YUSUF HEMEDANÎ HAZRETLERİ VE SELÇUKLU’DA İRFANÎGELENEK
Yusuf Hemedanî Hazretleri Nakşbendiye geleneğinin önemli isimlerinden
birisidir. Büyük Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu coğrafyada ve Sultan
Alpaslan, Sultan Melikşah ve Sultan Sencer’in devirlerini kapsayan bir zaman
diliminde yaşamıştır. Hemedanî’nin yaşadığı dönem İslâm dünyasında sünnî ve Şiî
mücadelesinin ve ayrılığının yoğun bir şekilde sürdüğü bir devirdir. Devlet
politikası olarak İslâm dünyasını sünnîlik temelli bir din anlayışı etrafında
birleştirmeyi amaçlayan Selçuklu idaresi devlet yapısında Hanefi ve Şafii
mezhebinin uygulamalarını esas almışlardır. Yusuf Hemedanî, orta boylu, buğday
benizli, kumral sakallı, zayıf bir zat idi. Eline ne geçerse muhtaçlara verir,
kimseden bir şey istemezdi. Herkese karşı çok iltifat eder, yumuşak ve
merhametli davranırdı. Yolda yürürken bile Kur’an-ı Kerim okumakla meşguldü.
Hoş-dû denilen yerden camiye gelinceye kadar hatim okur, mescit kapısından
Hasan Andakî ve Hoca Ahmet Yesevî hanesine varıncaya kadar Bakara Suresi’ni
okurdu. Geri dönerken Âl-i İmran Suresi’ni bitirirdi. Arada bir yüzünü Hamedan’a
çevirir ve çok ağlardı. Salmân-ı Fârisî Hazretleri’nin asası ile sarığı
kendisindeydi. Her ay başında Semerkant âlimlerini çağırarak onlarla sohbet
ederdi. Bir taraftan köylülere ve yanına gelen herkese doğru dinî bilgileri
öğretmeye çalışır, insanlarla uğraşmaktan, onları yetiştirmek için çalışmaktan
hiç sıkılmazdı. Diğer taraftan ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine
deva bulmaya çalışırdı. Böylece maddî ve manevî hastalıkların tabibi,
mütehassısı olduğunu ispat ederdi. Hakiki anlamda tabib-i Hazıktı. Yusuf
Hemedanî’nin yaşadığı dönemde Selçuklu sultanları Müslümanların birliğini ve
devlet idaresini tehdit eden Batınî fırkalarla etkin bir şekilde mücadele
etmişlerdir. Sultanlar dışında bu mücadelenin simge isimlerinden birisi de
Nizâmü’l-Mülk’dür. Nizâmü’l-Mülk
öldürüldüğünde Yusuf Hemedanî Hazretleri otuz beş yaşındadır. Nizâmü’l-Mülk’ün
suikasta uğraması devlet idaresinde derin sarsıntılar yaratmıştır. Sultan
Sencer, Yusuf Hemedanî’nin temsil ettiği ehl-i sünnet temelli tasavvuf
anlayışının ülke coğrafyasında yayılması için destek vermiştir. Helal yoldan
kazandığı yüklü miktardaki dinarı dervişlerin masraflarına harcanmak üzere
Hazretin kurduğu tekkeye göndermiştir.
