MARANGOZLUK MÜBAREK, TEMİZ VE İÇ AÇICI BİR UĞRAŞTIR
Cenab-ı Allah’ın ihsanı olarak
insanoğlu yaratılmışların en üstün ve en büyük sanat eseridir. Yüce Rabb’imizin
insana ihsanlarını gerçek manasıyla görenler ve bu sırra erenler kabiliyetleri,
hünerli elleriyle insanlık yararına sanat dallarıyla meşgul olmuşlardır.
İnsanda sanattan önce gelen bir aşk zuhur eder. Sanatın özü ise iradenin
derinliklerinde ve muhabbetin aşkın bir halde hareketiyle ortaya çıkar. Bu
aşkın hareketin, yani sanat iradesinin kaynağı olarak iman kabul edilir.
İnsanlar estetik bir heyecanla sanatla iştigal
ederler. Allahu Teâlâ’nın ilahi kudretinin tesiriyle yaratılmış olan tabii
güzelliklerin insan ruhunda ne kadar büyük heyecan uyandırdığını hem de
güzellikler sergilemektedir. İnsanların ürettiği ancak basit bir masanın veya
bir rahlenin her hangi bir sanat anlayışı taşımadığı dikkate alındığında genel
olarak güzellik taşıyan her şey bir sanat eseridir.
İnsanın hakiki varlığını ortaya çıkaran en
önemli husus; onun dinî-ahlakî, ilmî ve sanat tarafıdır. İslâm tarihine
bakıldığında sanat eserlerinin ve estetik düşüncenin İslâm’la hayata
kavuştuğunu görürüz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in oğlu İbrahim’in kabrinde
bulunan bir taş parçasının göze çirkin görülmesinden dolayı kaldırılmasını
istemesi İslâm Peygamberi’nin güzellik düşüncesinin ve estetik anlayışının bir
yansımasıdır.
“Ahsen-i takvim” üzere yaratılan
insanın hem fıtrî hem cismî olarak güzelliğinin yanında maharetli ellerinden
hatta dillerinden dökülen ortaya çıkan sanat eseri olarak izhar olmuştur. Bir
hadis-i şerifte: “Allah güzeldir,
güzelliği sever.” buyurulmaktadır. Ruhta, sözde, işte ve yaşayışta güzellik
İslâm’ın ideal hedefidir.
Aslında İslâm sanatı bir nevi
“kalb-i selîm”in elde edilmesinin neticesidir. İslâm sanatlarının özellikle
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde çok büyük ilerleme kaydettiği bilinmektedir.
İşte bunun esas kaynağı din ve tasavvuf faktörüdür. Osmanlı gibi dinî kültürün
yaygın olduğu toplumlar sanatın gelişimine beşiklik etmiş dünyaca meşhur birçok
sanatçı ve sanat eserinin meydana gelmesine, esas itibariyle İslâm’ın köklü
müesseselerinden olan tekke kültürü vesile olmuştur.
Her yönüyle kâmil insan modeli
olarak örnek alınabilecek şahsiyetlerden biri de Darendeli Es-Seyyid Osman
Hulûsi Efendi (k.s.)’dir. Onun tasavvuf âleminde şekillendirdiği gönülleri
tarif etmek, anlatmak mümkün değildir. Ancak gençlik yıllarından itibaren uğraş
verdiği birçok sanat dalında seçkin hizmetlerde bulunmuştur. Dülgerlik,
mühürcülük, ciltçilik, dizgicilik ve her yönüyle estetik kabiliyeti yine onun
memlekete kazandırdığı birçok mimarî yapıda kendini göstermiştir.
Çocukluk yıllarından itibaren
babası Seyyid Hasan Feyzi Efendi tarafından bir sanat/zanaat öğrenmesi için
teşvik gören Hulûsi Efendi (k.s.), Darende çarşısında bir marangoz dükkânı
açarak, kapı, pencere, dolap, yayık, ekmek tahtası ve ev mobilyaları gibi
eşyalar üretmiştir. Marangozluk mübarek, temiz ve iç açıcı bir uğraştır. İnsanların
faydasına günün her saatinde işe yarayacak eşyalar imal ederler. Hulûsi Efendi,
Şeyh Hamid-i Veli Camii’nin çatısının ahşap kısımlarını onarmış, yine Şeyh
Hamid-i Veli Camii’nin minber ve türbe sandukasının yapımında marangoz Mahir
Usta’ya yardımcı olmuştur. Bu vesileyle dergimizin bu sayısında ahşap sanatına
yer vermeye çalıştık. Selâm ve dua ile...
Bekir AYDOĞAN
YazarEğitim deyince genellikle bizim aklımıza okullar geliyor. Ama eğitimi sadece okullarda yapılan bir faaliyet olarak nitelemek pek doğru olmaz. Eğitimin hayat boyu devam eden bir süreçten ibaret o...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettikten sonra ilk olarak Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirmiş ve onun ebediyen Ayasofya Camii olarak kullanılmasını hususunda vakıf tahsisi ile vasiyette bulun...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Tasavvuf çevrelerinde gönülleri olgunlaştıran sohbet ortamlarında okunan maneviyatla beslenmiş şiirlerin, insan ruhuna etkisi fevkalâdedir. Kur’an ve sünnetten beslenen şiir vadisinin tesiriyle gönüll...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
2 Kasım 1884 tarihinde İstanbul'da Çırağın Sarayı'nda dünya gelen Mehmed Reşad, babası Abdülmecid'in ihtimamıyla saray geleneklerine göre yetiştirilmiş, kendisine okuma yazma dışında adet olduğu gibi ...
Yazar: Bekir AYDOĞAN