Osmanlı’da İlk Uçuş Denemeleri
Osmanlı Devleti’nin, daha IV. Murad döneminden başlayarak, özellikle Lale Devri’nde kendini yenilemeye; Batı’daki ilmî, teknolojik ve kültürel gelişmelere paralel olarak yeni bir Rönesans hamlesi/denemesi gerçekleştirmeye çalıştığı tarihî araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu anlamda, IV. Murad zamanında Hezarfen Ahmed Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi’nin, 1630-1632 yılları arasında İstanbul semalarında gerçekleştirdikleri “ilk uçuş denemeleri” tarihî öneme sahip keşiflerdendir.
Türklerin İstanbul’daki bu uçma denemelerinden, İngiliz matematikçi Dr. John Wilkins (1614-1672), 1638 yılında yazdığı “A Discovery of a New World” (Yeni Bir Dünyanın Keşfi) başlıklı eserinde bahsetmektedir. Buna kaynak olarak da, Kanunî Sultan Süleyman devrinde 1554-1562 yılları arasında Avusturya’nın Osmanlı/İstanbul elçisi olarak görev yapan Ogier Ghiselin de Busbecq’i göstermektedir. 1941 yılında George Allene tarafından yayınlanan “The Birth of Flight” (Uçuşun Doğuşu) isimli eserde de, Türklerin İstanbul’daki denemelerine, yine Busbecq kaynak gösterilerek temas edilmiştir. Buna göre daha Kanunî Sultan Süleyman zamanında Osmanlı Türklerinde uçuş denemelerinin başladığı ileri sürülmektedir.
Hezarfen Ahmed Çelebi (1609-1640), 17. yüzyılda kendisinin tasarladığı takma yapay kanatlarla uçmayı başaran ilk Osmanlı insanı ve bilgini/mucidi olarak tarihe geçmiştir. Uçma denemesini başarıyla gerçekleştirdiğinden ve geniş malumata/ilme sahip olduğundan dolayı halk tarafından kendisine “çok şey bilen, bin fenli/ilimli” anlamında Hezarfen lakabı takılmıştır. İlk uçuş denemelerinde, 10. yüzyılda yaşamış Müslüman Türk bilgini İsmail Cevheri’den ilham aldığı rivayet edilmiştir. Cevheri’nin deney ve bulgularını titizlikle incelemiştir. Leonardo Da Vinci’nin çalışmalarından da faydalanmıştır. Kuşların uçuşunu gözlemleyerek, hazırladığı kanatların dayanıklılık derecesini ölçmeye çalışmıştır. Okmeydanı’nda uçuş deneyleri yapmıştır.
Hezarfen Ahmed Çelebi, 1632 yılında kollarına taktığı kartal kanatlarını andıran düzenekle, Okmeydanı’ndaki Galata Kulesi’nden başlayıp Üsküdar Doğancılar Meydanı’nda nihayet bulan sekiz-dokuz turluk bir uçuş denemesi gerçekleştirmiş ve başarıyla tamamlamıştır. Lodoslu bir havada kendini 97,59 metre zirveden boşluğa bırakarak İstanbul Boğazı’nı geçmiş ve 3358 metrelik bir mesafeyi kat ederek, ortalama 12 metre irtifayla tekrar yere inmeyi başarmıştır. Padişah IV. Murad, Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü’nden uçuşu seyrederek bizzat tanıklık etmiştir. Ahmed Çelebi ile yakından ilgilenmiş, uçuşunu beğenmiş ve bir kese de altın ihsan etmiştir.
Bu uçuş hakkındaki tek kaynak maalesef Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’dir. Evliya Çelebi’nin konuyla ilgili aktardığı malumat şöyledir: “Hezarfen Ahmed Çelebi, iptida (başlangıçta), Okmeydanı'nın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek (uçarak) talim etmiştir (alıştırma yapmıştır). Badehu (Sonra) Sultan Murad Han, Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden temaşa ederken (seyrederken), Galata Kulesi'nin ta zirve-i bâlâsından (tepesinden) lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar'da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han kendisine bir kese altın ihsan eylemiştir.”
Böylece Hezarfen Ahmed Çelebi, havacılık tarihine adını yazdıran ilk havacı Türk olarak kayıtlara girmiştir. Planörcülüğün de öncülüğünü üstlenmiştir. Zira uçuşunda bir planörcü gibi rüzgârın esiş yönü, hız ve şiddetini de hesaba katmıştır. Uçuş denemesi, Avrupa’da büyük yankı uyandırmış ve erken dönemlerden başlayarak tarihi-bilimsel kaynaklarda yer almıştır. Uçuşunun doğruluğunu, Yüksek Uçak Mühendisi Yavuz Kansu, aerodinamik formüllerle test ederek ispatlamıştır. Buna göre Hezarfen Çelebi, Fransız Joseph-Michael ve Jacques-Ètiennede Montgolfier’in (Mongolfier Kardeşler)1783’deki balonla ilk uçuşlarından 151 yıl önce; Avrupa’da tayyareciliğin babası olarak tanıtılan Alman mucit Otto Lilienthal’in 1890’daki basit kanatlarla uçuş denemesinden 258 yıl önce ve ABD’li Wright Kardeşler’in1903’deki ilk motorlu uçakla uçuşlarından 271 yıl önce uçuşunu gerçekleştirmiştir.
Füzeciliğin atası olarak kabul edilen ünlü Türk bilgini/mucidi Lagari Hasan Çelebi, 17. yüzyıl başlarında barut dolu haznesi bulunan basit bir hava roketi icat edip, barutun itme gücüne dayalı tepki prensibini kullanarak ilk kez havalanmayı başarmıştır. Hasan Çelebi’nin, kendi icadı olan füzeye benzer, yedi kollu 50 okka barut macunu yüklü fişekle havaya uçup, sonra kartalınkine benzeyen kanatlarla salimen denize inmesi ise, roket tekniğinde çığır açan ve havacılık tarihine geçen bir başka muhteşem hadisedir. Hasan Çelebi, Hezarfen Ahmed Çelebi ile aynı dönemde yaşamış ve çalışmalarında onu örnek almıştır. Hezarfen’in keşif gösterisinden daha muhteşem olan keşfini, Padişah IV. Murad’ın huzurunda, kızı Kaya Sultan’ın 1633 yılındaki doğum gecesinde tertiplenen akika şenliğinde sergilemiştir. Yaklaşık 250-300 metre kadar havalandığı ve 20 saniye boyunca havada kaldığı ölçülmüş; barutu tükendikten sonra vücuduna bağladığı kanatlar sayesinde Boğaziçi’ne oldukça yumuşak bir iniş yapmıştır. Sultan Murad’ın takdir, övgü ve ihsanına mazhar olan bu gösteriyi, Evliya Çelebi şöyle hikâye etmiştir: “Lâgarî Hasan Çelebi, Murad Han’ın, Kaya Sultan adlı yıldız gibi temiz kızı doğduğu gece akika şenliği oldu. Bu Lâgarî Hasan, elli okka barut macunundan, yedi kollu bir fişenkicad etti. Sarayburnu’nda, hünkâr huzurunda fişenge bindi. Talebeleri fitili ateşlediler. Lâgarî: ‘Padişahım! Seni Allah’a ısmarladım, İsa Nebi (Allah tarafından göğe çekildiğinden olsa gerek) ile konuşmaya gidiyorum.’ diyerek dualar ederek göklere çıktı. Yanında olan fişenkleri ateş edip denizin yüzünü aydınlattı. Gökkubbede, büyük fişenkliğin barutu kalmayıp da yere doğru inerken denize indi. Oradan yüzerek çıplak olarak Padişahın huzuruna geldi. Yeri öperek ‘Padişahım! İsa Nebi sana selam eyledi.’ diye şakaya başladı. Bir kese akça ihsan olunup, yetmiş akça ile sipahi yazıldı.”
Sonuç itibariyle Lagari Hasan Çelebi, Avrupa’da ilk ciddi roket denemelerinin yapılmasından yaklaşık 250 yıl önce roketle uçuş keşfini başarıyla gerçekleştirmiştir. Rus roket tekniği bilgini S. N. Kuzmenko’nun yaptığı araştırmalara göre, 17. yüzyıldan sonra ilk olarak Rusya’da Ukrayna bölgesinde roket tekniğiyle ilgili bilimsel çalışmalar başlamıştır. Rokete ait ilk tarife, Ukrayna’da 1650 yılında rastlanmıştır. Sonraları, Nikolojev ve K. I. Konstantinov (1818-1871), Rus roket tekniğinin bugünkü seviyesine gelmesini sağlayan çalışmalarını, yine Ukrayna’da bu ilk çalışmalar üzerine bina etmiştir. Ukrayna’daki ilk Rus roket tekniği çalışmalarının, Lagari Hasan Çelebi’nin Kırım’da ikamet ederken ölmesinden hemen sonra başlaması da oldukça enteresandır. Bu noktada, Rus roket tekniğinin gelişmesinde Hasan Çelebi ve talebelerinin tesiri olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Rus bilim adamı S. N. Kuzmenkoda bu görüşü benimsemiş ve bunu destekleyici mahiyette Rus arşivlerinde kayıtlara rastladığını belirtmiştir.1
1)John Wilkins, A Discovery of a New World, London, 1638; George Allene, TheBirth of Flight, Edited: Hartley Kemball Cook, Union Ltd., London, 1941, s. 29;Evliya Çelebi, Seyahatnâme, İstanbul, 1314/1893, 1969, c.1, s.670-671, c. 2, s. 335-336; Evliya Çelebi Seyahatnamesinden En Güzel Seçmeler, İstanbul’da Hezarfenler, Derleyen: Mehmet Aksoy, Server İskil, İstanbul, 1967, s. 50-52; Arslan Terzioğlu, “Türk-İslam Kültür Çevresinde Uçma Denemeleri, Otomatik Makineler, Denizaltı ve Roket Teknolojisi”, Türkler Ansiklopedisi, c. 11, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 263-264; TDV İslam Ansiklopedisi, c. 16, Aralık 2013, s. 315-316; Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, İstanbul, 1987, s. 130; S. N. Kuzmenko, Fromthe History of Rocketry in Ukraine, XIII. Th International Congress of theHistory of Science. Section N 12. History of Aircraft, Rocketand Space Scienceand Technology, Moskou, 1971, s. 74-75.
İsmail ÇOLAK
YazarMilli Mücadele’yi destekleyen İstanbul’daki tekkelerden biri de Eyüp sırtlarındaki Hatuniye Tekkesi’dir. Bu tekkenin kahraman şeyhinin ismi, Saadeddin Ceylan Efendi idi. Hatuniye Tekkesi, işgal devlet...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Müderris Gözlüklü Hafız Ali Efendi, İzmir’in işgali sırasında, bir taraftan Faik Paşa Medresesi’nde talebe okuturken, bir taraftan da Eşrefpaşa semtinde gönüllü bir askeri birlik oluşturmuştu. Bu kuvv...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE - Prof. Dr. H. İbrahim ŞİMŞEK Yûsuf el-Hemedânî (k.s.), Türk dünya- sının İslâmlaşmasını ve Anadolu’nun Türkleşmesini sağlayan Yesevîlik ile Nakşîliğin kolbaşıdı...
Yazar: Halil İbrahim ŞİMŞEK
1870’lerden itibaren Avrupa ve Amerika’da, sözde ‘uygar’ insanları eğlendirmek amacıyla fuarlar ve hayvanat bahçeleri gibi yerlerde kolonilerden getirilen farklı renkten ve ırktan insanlar teşhîr edil...
Yazar: İsmail ÇOLAK