ŞİPŞİRİN
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. Kapının altından sızan ışık azıcıkta olsa bulunduğu yeri aydınlatıyordu. Başını kaldırdı. Sağ tarafında üst üste dizilmiş saman balyaları solunda ise yem dolu çuvallar vardı. Kendisi de yumuşacık samanların üstüne yatırılmıştı. Kulaklarını dikip etrafı dinlemeye başladı. Yan taraftan inek sesleri, buzağı sesleri geliyordu. İki insanda konuşarak kapının önünden geçtiler. Biri - Baba, yaşayacak dimi. - Biz elimizden geleni yaptık yavrum. Şifasını verecek olan Allah. Çok şirin bir karaca yavrusu - Onun adı Şipşirin olsun mu baba? - Olsun. Duyduklarından bir şey anlamamıştı. Korkudan titriyordu. Yanına konan sudan içmemiş, yeşil otlardan yememişti. Aralık kapıdan içeriye bir kedi süzüldü. Karacaya yaklaşıp; - Korkma, sana zarar vermem. Ben bu çiftliğin kedisiyim, adım Boncuk. Ayağa kalkıp kaçmak için kıpırdansa da karnı acıyınca çaresizce bekledi. Boncuk: - Otunu yemez, suyunu içmezsen iyileşemezsin. Sana verilen yemleri ye. Sahiplerim iyi insanlardır. Daha geçen günler kanadı kırık bir kartalı iyileştirip doğaya saldılar. Sen de iyileşince doğaya geri döneceksin. Hem birkaç gündür bir karaca çiftliğin etrafında dolanmakta. Tahminim senin annen. - Annemi çok özledim. Gözleri dolmuştu. O sırada kapıdan içeriye bir çocuk girdi. Çocuk sevgi dolu bakışlarıyla ona bakıp gülüm-sedi. - İyileşiyorsun Şipşirin. Yanına gelip bir sürü şey anlattı. Şipşirin çocuğun dilinden pek anlamıyordu ama güzel şeyler anlattığın-dan emindi. Ormanı, kırları, bağları, bahçeleri, kelebekleri, çiçekleri... Gün geçtikçe sağlığı düzeldi. Her gün kendisini ziyaret eden çocuğun sevgi dolu yüreği onu iyileştirmişti. Bir kaç gündür bahçeye çıkartılıyordu. Sağlıklı olmak ne güzeldi. Yine bir gün çiftlikte gezerken çitlerinin arkasına gizlenmiş annesini gördü. Koştu o tarafa. Tam o sırada: - Şipşirin. Sesin geldiği tarafa baktığında çocuğu gördü. Bir an gidip gitmemekte tereddüt etti. Çocuk: - Şipşirin. Çiçekler, kelebekler seni bekliyor. Koş! Mutlu ol! Koşuyordu. Çocuk koş demişti. Artık avcılar hariç iyi insanları sevecekti. Çocuğu sevdiği gibi…
Emine Yılmaz DERECİ
Yazar1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
Dedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Kar taneleri dört bir yanı beyaza boyuyordu. Kara kış yüzünü açıktan açığa göstermeye başlamıştı. Etrafta büyük bir sessizlik vardı. İki kuş gün boyu yiyecek aramışlar fakat bulamamışlardı. Bir evin s...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