Ayağının Altında Cennet Olan Kadın: Meryem Ana
Kur’ân’a Adını Yazdıran Kahraman
Hz. Meryem, Kur’ân’da ismi açıkça geçen tek hanımdır. Kur’ân, geleneğe uyarak âyetlerinde kadın ismi zikretmez. Sözgelimi, pek çok âyette konu edildiği halde Hz. Âdem’in eşi ve insanlığın annesi Hz. Havva’nın ismi hiç geçmez. Diğer kadınların ismi de geçmez. Bu kuralın tek istisnası Hz. Meryem’dir.
Hz. Meryem, kadını insan yerine koymayan, onun mâbedin yanından geçmesine bile izin vermeyen Yahudi geleneğinin hüküm sürdüğü bir dönemde dünyaya geliyor. Yüce Yaratıcı, Meryem kulu vâsıtasıyla bu sakat bakış açısını yıkıyor. Hem de onu mâbedin içerisinde yetiştirerek.
Hz. Meryem sergilediği hayatıyla, kirli toplumlarda kadın başına temiz kalmanın en güzel örnekliğini bize sunmuştur. Asırlar sonra Yüce Rabb’imiz, kız çocuklarının bir utanç vesîlesi görülerek diri diri toprağa gömüldüğü, kadının ezildiği, dışlandığı bir topluma Hz. Meryem’i anlatıyor. Kur’ân’ın farklı sûrelerinde anlatılan Meryem kıssası, kadının bir sömürü aracı olarak kullanıldığı, ezildiği, şiddete mâruz kaldığı günümüz dünyasına da evrensel mesajlar sunuyor.
Kur’ân’da Meryem ismi, hem de otuz dört âyette geçer. Arap kültüründe önde gelen kişiler hanımlarının ve kızlarının adlarını açıkça söylemezler ve onlardan bahsetmek söz konusu olunca ‘eşimiz, ailemiz, ehlimiz’ gibi kinâye lafızlarıyla onları anarlardı. Kur’ân da bu geleneğe uyarak söz konusu ettiği halde kadınların isimlerini açıkça anmaz. O, yalnızca Hz. Meryem ismine yer vermiştir. Çünkü Meryem, sıradan bir kadın değildi. O, kadınların en seçkini, küfürden, günah ve fuhuştan uzak kalmış temiz, iffetli, Allah’ın ikramlarına daha dünyada iken nâil olmuş örnek bir hanımdı.
Onun hayatı, kadınlar başta olmak üzere bütün insanlar için sayısız mesajlarla doludur. Şöyle ki: İsrâiloğulları, Hz. Meryem ve onun babasız dünyaya gelen çocuğu Hz. Îsâ hakkında ileri geri konuştukları için Yüce Allah onun ismini açıkça zikretmiştir. Bunun yanında onların iddialarını tamamen geçersiz kılmak ve Hz. Meryem’in dedikodulardan tamamen uzak olduğunu tekidli bir biçimde anlatmak için tekrar tekrar onun ismini anmıştır.
Meryem, İbrânîcede “Rabb’in hizmetçisi kadın, kul” anlamında bir kelimedir. Bu ismiyle Hz. Meryem, katıksız ve katkısız gerçek kulluğun nasıl sunulacağı konusunda kadın erkek herkes için en güzel örnektir. Meryem adı Arapçaya Mariye olarak geçmiştir. Arapçada kadın özelliklerinden uzaklaşmış kadın için ‘meryem’ kelimesi kullanılır. Çünkü Hz. Meryem, Beyt-i Makdis’in hizmetinde bulunmakla alışılmışın dışında erkeklerin yapageldiği bir görevi üstlenmiştir. Türkçemizdeki “Erkek Fatma” tabiri gibi Hz. Meryem, yiğitlik örneği bir kadın kahramandır.
Hz. Meryem’in adının geçtiği âyetlerin on yedisinde Meryem ismi, “Îsâ b. Meryem/Meryem oğlu Îsâ” şeklinde, dördünde “Mesih b. Meryem/Meryem oğlu Mesih” şeklinde, ikisinde” İbn Meryem/Meryem oğlu” şeklinde geçer. Bu kullanımlarda söz konusu olan Hz. Îsâ’dır. Kalan on bir âyette ise Hz. Meryem’den bahsedilir ve onun adı geçer. Bu âyetlerin onunda sadece “Meryem” adı geçerken, bir âyette de “Meryem bint İmran/İmran kızı Meryem” şeklinde geçmiştir.
Hz. Meryem’in açıkça isminin anılmasının pek çok hikmeti vardır. Her şeyden önce Hz. Meryem sıradan bir kadın değildir. O, hiçbir erkekle beraber olmadığı/evlenmediği (betûl) hâlde hâmile kalıp çocuk doğurmuş ve Hz. Îsâ’ya anne olmuştur.
Hz. Meryem, doğar doğmaz mâbedde ibâdete adanmış; Allah’ın hizmetçisi anlamına gelen “Meryem” ismine uygun bir kulluk sergilemiş; bir başına, kirli bir toplumda temiz kalmasını bilmiş, iffet âbidesi bir hanım olmayı başarmış; bu özellik ve güzellikleriyle Kur’an’da anılmayı ve bir Kur’an sûresine isim olmayı hak etmiştir. Öte yandan, bu temiz kadına Yahudi ve Hıristiyanlar olmadık sözler söyleyince, onu iffetsizlikle suçlayarak yahut ona ilahlık payesi vererek haddi aşınca, Cenâb-ı Hak hem onlara susturucu bir cevap vermek, hem de onu aklamak, onun temiz, iffetli bir anne, örnek bir kul olduğunu açıklamak için ismini âyetlerinde anmıştır.
Yine Allah’ın erişilmez kudreti gereği babasız olarak Hz. Meryem’den dünyaya gelen Hz. Îsâ’nın, babasız ama nesebi sahih bir evlat olduğunu belgelemek için “Meryem oğlu Îsâ” diye takdim edilmiştir. Bu girişten sonra Hz. Meryem ile ilgili âyetlerdeki mesajları görelim:
“Hani, İmran’ın karısı, ‘Rabb’im! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.’, demişti.”[1] Annesinin bu duâsıyla Hz. Meryem, kadının mâbede sokulmadığı bir dönemde mâbede/ibâdete adanmış ve Allah’a kullukta, O’nun dinine hizmette kadınların da olduğunu bizzat hayatıyla ortaya koymuştur.
Çocukların Allah’a adanması, anne babalar için çok önemli bir örnektir. Aslında bu adanmışlık, insanda bir tutku olan çocuk edinmenin amacını da bizlere öğretmektedir. Buna göre, Allah’a kullukta örnek olan, O’nun mâbedine/dinine hizmette O’nun yoluna adanmış bir nefer olsun diye çocuk sahibi olunmalıdır.
O, kabul olunmuş bir duâ ve Rabb’in gözetiminde yetişen bir çocuktu
“Annesi onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu bilirken ‘Ya Rabbi! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım.’ dedi. Rabb’i onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki/çiçek gibi yetiştirdi; onu Zekeriyâ’nın himâyesine bıraktı. Zekeriyâ mâbedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geldi.’ dediğinde Meryem: ‘Bu, Allah’ın katındandır.’ cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.”[2]
Elbette Yüce Allah, içtenlikle yapılan duâları kabul eder, kendi korumasını hak eden kullarına bunu lütfeder ve onları her türlü tehlikeden korur. Yeter ki buna lâyık olunsun. Hz. Meryem, O’nun korumasına müstahak olanlardandı. Evlatların ilâhî koruma altına alınması ve şer odaklarının tehlikelerinden korunmasında, ebeveyn duâsı son derece önemlidir.
“Rabb’i ona hüsn-i kabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi.” cümlesi, İmran’ın karısının karnında taşıdığı çocuğunu Allah uğruna hizmete adayıp Rabb’ine bunu kabul etmesi için yakarmasının ardından gelmekte ve Hz. Meryem’in annesinin yaptığı bu duâ ve adağının Yüce Allah tarafından en güzel bir biçimde kabul edildiğini anlatmaktadır. Bir hanımın, yine bir hanımefendi adayı için yaptığı böyle güzel bir davranışın ve güzel bir duânın, bütün insanlara bir örnek olmak üzere Kur’ân’da yer alması oldukça dikkat çekicidir.
Mâbedde Yüce Rabb’e kendini vakfeden adanmış kız Meryem’i, Rabb’i aslâ yalnız bırakmamış, din adamları arasında çekilen kur’a sonucu teyzesinin kocası Hz. Zekeriyâ onun bakımını üstlenmiş, Yüce Allah onu en güzel şekilde rızıklandırmış ve şer odaklarından korumuştur. Sonuçta olmazları olduran, Meryem’i de hesapsız rızıklandırıp gül gibi büyüten Yüce Yaratıcı, onu hiç evlenmediği hâlde Hz. Îsâ Peygamber’e anne yapmıştır.
“Hani melekler, ‘Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı. Ey Meryem! Rabb’ine dîvân dur. Secde et ve (onun huzûrunda) rükû edenlerle beraber rükû et.’ demişlerdi.”[3] “Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü…”[4] diye başlayan Meryem Sûresi âyetlerinde (17-21) Hz. Meryem’in Vahiy meleği ile görüşüp konuştuğu anlatılır.
Buradan hareketle Hz. Meryem’in peygamber olduğu söylenmiştir. Kurtubî, onun peygamber olduğunu ve tıpkı diğer peygamberler gibi ona da Yüce Allah’ın melek vâsıtasıyla vahyettiğini söyler.[5] Çoğu ilim adamına göre Hz. Meryem, peygamber annesi sâliha bir hanımdır. Allah’a kulluk yarışında kadın erkek bütün insanlar eşittir. Kadın da isterse bu yarışta mesafe kat edebilir ve erkekleri geçebilir. Tıpkı Hz. Meryem gibi.
O, dünya hanımlarına üstün kılınmış bir kadındı
“Allah seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”[6] Peygamberimiz de cennetin en hayırlı dört kadınından birisi olarak Hz. Meryem’i saymıştır: “Dünya kadınlarınını/cennet hanımlarının en hayırlısı, Meryem, Âsiye, Hadîce ve Fâtıma’dır.”[7] Tabîîdir ki onu seçkin ve üstün kılan Yüce Allah’tır. O, kimi seçkin kılacağını, kime dünya ve âhirette pâyeler vereceğini en iyi bilendir.
Hz. Meryem, doğmadan önce babasını kaybetmiş yetim ve Yüce Allah’a adanmış bir çocuk olarak dünyaya gelmiş, çocukluk ve gençliğini mâbedde Yüce Rabb’e kullukla geçirmiş, gencecik çağında bir erkekle beraber olmadan çocuk sahibi olma gibi ağır bir sınavla sınanmış, hayatında peygamber olan oğlunun acı ve ezâlara katlanmasına ve onun gencecik yaşında dünyadan ayrılmasına tanıklık etmiş çilekeş bir kadındır.[8] Bütün bu yaşadıkları onun Allah katındaki derecesini artırmıştır.
O, dosdoğru bir hanımdı
“Onun (Îsâ’nın) annesi de dosdoğru bir kadındır.”[9] Doğruluk, sahibini cennete götüren bir meziyettir. Kul, Rabb’ine ve kullarına sadâkat gösterirse, her ahvalde dürüstlüğü şiâr edinirse Rabb’inin rızasına nâil olur ve cennetlik olur. Bir kişi, hakîkatleri tasdîk ederse, her zaman ve herkese karşı doğru ve dürüst olursa sıddîk mertebesine erer.
