A. Şemsettin Ateş'in Şiirlerinde Vatan ve Ana Sevgisi
Her insanın doğup büyüdüğü yer¸ kendine sevimlidir. Bu fıtrî bir duygudur. Zaten çocukluktan itibaren hayatın safhalarını yaşadığı¸ acı-tatlı günlerin geçtiği memleketini elbette hiç kimse unutamaz. Unutmak¸ unutturmak da mümkün değildir.
Vatan Sevgisi İmandandır
Asr-ı saadette Peygamber Efendimiz ve ilk Müslümanlar¸ Mekke'de müşriklerin şiddetli eza ve cefalarına¸ insanlık dışı baskı ve zulümlerine maruz kalıp dinlerinin emirlerini rahatça yerine getiremedikleri¸ ibadetlerini serbestçe yapamadıkları için Medine'ye hicret edip orayı ikinci bir vatan edinmişlerdir. Asıl vatanları olan Mekke'ye de sevgi ve özlemleri devam etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye hicret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke'ye mahzun mahzun bakarak:
"-Vallahi sen Allah'ın yarattığı yerlerin en hayırlı¸ Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım çıkmazdım. Bana senden daha güzel¸ daha sevgili yurt yoktur. Kavmin beni¸ senden çıkarmamış olsaydı çıkmaz¸ senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım" demiştir. Bunun üzerine yüce Allah Peygamber Efendimize şöyle vahyetmiştir: "Elbette o Kur'an'ın tebliğini üzerine farz kılan Allah¸ seni yine döneceğin yere döndürecektir." (Kasaş 85) Bir tefsire göre döneceği yerden maksad Mekke'dir. Gerçekten Peygamber Efendimiz ve ashabı hicretin sekizinci yılında Mekke'ye dönerek¸ fethetmişlerdir. Vatan sevgisinin imanın bir parçası sayılması da bu hakikatin tezahürüdür.
Şairlerimiz kendi memleketlerine şiirler yazmış¸ yurt-yuva sevgisini bariz şekilde ifade etmişlerdir. Eğitim veya daha farklı sebeplerle doğduğu diyarlardan ayrı kalanlar özlemlerini şiirlerinin mısralarına yüklemiş¸ bu hasret duygusunu destana çevirmişlerdir. Millî şairimiz Mehmet Akif Bey İstiklal Marşı'nın bir kıtasında umumi vatan sevgisini şöyle anlatıyor:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan¸ şüheda!
Canı¸ cananı¸ bütün varımı alsın da Hüda¸
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Vatanını seven¸ bu uğurda canını bile verecek bir samimiyetle onu korur gözetir. Çünkü ecdadımız böyle yaparak bizlere bu toprakları emanet etmişlerdir. Hz. Ali Efendimiz: "Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi asla affetmeyiniz." buyurur.
Umumi vatan sevgisinin içinde bir de hususi vatan sevgisi vardır. O da¸ yazımızın başında belirttiğimiz gibi insanın kendi doğduğu toprakları¸ sevdiklerinin yaşadığı yerleri¸ hayatını devam ettirdiği mekânları sevmesidir ki¸ bu da kutsal bir duygudur. Çünkü her ne sebeple olursa olsun sevginin kendisi kutsaldır zaten.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin şu beyti ne kadar özel ve mânidârdır:
Vatan-ı hususimiz Darende ilçesidir
Ruhumuzun duygusu bir altın külçesidir
Hulusi Efendi Hazretleri¸ doğduğu ve hayatını sürdürdüğü Darende ile bütünleşmiştir. Âdeta o Darende'yle¸ Darende de Hulusi Efendiyle özdeşleşmiştir.
Hulûsi Efendi'nin mahdumu A.Şemsettin Ateş Ağabey de bir Darende sevdalısı idi. 2001 yılında "Darende Şiirleri Güldestesi" hazırlıyorduk. O zaman aşağıda vereceğimiz şiiri bizzat kendinden almıştık. Aradan yıllar geçti¸ merhumun vefatından sonra not defterleri elimize geçti¸ başka şiirlerinin olduğunu da gördük.
