ESMA BİN HÂRİSE (R. ANHA)
Esma bin Hârise (r. anha) ilim, fazilet ve medeniyet kervanının bir halkasıdır. Bu müstesna hanım, tüm varlık ve hayatını Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hizmetine adamış bahtiyar insanlardan biri idi. Bu hanım sahabi için, İki Cihan Güneşi’ne hizmetkâr olmaktan daha büyük bir şeref olamazdı. Peygamberimiz’e hizmet etme şerefine erenler arasında Enes bin Mâlik’ten sonra adı geçenler, Esmâ bin Hârise ve kardeşi Hind bin Hârise’dir. Bu hanım sahabeler, her türlü eziyet ve meşakkat içinde, gece gündüz demeden Rasûlullah’ın hizmetinde bulunmaktan geri durmadılar. Bir yandan Suffe Medresesi’nde imanî ve ilmî bilgileri öğrenirken, diğer yandan Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in hizmetinde koşturuyorlardı. Rasûl-ü Zişan Efendimiz Medine’ye vardığında, “Mihmandâr-ı Nebî” unvanıyla anılan Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin evinde kaldı. Ebû Eyyûb el-Ensarî, bizzat kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’in hizmetinde bulunur, ihtiyaçlarını karşılar, isteklerine koşardı. Peygamberimiz (s.a.v.), bir zaman burada kaldıktan sonra kendi evine taşındı. Esmâ bin Hârise (r. anha) bu esnada, fiilen Peygamberimiz’in hizmetinde bulundu. Hane-i Saadet’e kovalarla Sukya Kuyusu’ndan su taşıdı. Esma bin Hârise (r. anha) kabile ve kavmi arasında önemli bir mevki ve saygınlığa sahipti. Hatırı sayılan biriydi. Hazreti Esmâ, İki Cihan Güneşi’nin hizmetinde bulunmayı, dünyanın makam ve mevkilerinden daha üstün ve daha şerefli görüyordu. Kendi kabilesinin lideri olmaktansa Rasûlullah’ın hizmetçisi olmak en büyük şerefti onun için. Bir keresinde Rasûlullah (s.a.v.), bir emri tebliğ etmek üzere onu kavmine yollamıştı. Rasûlullah (s.a.v.)’den bu emri alan Esmâ’nın, ayakkabılarını eline alarak, yalın ayak, koşar adım kavmine gittiği ve Peygamberimiz’in emrini tebliğ ettiği bildirilmektedir. Rasûlullah’ın mektebinde yetişen sahabilerin hizmet etmede ve vazifesindeki hassasiyetleri sonsuzdu. Esma bin Hârise (r. anha), Hicrî 66 tarihinde ebediyete intikal etmiştir.
N.Nida DURAN
Yazarİnsan kendi varlığını, varlığının kemâlini ve devamını sever, kemâlinin azlığını ise sevmez. Bu durum, insanı Allah'ı sevmeye götürür. Kendisini ve Rabb’ini bilen, varlığının devam ve kemâlinin kendin...
Yazar: Editör
Serçe kendince güya Allah’a darılmıştı. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış, derin bir hüzne boğulmuştu. Artık Rabb’ine bir şey demiyor ve ondan bir şey istemiyordu! M...
Yazar: Sema KORKMAZ
Her bahar yeni ümitler, taze fikirler ve can suyuyla gelir. Türk edebiyatında baharla ilgili birçok deyim ve atasözü vardır. Hepsi de iç ferahlatan, teselli eden, umut bahşeden ve biraz da dünyanın fâ...
Yazar: A. Tuba BÂKİLER SÜTDEDE
Hak dinin ilk günlerinde İslâm safına katılan bahtiyarlardan birisi de Hz. Aişe (r. anha)’nin anne bir kardeşi olan Âmir bin Füheyre (r.a.) idi. Hz. Âmir, Peygamberimiz, Erkam’ın evinde bulunduğu sıra...
Yazar: N.Nida DURAN