Hayatı
Künyesi Ebû Yakub olan Yusuf Hemedanî, Hemedan’da doğmuştur. Çocukluk ve
ilk gençlik yıllarına dair ayrıntılı bilgiye sahip olmadığımız Yusuf Hemedanî,
on dokuz yaşında ilim tahsili için Hemedan’dan Bağdat’a gelmiştir. Burada Şafi
fakihi ve Bağdat Nizâmiye Medresesi’nin meşhur müderrisi Ebû İshak
eş-Şîrâzî’nin ders halkasına katılarak ondan istifade etmiştir. Fıkıh, tefsir,
hadis, vb. dersler okumuştur. Yusuf Hemedanî, Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin yanı sıra
başta Bağdat olmak üzere İsfahan, Buhara, Merv ve Semerkant gibi zamanın önde
gelen ilim merkezlerini dolaşarak buralarda mülaki olduğu ulemanın ders
halkalarına katılmış ve onlardan istifade etmiştir. Yusuf Hemedanî uzlet
hayatından sonra Merv’e yönelmiş ve burada bir tekke açarak irşad
faaliyetlerine başlamıştır. ‘Horasan’ın kâbesi’ olarak kabul edilen bu tekke
dervişlerin yanı sıra âlimlerin de uğrak yeri olmuştur. Talebelerine ve
kendisini sevenlere daima Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ashâb-ı kiramın yolunda
gitmelerini tavsiye ederdi. Kalbi, bütün mahlukat için derin bir sevgi ile
doluydu. Gayr-i müslimlerin evlerine giderek, onlara İslâmiyet’i anlatırdı. Her
şeye sabır ve tahammül eder, herkese karşı muhabbet gösterirdi. Altın ve gümüş
eşya kullanılmasına müsaade etmez, fakirlere zenginlerden daha fazla itibar
ederdi. Züht sâhibi idi. Dünyaya ehemmiyet ve kıymet vermezdi. Odasında hasır,
keçe, ibrik, iki yastık ve bir tencereden başka bir şey bulunmazdı.
Talebelerine, Dört Büyük Halife'nin menkıbe ve faziletlerinden bahseder, onlar
gibi ahlaklanmalarını nasihat ederdi. Dinî emirlere son derece bağlı olan Yusuf
Hemedanî sünnî ve irfani tasavvuf anlayışına sahipti. Nakledilen kerametleri
olsa da o bunlara iltifat etmez, sekr ve vecdin tesiriyle zuhur eden ölçüsüz
söz ve davranışları doğru bulmazdı. Nitekim Sevâniḥu’l-ʿUşşâḳ müellifi Ahmed
el-Gazzalî’nin bazı söz ve davranışlarını beğenmediği, “Eğer Hallâc marifeti
hakkıyla bilseydi ‘ene’l-Hak’ yerine ‘ene’t-türâb’ derdi.” dediği
bilinmektedir. “Bu devir geçer ve gerçek şeyhler ahirete göçerse selâmete
ulaşmak için ne yapalım?” diye sorulduğunda, “Onların eserlerinden her gün
sekiz varak okuyun.” diye cevap vermiş, bu söz Ferîdüddin Attâr’ın Teẕkiretü’l-Evliyâʾyı
kaleme almasına vesile olmuştur. Batınîler’le mücadele eden Selçuklu Hükümdarı
Sultan Sencer’in Yusuf Hemedanî 'nin tekkesine 50 bin dinar göndermesi, bu
dönemde diğer sünnî âlim ve mutasavvıflar gibi onun da devlet tarafından
desteklendiğini, sevildiğini ve itibar gördüğünü göstermektedir. Birçok şehir
ve beldeleri dolaşan Yusuf Hemedanî hayatının son yıllarını Merv ve Herat’ta
geçirmiştir. Yusuf Hemedanî Herat’tan Merv’e dönerken Herat’la Bağşûr arasında
Bâzğîs’in Bâmiîn kasabasında 22 Rabîülevvel 535/5 Kasım 1140 yılında vefat
etmiştir. İlk önce buraya defnedilen Yusuf Hemedanî Hazretleri daha sonra
kabr-i şerifleri Merv’e nakledilmiştir. Mezarı bugün Türkmenistan sınırları
içinde Merv yakınlarındaki Bayramali denilen yerde olup Hâce Yusuf adıyla bir
ziyaretgâhtır. Binlerce insanın durak yeri olmuştur. Çok güzel bir
ziyaretgahtır.
Eserleri
Yûsuf Hemedânî’ye nispet edilen eserler şunlardır: 1. Rutbetü’l-hayât, 2.
Menâzilü’ssâirîn, 3. Menâzilü’s-sâlikîn, 4. Kitâbü’l-keşf, 5. Risâle fî
enne’l-kevne musahharun li’l-insân, 6. Risâle der ahlâk ve’l-munâcât, 7. Risâle
der âdâb-ı tarikat, 8. Safâvetü’t-tevhîd litasfiyeti’l-mürîd, 9. Vâridât, 10.
