Kur’ân Ve Takva Ehli Bir Müslüman; Hz. Osman
İslâm tarihine damga vurmuş şahsiyetler ve özellikle sahabe-i kiram, genellikle kritik rol üstlendikleri bazı hadiselerle anılmakta veya güzel ahlaka taalluk eden bir hasletle bilinmektedirler. Bu durum, zaman zaman onların hayat hikâyelerinin diğer sayfalarını veya övgüye değer diğer özelliklerini gölgede bırakabilmektedir.
Söz gelimi daha çok hayâ duygusu ile özdeşleşmiş ve hulefâ-i râşidînden olan Hazreti Osman, kaynaklarda Kur’ân’a düşkünlüğü ve takvası ile tanıtılmıştır. Biz de bu yazımızda onun Kur’ân’a hizmetlerini, vahiyle arasındaki diri-samimi münasebeti ve takvasına dair bazı rivayetleri ele alacağız.
İslâm tarihi boyunca Kur’ân öğretiminin teşvik edilmesinin vazgeçilmez destekçisi olan “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.”[1]hadis-i şerifi Hz. Osman tarafından rivayet edilmiştir. Hz. Osman’ın söz konusu hadis-i şerifi Hz. Peygamber (s.a.v.)’den bizzat işitmesi, onun Kur’ân’la olan münasebetini etkilemiş olmalıdır. Zira Kur’ân’ın çoğaltılıp birer öğretici-okuyucu ile birlikte Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn’e gönderilmesi[2] onun gayretleri ile gerçekleşmiştir.
Bununla birlikte Hz. Osman’ın günlerini ve gecelerini Kur’ân okumadan geçirmekten hoşlanmadığı bilinmektedir. “Şayet kalpleriniz temiz olsaydı, Allah’ın kelamına doymazdınız.”[3] sözü ile Hz. Osman, kalp temizliği ve Kur’ân tilaveti arasında bir ilgi kurmaktadır. Şehit edildiğinde eşinin, Hz. Osman’ı katledenlere “Siz onu öldürdünüz, hâlbuki o bir rekâtta Kur’ân’ı hatmederek geceleri ihya ederdi.” demesi de[4] onun Kur’ân’a olan tutkusunu ve bağlılığını gözler önüne sermektedir.
Hz. Aişe, Hz. Osman’ın şehit edildiği sırada okuduğu mushafı gördüğünü ve onun kanının bir damlasının “Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, görendir.”[5] ayetine damladığını belirtmektedir.[6] Söz konusu rivayetlerle beraber onun şehit edileceğini rüyasında gördüğü de kaynaklarda yer almaktadır.
Buna göre 40 gün muhasara edilen Hz. Osman, Ebu Hureyre’den sahur için kendisini uyandırmasını istemiş, vakit gelince Ebu Hureyre kendisini uyandırmıştır. Yüzünü meshederek uyanan Hz. Osman “Rüyamı kestin ey Ebu Hureyre, Allah’ın Peygamber’ini gördüm. Yarın bizimle iftar edeceksin diyordu.”[7] Belki de kalp temizliğini elde eden ve Kur’ân okumanın lezzetini tadan Hz. Osman, rüyasında Hz. Peygamber (s.a.v.)’le müşerref olmak ve Kur’ân tilaveti esnasında ruhunu teslim etmekle taraf-ı ilâhîden manevî bir ikrama muhatap oluyordu.
İslâm tarihinin en hüzünlü sahnelerinden biri olan bu elim hadise, sahabe neslinin yaşamlarında bir dönüm noktası olmuş ve özellikle Bedir ehli, Hz. Osman şehit edildikten sonra evlerinden çıkmamışlardır. Hatta Bükeyr b. Abdillah “Onlar evlerinden sadece vefat ettiklerinde kabirlerine götürülmek için çıkarıldılar.”[8] diyerek, Hz. Osman’ın şehadetinin Ashâb-ı Bedir üzerindeki tesirinin boyutlarını gözler önüne sermiştir. Buna göre Hz. Osman’ın şehit edilmesinden son derece rahatsız olan Bedir ehli, onun şehadetinden sonra dışarı çıkmakta bir hayır görmemişler ve hanelerinde halveti tercih etmişlerdir.
Onun kalp temizliğine ve takvasına delalet eden bir hadise de şöyledir:
Nakledildiğine göre davet edildiği bir yemekten çıktığında Hz. Osman, yemeğin böbürlenme maksadıyla verilmiş olmasından endişe ettiğini dile getirmiştir.[9] Calib-i dikkattir ki Hz. Osman, yemeğin böbürlenme maksadıyla yapılmasından değil böbürlenme maksadıyla yapılmış olma ihtimalinden dolayı kalben rahatsızlık duymuştur. Zira takva, kalple ilgili bir kavram olup, şeâir-i İslâm’a karşı hürmet ve kalbin takvası arasında bir ilgi vardır.[10]
Yine bu minvalde Rasûlullah’a karşı saygılı olanlar, Allah’ın kalplerini takva için imtihan ettiği kimseler olarak nitelendirilmiş[11], Kur’ân’ı Kerim’in ancak takva ehline yol göstereceği hemen Kur’ân’ın ilk ayetlerinde ifade edilmiştir.[12] Kabir ziyaretlerinde gözyaşlarını tutamayan Hz. Osman, ağlamasını, Hz. Peygamber (s.a.v.)’den işittiği “Kabir ahiret duraklarının birincisidir. Onda kurtuluşa erene sonrası daha kolay olacaktır. Ama onda kurtuluşa ermeyene sonrası daha ağır olacaktır.” sözüne bağlamaktadır.[13] Yani Hz. Osman’ın kabir ziyaretleri Allah korkusundan dolayı akan gözyaşları ile süslenmekte ve bir öz muhasebe vesilesine dönüşmektedir.
O, “Allah, her amel sahibine amelinin karşılığını verir.”[14] sözü ile ilahi adaletin şaşmaz tecellisine inandığını beyan etmekte, takvasından ötürü hayırlı amellerini değersiz görüp, hata ve kusurlarını gözünde büyüttüğü için hüzünlenmektedir. İşte bütün bu tezahürler onun gerçek bir muttaki olduğunun alametleridir.
Ona göre takva sadece eylemleri değil aynı zamanda söylemleri de şekillendiren bir duygudur. Zira Allah Rasûlü’nün Muaz b. Cebel’e “İnsanları yüz üstü cehenneme götüren şey dillerinin kazandıklarından başkası mıdır?” dediğini işitince “Söylediğin şey ya lehine ya aleyhine değil midir?” diyerek[15] Allah’ın gazabından sakınmayı yeğleyen her bir kişinin sözünü söylemeden evvel tartması gerektiğine işaret etmiştir.
Hz. Osman’ın takvası Hz. Peygamber (s.a.v.)’e en yakın isimlerden Hz. Ali ve Hz. Aişe tarafından da övülmüştür. Hz. Ali, “Ben Osman’ı seviyorum. Çünkü o en muttaki olanımızdır.”[16] derken Hz. Aişe de benzer şekilde, Hz. Osman’ın vefatını işitince “Onu öldürdüler, Rabb’inden korkusu hepsinden daha çoktu.” demiştir.[17]
[1]Ebû Süfyân Vekî‘ b. el-Cerrâh b. Melîh er-Ruâsî, Ez-zühdü’l-vekî‘, Mektebetü’d-dar, Medine, 1984, s. 839; Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, s. 296.
[2]Ebü’l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî es-Süyûtî eş-Şâfiî, el-itkân fî ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Ebu’l-fazl İbrahim, Mısır, Heyetü’l-mısriyye, 1974, I, s. 211.
[3]Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî, Kitabü’z-zühd, Dâru’l-kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, 1999, s. 106.
[4]Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî el-Beyhakī, Kitabü’z-zühdü’l-kebîr, thk. Amir Ahmed Haydar, Müessesetü’l-kütübü’s-sekafiyye, Beyrut, 1996, s. 105; Ebû Abdirrahmân Abdullāh b. Mübârek b. Vâzıh el-Hanzalî el-Mervezî, Kitabü’z-zühd ve’r-rekâik, thk. Habibü’r-rahman el-azami, Dâru’l-kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, s. 452.
[5] Bakara, 2/139.
[6] Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, s. 105.
[7] Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, 105-106.
[8] Ebû Mesûd el-Muâfâ b. İmrân b. Nefîl b. Câbiri’l-ezdi el-mevsılî, Ez-zühd li’l-Muâfâ b. İmrân el-mevsılî, thk: Amir Hasan Basri, Dâru’l-beşairi’l-islâmiyye, Beyrut, 1999, s. 212.
[9] Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, s. 104.
[10] el-Hacc, 22/32.
[11] el-Hucurât, 49/3.
[12] el-Bakara, 2/1.
[13] Ebu Serî Hennad b. Es-serî et-temimî ed-dârimî el-kûfî, Kitabü’z-zühd, thk. Abdurrahman Abdulcebbar, Dâru’l-hulefâ li’l-kütübü’l-islâmî, Kuveyt, 1986, I, s. 211; Ahmed b. Hanbel, Ez-Zühd, s. 106.
[14] Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, s. 104.
[15] Hennad b. Es-seri, Kitabü’z-zühd, II, s. 530.
[16] Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-zühd, s. 106.
[17] Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahabe, thk. Âdil Ahmed Abdulmevcûd, Dâru’l-kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, 1994, IV, s. 378.
Hamit DEMİR
YazarKim demiş Su girdiği kabın şekline girer Diye Bak da gör Onun Köpükten elleriyle Dağların gövdesindeki Derin yaraları Nasıl da kesip açıyor O bir ince ku...
Yazar: Muhsin İlyas SUBAŞI
1712 yılında Tokat’ta dünyaya gelen Kânî, Osmanlı Dönemi’nin önde gelen şairlerindendir. Devlet erkânından birçok kimsenin kâtipliğini yapan bu zat, Mevlevî Tarikatı’na intisap etmekle hayatında bir y...
Yazar: Hamit DEMİR
6 Ağustos 2023 Pazar sabahını diğerlerinden farklı kılan şey ata toprakları Özbekistan’ı ziyaret etmek için yola revan olmamızdı. Elbette bu heyecan tarihi ve kültürel bağlarımızı yerinde müşahede ede...
Yazar: Hamit DEMİR
16. yüzyıl dîvân şairlerinden Balıkesirli Zâtî, II. Bayezid, II. Selim ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından takdir ve taltif edilmiş bir şairdir. Şiirlerinde rindâne meşrebi ön plana çıkan Zâtî, tezki...
Yazar: Hamit DEMİR