O, Allah’ın âyetlerindendi
“Meryem oğlu Îsâ’yı ve annesini büyük bir âyet/mûcize kıldık.”[10] Yüce Allah, ondan babasız olarak Hz. Îsâ’yı dünyaya getirmiştir. Hz. Meryem bu yönüyle okunup ibret alınması gereken bir âyettir. Yüce Allah onu mûcizevî bir şekilde rızıklandırarak[11] da seçkinlerden kılmıştır. Zira Zekeriyâ aleyhisselâm ona bakmak için her yanına geldiğinde, onun yanında mevsim normallerinin ötesinde yiyecekler bulurdu. Yaz mevsiminde kış, kış mevsiminde yaz meyveleri yanında hazır olurdu.[12] Ona bu ikramlar, Yüce Rabb’imiz katından mûcizevî olarak gelmekteydi.
O, en güzel örnekti
“Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona rûhumuzdan üflemiştik; Rabb’inin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti. O, Bize gönülden itâat edenlerdendi.”[13] Demek ki örnek olabilmek için Rabb’e iman ve itâat en temel şarttır. Zira Yüce Yaratıcı’ya karşı sorumluluklarını yerine getiren kimse, O’nun yaratıklarına karşı da sorumluluklarını yerine getirecektir.
Öyleyse Kur’ân’ın bir sûresine de isim olan Hz. Meryem’i onun kıyâmete kadar insanlığa ışık tutacak olan evrensel mesajlarını iyi kavrayalım. Onu, başta kızlarımız olmak üzere çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtalım. Bugün insanımızın ve özellikle gençlerimizin yaşadıkları problemlerin temelinde iyi ve güzel modelleri örnek almayışları yatmaktadır. Onlar, kendilerine bile hayrı olmayan insanları, model/star olarak görüp onlara özenmeye ve onlara benzemeye çalışmaktadırlar.
İşte onlara sunacağımız en güzel örnek bir Kur’ân Kadın Kahramanı Hz. Meryem’dir. O, bir iman, iffet, dürüstlük ve sabır âbidesi, O Allah’a adanmış örnek bir kul ve bir peygamber annesi olarak karşımızda durmaktadır. Ona ve onu kendine rehber edinenlere selam olsun!
[1] 3/Âl-i İmrân, 35.
[2] Âl-i İmrân, 36-37.
[3] 3/Âl-i İmrân, 42-43.
[4] 19/Meryem, 17
[5] Kurtubî, Tefsîr, IV, 83-84, XI, 95.
[6] 3/âl-i İmrân, 42.
[7] Nesâî, H. No: 8355; İbn Hıbban, Taberânî.
[8] Rivâyetlere göre Hz. Meryem 13 yaşında Hz. Îsâ’ya hâmile kalmış, Hz. Îsâ 33 sene kadar dünyada kalmış, o dünyadan ayrıldıktan sonra annesi 6 sene daha yaşamış, elli yaşlarında vefat etmiştir. Kurtubî, Tefsîr, 19/Meryem, 20.
[9] 5/Mâide, 75.
[10] 23/Mü’minûn, 50.
[11] Bkz. 3/Âl-i İmrân 37, İbn Kesîr, Tefsîr, I, 360.
[12] Taberî, Tefsîr, III, 244.
[13] 66/Tahrîm, 12.
Ali AKPINAR
YazarZaman, Yüce Allah’ın bizlere bahşetmiş olduğu en önemli nimetlerinden biridir. Zaman hem nimet hem emânettir bizde. Zira zamandan bir bölüm verilmemiş olsaydı imtihana çekilmezdik. Bunun için mükellef...
Yazar: Ali AKPINAR
Babası kerâmetleri ve menkıbeleri ile anılan Hz. Ali soyundan Şeyh İbrâhim, annesi Mûsa Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden Ahmed-i Yesevî, sahâbeden olduğu söylenen ...
Yazar: Ali AKPINAR
“Cennet vatan” diye nitelediğimiz Anadolu toprakları, bin yıl kadar önce İslâm ile tanışmıştır. Bu topraklarda önce Selçuklu, ardından Osmanlı unutulmaz izler bırakmışlardır. Bu bölgelerde yaşayan ins...
Yazar: Ali AKPINAR
Tâ ezelden künyemiz, gariplere yazılmış Kalbimize gariplik, dağlanarak kazılmış Bu din garip gelmiştir, yine garip gidecek Ne mutlu gariplere, kutsal rota çizilmiş Beşi...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN