KALBİMİZİN DÜŞMANI RİYAKÂRLIK!
“Dijital dünyanın bize kattığı en
olumsuz duygulardan biri riyakârlık! Kelimeye bakınca içinde kâr ifadesi
geçiyor diye bir an kârlı olduğumuzu mu zannettik nedir, riyakârlık normal bir
hâl durumuna geldi neredeyse. Hayatımızı sarmalayan normal bir davranışmış gibi
önümüzde duruyor.”
Toplum hayatında insanların birbirini anlaması,
dertlerini dinlemesi ve halleriyle hâllenmesi gibi güzel bir olgu var. Yine bu
güzel duygular içinde hasbi bir sevginin de ortaya çıkmasıyla; arkadaşlıkların,
dostlukların kurulduğunu ifade etmek lazım. Bugün tam anlamıyla başımıza bela
olmuş virüs salgını sadece sağlığımızı tehdit etmiyor. Aynı zamanda zihni
düşüncelerimiz üzerinde de derin izler bırakacağa benziyor.
İnsanî değerlerimizi bir tarafa bırakıp sadece sanal
olana odaklanmak ve hayatı sadece sanal olandan ibaret zannetmek bizi felakete
sürükleyebilir. Çünkü hayat, sanal âlemde gördüğümüz kadar tozpembe değil ve
oldukça acımasız. Dışarda her ne kadar çok fazla görmesek de bir yaşam savaşı
var. Savaş, illa ortalığı toza dumana çevirmekle olmaz. İnsanın içindeki
fırtınalar da birer savaş halidir. Bilgisayar ve internet teknolojisinin bize
sağlamış olduğu konfor kalbimize ciddi düşmanları da salıyor biz farkında olmadan.
Bu sebeple ileride kalbimizin ciddi bir şekilde ağrıyacağını görmek imkânsız
değil gibi. Felaket tellalı gibi görünmek istemem ancak görünen köy de kılavuz
istemiyor haliyle. Bugünden bazı tedbirler almazsak, düşünmezsek bizim yerimize
birileri düşünür ve düşünmeyen bir toplum haline dönüşebiliriz maazallah. Yeni
yetişen nesilde pırıl pırıl dimağları gördüğümüz gibi düşünce yapısında ciddi
sorunlar olan bir neslin de olduğu inkâr edilemez. Yani düşünüp ona göre
hareket etmeyen ya da yanlış düşünen bir nesil var. Ne olacak peki? Bu nesli
bir an önce kazanmamız lazım. Dijital ekranlardan kurtarıp hayata katmamız
gerekiyor. Bunu çeşitli etkinliklerle sağlamamız lazım. Gerek sportif
faaliyetlerle, kültürel, sanatsal vb. etkinliklerle buradaki boşluğu gidermemiz
gerekiyor. Çünkü hayat boşluğu kaldırmaz ve o boşlukların yanlış bir şekilde
doldurulmasına seyirci kalamayız.
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla konuşurken ilerde
yetişen neslin acımasız olabileceğine vurgu yaptı. Derin mülahazalar sonucunda bunun
çok da afaki olmadığını gördük çünkü yetişen nesil maalesef şefkat ve acıma
duygusundan biraz yoksun ilerliyor gibi. Yarın insanlar arasında
merhametsizliğin iyice yayılması durumunda ve herkesin tamamen bencilleşmesi
gibi bir vakıa ile karşılaştığımızda hayatın ne kadar sıkıcı ve monoton,
robotlaşmış bir hâl aldığını görebiliriz. Bize lazım olan gerçek duyguların
yaşatılması ve insanların birbirine olan güveni… İşte bunu sağlamak ve korumak
zorundayız, gelecek için, yarınlar için, sağlıklı bireyler için!