Aynü’l-kudât, 11. Mecâlis, 12. Zînetü’l-hayât. Günümüze intikal eden en önemli
eser Rütbetü’l-hayât’tır. Bu eser hacim olarak küçük ise de mana ve muhtevâ
olarak çok kıymetlidir.
Tasavvuf Anlayışı
Yusuf Hemedanî’nin tasavvufta esas mürşidinin Ebû Ali Fârmedî olduğu
hususunda müellifler arasında ittifak vardır. Yûsuf Hemedânî’nin dört halifesi
ön plana çıkmaktadır. Bunlar; Hâce Abdullah Barakî Hârezmî, Hâce Hasan Andakî
Buhârî, Hâce Ahmed Yesevi ve Hâce Abdülhâlık Gucdüvanî’dir Yusuf Hemedanî atmış
seneden fazla irşad makamında bulunmuştur. Horasan ve Mâverâünnehir’i içine
alan büyük bir coğrafya da İslâm’ı tebliğ için köy köy dolaşmıştır. Yusuf
Hemedanî, Orta Asya ile Anadolu tasavvufunun öncülerinden kabul edilir. Onu
tertip ettiği vaaz ve ilim meclisleri hem sulehâ hem de ulemâ tarafından yoğun
ilgiye mazhar olmuştur. Ulemanın onun meclislerine rağbetinde Hemedanî’nin alim
kimliği ve irfanî anlayışı etkili olmuştur. Nakşbendiye Tarikatı’nın temel
kaideleri olarak kabul edilen Kelimât-ı kudsiyye prensipleri Yûsuf Hemedânî’nin
talebesi ve halifesi Abdülhalık Gucdüvanî tarafından belirlenmiştir. Gucdüvanî,
Hemedanî’nin seçkin halifelerindendir. Muhakkak ki Abdülhalık Gucdüvanî bu
prensipleri belirlerken şeyhinin yaşam tarzı, hâl ve hareketlerinden
etkilenmiştir. Makâmât-ı Yusuf Hemedanî adlı esere baktığımızda bu prensiplerin
aslının Hazret’in hayatından mülhem olduğu görülmektedir. Bu eserde ifade
edildiği gibi Kelimat-ı Kudsiye çok önemlidir. Özetle ifadeye çalışalım.
1- Hûş der dem: Alınan her nefeste zikir
hâlinde olup manen uyanık bulunmak, gafletten sakınmak.
2- Nazar ber kadem: Yürürken gaflete sebep
olacak herhangi bir şeyi görmemek için önüne (ayak ucuna) bakmak. Zira kalbi en
çok perdeleyen şey, gözden gönle akseden lüzumsuz ve olumsuz suretlerdir.
3- Sefer der vatan: Her adımda Hakk’a
yürümek. Nefsanî sıfatlardan sıyrılıp manevî zirvelere ulaştıracak olan iç
âlemdeki yolculuğa yönelmek. Zahiren de mürşid-i kâmili ziyaret edip
terbiyesine girmek için seyahat etmek.
4- Halvet der encümen: Zahirde halk ile
kalben Hak ile beraber olmak.
5- Yâd kerd: Dilin zikriyle beraber kalbin
de zakir hâle gelmesi ve “nefy ü isbât” zikri yapmak. Nefy ü isbât ise kelime-i
tevhîdin hakîkatinde derinleşme gayretidir. Kulu Rabbinden gâfil bırakan bütün
hevâ ve hevesleri, daha “Lâ ilâhe” derken kalpten nefyedip,
Allah’tan gayrı bütün maksudları kalpten silip atmaktır. Daha sonra da kalbin
bu arınmış zemininde “İllâllâh” hakîkatini sâbitleyip, gönlün yalnızca Allah’a
mahsus kılınmasına gayret etmektir.
