Çocuklara Karşı Sorumluluklar
Anne-babanın çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarına denilince; öncelikle şunlar akla gelir: Anne-babanın çocukları üzerinde hakkı olduğu gibi çocukların da anne ve babaları üzerinde birtakım hakları vardır. Genellikle anne-babanın çocukları üzerindeki hakları üzerinde durulup çocukların anne ve babaları üzerindeki hakları göz ardı edilir.
Anne-babanın çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarına denilince; öncelikle şunlar akla gelir: Anne-babanın çocukları üzerinde hakkı olduğu gibi çocukların da anne ve babaları üzerinde birtakım hakları vardır. Genellikle anne-babanın çocukları üzerindeki hakları üzerinde durulup çocukların anne ve babaları üzerindeki hakları göz ardı edilir.
Anne-babalar¸ çocuklarına¸ Allah'ın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir. Nitekim Yüce Allah: "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz."[1] buyurmaktadır. İslâm âlimleri¸ âyet-i kerîmenin emrettiği "ateşten koruma" işinin eğitimle olacağını belirtmektedirler. Yani aile fertlerine İslâmî terbiye verildiği takdirde¸ onların hem dünyada hem de âhirette mutluluğa ulaşmaları sağlanmış olur. Böylece onlar¸ cehennem azabından korunurlar.
Çocuklar¸ anne-babaya Allah'ın verdiği bir emanettir. Bu emanet de anne-babalara büyük bir sorumluluk getirmektedir. Zira anne-babalar¸ kıyamet gününde bu emanetlere karşı nasıl davrandıkları hususunda Allah'ın huzurunda hesaba çekileceklerdir.
İslâm'a göre çocukların anne ve babaları üzerinde birtakım hakları vardır. Bu hakları altı kısımda mütalaa ederek burada açıklamak istiyorum:
1. Evlilik öncesi haklar:
İslâm'a göre çocukların anne ve babaları üzerindeki hakkı anne ve baba evlenmeden önce başlamaktadır: Öncelikle kişinin evleneceği ve neslini devam ettireceği eşini seçerken dikkatli davranması ve eşini itinayla seçmesi gerekir. Çünkü soyu ondan devam edecektir. Bu dünyada en değerli varlığı olan çocukları ondan dünyaya gelecek ve aynı zamanda da çocukların yetişmesinde büyük rolü olacaktır. Nitekim büyük İslâm âlimlerinden olan Ebû Esved ed-Düelî¸ çocuklarına şöyle dermiş: "Küçüklüğünüzde¸ büyüklüğünüzde ve doğumunuzdan önce size iyilik ettim." Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran çocuklarına: "Size¸ sövülmeyecek bir anne seçtim." dermiş.[2]
Anne çocuğuna hamile olduğu süre içerisinde¸ yediğine içtiğine ve bütün davranışlarına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hamilelik döneminde yaptıkları karnındaki çocuğuna mutlaka etki etmekte ve çocuğun ona göre şekillenmesini sağlamaktadır. Baba da çocuğunu karnında taşıyan eşine karşı sorumlu davranarak çocuğunun en sağlıklı bir şekilde doğması için eşine karşı gerekli itinayı göstemeli; sorumluluk bilinci ile hareket emelidir. O her iki taraf da neslini devam ettireceği eşini itinayla seçtikten sonra çocuğun anne karnındaki yetişme sürecinde de azami dikkati göstermesi gerekir.
2. Güzel bir isim koymak:
Çocuk dünyaya geldikten sonra çocuğun anne-baba üzerindeki hakları devam etmektedir. Çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve babanın çocuklarına karşı yapmaları gereken ilk vazifeleri; yavrularına uygun ve güzel bir isim koymalarıdır. Zira isim kişi için çok önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v)¸ "Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim koyması ve terbiyesini güzel yapmasıdır."[3]; "Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz."[4] buyurmaktadır.
İsim deyip geçmemek gerekir. Çünkü isim olarak seçilen kelime; adı olduğu şahsa¸ psikolojik¸ sosyolojik ve daha pek çok yönlerden etki etmektedir. Bu tesir altına alış hem müsbet mânâda hem de menfi mânâda olabilmektedir. Ayrıca ismin şahsiyetle bütünleşmesinin¸ uyumluluğunun o kişinin çevresindeki insanlara da tesiri vardır. İsmin telkin gücünü artırdığı da bir gerçektir. Çocuğa konulacak isim¸ çocuğun içinde yetişeceği toplumda ve kültür çevresinde alay konusu yapılmayacak ve onu küçük düşürmeyecek isimlerden olmalıdır.
