HAKİKATİN EŞİĞİ NÜBÜVVETİN IŞIĞI
Edip Ahmed b.
Mahmud Yüknekî tarafından XII. yüzyılda yazılmış, Türk dili, edebiyatı ve
kültür tarihinin önemli kaynaklarından olan Atebetü’l-Hakâyık, Hakikatler Eşiği anlamına
gelmektedir. Dâd İspehsâlâr Bey adında birine ithaf edilen eser, Karahanlı
Türkçesi ve Uygur harfleri ile yazılmış, ayrıca mesnevî tarzı ve aruz ölçüsünün
Türk-İslâm edebiyatında kullanılmasının öncülerinden olmuştur. Bununla birlikte
özellikle başlıklarda Arapça özlü sözlere ve metinde Farsça ibarelere
rastlanmaktadır.[1] Hacimli
bir metin olmamakla birlikte genelde İslâmî bilgileri özelde ise ahlakî meziyetleri
anlatmayı hedefleyen eser, didaktik bir mahiyet arz etmekte olup, şekil ve
muhteva açısından Kutadgu Bilig’in
tesirinde kalmıştır.[2]
Hayatı hakkında
pek fazla bilgi bulunmayan Yüknekî, eserlerinden ve bazı menkabevî
rivayetlerden hareketle tanınmaktadır. Buna göre Arapça ve Farsça bilen, tefsir
ve hadis eğitimi almış, muttakî ve zeki bir şahsiyet olarak tanıtılmaktadır.[3]
Klasik divan
tertibine uygun olarak eserine tevhidle başlayan şair, akabinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Faziletlerine Dair
başlığında bir na‘t-ı şerîfe
yer verir. Sonraki bölümde Çehâr-ı
yâr-i güzîn[4]
Hazeratını öven Edip Ahmed Yüknekî,
ayrıca ilim-cehalet, dilin afetleri, dünyanın geçiciliği, cömertlik ve
cimrilik, tevazu ve kibir, hırs ve yardımseverlik gibi hususları incelerken
başlıklarda ve metin içinde Efendimiz (s.a.v.)’in
hadislerine müracaat etmektedir. Yazımızın başlığını belirlemede de bu durum
etkili olmuştur.
Eserdeki
na‘t-ı şerîfi kısa açıklamalarla dikkatinize sunuyoruz:[5]
Birkaç beyit
işit şimdi Habîb fazlından
Vâkıf ol manaya, anla keskin aklından
Şair, Hz.
Peygamber (s.a.v.)’in Habîbullah sıfatını hatırlatarak
şiire giriş yapar. Yüknekî’yi bu tercihe iten sebebin ne olduğu bilinmemekle
birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
habîbullah şeklinde
vasfedilmesi hadislere dayanmaktadır.[6]
Akabinde şair fazilet kelimesi ile hem na’t-ı şerifin hem de eserin Peygamber (s.a.v.)’in faziletleri etrafında
halelenen muhtevasını özetlemekte gibidir. İlk beyitte sevgiyi öne
çıkaran şair ikinci beyitte ise anlatılanları iyi kavramasını muhatabına salık
vermektedir. Böylelikle etkili bir öğüdün hem kalbe hem de akla hitap etmesi
gerektiğini düşündürmektedir.
Risaletle müşerref
O kulların seçkini
Yaratılmış içinde bulamazsın dengini
Bu beyitte Hz.
Peygamber (s.a.v.)’in kullar
içinde seçkinliği ve belki de Allah tarafından seçilmişliği öne çıkarılır.
Şaire göre Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
yaratılmışlar içinde bir dengini bulmak muhaldir. Bir sonraki beyitte ise bu
düşüncesini daha da özel bir bağlamda zikrederek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in diğer peygamberler
arasındaki konumunu/üstünlüğünü dile getirir:
Yüzdeki göz
gibidir resuller beyaz yüzse
Yanakta ben gibidir onlar al yanak ise
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in göze benzetilmesi,
kelimenin Arapça orijinali olan ayn
kelimesi ve bu kelimenin memba ve öz
anlamlarından ilhamla bazı düşünceler uyandırmaktadır. Buna göre O’nun
risaleti, sair peygamberlerin risaletinin özü ve membaı konumunda
algılanabilir. Bir sonraki beyitte ise O yanaktaki bene benzetilmektedir. Şu hâlde eser, divan şiirinde benin güzellik unsuru olarak
kullanılmasına kaynaklık eden bir örnek olarak değerlendirilebilir.
Bu bahiste
günümüzde de çokça dile getirilen peygamberler arasında bir hiyerarşi olmadığı
iddiası gündem edilmelidir. İddiaya göre peygamberler arasında bir üstünlük
veya fazilet söz konusu değildir. İddia sahipleri genelde bu düşüncelerini
Bakara Sûresi 285. âyette yer alan “Onun
elçileri arasında ayrım yapmayız.” ifadesine dayandırırlar. Fakat bu durum,
Kur’an’ı parçacı okumanın ve metni bağlamından koparmanın tipik bir örneğidir.
Zira ilgili ayette iman konusu ele alınmakta ve mana peygamberlere iman nokta-i
nazarından aralarında bir fark olamayacağı şeklinde tebellür etmektedir. Konu
ile ilgili diğer ayetlerde ise peygamberler arasında bir üstünlük olduğu bazı peygamberlerin ne cihetle üstün
olduklarına dair örneklerle net bir şekilde ifade edilmektedir.[7]
Müfessir İbn Âşûr Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
son peygamber olması, risaletinin evrensel olması, kısa zamanda düşmanlarını
yenilgiye uğratması ve kabrinin belli olması gibi hususlarla diğer
peygamberlerden üstün olduğunu ifade etmektedir.[8]
Sanki şeker
bal var adını anmakta
O’nu methetmekle dilim tatlanmakta
Şair bu
beyitte şehd ü şeker terkibini
kullanarak, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i
anmanın lezzetini vurgulu bir şekilde ifade eder. Buna göre bal ve şeker damağa
nasıl tat veriyorsa, Efendimiz (s.a.v.)’i
anmak ve methetmek de aynı şekilde sadra şifa, kalbe cila ve ruha safa
vermektedir.
Salavat
ulaşsın bugün benden O’na
Şefaat erişsin yarın O’ndan bana[9]
Son beyitte
şair salavât ve şefaat arasında bir ilgi kurar, dünyada O’nu anarak ahirette
şefaatini umduğunu dile getirir. Hadislerde de duanın kabulü ve salavât
arasında bir ilgi kurulduğu açıktır.[10]
Sonuç olarak salavât, Allah Rasûlü’ne karşı görevlerin hatırlanması için bir
fırsat olduğu gibi âhirette onun şefaatini kazanmaya da bir vesiledir.[11]
Es-Salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallâh,
Es-Salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Nebiyyallâh
Es-Salâtü
ve’s-selâmü aleyke yâ Habîballâh...
[1]
Eserin adı, müellifi, ithaf edildiği
kişi, şekil ve muhtevası, başlık ve bölümleri, nüshaları ve diline dair
mütalaalar için bk. Serkan Çakmak, “İnceleme”, Atebetü’l-Hakâyık: Inceleme -
Tenkitli Metin - Tıpkıbasım (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı, 2019).
[2]
Konu hakkında müstakil bir çalışma için
bk. Necla Pekolcay, “Kutadgu Bilig ve Atabetü’l-Hakayıkın Karşılaştırılması”, İslam
Medeniyeti Dergisi 1/4 (15 Kasım 1967), 33-34.
[3]
Hayatı hakkında kısa bilgi için bk.
Tuncer Gülensoy, “Edip Ahmed Yüknekî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1994).
[4]
İlk dört halifeyi anlatmak için kullanılan bu tabir, dört seçkin dost
anlamına gelmektedir.
[5]
Na’t-ı şerîfin orjinal metni için bk.
Edib Ahmet bin Mahmut Yükneki, Atebetü’l-Hakâyık: Inceleme - Tenkitli Metin
- Tıpkıbasım (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı), 69; Eserin
orjinal metnine e-kitap olarak erişilebilmektedir: http://ekitap.yek.gov.tr/Uploads/ProductsFiles/_115. Atebetül-Hakayık.pdf.
[6]
Muhammed b. İsâ b. Sevre b. Musâ b.
Dahhâk et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Menâkıb, 1 (Beyrut:
Dârü’l-Garbi’l-İslâmî, 1998), 6/15.
[7]
Örnekler için bk. 46/Ahkâf, 35; 2/Bakara, 253
[8]
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi - 253. Ayet Tefsiri
için bk. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/260/253-ayet-tefsiri
[9]
Na’t-ı şerîfin günümüz Türkçesine mensûr
tercümesi için bk. Edib Ahmet bin Mahmut Yükneki, Günümüz Diliyle
Atebetü’l-Hakâyık Gerçeklerin Eşiği (İstanbul: Ötüken, 2009), 14 Esere
online erişim için: https://kupdf.net/download/edib-ahmed-ykneki-atabetl-hakaykpdf_5af73e6ae2b6f517385df16f_pdf.
[10]
Örnekler için bk. Tirmizî,
Deavât, 64; Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Nesâî, Sehiv, 48.
[11] Mehmet Emin Özafşar (ed.), Hadislerle
İslâm 1 (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 2014), 202.
Hamit DEMİR
YazarOsmanlı Devleti’nin her cihetten fetihlerle genişlemesinde büyük pay sahibi olan hükümdar Kanûnî Sultan Süleyman Han’dır. Onun döneminde ordunun özellikle Batı’ya yönelmesi ve gemilerin Akdeniz’e sürü...
Yazar: Hamit DEMİR
Anadolu sahası Türk edebiyatının ilk şairlerinden olan Şeyyâd Hamza’nın hakkındaki bilgiler sınırlı ve tartışmalıdır. Fakat mutrib, kıssahan anlamına gelen şeyyâd kelimesinden de anlaşılacağı üzere on...
Yazar: Hamit DEMİR
Tanıtımını yapacağımız eser, H. Hulûsi Ateş Darende Şeyhzâdeoğlu Özel Kitaplığı, Kitap No: 62, Tasnif No:297’de kayıtlıdır. 1277/1860-61’de istinsah edilen nüshanın müstensihi es-Seyyid el-Hâfız Hüsey...
Yazar: Fatih ÇINAR
Bugün dünya üzerinde birçok farklı din mensubunun Hazreti Mevlâna’ya ilgi gösterdiğini görüyoruz. Mesnevî’nin dünyada en çok okunan kitaplardan birisi olması, Mevlâna’nın Konya’daki türbesinin dünyanı...
Yazar: Aydın BAŞAR