Onun şiiri Darende sevdasını çok açık bir şekilde ifade ediyor;
Sen toprakların yücesi
Sen dudakların hecesi
Sen esen rüzgarın sesi
Yalnız sensin Darende'm
Sen gariplerin mekanı
Sen yücelerin ünvanı
Sen insanlığın kervanı
Yalnız sensin Darende'm
Sen suların kaynağı
Sen âlemin bayrağı
Sen Ahmed'in otağı
Yalnız sensin Darende'm
Mısralarda Darende Sevgisi
Bir toprağın yüceliği¸ üzerinde yaşayanlarla ve sinesinde barındırdığı değerlerle ölçülür. Darende; başta Somuncu Baba olmak üzere bir çok Allah dostunu sinesinde saklamaktadır. Ayrıca onun temiz nesli ile beraber güzel insanların beldesidir. Onun için de yücedir. Memleketini sevenlerin onu anması dudağından düşürmemesi de pek doğal bir şeydir. Çünkü sevenler sevdiklerini unutmazlar. Her esen rüzgârdan Darende'nin kokusunu duymak isteyen şâir bu yoğun duygularla mısraları bezemiştir.
Dervişane bir hayat sürüp¸ garip olmakla birlikte¸ Allah dostlarına yakın olarak "Garibullah" sırrına erenlerin¸ Allah'a yakın olanların yurdudur Darende. Bu hali ile ünvanı da manevi âlemlerde yücelmektedir. İlçe tarihî ipek yolunun üzerindedir. Asırlardır¸ kervanlar bu güzergâhdan geçerek menziline ulaşmıştır. İnsanlığın hizmet kervanı da A. Şemsettin Ağabeyin beyan ettiği gibi Darende'den geçmektedir. Buradaki hizmet felsefesi¸ Ahmet Ağabeyin ailesinden gördüğü töre ve gelenek bunun en güzel ifadesidir. Aslında "Sen insanlığın kervanı" mısraında çok büyük bir ufuk vardır. Bugün vakıf hizmetlerinin büyüyüp¸ geliştiğini ve hizmet yelpazesinin genişlediğini gördükçe¸ Ahmet Ağabeyin yıllar öncesinden bu hale tercüman olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Su hayatın nişanesidir. Suyun bulunduğu yerde hayat vardır. Çünkü Enbiya Suresinin 30. ayetinde; "Hayatı olan her şeyi sudan yarattık" buyrulmaktadır. Darende de kaynak sularıyla birlikte bu coğrafyaya manevi canlılık veren âb-ı hayat misali velilerin de ocağıdır¸ kaynağıdır. Bu gür kaynak her devirde gürül gürül çağlamaktadır. Kıyamete kadar da böylece akışını sürdürecektir. Aynı zamanda insanların gönül âlemine nizam veren sultanların mekânıdır. Bunu kastederek Ahmet Ağabey de "âlemin bayrağı" benzetmesinde bulunmuştur.
