, çok üzülmüştü. Fakat ölüme karşı gelinir mi? Yerinin boşluğunu hepimiz duyduk. Bir hafta nöbet mızıkası çalınmadı. Bu suretle muhterem büyükannemiz aramızdan ayrılmış oldu. Şazeli Tekkesi ve Hamidiye Camii’nde ruhuna mevlit okundu.”
Bengisu HAYAT
YazarAdaçayı bitkisinin içerdiği salvin, carnosol asiti ve cirsimaritin antibiyotik özelliği olan etkin maddelerdir. Özellikle salvin ve carnosol asidi, bakterilerde RNA-sentezini etkileyerek çoğalmaların...
Yazar: Nesibe AYDIN
Sultan III. Ahmed’in başkadını Emetullah Kadın’dan dünyaya gelen ilk kızıdır. III. Ahmed’in gözünün nuru, “kerime-i mükerremesi” ve “sultan-ı âl-i şanı” idi. 22 Eylül 1704 tarihinde doğdu. Babası tara...
Yazar: Bengisu HAYAT
Derdini anlatamayan ve anlaşılmadığını düşünen çocuklar, anne babalarıyla iletişim problemi yaşayacaklardır. Çünkü iletişim, saygıya dayanmaktadır. Anne babalar, çocukların anlattıklarına dinleme adın...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Sultan Abdülmecid’in, Dördüncü İkbal Nalân-ı Dil Kadın’dan dünyaya gelen, en uzun yaşayan kızıdır. 7 Aralık 1851 tarihinde Çarşamba günü Çırağan Sarayı’nda doğmuştur. O da diğer kardeşleri gibi erken ...
Yazar: Bengisu HAYAT