6- Bâz geşt: Kelime-i tevhit zikrinin
ardından; Allah’ım, Maksadım Sen’sin, gayem Sen’in rızanı kazanmaktır.”
cümlesini söylemek.
7- Nigâh dâşt: Kalbi lüzumsuz
düşüncelerden korumak, nefy ü isbâtın mâniasını kalpte muhafaza etmek.
8- Yâd dâşt: Zikrin temin ettiği manevî
uyanıklığı devam ettirmek ve kendini daima Hakk’ın huzurunda bilmek.
Yusuf Hemedanî,
ehl-i sünnet temelli bir din ve tasavvufa anlayışını temsil etmektedir. O
sahabe çizgisinden ayrılmamış ve talebelerine şu sözü daima hatırlatarak manevî
alanda ancak Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in rehberliğinde yol alınacağını ifade
etmiştir: ‘Doğru yol, Allah Rasûlü Hazreti Muhammed’in yoludur. Demek suretiyle
tüm hareket, ibadet, düşünce ve söylemleri Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye
çizgisi olmuştur. Yusuf Hemedanî Nakşbendiye Tarikatı’nın etkili
isimlerindendir. Büyük Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu coğrafya da sünnî din
ve tasavvuf anlayışının yaygınlaştırılmasında katkısı olmuştur. Tasavvufî
anlayışta şer’i ilimlere tam manasıyla ittiba etmiştir. Bu sebepten tertip
ettiği meclislere hem halktan hem de ulemadan yoğun ilgi olmuştur. Ehl-i sünnet
anlayışına sahip Yusuf Hemedanî Hazretleri’nin yetiştirdiği halifeleri ve
öğrencileri sayesinde görüş ve düşünceleri çok geniş coğrafyalara ve kitlelere
yayılmıştır.
Kaynakça
Abdurrahman Câmi,
Nefahâtü’l-üns. (Tercüme Lâmiî Çelebi. Neşir. Süleyman Uludağ, Mustafa Kara),
İstanbul 2008.
Ahmet Ocak,
Selçukluların Dini siyaseti (1040 – 1092). İstanbul 2002.
Ferîdüddîn Attar,
Tezkiretü’l- Evliya, (Çeviren: Süleyman Uludağ) İstanbul 2013.
İmam Şa‘ranî,
Velîler Ansiklopedisi, Et-Tabakâtü’l - kübrâ, ( Tercüme Abdülkadir Akçiçek)
İstanbul 1986.
Mehmet Fuat
Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar. Ankara 1991.
Necdet Tosun,
“Yûsuf el-Hemedânî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. İstanbul 2013.
Necdet Tosun,
Necdet Bahâeddîn Nakşibend. İstanbul 2012.
Özgür Öztürk,
Melikşah Zamanında (1072-1092) Büyük Selçuklu Devletinin Dînî Siyâsetî. Yüksek
Lisan Tezi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, 2015.
Resul KESENCELİ
YazarSaat kulelerinin ortak özellikleri şöyle sıralanabilir: Saatler her saat başı saat sayısı kadar veya saat başı tek vuruş yapacak şekilde imal edilmişlerdir. Bazı saatler her saat başı saat sayısına il...
Yazar: Resul KESENCELİ
Korkut Ata, “Dede Korkut” adı ile tanınan destanî Oğuz hikâyelerinin toplandığı kitaba adı verilen bir bilge kişidir. Kitabın giriş kısmında Hazreti Peygamber (s.a.v.) zamanına yakın Bayat Boyu’ndan K...
Yazar: Resul KESENCELİ
Osmanlı’nın çevre ve sokak temizliğine, insan ve toplum sağlığını korumaya verdiği önemi ispatlayan yüzlerce belge göstermek mümkündür. Bu anlamda, daha Fatih Dönemi’nden başlayarak mikroplar ve salgı...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 Darbesi ve devamı niteliğindeki 31 Mart Vakası, yakın tarihin en tartışmalı hadiselerindendir. İç ve dış odakların müdahil olduğu bu hadiseler üzerindeki esrar per...
Yazar: İsmail ÇOLAK