Hayatı dijital platformlara sığdırma gayreti içinde olma
gayreti sonucunda, dijital platformların da bir iş sahası haline gelmesiyle
birlikte bir sektör oluştu gibi. Birileri bir şeyler çekiyor ve ne olduğu
önemli değil binlerce, milyonlarca insan bunları seyrediyor. Netice itibariyle
vakit öldürülüyor. İçlerinde faydalı çalışmaların olduğunu inkâr edemeyiz. Ama
bir bilgi kirliliğiyle gitgide büyüyen bir dijital çöplük halini alıyor. Daha
iyi anlamak adına bugün İstanbul’umuzun güzide denizini işgal eden salyalar
gibi bir bilgi çöplüğü var. Neden bu kadar salya bir anda denizleri kirletti
bilinmiyor. Aynı şekilde dijital dünyada da neden bu kadar bilgi çöplüğü var,
buna insanlığın ihtiyacı var mı? Bunun sorgulanması ve gereğinin yapılması
gerekiyor. Bunların bizim hayatımıza olumsuz etkilerinin izlerini göremiyor
muyuz? Emin olun kalbimiz ağrıyor, kalbimiz kaldırmıyor bunları. Çünkü
insanlıktan uzaklaştığımız her adım bizim ruhi hayatımızda derin izler
bırakıyor. Bu şekilde devam edersek açıkçası gelecek adına umutlu olamam.
Dijital dünyanın bize kattığı en olumsuz duygulardan biri
riyakârlık! Kelimeye bakınca içinde kâr ifadesi geçiyor diye bir an kârlı
olduğumuzu mu zannettik nedir, riyakârlık normal bir hâl durumuna geldi
neredeyse. Hayatımızı sarmalayan normal bir davranışmış gibi önümüzde duruyor!
İyi de insanı tamamen bencilliğe götüren, ruhsuz bir insan yapan bu duygunun
nesi tasvip edilebilir? İkiyüzlü anlamına gelen riyakâr kelimesi anlamından
anlaşılacağı üzere bizi herhangi bir kâra götüren bir şey değil. Tamamen bizi
yalnızlığa sürükleyen, insanî ilişkilerimizi zedeleyen bir tavırdan başka bir
kazanımı yok. Bugün bakıyorum sosyal mecrada yapılan iyilikler hemen fotoğraf
ve videoya çekiliyor ve insanlarla paylaşılıyor. Elbette her şeyin bir adabı
var, iyilik yapılan kişi utandırılmaz, iyilik yapan kişi de bu kadar göz önünde
olmaz, olmamalı. Örnek olmak adına belki bazı paylaşımlar yapılabilir ama adabı
içinde olmalı. Yoksa bir kalbi kırdıktan sonra, bir insanı üzdükten sonra yapılan
iyilikten de bir hayır gelmez. Riyadan uzak yapabiliyorsak ne güzel, yoksa geri
kalsın…
Erol AFŞİN
YazarÜlkemizde insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri adına tarım ve hayvancılık geçmişten bu yana önemli bir iş kolu olarak karşımızda idi. Şehirleşmenin hızlı bir şekilde ilerlemesiyle birlikte köylerde...
Yazar: Erol AFŞİN
Öğretmen, beyne giden yolların gönüllerden geçtiğini iyi bilir. Eğitimciliğin ilk basamağında sevgi, bilgi ve ilgi ile yoğrularak verilenlerin faydalı ve kalıcı olduğunu biliyoruz. İyi bir eğitimci sa...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Malumunuz olduğu üzere geçtiğimiz Şubat ayında büyük bir deprem yaşamıştık ve içinde olduğumuz Malatya ile beraber Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman çok şiddetli bir şekilde bundan etkilendi. Diğer şehir...
Yazar: Erol AFŞİN
Cenab-ı Allah Casiye Suresi’nin 18. ayetinde şöyle buyurmuştur: "Sonra seni emrimizden bir şeriat üzere kıldık. Öyleyse sen ona uy, bilmeyenlerin hevalarına uyma.” Bu ayet-i kerimeyi merhum Elmalılı H...
Yazar: Aydın BAŞAR