Hz. Yusuf (as)'un Rüyasından Bize Yansıyanlar
"Rüyalar çoğu zaman sembollerle görüldüğü için¸ onların yorumunu herkes doğru olarak yapamaz. Rüya tabiri ile meşgul olan kimsenin dinî bakımdan güvenilir¸ özü sözü doğru¸ imanlı ve sâlih biri olması¸ bu konuda birikim sahibi olması şarttır. Sâlih/sâdık rüyayı¸ sâlih ve sâdık olmayan kimseler doğru bir şekilde yorumlayamazlar."
Rüya Gerçeği
Rüya
¸ görmek anlamına gelen ru'yet kökünden gelir. Kur'ân'da korkunç ve anlamsız rüyalar için hulm kavramı kullanılır. Peygamberimiz¸ "Hulm şeytandan¸ rüya Rahman'dandır."1 buyurmuştur.
Rüyaların insan hayatında önemli bir yeri vardır. Çocuklar dâhil her insan rüya görür ve çoğu zaman rüyalarda gördüklerinden etkilenir. Bu yüzden rüyalar¸ görmezden gelinemez.
İnsanla ilgili hemen her önemli konuya temas eden Kur'ân-ı Kerim¸ rüya gerçeği üzerinde durmuş ve bazı rüya örneklerine yer vermiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) de rüyayı önemsemiş¸ zaman zaman rüya yorumları yapmıştır. Nitekim o¸ sâlih rüyayı¸ peygamberliğin parçalarından saymıştır. Ona ilk vahiy¸ sâdık rüyalar şeklinde gelmiş¸ peygamberliğinin ilk altı ayında rüyasında gördükleri gerçek hayatta aynen vukû bulmuştur. O¸ nübüvvete rüyalarla hazırlanmıştır. Bunun için de "Sâlih bir kimsenin görmüş olduğu sâdık rüya¸ peygamberliğin kırk altıda biridir."2 buyurmuştur. Peygamberimiz'in¸ peygamberlik süresi yirmi üç yıldır. Bunun ilk altı ayı¸ sâdık rüyalarla geçmiştir. Altı ay¸ yirmi üç yılın kırk altıda biri olduğu için¸ sâdık rüya nübüvvetin kırk altıda biri sayılmıştır.
Sâdık rüya¸ sâlih kişi için metafizik âleme açılmış bir penceredir. Bunun için hadiste "Rüyası en doğru olanınız¸ en doğru sözlü olanınızdır."3 buyurulmuştur. Tabii ki onun uyanıklık âlemine doğru bir şekilde aktarılması ve doğru bir şekilde tabir edilmesi gerekir. Çoğu zaman insan gördüğü rüyaları¸ rüyasının üzerinden uyku zamanı geçtiği için gerçek âleme olduğu gibi aktaramaz. Rüyaları doğru tabir eden kişilerin sayısı da oldukça azdır.
Rüyalar çoğu zaman sembollerle görüldüğü için¸ onların yorumunu herkes doğru olarak yapamaz. Rüya tabiri ile meşgul olan kimsenin dinî bakımdan güvenilir¸ özü sözü doğru¸ imanlı ve sâlih biri olması¸ bu konuda birikim sahibi olması şarttır. Sâlih/sâdık rüyayı¸ sâlih ve sâdık olmayan kimseler doğru bir şekilde yorumlayamazlar. İmam Mâlik¸ erbâbı olmadıkları halde rüya tabiri işine girişenleri¸ nübüvvetle oynayanlar'olarak nitelemiştir.
Rüya tabir ilmi¸ kehânete değil ilâhî kaynağa dayanır. Rüya tabiri¸ zannîdir¸ kesin ve bağlayıcı değildir. Onun için yalnızca rüya ile amel edilmez. Rüyalar bizi hayata hazırlar. Kur'ân'da geçen rüyalar ve yorumları¸ rüya yorum ilminin ipuçlarıdır.
Hz. Yusuf (a.s.) ve Rüya Tabir İlmi
Her peygamber¸ kendi döneminde öne çıkan konuda uzmandı. Hz. Mûsâ Peygamber döneminde sihirbazlık revaçta idi¸ Hz. Mûsâ (a.s.)¸ sihirbazların sihirlerini etkisiz kılan mûcizelerle geldi. Hz. Îsâ Peygamber döneminde tıb alanında mahâret sahibi olmak revaçta idi¸ Hz. Îsâ (a.s.) hastaları iyileştirme ve hatta ölüleri diriltme mûcizesiyle geldi. Peygamberimiz döneminde de insanlar şiir ve edebiyat alanında birbirleriyle yarışıyorlardı. Peygamberimiz de insanların bir benzerini getirmekten aciz kalacakları Kur'ân mûcizesiyle geldi. Tıpkı bunun gibi Hz. Yusuf Peygamber döneminde rüya tabiri çok önemli idi. Tabandan tavana herkes rüya tabirini çok önemsiyordu. Bu yüzden Hz. Yusuf (a.s.)¸ pek çok uzmanın yorumlayamadığı rüyaları en güzel şekilde yorumlayan bir peygamber olarak geldi.
Genelde rüyalar¸ tersine çıkar diye bir inanış vardır¸ ancak Kur'ân'da anlatılan rüyaların hemen hepsinin doğru çıktığını biliyoruz. Şöyle ki¸ Hz. Yusuf¸ küçük yaşta rüyasında¸ güneş¸ ay ve on bir yıldızın kendisine secde ettiğini görmüş; sonuçta gördüğü bu rüya doğrultusunda babası¸ annesi ve on bir kardeşi ona boyun eğmiştir.
Yusuf'un zindan arkadaşlarından biri¸ rüyasında efendisine garsonluk yaptığını görmüş¸ sonuçta zindandan çıkıp saraya garson olmuştur.
Diğer zindan arkadaşı rüyasında¸ başının üzerindeki ekmekleri kuşların kaptığını görmüş¸ sonuçta asılmış başının üzerinde kuşlar uçuşmuştur.
Mısır Kralı
rüyasında¸ yedi semiz ineği yedi zayıf ineği yediğini¸ yedi kuru başağın yedi yeşil başağı yok ettiğini görmüş; rüya yedi bolluk senesinin yedi kıtlık senesi izleyeceği ve bolluk senelerinde biriktirilenlerin kıtlık senelerinde eriyeceği şeklinde yorumlanmıştır.
Sâffât Suresi'nde anlatıldığı üzere Hz. İbrahim¸ rüyasında oğlunu kurban ederken görmüş¸ sonuçta kendisine bu emir verilmiştir.
Fetih Suresi'nde işaret edildiği üzere¸ Peygamberimiz¸ rüyasında ashâbı ile birlikte Ka'be'yi tavaf ettiklerini görmüş¸ hakikaten ertesi sene umre yapmak müyesser olmuştur.
Enfâl Suresi'nde (43-44) Yüce Allah¸ rüyasında Peygamberimiz'e Bedir Savaşı öncesinde müşriklerin sayısını az göstermiş ve onların güvenle düşmana saldırmalarını ve zafere erişmelerini sağlamıştı.
Ezan¸ sahâbeden Abdullah b. Zeyd'in gördüğü rüya ile tespit edilmiş¸ Peygamberimiz onun rüyasını aynen onaylamıştır.4
Kur'ân'da söz konusu edilen rüyaları¸ ya görenler peygamberdir yahut da onları yoranlar peygamberlerdir. Sözgelimi Hz. Yusuf'un gördüğü rüyayı Hz. Yakub yorumlamıştır. Zindan arkadaşlarının ve Mısır Aziz'inin gördüğü rüyaları Hz. Yusuf yorumlamıştır. Diğer rüyaların sahipleri ise Hz. İbrahim ve Peygamberimiz'dir. Peygamberler¸ vahiyle irtibatlı olan kimselerdir. Zaten rüya¸ mâhiyeti¸ çeşitleri ve yorumlarıyla her zaman tartışılan bir konudur. Hangi rüyanın Rahmânî¸ hangisinin şeytânî olduğunu tespit o kadar kolay değildir. Rüya tabirleriyle ilgili yazılan kitaplarda¸ rüyada görülen aynı şeyler için dahi birbirinden farklı hatta birbirine zıt nice yorumların yer aldığı bir gerçektir!
