Zalim Avcının Sonu
Baba Ceylan, Ceylanlar Ormanı’nın düzlüklerinden birinde hayvanları toplantıya çağırmıştı.
“Şimdi bu zalim avcıdan öcümüzü alacağız. Bu öç yerde kalmamalı.” dedi.
Herkes merak içinde Baba Ceylan’ı dinliyordu. Geyikler, sincaplar, tavşanlar ve ayılar merak içinde Baba Ceylan’ın sözlerini dinliyordu.
Kuşlar da öyleydi. Hatta onlar daha meraklıydılar. Çünkü zalim avcıdan kuşların öcü alınacaktı. Güvercin, kumru, bülbül, turna, keklik, serçe daha çok merakla Baba Ceylan’ı dinliyorlardı. Zalim avcı kuşlara tuzak kurmuş ancak Baba Ceylan’ın ince planıyla bu tuzaktan kurtulmuşlardı. Avcının ağının içindeyken hep beraber uçmuşlar, ağla birlikte yüksek kayaların oralara gelmişlerdi. Sonra da ağı parçalamışlar ve kurtulmuşlardı.
Baba Ceylan toplantıda avcıdan nasıl öç alınacağını anlattı.
Toplantıdan sonra hep beraber Çiçekler Adası’na döndüler.
Avcı her zaman oturduğu çam ağacının dibinde oturup duruyordu. Bir ara su içmek için pınara kadar gitti avcı. Su içti.
‘Bu pınarın suyu ne kadar güzel.’ diye düşünüyordu.
Gelip tekrar çamın dibine oturacak, bu kuşlardan ve diğer hayvanlardan öcünü almak için plan yapacaktı.
Çamın dibine gelip oturdu. Oturduğu ile kalktığı bir oldu. Çünkü oturacağı yerde kirpiler vardı. Baba Ceylan kirpilere, ‘Avcı yerinde ayrıldığı bir zamanda onun oturduğu yerde yerinizi alın.’ demişti.
Avcı da kirpilerin üzerine farkına varmadan oturmuş, fakat onların dikenlerinin batmasıyla acı içinde ayağa fırlamıştı. Acı acı çığlık atıyordu.
“Yandım anam!... Bu da ne!?... Ne kadar acı veriyor…”
Oturduğu yerde kirpileri görünce çok şaşırmıştı. Onlara vurmak için sopasını almaya çalıştı.
Onun şaşkınlığından faydalanan kuşlar da gelip avcıyı gagalamaya başladılar. Avcı telaştan hemen yanında duran sopasını bile alamamıştı.
Kuşların hemen hepsi de avcıyı gagalıyorlardı.
Avcının yüzünün her yerinde gagalarıyla yara açmışlardı. Ayrıca şimdi elbisesini de gagalıyorlardı. Avcının elbisesi iyi bir deridendi. Ama kuşların biri bırakıyor, diğeri gagalıyordu avcının elbisesini. Öyle ki o güçsüz kuşların gagalarıyla avcının elbisesinde açtığı küçük delikler zamanla büyüdü. Avcının elbisesi parçalanıyordu.
Avcının yüzünde kuşların gagalarıyla açtığı yaralar vardı.
Yine avcının elbisesi de kuşların gaga darbeleriyle epeyce parçalanmıştı.
Yüzüne ve elbisesine aldığı gaga darbeler devam edip gidiyordu.
Sonunda avcı çareyi kaçmakta buldu. Kaçmaya başladı.
Baba Ceylan zalim avcının arkasından şu sözleri haykırıyordu:
“Sen ağa düşürdüğün kuş kardeşlerimizi hep öldürecektin. Sen zalim bir avcısın. Ama biz seni öldürmeyeceğiz. Bu sana bir ders olsun. Bir daha buralara gelip bizi tuzağa düşürmeye kalkma. Bize kötülük etmeye kalkma. Bu sefer yaptıklarını daha pahalıya ödersin.”
Avcı kaçmaya devam ediyordu.
Hayvanlar en gür sesleriyle avcının arkasından sevinç naraları atıyorlardı.
Kuşlar da seslerini gürleştirmişler avcının arkasından öyle ötüyorlardı.
Baba Ceylan kirpilerin yanına geldi.
“İlk saldırıyı siz yaptınız.” dedi. “Teşekkür ederim.”
Kirpiler çok mütevazıydılar. “Teşekküre değmez. Üstümüze düşeni yaptık.” dediler.
Kuşların teşekkürü daha cıvıltılıydı.
“Hepimiz teşekkür ederiz. Kirpi kardeşler iyi bir başlayış yaptılar.”
Kirpilerden biri, “Bizim dikenlerimizin battığı insanlar pek iflah olmazlar.” dedi.
Bu söze orada bulunanların hepsi de gülmeye başladılar. Hem de kahkahalarla.
Kuşlar hep beraber sevinç içinde şunları söylüyorlardı:
“Doğru… Avcının kaçışına baksanıza. Herhalde o hıza siz kirpilerin dikenlerinin çok katkısı olmuştur.”
Herkes sevinç içinde gülüp şakalaşıyordu.
Baba Ceylan kalın bir ses tonuyla şunlar söyledi:
“Birlikten kuvvet doğar demişler. Birlik olduk ve zalim avcıyı buradan kovaladık. Yoksa tek tek olsaydık bir şey yapamazdık. Avcı hepimizi hallederdi.”