EDİTÖR'den
Kitap denilince bizim aklımıza
ilk gelen, kitapların en üstünü olan Kur'an-ı Kerim'dir. İlahî bilginin en
müstesna kaynağı da odur. Dört semavî kitabın en sonuncusu, hepsini içine alan
Kur'an... Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)'e vahyolunan... Bir
kavmi değil, mesajlarıyla bütün insanlığı ve bütün zamanları kuşatan… Vahiy
kâtipleri tarafından yazılan, tek nokta eksik olmayıp, eksilmeyecek olan, Allah
(c.c.) tarafından ebediyete kadar muhafaza olunan... Hz. Ebu Bekir zamanında
çoğaltılan Furkan… Onu kitap haline getirdi Hz. Osman… On beş asırdır çeşitli
dillere çevrilerek bütün dünyaya ışık saçan nur kaynağı... Ona hürmeti en üstün
şekilde tutarak yüceldi Âl-i Osman…
Kitaplar, insanlar arasında
fikir, bilgi ve duyguların yayılmasına vesile olan kültür hazineleridir. İlim
ve sanatı, zekâ ve kültürü dünden bugüne olduğu kadar evrensel boyutlara da
taşıyan bu hazineler, bütün insanlığın paylaştığı bir medeniyet tecrübesinin
kapısıdır.
Öyle kitaplar vardır ki,
milletlerin öz kültürlerinin eseri olmak üzere nesillere hiç zedelenmeyecek bir
kimlik bağışlar. Bunlar, uzun yıllar, hatta asırlar boyunca zevk ile okunup
istifade edilirken bir toplumun millet olma ruhunu da şekillendiren eserler
olmuştur. Türk medeniyetinin bu sınıfa girecek eserleri ve kültürünün temel
taşları olan bütün o eski kitaplar, şimdi taş duvarların soğuk ve rutubetli
ortamında, yan yana istiflenmiş olarak bir okuyucunun merhabasını
beklemektedir. Bizi biz yapan, her şeyiyle biz olan ve bizim olan bu eserler,
maalesef kütüphanelerin sıkıcı dünyasından dışarı taşamamakta, onca olumsuzluğa
rağmen geçmişten geleceğe uzanabilmek için direnip durmaktadır. Bir yanda
alfabe değişikliği, diğer yanda dile yapılan gayri tabiî müdahaleler zinciri
altında bırakılması, her geçen gün biraz daha tarihe gömülmeye mahkûm olan
bütün bu kitapların bir an evvel genç nesillere tanıtılmasını ve yeniden
okuyucu ile buluşturulmasını zarurî kılmaktadır. Nesiller arasında meydana
gelmiş bulunan kopukluğun giderilmesi, kendisini tanımadan yabancı kültürlere
kapılan nesillerin yozlaşmadan kurtarılması ve hatta yerli kültürümüzün, bütün
insanlığın ve medeniyet dünyasının ortak malı olmak üzere, milletlerarası ilim
ve sanat ortamına sunulabilmesi için bu tür eserlerin artık kütüphane
raflarından indirilmesi gerekmektedir. Nesiller arasında manevî bir bağ
oluşturacak bu eserlerin bilhassa gençlere sunulması, devlet politikası haline
gelmesi gereken bir kültür meselesidir.
Asırlardır İslâm coğrafyasında,
Anadolu'da Mevlâna'nın Mesnevî'si, Muhyiddin-i Arabî'nin Fütuhat ve Füsus'u,
Sa'dî-i Şirazi'nin Bostan ve Gülistan'ı, Abdurrahman Câmî'nin Baharistan'ı,
Eflakî'nin Menakıbü’l-Ârifin'i, Feridüddin-i Attar'ın Matıku’t-Tayr ve
Pendnamesi, Niyazi-i Mısrî'nin eserleri, Muhammediye, Ahmediye, Battalnâme
başta olmak üzere daha adını sayamadığımız eserler okunup hatta ezberlenip
dilden dile anlatılıp aktarılmıştır. Bizim insanımız bu eserlerin
anlatılmasıyla beşiklerde ninni olarak uyumuş, bu öğütlerin, menkıbelerin,
hikmetlerin sohbetleriyle büyümüştür. Onun için her mutasavvıfın sohbetinde,
her tekke ve Dîvân şairinin eserinde, her yazılı metnin içinde bu hikmet
deryalarından damlalar bulunmaktadır. Gönül dünyamızın hakikat gülleri olarak
her dem bizim gönül iklimimizde gül rayihaları ile açılmaktadır kitaplarımız.
Gül neslinden olan Osman Hulûsi
Efendi'nin; hayat kaynağımız, arasında gül yapraklarını kuruttuğumuz kitabımız
Kur'an’dan, gül kokulu Peygamberimiz’in gül dudaklarından dökülen gül rayihalı
sözlerinden, bize cennetin sekiz kapısını açan güzel kokulu çiçek
bahçelerinden, cennet esintilerinden sunduğu gül demetleri; Dîvân, Mektûbat ve
Hutbeler'inde deste deste durmaktadır.
Güle gönül verelim, gül
destelerini derelim…
Editör
YazarEl-Evvel: Her Şeyden Önce Var OlanEl-Evvel, varlığının bir başlangıcı olmayan, her şeyden önce var olan Yüce Allah'tır. O, her şeyden önce, öncelerin de öncesi, başlangıçların yaratıcısı el-Evvel'dir....
Yazar: Editör
II. Mahmud Han’ın başkadınefendisidir. 4 Ocak 1793’te doğduğuna yönelik rivayet vardır. Ama geçmiş hayatı ve biyografisine ilişkin fazla net ve sağlıklı bir bilgi yoktur. 1809 yılında Sultan II. M...
Yazar: Bengisu HAYAT
Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler. Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş. Am...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan el-Kebîr, "Kibriyâ sahibi" demektir. Allahu Teâlâ'nın yüceliğini zâtî ve sübûtî sıfatlarından anladığımız kadarıyla fiilî sıfatlarından da anlarız....
Yazar: Editör