O BİR ŞEHİT

Menzile yetmek için zamanı aşıyordu Yüreğini eline almış da koşuyordu… ‘Dur! Kal! Gitme! ‘ diyerek kolundan yapışana¸ Belli¸ çok güceniyor¸ üzülüp şaşıyordu… Can devir tesliminde her soluk verişiyle Çağımız Kisrâ’sının putları düşüyordu… Nice diri çehrede ölüm kol geziyorken O peşin muştulanmış cenneti yaşıyordu. Dokuz kat karanlıktan süzülen ar yıldızı Nurlanmış umutlarla yüzünden ışıyordu. Aldan mordan geçerek bir kızıl ötesinde Lâcivertleşen gece nihâyet yoşuyordu. Neydi o buydurucu aklıkların hikmeti Örtünenden ziyâde seyreden üşüyordu Öyle bir gizem ki bu¸ yorumu kolay değil Buzdağının içinde tefekkür pişiyordu… Göz¸ göz olmuş yaralar hafta¸ ay¸ yıllar sonra¸ Suyu gür kaynak gibi şorlayıp coşuyordu… İçimizden biriydi¸ suretâ insandı ya Siretindeki sevdâ kabuktan taşıyordu…