NAMAZDA BİLİNÇALTIMIZI MEŞGUL EDECEK ŞEYLERDEN UZAK DURMALI (2)
Uygun Mekân:
Namazımızda huşu için başka bir formül
de evlerde namazları belirli bir oda ve mekânda kılmaktır. Fakat tahsis edilen
bu yer çok fazla rahat hareket ettiğimiz yatak odası veya mutfak gibi bir oda
olmamalı. Namaz kılmak için odaya gittiğimizde namazı kılmayı hatırlarsak bu da
namaza yoğunlaşmamıza yardımcı olacaktır. Hatta namaz için tahsis edilen bu
odada seccadeler serili de olabilir. Odaya her girişimizde namazı hatırlamış
oluruz. Buna şöyle de denebilir: Evimize gelen misafir namaz kılmak istediğinde
ona gösterdiğimiz yeri evde namaz kılma yeri olarak tahsis etmek daha uygun
olabilir. Bu da genelde imkânı olanlar için evin salonu olmaktadır. Dolayısıyla
evlerde namaz için zihnen bir yer tahsis etmek uygun olabilir.
Gözlerinin zayıfladığından şikâyet eden bir sahabi Hz. Peygamber
(s.a.v.)’in yanına gelerek şöyle bir istekte bulunduğunu bildirmektedir: “Ya
Rasûlallah! Gerçekten gözüm zayıfladı. (Yağmur yağdığı zaman) sel gelir de
benimle kavmimin mescidi arasına girer ve onu geçmek bana meşakkat verir.
Teşrif et de evimde benim için bir mescid tayin et. Orada namaz kılayım.”
diyerek evime davet ettim. Allah Rasûlü (evime gelerek) “Nerede namaz kılmamı
istersin?” dedi. Ben de namaz kılmayı sevdiğim yeri gösterdim ve orada namaz
kıldı, biz de ona uyduk.”[i]
Çünkü her insanın daha huzurlu bir şekilde namaz kıldığı yer olabilir.
Bilgisayar: Bilgisayarlar
da aynen televizyon gibidir. Mümkün mertebe bilgisayarda işimizi bitirdikten ve
onu kapattıktan sonra namaza durmalıyız. Çünkü bilgisayarın açık olması,
işlerimizin bitmediğinin bir göstergesidir. Bu da namazda bilinçaltımız,
bitmemiş işlerimizi zihnen bitirmeye çalışacağı için huşu içinde namaz
kılmamızı engelleyecektir. Bilgisayarımızın namaz kılarken -kapalı da olsa-
önümüzde durmaması daha uygundur. Çünkü bilgisayarda namazda iken bilinçaltımızda
farklı çağrışımlar bulunabilir.
Akıllı Telefonlar: Bundan
sonraki bölümde bir başlık altında ele aldığımız için tekrar olur düşüncesiyle
burada yer vermedik.
Yemek ve Çay Ocakta İken:
Bayan kardeşlerimiz, genelde yemeği ve çayı ocağa koyduktan sonra namaza
durmaktadırlar. Bu da namazda iken bilinçaltımızın yemek pişirip çay demlemesine neden olmaktadır. Çünkü
ocakta yemek olunca yemek pişti mi, taştı mı, yandı mı gibi düşünceler ister
istemez bilinçaltımızı meşgul edecektir.
Yine yemeğin ve çayın ocağa konacağı zaman zarfında da namaza durmamak
gerekir. Bu da ocağa yemek ve çayı koymak için namazın alelacele kılınmasına
neden olabilecektir. Onun için yemek ocakta iken değil de yemeği pişirip altını
söndürdükten sonra namaza durmalı. Yoksa namazda iken bilinçaltımız yemek
pişirip çay demleyecektir.
Bulaşık: Bulaşıklar da
yemek gibi insanın namazda iken bilinçaltını meşgul etmektedir. Birçok
kardeşimiz namazı kılayım, ondan sonra da bulaşıkları rahat yıkayayım ya da
makineye yerleştireyim düşüncesindedir. Yani aradan çıkarılması gereken
bulaşıkken biz de namazı aradan çıkarmaya çalışıyoruz. Durum bu olunca
bilinçaltımız da namazda ya bulaşıkları makineye yerleştirecek ya da
yıkayacaktır.
Resimler: Bugün
odalarımızda eskisi gibi resimli örtüler ve perdeler olmasa da tablolar
bulunmaktadır. Bunlar bir de kıble tarafında olursa dikkatimizi dağıtacağından namazdaki huşumuza
engel olacaktır.
Enes (r.a.) şöyle buyurur: Hz. Âişe (r. anha)’nın, üzerinde resim ve
nakışlar bulunan renkli bir örtüsü vardı. Onu odasının bir duvarına asmıştı.
Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.): “Şu nakışlı perdeni karşımdan al! Üzerindeki resimler
namazda gözüme takılıp duruyor.”[ii]
buyurdular. Hz. Âişe (r. anha) Validemiz, duvardan indirdikleri bu örtüden iki
yastık yaptı, Allah Rasûlü (s.a.v.) onlara yaslanırlardı.[iii]
Elbise: Namaz kılarken
üzerimize giydiğimiz kılık kıyafetler de namazda huşumuzu etkilemektedir. Evden
dışarı çıkıp çok sevdiğimiz bir arkadaşımızla buluşacağımızda veya bir
dostumuzu ziyarete gideceğimizde ya da bir toplantıya katılacağımızda en
azından kendimize ve kılık kıyafetimize bir çekidüzen veririz. Oysa bugün
birçok kardeşimiz namaz kılarken kendisine ve üzerine giydiği kılık kıyafetlere
pek dikkat etmemektedir.
Namaz kılarken giydiğimiz kılık kıyafetler, sevdiğimiz insana verdiğimiz
hediyenin ambalajı gibidir. Sevdiğimiz bir insana o çok değerli hediyemizi
verirken gazete kâğıdına sararak vermeyiz. Özel ambalajına sararak ve özenle
veririz. Namaz da bizim için öyle değil
midir?
Yine bir büyüğümüzün ya da eve gelen misafirin yanına çıkamayacağımız
kılık kıyafetlerle namaz kılmak bilinçaltımız tarafından namazın önemsiz bir
ibadet gibi algılanmasına neden olacaktır. Bunun yanında kılık kıyafetlerimizin
nakışlı olması, dar olması, çok bol olması durumunda bilinçaltımız dikkatini
kıyafetlere vereceğinden namazın huşusunu etkileyecektir.
Cenab-ı Hak: “Ey Âdemoğulları!
Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü
Allah israf edenleri sevmez.”[iv]
buyurmaktadır.
Hz. Âişe (r. anha), şöyle anlatır: Bir defasında Nebiyy-i Ekrem
(s.a.v.), üstünde nakışlar bulunan bir hamîsa içinde namaz kıldılar. Bu esnada
gözleri takılarak bir defa o nakışlara baktılar. Namazı tamamlayınca: “Şu
hamîsayı Ebû Cehm’e geri götürün de onun enbicâniyyesini bana getirin! Zira bu
elbise az önce namazda beni meşgul edeyazdı!” veya: “Namazda iken gözüm nakşına
takıldı, bu sebeple beni meşgul etmesinden korkarım!”[v]
buyurdular.
Sonuç olarak namazda bilinçaltımızı meşgul edecek şeylerden uzak durma
konusunda; Peygamber Efendimiz’in güzide sahabilerinden Ebu’d-Derdâ (r.a.)
şöyle demektedir: “Kişinin, kalbini başka düşüncelerden boşaltarak kendini
tamamen namaza verebilmek için âcil ihtiyaçlarını karşılayıp öyle namaza
durması, ince anlayış sahibi olduğunun alâmetlerindendir.”[vi]
[i] Buhârî,
Salât, 45,46; Müslim, Mesâcid, 263.
[ii] Buhârî,
Salât, 15.
[iii]
Müslim, Libâs, 87-91.
[iv]
7/A'râf, 31.
[v] Buhârî,
Salât, 14.
[vi] Buhârî,
Ezân, 42.
M. Emin KARABACAK
YazarToprak gibi engin olmalı gönül, Yoksa nasıl bilsin sevmeyi yürek. Tevazu bir kulun özünde yoksa Sevmeden eğilir sevdim diyerek. Gönül enginliği yüceltir kulu, Allah’a götürür selamet yolu...
Şair: Rabia BARIŞ
Dergimizin bir önceki sayısında bu konuyu ele almıştım. Öneminden dolayı konu uzun olduğu için iki sayıda ele almanın daha uygun olacağını düşündüm. Din eğitiminin gereksiz olduğunu düşünenler ne kad...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Nedir bu sınav kaygısı?Sınav kaygısı, sınava çalışmak yerine sınavı kaybettiği takdirde başına gelebilecek olumsuzlukları düşünmektir. Sınav kaygısı, dikkatini sorulara vermek yerine, daha çok sınav s...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Sultan II. Mahmud’un ikinci kadın efendisidir. Ne zaman ve nerede doğduğu, Osmanlı sarayı öncesindeki hayatına dair bir bilgi mevcut değildir. Bir vakfiyesinde, künyesinin “Binti Abdullah bin Abdurrah...
Yazar: Bengisu HAYAT