Otağ; süslü ve çok özel padişah çadırına denir. Her insanın gönül dünyasında bir otağ merkezi vardır. Burayı en güzel hayalleri¸ sevdaları ile süsler. Ahmet ağabey Darende'yi gönül merkezine alıyor. Ayrıca otağ¸ padişah çadırına da deniyor. Maneviyat âleminin otağ kurduğu bu iklim ancak bu kelimelerle izah edilebilir. Zaten bu mısraları okuyunca Hulusi Efendi Hazretlerin şu beyitleri hatırımıza geliyor:
Somuncu Baba ocağıdır Zaviyem
Yüce veliler yatağıdır Zaviyem
Gönüllere hep ferahlık bahşeder
Feyz ü rahmet bucağıdır Zaviyem
Taceddin-i Veli hazretlerinin
Kurulmuş bir otağıdır Zaviyem
Gamlı gelen neş'elenip şâd gider
Zevk ve sürur kaynağıdır Zaviyem
1977 yılında yayımlanan Somuncu Baba'nın Kırk Hadis adlı eserine bir takdim yazan hukukçu M. Yılmaz Çoban Bey¸ Darende'deki hissettiği manevi duyguları şöyle dile getirmektedir:
"Büyük¸ Allah (c.c) sevgilisi¸ Somuncu Baba ismiyle mâruf Hamidettin-i Veli hazretlerinin Darende ilçesi Zaviye mahallesindeki camii¸ türbe ve külliyesini bir sene evvel üç-dört arkadaşımla birlikte ziyaret etmiştim. O zaman; ruhumda derin ve silinmez bir te'sir icra eden manevi¸ latif bir hava içimi tutuşturmuş; muhteşem ve müstesna tabiat güzelleri arasında göklere yükselen yekpare sarp kayaların arasından kevser suyu misali akan Tohma suyunun tepelere doğru yükselen buharı ile birlikte ruhumda yükselmiş¸ yükselmiş tâ her şeyden arınıp¸ o yerin ruhaniyeti ile yıkandıktan sonra bir tüy hafifliğinde balıklı havuza düşmüştü. Günlerce; bu tasfiye edilmiş bu ruh hali ile huzur içinde manevi âlemlere seyr ettim. Bu yerlerden ayrıldıktan sonra da uzun müddet ruhuma dolan huzur ve sükûnun lezzeti ile yaşadım. Bu eşi bulunmaz huzur evini bugünkü hale getiren; burasını kendine has zevk ve titizlikle ihya ve imar eden
Somuncu Baba ahfadından Hacı Hulusi Ateş Beyefendi ile tanışmak benim için büyük bir şans ve iftihar vesilesi oldu. Bu mütevazı¸ âlim ve fazıl zat bu yeri; geceli gündüzlü devam eden ihlâslı gayretiyle benzerleri içinde emsalsiz ve mutena bir aşıklar ve ihvanlar ocağı haline getirmiş. Allah ( C.C) kendisinden ebediyen razı olsun."
Elveda… Elveda…
18.12.1979 tarihinde yazdığı bir şiiri onun gurbete gidişinin terennümüdür. Ancak 17 Mart 2006 tarihinde Hakk'a yürümesinin ardından şimdi¸ bu şiiri ilk defa okunuyor… Elveda kelimesi daha tesirli anlamıyla gurbet ayrılığından öte¸ ölüm ayrılığı olması hasebiyle yüreğimize dokunuyor… Ahmet Ağabey şöyle diyor:
Toprağı sulayıp geçen
Şehri ortasından biçen
Yeşil Tohma'ya elveda
Elveda elveda elveda
Zengibar'ın üstü düzdür
Gelen turistleri gezdir
Hamamın suyu güzeldir
Yıkanmadan gidiyorum
Elveda elveda elveda
Cihanın yolları taşlı
Ağaçları bütün kuşlu
Irmağın sesi çok hoştu
İşte yine gidiyorum
Elveda elveda elveda
Sizlere doyum olmuyor
Dostlar hep ayrı kalıyor
Bizi gurbet ayırıyor
Elveda elveda elveda
Anaların Anasına Sevgi
Gönüldeki en temiz en saf en tabii duygulardan biri de anne sevgisidir. Memleket sevgisi ile kardeştir. Bizi dünyaya getiren anamıza ilk andan itibaren duyduğumuz sevginin tesiriyle¸ tabiatı¸ vatanı¸ milleti¸ memleketi severiz. İlahi kudretten verilen bu sevgi bütün dünyevi sevgilerin üstündedir.
Anne sevgisi¸ sevgilerin en güzelidir. Anne; bağlılığın fedakârlığın¸ cömertliğin¸ karşılık beklemeden vermenin ve sevmenin sembolüdür. Anne¸ ilâhi rahmete benzer. Hep verir¸ fakat karşılık beklemez.
Yüce dinimiz¸ anneye ve anne sevgisine özel bir yer vermiş¸ cenneti annelerin ayakları altına sermiş¸ vaktinde kılınan namazdan sonra en sevimli işin anneye iyilik etmek olduğunu¸ Allah'ın rızasını kazanmanın¸ cennete ulaşmanın en kestirme yolunun anneye hizmetten ve anneyi gereği gibi sevmekten geçtiğini bildirmiştir.
Ahmet Ağabey'in annesi Hacı Naciye Hanım öyle şefkatli bir anne idi ki¸ çocukları için birçok sıkıntılara katlandı. Sevgi ve şefkat duyguları ile onları her türlü tehlikelerden¸ dert ve sıkıntılardan korumaya çalıştı. Altın neslin gül kokulu evlatlarının büyümeleri ve iyi bir hizmet insanı olmaları için Hulûsi Efendiyle birlikte çalıştı¸ didindi. Önce o¸ sıcak ve saadetli yuvada kendi hayat tarzıyla ahlâkıyla¸ hizmetiyle çocuklarına örnek oldu. Bunun tabii sonucu olarak da binlerce seveninin "Hacı validesi" oldu. O¸ gerektiğinde kendi yemez¸ misafirlerine yedirirdi. Bazen kendi giymez¸ komşularını¸ ihtiyaç sahiplerini giydirirdi.
Dinimiz¸ anne-babanın çocukları için katlandığı sıkıntılara¸ çektiği çilelere karşılık onları mükâfatlandırmış¸ Allah'ın rızasının kazanılabilmesi için öncelikle anne-babanın rızasının kazanılmasını emretmiştir. Anne-babanın rızasını kazanmak; gönüllerini hoş tutmakla¸ onlara hizmet etmekle¸ öğütlerini dinlemekle¸ onlara saygılı davranmakla¸ emirlerini yerine getirmekle¸ onları üzmemekle¸ incitmemekle¸ ihtiyaçları varsa o ihtiyaçları gidermekle mümkün olur.
Ahmet Ağabey de babasına ve annesine candan bağlı hürmetli bir evlattı. Onun şair ruhu bu bağlılığına ve saygısına şahittir.
Ahmet Ağabey¸ anaların anası hizmet ve vakıf kadını Hacı Naciye Ateş hanımefendi için kaleme aldığı şiirinde önce kendisine sonra bize şöyle sesleniyor. Bu şiiri okuyarak yazımızı bitirelim:
Unutulmaz o anadır unutma
Sevgi onda peydah olmuş aldatma
O yüce varlığı sakın unutma
O bir kudret timsalidir aldatma
Evlatlık sırrını bilebilirsen
O anayı candan evvel seversen
Kolunu başına yastık edersen
Ona ne kadar çok hizmet edersen
Senin sevgin onda bir dağ kadardır
Eğer aldatıp da sözde seversen
Başucunda durur alay edersen
Yine sever seni sevgi anadır
Ahmet bildinmi ki kıymetin onun
Sana emek çekip sevdiği anın
Unuttun mu bazan ağlardı yolun
Gözlemekle geçirdi anın
Musa TEKTAŞ
YazarSohbet; arkadaşlık edip ünsiyet kurmaktır. Bedenle ya da gönülle uzun süre beraberlik hâlinin tesis edildiği, dinî veya dünyevî konuların konuşulduğu toplantıya da sohbet denir. Ancak tasa...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Tasavvufî sohbetler, bir edeb mektebi olarak gönülleri eğitir. Mürşid-i kâmil bu mektebin muallimidir, gönül yolunun sâlikleri olan ihvanlar ise bu mektebin talebeleridir. Sohbet ortamında, müritler m...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Şehitlik, İslâm inancına göre ayrıcalıklı bir mânevî makam ve yüce bir pâyedir. Bu özel unvan, Müslümanlara Allah’ın rızâsını kazanmış, cennete girecekleri bir şâhitlik olarak verilmiştir. Şehit olan ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Yaratılıştaki Yüz Güzelliğini Koruyarak Mahşerde Mahcup Olmamak İçinde yaşamış olduğumuz şu âlemde, yaratılmış olan bütün güzellikler Cenab-ı Hakk’ın ilâhî güzelliğinin bir yansımasıdır. Çünkü gü...
Yazar: Musa TEKTAŞ