Allah Rasulü (s.a.v) de¸ yukarıda yazdığımız hadislerde görüldüğü gibi¸ çocuklara güzel isim konmasını tavsiye etmiş; İslâmiyet öncesinde kendilerine güzel isim verilmemiş olan pek çok sahâbenin ismini değiştirmiştir. Mesela huzuruna gelen bir sahâbeye ismini sormuş¸ "Zahim" dediğinde bu ismi beğenmemiş¸ ona "Beşir" ismini vermiştir. Böylece "sıkıntı" mânâsına gelen bir ismi "neşeli¸ müjdeci" mânâsına gelen bir isimle değiştirmiştir. Bir başka sahâbenin ismi de "el-Âsî" idi. "isyan eden" anlamına gelen bu ismi peygamberimiz¸ "itaat eden" anlamına gelen "Mutî" ismiyle değiştirmiştir.[5]
Hz. Ali¸ çocuğuna isim verilmesi ile ilgili olarak şöyle anlatmaktadır: "İlk oğlum doğduğunda ona savaş' anlamında Harb' ismini vermiştim. Allah Resulü geldi¸ "Oğlumu bana gösterin ona hangi ismi verdiniz?" dedi. "Harb ismini verdik" dedik. Rasûllah Efendimiz (s.a.v.): "Hayır¸ onun ismi Hasan olsun." dedi.[6]
3. İyi bir eğitim ve terbiye vermek:
Çocukların anne-baba üzerindeki diğer bir hakkı da onların güzel bir eğitim almalarını sağlamaktır. Zira çocukları eğitmek ve geleceğe hazırlamak anne babanın görevlerindendir. Anne babalar¸ çocuklarını sadece yedirmek¸ içirmek¸ giydirmekle görevli değildir. Aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla da sorumludurlar. Ailenin çocukların eğitiminde büyük bir yeri ve önemi vardır. Zira aile¸ çocukların ilk eğitim yeridir. Eğitim ailede başlamaktadır.
Çocukların eğitimi konusunda ilk etapta baba sorumludur. Babanın bu konudaki sorumluluğu Allah'a karşıdır. Bu sorumluluğunu yerine getirmeyen aile reislerinin kıyamet gününde en bedbaht ve hüsrana uğrayan babalar olacağı Kur'an'da ifade edilmektedir.
Kişi ailesinden sorumludur. Zira kıyamet günü çocukları ya şefaatçi¸ ya da şikâyetçi olacaklardır. Baba çocuklarına İslâmî terbiye verdiği takdirde onların sevaplarına aynen iştirak edecek¸ böylece şefaatlerine mazhar olacak¸ vermediği takdirde de "Bizim eğitimimizi niçin ihmal ettin¸ niye cehennem ateşine girmemize sebep oldun?" diye şikâyetlerine sebep olacaktır. Nitekim bir âyet-i kerîmede; "Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır."[7] buyrulmaktadır. Âyette bahsedilen imtihan¸ babaların çocuklarının sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp ayrıca onların eğitimini de güzel bir şekilde yaptırmakla da sorumlu oldukları anlamına gelmektedir.
O halde İslâm'a göre babalık sorumluluk demektir. Baba¸ aile fertlerinin dünyevî ve uhrevî sorumluluğu sırtında olan kimsedir. Çocuğun güzel terbiye edilmesi¸ çocuğun hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmasıyla¸ bütün mükellefiyetlerini ifa edebilecek şekilde yetiştirilmesiyle yerine getirilmiş olur. Sadece din terbiyesi veya sadece meslek eğitimi vermek güzel terbiye değildir¸ eksik terbiyedir.
Bir Babanın Sorumlulukları ise:
İslâm'a göre bir babanın çocuğuna öğretmekle yükümlü olduğu temel bilgileri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
a- İtikad (inanç) ve ibadetle ilgili temel bilgiler.
b- Ahlak ile ilgili temel bilgiler.
c- Diğer insanlarla ilişkilerinde (âdâb-ı muâşerette) dikkat edeceği hususlarla ilgili bilgiler.
d- Meslek eğitimi.
