ZAMANIN İSRAFI
Zaman; salise, saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl ve asır ölçü birimleri ile hakkında bilgi sahibi olduğumuz, bizi çepeçevre kuşatan, beşer olarak her halükârda tabi olduğumuz, mahlûkatın yaratılışından nihayetine kadar varlığını sürdürdüğü bir müddettir. Mahlûkat gibi zaman da yaratılmıştır ve mahlûkat zamanın içine dâhil edilmiştir. Ecel, zamanın akışı içerisinde bir insana takdir edilmiş olan yaşama süresidir. Kur’an-ı Kerimde birkaç yerde fertlerin ecelinin yanısıra “ümmetin eceli”nden de bahsedilmektedir.1 İbn Haldun, toplumu insana benzetir. Toplum da aynen insan gibi, doğar, çocukluk, gençlik ve olgunluk çağını yaşar, yaşlanır ve sonunda ölür. Zamanın bir kısmında (çağ, asır) ve bir coğrafi bölgede varlığını sürdüren toplumlar, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden etkili ise, bulunduğu bölgede ve dünyada oyun kuran ve uygulayan aktör konumundadır, zamanı en iyi bir şekilde kullanır ve asra damgasını vurur. Toplumu, akıl, bilgi, beceri ve dirayetiyle ön plana çıkan liderler, bilim adamı ve aydınlar aktör haline getirir. Topluma, ülkeye ve içinde yaşadığı çağa damgasını vuran liderler zamanı en verimli bir şekilde kullandığı için başarılı olmuşlardır. İster beşeri faaliyetlerde olsun isterse kulluk vazifesinde olsun, hayatta başarılı olanlar zamanı iyi kullanan kimselerdir. Hava, su içinde yaşadığımız dünya ve beslendiğimiz gıdalar gibi zaman da bir nimettir. Diğer nimetler gibi zaman nimetinin de hesabı sorulacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde; “Bir kimse kıyamet günü ömrünü nerede tükettiğinden, ilmi ile ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden ayrılamaz.”2 buyurmuştur. Buna göre zamanını ve ömrünü boş işlerde geçirenler bunun hesabını hiçbir şekilde veremeyecektir. Zaman israfı, ömür israfıdır. Plansız günlük hayat, amaçsız ve bilinçsiz aktiviteler, TV ve internetin bilinçsiz kullanımı, son yılların zaman öldüren silahlarıdır. Zamanını öldüren hayatının bir kısmını da öldürdüğünü bilmelidir. Öğrencilere, boş zamanlarında ne yaparsın, diye soruluyor, o da kitap okurum, ders çalışırım, top oynarım vs. vs. cevaplar veriyor. Bir defa insanın boş zamanı olmaz, ikincisi, ders çalışma ve kitap okuma boş zamanı savuşturmak için yapılacak lüzumsuz bir iş değildir. Aslında boş geçen zamanımız yok. Her anı lüzumlu ya da lüzumsuz birtakım işlerle geçiriyoruz. Ömür bir şekilde su gibi akıyor ve geçen zaman ömür sermayesinden harcanıyor. Boş geçen zamanlar bir gün derin bir pişmanlık olarak bizi saracak ve mutsuz edecektir. Bir gün Bağdat’ta pazarda buz satan bir adamın şöyle bağırdığı duyuluyor: “Her an sermayesi tükenmekte olan bu adam yardım edin.” Adam adeta insanlara tükenmekte olan ömür sermayesine dikkat çekerek öğüt veriyor. Şu Kimseler Zamanını Değerlendirmiş Sayılırlar: - Bir öğrenci olarak bir eğitim programında okuyanlar, - Evini geçindirmek, helalinden para kazanmak için çalışan hane reisi, - Hem yararlı bir iş ile hem de ibadetle meşgul olanlar, - Kitap okuyanlar, yararlı sohbet yapanlar, - Sıla-i rahm için, tarihi ve tabii yerleri ibret nazarı ile görmek için seyahat edenler, - Öğrenmek amaçlı TV