ZENBİLLİ ALİ EFENDİ
Zenbilli Ali Efendi¸ ilim tahsiline memleketinde başlayıp¸ Alâeddîn Ali bin Hamza Karamânî’den ders aldı. Bu ilk tahsilinden sonra İstanbul’a gitti. Orada¸ zamanın meşhur âlimlerinden olan Molla Hüsrev’in derslerine devam etti.
Osmanlı âlim ve velilerinin meşhurlarından olan Zenbilli Ali Efendi sekizinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. Evliyanın ve âlimlerin meşhurlarından olan Cemâleddîn Aksarâyî’nin torunudur. Evinin penceresinden bir zenbil sarkıtır¸ sual soranlar¸ suallerini bir kâğıda yazıp zenbile koyardı. O da çekip suallerin cevabını yazar¸ zenbili tekrar sarkıtırdı. Bu sebeple “Zenbilli Ali Efendi” ismiyle meşhur oldu.
Zenbilli Ali Efendi¸ ilim tahsiline memleketinde başlayıp¸ Alâeddîn Ali bin Hamza Karamânî’den ders aldı. Bu ilk tahsilinden sonra İstanbul’a gitti. Orada¸ zamanın meşhur âlimlerinden olan Molla Hüsrev’in derslerine devam etti. Sonra Molla Hüsrev¸ onu Bursa’ya gönderip¸ Sultan Medresesi müderrisi Hüsâmzâde Mevlânâ Muslihuddîn’den ders almasını tavsiye etti. Bu zatın derslerine devam edip¸ ondan aklî ve naklî ilimleri öğrendi. İlimde yetiştikten sonra hocası Mevlânâ Muslihuddîn’in kızı ile evlenip damadı oldu. Çeşitli medreselerde müderrislik yaptı.
Fatih Sultan Mehmed Han devrinde¸ Edirne’de Taşlık Ali Bey Medresesine müderris tayin edildi. Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefatından sonra¸ İkinci Bâyezîd Han tarafından¸ Bursa Kaplıca Medresesine müderris tayin edildi. Daha sonra¸ İkinci Bâyezîd Medresesi müderrisliği ile Amasya müftülüğü vazifelerinde bulundu. Bir ara hacca gitmek üzere Amasya’dan ayrıldı. O sene Hicaz’da bazı karışıklıkların çıkması sebebiyle¸ bir sene Mısır’da kalıp ertesi sene hac yaptı. Mısır’da kaldığı sırada oranın âlimleriyle görüşüp¸ ilmî incelemeler ve müzakereler yaptı. Ertesi yıl hacca gitti. Hacda iken¸ Şeyhülislâm Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi vefat edince¸ İkinci Bâyezîd Han tarafından 1497 ‘de Şeyhulislâmlığa tayin edildi.
Yavuz Sultan Selim Han’ın tahta çıkmasından sonra da vazifesine devam eden Zenbilli Ali Efendi padişahın her hareketinde dine uymasında yardımcı olmuştur. 1516 ‘da yapılan seferler için fetva vermiştir.
Zühdü¸ takvası ve doğruluğu ile meşhur olan Zenbilli Ali Efendi¸ dine uymayan her çeşit hükme ve karara şiddetle karşı çıkardı. Yavuz Sultan Selim Han’ın¸ şiddetli hareketlerini bile teskine muvaffak oldu. Bir defasında Yavuz Sultan Selim Han Topkapı Sarayı hazinesi görevlilerinden yüz elli kişinin sorumsuz davranışlarından dolayı idamını emretmişti. Zenbilli Ali Efendi¸ bu kararı duyunca derhal Dîvân-ı hümâyûn’a koştu. Vezirler ayağa kalkıp saygı ile karşıladılar ve başköşeye oturttular. Şeyhülislâmın dîvâna gelmesi âdet olmadığından¸ niçin geldiğini sordular. Padişahla görüşmek istediğini söyledi. Durum padişaha arz edildi. Yavuz Sultan Selim Han¸ huzuruna girmesine izin verdi. Arz odasına girip selâm verdi. Padişahın hürmet göstermesinden sonra¸ gösterilen yere oturdu. Sonra padişaha; “Fetva vazifesinde bulunanların bir işi de¸ padişahın âhiretini korumak¸ onları dinen hata olan şeylerden sakındırmaktır. Yüz elli kişinin idam edilmesine padişah fermanı çıktığını duyduk¸ öldürülmeleri için¸ dinen bir sebep tespit edilmiş değildir. Bunların af buyrulması rica olunur.” sözü üzerine kızan padişah; “Bu iş saltanatın gereğidir. Âlimler böyle işlere karışırsa devlet idaresi kargaşaya uğrar.
Sorumsuzluklara göz yummak¸ beğenilecek tutum değildir. Bu işlere karışmak sizin vazifeniz değildir.” dedi. Zenbilli Ali Efendi¸ Padişahın bu sözleri karşısında; “Bu karar âhiretiniz ile ilgilidir ve buna karışmak da bizim vazifemizdir. Eğer affederseniz ne iyi ne güzeldir. Yoksa âhirette cezaya müstahak olursunuz.” deyince bu sözler¸ Padişahın kızgınlığını yatıştırdı. “Affettik” diyerek lütuf gösterip¸ neşe ile sohbete başladı. Konuşma bittikten sonra¸ gitmek üzere ayağa kalkan Zenbilli Ali Efendi¸ Yavuz Sultan Selim Han’a; “Âhiretiniz ile ilgili hizmeti yerine getirdim. Mürüvvet ile ilgili bir sözüm daha var.” dedi. Padişah; “Onu da söyle.” deyince; “O sözüm de şudur ki¸ Padişahın affına uğrayan o kişilerin¸ işlerinden el çektirilip¸ el açarak sokaklarda dolaşmaları¸ Padişahlığın şanına lâyık mıdır?” dedi. Bunun üzerine Padişah bunu da kabul etti. Sultan Selim Han; “Fakat bunlar vazifelerinde kusur ettikleri için¸ bunları tâzir edeceğim.” dedi. Zenbilli Ali Efendi daha sonra teşekkür ederek padişahın huzurundan ayrıldı. Yavuz Sultan Selim Han da onu methederek uğurladı.
Zenbilli Ali Efendi¸ Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde de vazifesinde kalıp Rodos Seferine katıldı. Rodos’un fethinden sonra orada imamlık ve hatiplik yapıp¸ İslâm müesseseleri kurdu.
Bir gün Kanuni Sultan Süleyman Han¸ meyve ağaçlarını karıncaların sarması üzerine¸ karıncaları kırmak için meseleyi Zenbilli Ali Efendi’ye güzel bir beyitle sorar ve şöyle der: “Dırahtı (ağacı) eğer sarmış olsa karınca Ne lazım gelir karıncayı kırınca.” Zenbilli Ali Efendi zarif bir ifade ile sorulan bu sualin altına şu beyti yazarak cevap vermiştir: “Yarın Hakk’ın divânına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
Zenbilli Ali Efendi’nin doğum tarihi bilinmemekte olup¸ 1526 (H. 932) senesinde İstanbul’da vefat etti. Türbesi Zeyrek yokuşundadır.
İbrahim ŞAHİN
YazarYavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Hayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Ma'ruf bin Firûz Bağdât'ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhî denilmiş ve Ma’ruf-ı Kerhî diye tanınmıştır.Ma'ruf bin Firûz Bağdât'ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhî denilmiş v...
Yazar: İbrahim ŞAHİN