Çocuğa aile içi eğitim verirken anne baba başta olmak üzere büyükler¸ çocuklara güzel örnek olmalıdırlar. Aile içerisinde anne babasından ve büyüklerinden daima güzel örnekler gören çocuk mutlaka onlardan olumlu yönde etkilenecektir. Anne-baba¸ çocukları önünde birbirine güzel hitap etmeli¸ doğru konuşmalı¸ yalandan sakınmalı¸ verdikleri sözlerde durmalıdırlar. Aynı zamanda ibadetlerini de düzgün bir şekilde sürekli yapmalıdırlar. Anne-babalarından bütün bu olumlu davranışları gören çocuklar¸ olumlu yönde etkileneceklerdir. Demek ki bizler¸ gençlere düzgün ve ideal yaşayışımızla örnek olmalıyız. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki "hal dili¸ söz dilinden daima daha etkilidir." Sigara içen bir anne-babanın¸ çocuğuna "sigara içme" demesi ne derece etkili olur? Elbette ki etkili olamaz. O halde söz ve davranışlarımız birbirine uymalıdır. Davranışları sözlerine uymayan bir anne babanın çocuklarına verdiği eğitimde başarılı olması mümkün değildir. Aile¸ kanatları altında çocuğun inanç esaslarını; İslâm'ın prensiplerini¸ değerlerini ve öğretilerini öğrendiği ilk okuldur.
Bizler sadece çocuklarımızın bir meslek edinip ilerideki hayatlarında rahat etmelerini sağlayacak eğitim ve öğretimi almalarını değil¸ aynı zamanda onların âhiret hayatını da düşünerek inançlı ve dindar yetişmesi için doğru ve yeterli bir dini eğitim almasını da sağlamak zorundayız.
4. Çocuklara güzel davranmak:
Aile içinde anne-babaların çocuklara güzel davranmaları çocukların anne babaları üzerindeki haklarındandır. Çocukları terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca¸ cezalandırılabileceği hissini vermek lâzımdır. Aile içinde anne-baba çocuklarını eğitirken onlara daima anlayış¸ sevgi¸ şefkat ve merhametle yaklaşmalıdırlar. Çocuk¸ kötü bir davranışı ilk defa yapınca¸ onun kötü olduğu güzelce izah edilmelidir. Çocuk¸ ısrarla tekrar aynı hatayı yapmaya devam ederse uygun bir şekilde cezalandırma yoluna gidilebilir. Ancak asla zorlama ve baskıya müracaat edilmemelidir. Her hatayı büyütmek¸ hemen müdahale etmek¸ ağır şekilde cezalandırmak¸ başkalarının yanında yapılan hatayı teşhir etmek uygun değildir.
Hakikatler çocukların seviyelerine inilerek¸ onların anlayabilecekleri bir üslupla anlatılmalıdır. Gençlerin seviyesine inmek¸ onların anlayabilecekleri bir dille anlatmak eğitimin başarılı olmasında önemli bir etkendir. Çünkü dinî hakikatler genellikle soyuttur. Anlaşılması¸ idrak edilmesi kolay değildir. Bu nedenle¸ Kur'an¸ Hz. Peygamber (s.a.v) ve İslâm büyüklerinin metoduna uyarak¸ meseleleri temsil ve örneklerle onların akıllarına ve anlayışlarına uygun hale getirmeliyiz. Günlük hayattan¸ yaşayıp gördüklerinden temsiller getirmeliyiz. Temsil ve örnek¸ soyut gerçeği hem kavratır¸ hem de zihinde somut ve kalıcı hale getirir.
5. Çocuklar arasında eşit ve adil davranmak:
Anne-babalar çocuklarına karşı eşit ve adil davranmalıdırlar. Anne babalar¸ aile içerisinde bütün çocuklarına¸ kız erkek¸ büyük küçük farkı gözetmeksizin eşit davranmalıdır. Bu eşitlik¸ çocuklar için alınıp satılan maddî şeylerden tutun da bir öpücüğe varıncaya kadar her türlü ilgi ve ikramda da gözetilmesi gerekir. Maalesef günümüzde bazı anne-babalar¸ çocuklarına karşı gerek sevgi ve ilgide¸ gerekse onlara aldıkları maddî şeylerde eşit davranamamaktadırlar. Özellikle erkek çocukların daha fazla sevilmesi ve kız çocuklarının hor görülmesi ülkemizde yaygın olan yanlış bir davranıştır. Bu yanlış davranışın sonucu olarak da çocuklar birbirine karşı haset ve kin beslemekte ve böylece aralarındaki sevgi ve saygı ortadan kalkmaktadır. Hâlbuki İslâm dini çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir.