Rüya tabirinin esası hakkında büyük müfessir Râzî¸ rüyanın metafizik âleme açılan bir pencere olduğunu şöyle açıklar:
"Kur'ân ve aklî deliller bunun doğru olduğuna delâlet etmektedirler. Kur'ân'dan delile gelince¸ bu¸ Yusuf Suresi'ndeki ayetlerdir. Aklî delillere gelince¸ bu da şudur: Şu kesindir ki¸ Allahu Teâlâ nefs-i nâtıkanın cevherini (rûh)¸ felekler âlemine çıkıp Levh-i Mahfûz'u müşâhede ve mütâlâa edecek bir biçimde yaratmıştır. Onu bundan alıkoyan ise¸ bu nefs-i nâtıkanın bedenin idaresiyle meşgul olmasıdır. Uyku zamanında ise¸ bu meşgûliyet azalır¸ nefs-i nâtıka¸ bu müşâhede ve mütalaa yapmaya daha muktedir hale gelir. İşte ruh¸ herhangi bir halde bulunduğunda¸ bu rûhî idrâk ve algısından dolayı hayâl âlemine uygun düşen özel izler bırakır. İşte rüya yorumcusu¸ bu hayâl âlemine ait izler yardımıyla¸ o aklî idrâk ve algılara dair istidlalde bulunmaktadır. İşin özeti budur. Din de bunu te'kîd etmektedir. Hz. Peygamber'den (s.a.v.) rivâyet edildiğine göre¸ O şöyle buyurmuştur:
"Rüya üç çeşittir: İnsanın¸ kendisine telkîni ile gördüğü rüya (nefsânî); şeytandan olan rüya (şeytânî) ve sâdık hak olan rüya (Rahmânî)."5
Bunlardan yalnızca sâdık rüyalar¸ rüya tabirini bilen kimselere anlatılmalıdır. Diğer nefsânî ve şeytânî rüya çeşitleri ise anlatılmamalıdır. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Rüya anlatılmadıkça askıdadır¸ anlatıldığında gerçekleşir. Bu yüzden¸ rüyalarınızı yalnızca sizi seven ve size öğüt verecek kimselere anlatınız."
Kur'ân ve sünnette geçen rüyalar ve onların yorumları¸ diğer rüyaların tabirleri için ipucu olabilir. Bunun dışında rüya tabir kitaplarında yer alan yorumlar¸ kesin değil¸ daha çok tecrübe ve temennilerden ibarettir.
Rüya¸ kesin bilgi kaynağı olmadığı için onunla amel edilmez. Fıkıh kitaplarında kaydedilmiştir ki¸ bir kimse rüyasında Peygamberimiz'i görse¸ o da ona yarın Ramazan'ın ilk günü oruca başla yahut yarın bayram oruç tutma dese¸ o kişi bununla amel edemez.
İyi rüya gören¸ uyanınca Allah'a hamd eder¸ kötü rüya gören kimse de onun şerrinden Allah'a sığınır. Rüyayı hayra yormak ve rüya gören kimseyi rüyada gördüklerinin hayra gelmesine dair dua etmek ise âdâbdandır.
"Beni rüyasında gören gerçek hayatta beni görmüş gibidir¸ zira şeytan benim suretime bürünemez." şeklinde rivâyet edilen hadisle ilgili şârihler şu açıklamayı yaparlar: Evet¸ şeytan Peygamberimiz'in suretine giremez. Rüyasında Peygamberimizi gören¸ gerçekten onu görmüş demektir. Ancak en uzun rüyalar bir dakika bile sürmez. Dolayısıyla uykuda görülen rüyaların üstünden saatlerce uyku geçtiğinden¸ rüya gören kimse sâlih/sâdık rüyasını¸ gördüğü gibi net bir şekilde uyanıklığına taşıyamayabilir. Bu yüzden yanlış aktarımlar olabilir. Nitekim "Ben rüyamda Peygamberimiz'i gördüm¸ kravatlı ve sakalsızdı." diyenler bile olmuştur. Demek ki kişi¸ görmek istediği gibi görmekte yahut gördüğünü kendi belleğindekilerle dönüştürebilmektedir.
Öyleyse kesin bilgi kaynağı olan vahiy/Kur'ân âyetleri ve onun açılımı sahih sünnet ortada iken; akl-i selîm ve beş duyu ile elde edilen doğru ve kesin bilgiler ortada iken¸ rüya ile de ilham ile de başka bir şeyle de amel edilmez. Bu bilgiler bağlayıcı da değildir. Dolayısıyla hiç kimse Kur'ân ve Sünnete rağmen¸ sıhhati tartışmalı bilgi kırıntılarıyla mü'minlerin saf ve temiz zihinlerini idlal etmeye kalkmamalıdır.
Sâdık rüyaların¸ bizi hayata hazırlayan muştular olduğunu¸ onların doğruluğunun ise ancak vahyin açıklamalarına uygun oluşu ile yahut olaylar yaşandıktan sonra tespit edilebileceğini belirtelim. Evet¸ Peygamberimiz'in nübüvveti¸ sâdık rüyalarla müjdelenmiştir. Ancak gördüğü bu rüyalar¸ olaylar yaşandıktan sonra kesinlik kazanmıştır.