izleyen, konferans, vaaz, sohbet vs dinleyenler , - Aile fertleri ile oturup sohbet edenler, - Evinin işi (temizlik, yemek yapma, çeşitli hizmetler) ile meşgul olanlar. Emeklilik, işe yaramazlık ya da iş göremezlik sebebi ile işten çekilmek değildir. Emekliliği, daha düşük tempo ile çalışmak üzere yapılan iş değişikliği olarak görmek gerekir. Şu Kimseler Zamanını İsraf Etmiş Sayılırlar: - Yedi-sekiz saatten fazla uyuyanlar, - İş aramak yerine kahvehanelerde oyun başında duman altı bir halde vakit geçirenler, - Seçici davranmadan her türlü TV programını izleyenler, internette gelişi güzel sohbet -yapan ve internet sitelerinde amaçsız gezinenler, - İbadet saatlerini gafil geçirenler, - Anlamsız ve yararsız hobilerle uğraşanlar, Şu Kimseler de Ömürlerini İsraf Etmiş Sayılırlar: - Hayırlı bir evlat yetiştirmemiş, en azından bir öğrenci okutmamış olanlar, - Sadaka-i cariye sayılacak kalıcı bir eser bırakmamış olanlar, dikili bir ağacı bile olmayanlar, - Sosyal hayatın işleyişi bakımından varlığı ile yokluğu eşit olanlar ve varlığı topluma yük olanlar, Hz Ömer’e atfedilen: “Bu gün Allah için ne yaptın?” sorusuna isabetli cevap verebiliyorsak, zamanımızı ve ömrümüzü doğru ve verimli değerlendirdiğimizi söyleyebiliriz. Günümüzde tatil deyince, denize gitmek, sahilde zaman geçirmek anlaşılıyor. Arapça bir kelime olan tatil, atalet kökünden gelir ve boş durma, bir iş yapmama ve işe yaramama anlamlarını ifade eder. Müslümanın hayatında tatil değil istirahat olabilir. Güzel yerleri ve tarihi mekânları gezmek ve ibret nazarı ile incelemek de Allah’ın emridir. Bizler, istirahati bile daha verimli bir çalışma temposuna hazırlık olarak yapmalıyız. Yıllık izinler, yaz tatilleri, bayram tatilleri, akraba ve dostluk bağlarını güçlendirmek için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerekirken, eğlence yerlerinde hoşça vakit geçirme fırsatı olarak görülmeye başlandı. Bu anlayış ve uygulamalar da tatillerin kelime anlamına uygun olarak atalete dönüştüğünü göstermektedir. Tükettiğimiz her nefesin hesabı sorulacağına göre hesabı kolay olan işlerle meşgul olmak ve zaman israfından kaçınmaz gerekir.
Mukadder Ârif YÜKSEL
YazarZaman; bakî olan Allah’ın fanî olan mahlûkatı var edip yaşattığı dönem/evre/sürenin genel adıdır. Zamanın içinde bize verilen hayata ömür denir. Vakit, bir olay ve varlıkla birlikte taayyün eden zaman...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Ulus, devleti oluşturan üç temel yapı (vatan, halk, otorite)’dan biridir. Ulus, sadece bir ırkın oluşturduğu topluma denir. İslâm toplumu, ulusu değil, millet mefhumuna göre oluşur. Sıradan halk yığın...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Millet; Türkçede, ulus, topluluk, halk, İslâm’da ise din, ümmet cemaat vd. anlamlara gelir. Millet, devleti oluşturan üç temel yapıdan (vatan, millet, otorite) biridir. Sıradan halk yığınları, ortak d...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Şuursuz bir parmağın tetiğinden fırlayan, Serseri bir mermidir bedenin, dokunan. Satılmış bu güruhun her yaptığı rezalet Haine vurmak düşer, vurulana şehadet. Alçağın mermisidir, yiğidi şehit eden...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL