Dünyaya Merhamet Borcumuz Var
“Kendimize ve yeni yetişen nesle dünyamızın ne kadar kıymetli olduğunu anlatamazsak, kaynaklarının sınırsız olmadığını, dünyayı gereksiz yere tüketmememiz gerektiğini anlatamazsak yaşayacak bir dünyamız da kalmayacak maalesef. Aşırı bir kazanma hırsı içinde dünyayı da yakarsak, dünya da eninde sonunda bizi yakar.”
Yaşadığımız dünyada bencilleşmenin boyutu öyle bir hâl aldı ki sanki insan denen varlığı dünya denen küreye bırakmışlar ve nasıl isterse o şekilde yaşayıp gitsin gibi bir düşünce hâlini almış durumda. Yetişen nesil, neyin nasıl olduğunu sorgulamaz hâle geldi. Önüne altın tepsi ile sunulmuş nimetleri; üzümü ye, bağını sorma kabilinden tüketir hâle geldi. Elbette istisnalar vardır lakin görünen tablo bu!
Bugün dünyamızı o kadar hunharca tüketiyoruz ki bunun farkında dahi değiliz. Oysa insan olarak, düşünen bir varlık olarak bu kadar vurdumduymaz kalmamız düşünülemez. Yaşadığımız dünyada her yaşayan birey gibi elbette yaşama hakkımız var, ama sınırsızca değil, hiç kimse sınırsız bir yaşam hakkına sahip değil, herkes birbirinin yaşam alanına saygı duyup o şekilde bir yaşam standardını oluşturacak. Dünyamızın kaynaklarını uçsuz bucaksız zannediyoruz belki de ve onu hor bir şekilde kullanarak gittikçe yaşanmaz bir hâle sürüklediğimizin farkında değiliz. Oysa her yaşayan varlığın ömrünün son bulduğu gibi dünyanın da bir ömrü var. İnanan insanlar olarak bunu böyle kabul ediyoruz. Ve göz önünde olan bir şey değil mi? Kaynaklarımız gitgide azalıyor, mevsim anormallikleri dünyanın kötüye doğru gittiğini göstermiyor mu? Yağışların azalması bizim kıtlığa doğru sürüklendiğimizi göstermiyor mu? Sınırsız olmayan bir dünyada sınırsız bir hayat istemek ne kadar âdil?
İnsanî özelliklerimiz arasında bulunan merhamet kavramı sadece canlı; hareket eden varlıklara karşı değil, dünyada canlı cansız tüm varlıklara karşı diri tutulmalıdır. Yaşadığımız dünyayı sevmek, ona zarar vermemek ve daha temiz bir dünyada yaşamak için hepimizin bir görevi var. Biraz basit olacak ama cehaletimiz bazen bir şeyleri tek tek saymaya itiyor bizi. Ailecek eğlenmek adına gidilen mesire yerlerinde, ormanlarda çöplerin fütursuzca etrafa atılması, mangal yakarak bu güzelliklerin yanarak yok olmasına neden olma gibi sebeplerle önünü alamadığımız facialarla karşılaşabiliriz. Bu sene karşı karşıya kaldığımız orman yangınları bugüne kadar ülkemizde gördüğümüz en büyük yangınlardan biriydi. Ortaya çıkan görüntüler ise yürekleri dağladı. Ormanlarda yaşayan dilsiz varlıkların canhıraş can vermeleri kalbimizin cız etmesine sebep oldu. İşte merhamet kavramı bu kadar önemli! Ateşi söndürürüm hesabı ile yakılan mangallar buna sebep olabilir, bir sigara yakarak efkârımı dağıtırım diye düşünüp o izmariti gelişigüzel atmak, ciğerlerimizin yok olmasına sebep olabilir. Kaza dediğimiz şey zaten ihmaller zincirinin sonucunda meydana gelmiyor mu?
Kendimize ve yeni yetişen nesle dünyamızın ne kadar kıymetli olduğunu anlatamazsak, kaynaklarının sınırsız olmadığını, dünyayı gereksiz yere tüketmememiz gerektiğini anlatamazsak yaşayacak bir dünyamız kalmayacak maalesef. Aşırı bir kazanma hırsı içinde dünyayı da yakarsak, dünya da eninde sonunda bizi yakar. Çünkü bu doymak bilmez hırslarımızın sonu selamet değil, felaket. Daha temiz bir dünya bırakmak varken daha çok kazanma hırsı uğruna atıkların doğru bir şekilde bertaraf edilmeden doğaya bırakılması her şekilde bizi etkiler. İşte bunların hepsi kul hakkı. Bazen buna önem verir ya insanlar, dikkat etmezler aslında. Kul hakkı dediğimiz şey illa birinin malını almakla olmaz, bir işin hakkını yerine getirmemek de kul hakkıdır. Dünyamızın da üzerimizde büyük hakkı vardır ve ona gözbebeğimiz gibi bakma zaruretimizin olduğunu burada hatırlatmak boynumuzun borcu olsun.
Erol AFŞİN
YazarÖZGEÇMİŞ:1 Haziran 1970 tarihinde Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde doğdu. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı.19...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
İnsan hayata karşı bütün zorluklardan arınmış bir varlık değil, dünyaya kafa tutacak güçte de değil. Tabii Allah’ın verdiği aklı kullanarak insanlığın ilk zamanından bu yana çok önemli merhaleler kate...
Yazar: Erol AFŞİN
İnsanlar çeşitli duygulara haiz varlıklardır. Sevinir, üzülür, sinirlenir, mutlu olur, üzülür, hayal kırıklığına uğrar, kalbi kırılır, kırar vb. birçok insani özellikleri barındırır. Elbette insanlığı...
Yazar: Erol AFŞİN
Kabuğumuzu kırmanın, kafamızı işletmenin yolu okumaktır. İnsan bir yandan kâinatı bir yandan da kendini okumalıdır. Okunan kitaplar insana eşyâyı tanıttığı kadar kendi gerçekliğini de öğretmelidir. Bu...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE