GÖZDEN HAYALİ GİTSE DİLDEN FİRAKI GİTMEZ
“O'nu seven ve buyruğuna giren¸ zindanda dahi olsa saraydadır. Onu tanımayan¸ sevmeyen ve itaat etmeyen saraylarda dahi olsa zindandadır¸ bedbahttır.”
“O'nu seven ve buyruğuna giren¸ zindanda dahi olsa saraydadır. Onu tanımayan¸ sevmeyen ve itaat etmeyen saraylarda dahi olsa zindandadır¸ bedbahttır.”
Gönlüm esir-i zülfündür vaslını gözetdi
Vaslın bu hicr içinde anın muini oldu
Göz görmedi gönülden yarın hayali çıkmaz
Ten ermedi veli can anın yakini oldu
Gözden hayali gitse dilden firakı gitmez
Göz ü dil hayal-i yarın halvet-nişini oldu
Ten ittisali yarın vaslına mahrem olmaz
Heyhat bi-haber can gayrın emini oldu
Gurbet ilini sandın baki vatan Hulûsi
Yar sevgisi gönülde hablin metini oldu
Kalp mertebesinden konuşan irfan ehlinin¸ tıpkı Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi'nin bu şiirinde haber verdiği üzre¸ gönlünden Sevgili'nin hayali çıkmaz.
Bu hikmet ve aşk dolu beyitler¸ O'nun hicriyle ve aşkıyla söylenmiştir.
Dilin üzerindeki örtüyü biraz kaldırınca bu aşkın ve birleşme arzusunun ateşi bizi de yakmaya başlar.
Gönül¸ zülfünün tutsağıdır ve daima sana kavuşmayı diler. Bu kavuşma¸ tutsaklığa yardım eder.
İlk bakışta bizi bir karşıtlık karşılar.
Kavuşunca tutsaklık sona ermelidir.
Demek ki bir sır gizlidir sözde.
Nedir bu sır? Bu sır¸ Allah'ta vuslatın¸ O'na eriştikten sonrasının sonu yoktur demektir. Allah'a doğru seyrin sonu olduğundan söz edilir. Ama Allah'ta ve Allah'la seyrin asla sonu olamaz.
Şiirin açıldığı ilk beyit¸ bizi ansızın bir hikmetin denizine çeker.
Osman Hulusi Efendi¸ kalbindeki ateşle birden bu büyük sırrı dile getirir.
Bu gerçekte dile gelmesi en güç sırlarlandır.
Ama dert ağlatır aşk söyletir.
O'nu söyleten aşktır.
Zülüf¸ mecazdır. Sevgili'nin zülfünden kasıt¸ O'nun aşkındaki bağdır¸ tutkudur¸ O'nun çekişidir.
O çekişe insanın kendisini bırakabilmesi için varolandan (halk/gayr/masiva) çekilmesi gerekir.
Buna çekilme hakikati denir.
Böylece O'na seyr başlar. Kul¸ Rabbine ulaşır. Fakat Rabbinde ve rabbiyle seyri devam eder. İşte buna nihayet olmaz.
İkinci beyitte sırrın kalbine doğru inilir. Gerçi göz görmemiştir ama Sevgili'nin hayali asla gönülden çıkmaz. Gönül bir kez O'na vurulmuştur. Bir kez O'nun ateşiyle tutuşmuştur. Bu ateş artık hiçbir şekilde sönmeyecektir. Beden kavuşmamıştır evet ama ruh onu yakinen bilir¸ tanır. Çünkü ruh¸ O'ndandır¸ O'nun¸ Rahman'ın soluğudur. Ruh¸ hep O'na doğrudur¸ O'nunladır¸ O'nun rengini¸ kokusunu taşımaktadır. Ruh¸ ezelde O'nun aşinasıdır. Çünkü O'ndandır. Bu da yakıcı bir sırdır. Aslında sır olmaktan da çıkmıştır. Şair sırrı hatırlatmaktadır.
Üçüncü beyitte şiirin sesini iyiden iyiye duymaya başlarız. Bu ilahi de¸ diğer aşıklarınki gibi gönlün sesidir. Gönül kuşunun şarkısıdır.
Gözden hayali gitse (bile) gönülden ayrılığın acısı çıkmaz. Çünkü kavuşmayla birlikte o ateş sönmez. Çünkü ruh¸ parçanın bütüne¸ gölgenin asla iştiyakı bahsinden olmak üzere¸ kökenini aramaktadır. Kaynağıyla bütünleşmek¸ ona ulaşmak istemektedir.
