NEFSİN HEVASINA ALDANMAMAK
Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol.
“Hem eserleri hem de yaşantısıyla gül ve gönül medeniyetimizin kendisinden sonraki nesillere aktarılmasında bir irfan köprüsü olan Hulûsi Efendi Hazretleri Nasihat şiirinde; ’Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol’ buyururken yolundan gidenlere tevazuun asıl zirvesini işaret etmiştir.”
İnsan, Hevasının Kölesidir
İnsanoğlu heva ve hevesinin peşinden gitmeye meyilli olan bir yaratılışa sahiptir.
Fıtratın ve vicdanın direnişine, Yüce Rabb’imizin ve O’nun kutlu elçilerinin olanca uyarılarına rağmen âdemoğlu, nefsinin heva ve heves tuzağına düşmekten geri durmamıştır. İnsan nefsi, hevasının telkinleriyle helallerden ziyade haramlara heves etmiş, Rabb’inin yasakları ve dünya hayatının çirkinlikleri ona daha güzel ve cazip hale gelmiştir.
Furkan Suresi 43. ayet-i kerimede Yüce Rabb’imiz bu hususu şöyle ifade buyurmaktadır:
“Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?”
Hevesinin peşinden koşup giden kimse dünya hayatında otorite olarak kendi arzusunu kabul etmekte, Yüce Allah’ın mutlak hükümranlığını ise göz ardı etmektedir. Bu durum insanoğlunu hidayetin aydınlık yolundan koparıp dalaletin, fıtrata ve vicdana ihanetin karanlık dehlizlerine gark etmiş ve sonu hüsranla neticelenen sonu gelmez yolların yorgun ve bitkin yolcuları haline getirmiştir. Oysa bu konuyla ilgili ayetler çok sarihtir ve insanı açık olarak bu tuzaklardan koruyup kollayacak mesabededir. Gelin görün ki Yüce Rabb’imizin nasihatlerine, uyarılarına göz ve gönüllerini tıkayanlar bu uyarıları görmezden gelmiş ve bunlardan ibret almayarak heva ve heveslerinin esiri olmaktan kurtulamamışlardır.
Casiye Suresi 23. ayet bu husustaki en çıplak uyarıcıdır insanoğluna:
“Heva ve hevesini tanrı edinen ve Allah’ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâ
lâ
ibret almayacak mısınız?”
Heva, İnsanı Gurur Bataklığına Sürükler
Yüce Rabb’imizin sadra şifa veren emir ve yasaklarının yolundan giden gönül dostları, bunları kendi hayatlarının baş düsturları olarak sadece yaşamakla kalmamış aynı zamanda kendi dostlarını ve ihvanlarını bu güzelliklere davet edip tuzaklar hususunda da uyarmışlardır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in heva ve heves hususundaki aşağıdaki ölçüsü, bütün gönül tabiplerinin olduğu gibi sohbetleri ile binlerce gönül eri yetiştirmiş Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri’nin de temel kıstası olmuştur.
Rasûlullah Efendimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise, nefsini hevâsına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup durmayı kâfi görendir.”
Nefis, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarının kendisine yükleyeceği zorluk ve sıkıntılara göğüs germekten hiç hoşlanmaz. Bununla da yetinmeyerek insanı gelip geçici dünyalık sevdaların, oyun ve eğlencenin peşine sürükler. Bu hileye kanan insan bir anda küçük bir su damlasından yaratıldığını unutarak mağrur olmaya, alçak dağları sanki kendisinin yarattığı gibi devasız bir gurur illetine müptela olur. Bu durum modern asrın insana dair en büyük yanılgısıdır ve sadece insanın kendisini ifsat emekle kalmayan aksine bütün yeryüzünü fesada uğratan bir aldanıştır.
Yaşadığı bütün zorluklar ve sıkıntılar karşısında sabretmesini bilmiş, tevazuu ve ihlâsıyla küçüklüğünden itibaren herkesin saygı ve sevgisini kazanmayı başarmış bir Allah dostu olan Hulûsi Efendi Hazretleri Nasihat adlı veciz şiirinde;
“Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma” buyurarak insanları bu kör kuyudan çıkarmayı murat etmiş ve çağın aldanışına karşı dikkat çekmek istemiştir.
Zira dünyanın alev sarmalına dönüştüğü ve mazlum insanların, kadınların ve masum çocukların feryatlarının arş-ı alaya ulaştığı günümüz dünyasında en büyük vebal, heva ve heveslerini ilâh edinip gurur ve kibir hastalığına müptela olanlarındır. Görünen odur ki insanoğlu, fıtratın dingin sularına ve vicdanın engin göklerine kanatlanmadıktan sonra bu tufan ve aldanış dinmeyecektir. İşte bu yüzdendir ki Allah dostlarının en büyük gayreti insanoğlunun kirlenmiş vicdanına gür nasihat ırmakları akıtmak ve bu sayede insanları saf fıtratlarının huzurlu dünyasına avdet ettirmek olmuştur.
Heva Hastalığının İlacı, Tevazudur
Heva ve heves, sonu azap olan yolun zehre bulanmış cilalı azıklarıdır.
Bu yüzden insanoğlu dünyalık hayatın izafî parıltısına aldanmamak için bir adım atarken heva ve hevesinin peşinden mi gittiğini yoksa hayra yönelip sırf Allah rızası için mi çalıştığını sürekli olarak kontrol etmek zorundadır.
Zira bu gösteriş ve aldanış çağında akıp giden günlük hayatımız ve koşturmalarımız arasında zaman zaman bunu unutabiliyor, vaktimizi, gücümüzü gereksiz yere harcayabiliyor, çıkar tartışmalarına girebiliyor, kendimizden zayıf durumda olanlara karşı gücümüzü kabul ettirmek için haksız tutumlar sergileyebiliyor ve dünyalık hayatın hilelerine boyun eğebiliyoruz. Bütün bunların hepsi Allah’ın rızasını unutarak heva ve hevesimizin peşine düşmek ve nefsimize hoş gelen gurur perisinin hayallerine aldanmaktan kaynaklanıyor.
Sad Suresi 26. ayette Yüce Rabb’imiz Davut Peygamber’in nezdinde biz insanları bu tuzaklara karşı şiddetle uyarmaktadır oysa;
“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Heva ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.”
Ne var ki insanoğlu unutkanlık hastalığıyla maluldür. Buna bir de modern çağın sinsi hastalıkları eklenince işte o zaman âdemoğlu için felaket kaçınılmaz olmaktadır. Fıtratın ve vicdanın susuz kaldığı, açlığa mahkûm edildiği her asırda gönül sultanlarının yürekleri tevazu azığıyla beslemeye koyulması ve nasihatlerini bu minvalde serdetmesi manidardır. Hem eserleri hem de yaşantısıyla gül ve gönül medeniyetimizin kendisinden sonraki nesillere aktarılmasında bir irfan köprüsü olan Hulûsi Efendi Hazretleri Nasihat şiirinde;
”Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol” buyururken yolundan gidenlere tevazuun asıl zirvesini işaret etmiştir.
Hulûsi Efendi Hazretleri’nin bu nasihati ile yıkanmak ve çağın heva, heves ile gurur kirlerinden arınmak insanoğlu için gerçek bir saadetin yollarını açacaktır.
Ne mutlu bu özge nasihat pınarında yıkananlara…