Numan b.Beşir'den rivâyet edildiğine göre¸ o şöyle anlatmaktadır: "Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravaha: "Bu hibeye Resulullah (s.a.v)'ı şahit kılmazsan kabul etmiyoruz." dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak Rasûlullah (s.a.v)'a gittik. Durumu öğrenen Hz. Peygamber (s.a.v)¸ babama: "Başka çocukların da var mı?" diye sordu. "Evet" cevabı üzerine¸ "Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?" dedi. Babam "hayır" deyince¸ Hz. Peygamber (s.a.v): "Allah'tan korkun¸ çocuklarınız hususunda âdil olun." dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti.[8]
Bu hadisten de açıkça anlaşıldığı üzere çocuklar arasında eşit ve adil davranmak¸ çocukların ebeveyni üzerindeki haklarındandır. Bazı İslâm âlimleri¸ çocuklar arasında eşit davranmak sadece maddi konularda değil¸ öpücüğe varıncaya kadar her şeyde şarttır demişlerdir. Nitekim Hz. Enes (r.a)'den rivâyet edildiğine göre; "Bir adam Hz. Peygamber (s.a.v)'in yanında otururken oğlunun biri gelir. Adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adamcağız onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v): "Böyle yaparak aralarında eşit davranıyor musun?" diyerek onu kınar. [9]
Yine başka bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v): "Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever."[10] buyurmuştur.
Maalesef günümüzde anne babalar çocukları arasında eşit davranmamakta¸ birçok haksızlığa sebep olmaktadırlar. Böylece gerek kendileri ve evlatları; gerekse kardeşler arasında dargınlıkların¸ kırgınlıkların¸ haset ve düşmanlıkların çıkmasına sebep olmaktadırlar.
Anne-babaların bu hususlarda azami dikkati göstermeleri ve çocukları arasında eşit ve âdil davranmaları gerekir. Zira şunu asla unutmamalıyız ki¸ bizler bu dünyada yaptıklarımızdan dolayı bir gün Allah'ın huzurunda hesap vereceğiz.
6. Evlilik çağına geldiğinde evlendirmek:
Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de bulûğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Zira gerek Kur'an gerekse Hz. Peygamber (s.a.v)¸ gençlerin ve yetimlerin bülûğ çağına erince evlendirilmelerini emretmektedir.
Evlenme ve evlendirme işi¸ çocuğa verilecek ailevî terbiyenin en önemli bir meselesi¸ bir parçasıdır. Çünkü İslâm'ın aile kurmada güttüğü gayeler¸ iyi bir evlilikle gerçekleşebilir. Bu sebeple Kur'an evlenme meselesine ayrıntılı bir şekilde yer vermiş¸ namus ve iffet sahibi¸ fuhuş ve gizli dosttan uzak kızların hoşa gidenlerinden¸ ailelerin izniyle ve mehirleri verilerek aleni bir şekilde meşru bir nikâhla evlendirilmesi emredilmektedir.[11] Keza kızlar¸ mü'min ve dindar bir erkekle¸ erkekler de mü'mine ve dindar kızlarla evlendirilmeli¸ müşrik ve dinsiz gençlerden kaçınılmalıdır.[12] Hz. Peygamber (s.a.v) ise evlenecek eşin dindar olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.[13]
[1] 66/Tahrîm¸ 6
[2] Ahmed el-Gandur¸ el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye fi't-Teşrî'i'l-İslâmiyye¸ Kuveyt¸ 1972¸ s. 27; Ateş¸ Süleyman¸ Evlenme ve Boşanma.¸ s. 5
[3] Canan¸ İbrahim¸ Hadis Ansiklopedisi¸ VII¸ 363
[4] Ebû Davud¸ Edeb¸ 61
[5] el-Edebü'l-Müfred¸ II¸ 181
[6] el-Edebü'l-Müfred¸ II¸ 180
[7] 64/Teğâbün¸ 15
[8] Müslim¸ Hibât¸ 13
[9] Canan¸ Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye¸ Tuğra Neş.¸ İstanbul ty¸ s.175
[10] Münâvî¸ Feyzu'l-Kadîr¸ II¸ 297
[11] 4/Nis⸠25
[12] 2/Bakara¸ 221
[13] Buhârî¸ Nikâh¸ 15
Mehmet SOYSALDI
YazarYüce Allah Bakara Sûresi 185. âyette şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizde...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah, Haşr Sûresi 18-19. âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakı...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Allahu Teâlâ, Hûd Sûresi 15-16. âyetlerde şöyle buyurmaktadır: “Kim, (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbi...
Yazar: Mehmet SOYSALDI
Yüce Allah Kalem Sûresi 4. âyette şöyle buyurmaktadır:“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”Yüce Allah, peygamberleri insanlara örnek olarak gönderdiği gibi son peygamber Hz. Muhammed’i de en güzel ör...
Yazar: Mehmet SOYSALDI