Hz. Mevlâna'nın hikayesini anlattığı 'ney'dir bu. Hicrin ateşiyle sürekli inleyip durmaktadır.
Göz ve gönül Sevgili'nin hayalinin yoldaşı¸ mahremi¸ sırdaşı olmuştur artık.
Halvet ıstılahı burada anahtar kavramdır. Bizi böylesi bir kavrayışın içine atan o olmalıdır.
Halvet¸ insanın gönlünü masivadan temizleyip¸ her yerde ve zamanda Sevgili'yle birlikte olmasına denir.
Yalnızlık ise¸ insanın sevgili'den gafil olduğu anın adıdır.
Bir sonraki beyte anlam iyice derinleşir ve sırra garkolur.
Ten birleşmesi Sevgili'ye kavuşmanın mahremi değildir. Ne yazık ki¸ (bu sırdan) habersiz olan ruh¸ gayr'ın güvenliği haline gelir.
Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi¸ bizi bir kez daha uyarmakta ve ruh'un O'na ait olduğunu tekrar hatırlatmaktadır.
Bu bir beden birleşmesi değildir. Bu tenle ilgili bir dava olamaz.
Bu¸ ruh'un gayr'dan tasaffi etmesidir.
Ruh¸ ancak ve ancak gayr'dan özgürleşirse sükun ve huzur bulur.
Buna sekine(t) tabir edilir ki¸ ruh'un bizatihi kendisinin 'emin' bir hale gelmesi¸ masivanın tasallutundan kurtulmasıdır.
Bu halde bulunan ruh¸ artık¸ kozmik çarkın merkezine yerleşmiştir.
Hiçbir harici form onu etkilemez¸ ona arız olamaz. Hatta öyle ki¸ kainat darmadağın olsa bile dönüp bakmaz¸ telaş etmez.
Ruh'un kesintisiz ve sürekli huzura erişebilmesi ancak gayrdan arınmasıyla mümkündür.
Nihayet son beyte Osman Hulusi Efendi¸ hem tevazu göğüne doğru hareketlenir¸ hem de Sevgili'ye duyulan aşkın metin bir habl olduğunu tekrarlar.
Dünya gurbettir. Dünya bir köprüdür¸ oraya yerleşilmez¸ gelip geçilir.
Burayı ebedi bir yurt olarak gören aldanmıştır.
İnsan bir yolcudur¸ ruhlar aleminden¸ anne rahminden¸ dünyadan¸ kabirden¸ berzahtan¸ haşirden geçecek ve ebede kadar yolculuğu sürecektir.
Bu bilinçle yaşayan kimsenin ruhunun derdinin dermanı ise ancak ve ancak Sevgililer Sevgilisi'nin muhabbeti¸ aşkı ve şevkidir.
O'nu seven ve buyruğuna giren¸ zindanda dahi olsa saraydadır. Onu tanımayan¸ sevmeyen ve itaat etmeyen saraylarda dahi olsa zindandadır¸ bedbahttır.
Bu kozmik gerçeği bu beyitle taçlandırır Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi.
Bizim elimizden tutar ve girmemiz gereken o sonsuz yola doğru yönelterek¸ kulağımıza sırrı bir kez daha fısıldar:
Gurbet ilini sandın baki vatan Hulusi
Yar sevgisi gönülde hablin metini oldu
Sadık YALSIZUÇANLAR
Yazar1977 yılında çektiği ilk kısa metraj filmi olan “Karanlık Bir Dönemdi” adlı çalışmasıyla ilk meyvesini veren¸1977 yılında çektiği ilk kısa metraj filmi olan “Karanlık Bir DönemdiR...
Yazar: Sadık YALSIZUÇANLAR
Gönül kelimesi Türkçemize hastır¸ hiçbir dünya dilinde tam karşılığı ve benzeri yoktur. Yürek¸ kalp ve benzeri kavramlara rastlarız diğer dillerde ama ‘gönül’e tesadüf edemeyiz.Gönül kelim...
Yazar: Sadık YALSIZUÇANLAR
Mekke…Arzın kalbi. Varlığın ikamet ettiği şehir. Efendimiz'in kutlu bedenini ağırlayan onurlu kent. Kur’ân'daki adıyla Bekke. Tüm kutsal metinlerde söz edilen kutlu belde.MekkeR...
Yazar: Sadık YALSIZUÇANLAR
Demişlerdir gönüldür Ka'betu'llâh Nazargâh-ı Hudâ şâzı gönüldür Çıkardıkda kamuyu ara yerden Safâ vü Merve Hicâz'ı gönüldür &n...
Yazar: Vedat Ali TOK