Hz. Yusuf (a.s.)'un Rüyası
Kur'ân'ın en güzel ve en tafsilatlı kıssası Yusuf Kıssası¸ Hz. Yusuf'un çocuk yaşta gördüğü şu rüya ile başlar:
"Yusuf babasına: Babacığım! Rüyamda on bir yıldız¸ güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm¸ demişti."
6
Hz. Yakub'un oğlunun bu rüyasını nasıl tabir ettiği Kur'ân'da açıkça geçmez. Sadece Yakub(a.s.) oğluna¸ "Rüyanı kardeşlerine anlatma¸ yoksa sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır." diye tembihte bulunur. Bu rüyası ile Hz. Yusuf daha çocuk yaşta¸ geleceğe ve peygamberliğe hazırlanmıştır. Bu hazırlık ile Hz. Yusuf kuyulara atılmaya¸ köle diye satılmaya¸ iftirâlara mâruz kalıp zindanlara tıkılmaya tahammül edebilmiştir. Hayattan kopmadan¸ ümitsizliğe düşmeden yoluna devam edebilmiştir.
Kıssanın sonuna doğru Hz. Yusuf¸ anne babasına ve kardeşlerine kavuşunca¸ Mısır Sultanı olarak onları huzuruna alır ve onların kendisine saygı duyup boyun eğmesi üzerine şunları söyler:
"Babacığım! İşte bu¸ vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi.
Şeytan¸ benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra¸ beni hapisten çıkaran¸ sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkârdır¸ O şüphesiz bilendir¸ hâkimdir.
Rabbim! Bana hükümranlık verdin¸ rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı! Dünya ve âhirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilerin arasına kat."7
Hz. Yusuf'un anne baba ve kardeşlerinin secde etmeleri¸ ona kavuştukları için Yüce Allah'a şükür secdesine kapanmaları yahut Yusuf'u saygıyla selamlamaları olarak anlaşılmıştır. Yoksa insanın insana secdesi değildir.
Kıssada rüyanın görüldüğünde yorumunun açıklanmaması¸ yaşanan olaylarla doğrulandıktan sonra yorumunun kesin olarak söylenmesi oldukça dikkat çekicidir. Demek ki sâdık rüyalar¸ ne kadar doğru tabir edilirse edilsin¸ bizzat yaşanmadıkça kesin bilgi kaynağı değildirler.
İnsana sâdık rüyayı bahşeden de Yüce Allah'tır¸ onu gerçekleştiren de O'dur. İnsan nâil olduğu nimetleri O'ndan bilmeli ve hep O'na şükretmelidir. Vallahüa'lem.
Dipnot
1. Buhârî¸ Ta'bîr 2¸4; Müslim¸ Rüya 2.
2. Müslim¸ Rüya 8.
3. Müslim¸ Rüya 6.
4. Ebû Dâvûd¸ Salât 27;İbn Mâce¸ Ezân 1.
5. Müslim¸ Rüya 6
6. 12/Yûsuf¸ 4.
7. 12/Yûsuf¸ 100-101.
Ali AKPINAR
Yazar“Cennet vatan” diye nitelediğimiz Anadolu toprakları, bin yıl kadar önce İslâm ile tanışmıştır. Bu topraklarda önce Selçuklu, ardından Osmanlı unutulmaz izler bırakmışlardır. Bu bölgelerde yaşayan ins...
Yazar: Ali AKPINAR
Mekke’de Kâbe’ye nâzır bir tepede bir adam çevresindekilere şöyle sesleniyor: “Ey Araplar, gelin dilinizi benden öğrenin!” Bu adam, 1074 tarihinde Türkmenistan’ın Zemahşer/Hârizm kentinde doğmuş Mahmû...
Yazar: Ali AKPINAR
İslâm, Peygamberimiz’in yirmi üç yıllık nübüvvet mücâdelesinin sonunda bütün insanlığa hitâben okuduğu Vedâ Hutbesi’nde söylediği, “Ey insanlar, sözümü iyi belleyin. Burada bulunanlar, burada bulun(a)...
Yazar: Ali AKPINAR
Fetih, “açma, başlama, başlatma” anlamlarına gelir. Bizim Hayat Kitabımızın bir bütün olarak ilk inen ve Mushaf’ın en başında olan sûresi Fâtiha Sûresi’dir. “Açan” anlamına gelir ve Kitabımız o kutlu ...
Yazar: Ali AKPINAR