YÜZYILLAR ÖTESİNDEN GÜNÜMÜZE UZANAN AYDINLIK AHİ-EVRAN-I VELİ (1176-1261)
Hz. Mevlâna’ya sormuşlar¸ Allah deyince ne yaparsınız? Hz. Mevlâna¸ “Allah deyince biz döneriz” diye cevap vermiş.
Hacı Bektaş-ı Veli’ye sormuşlar¸ Allah deyince ne yaparsınız? Hacı Bektaş-ı Veli¸ “Allah deyince biz dururuz” diye cevap vermiş.
Hz. Mevlâna’ya sormuşlar¸ Allah deyince ne yaparsınız? Hz. Mevlâna¸ “Allah deyince biz döneriz” diye cevap vermiş.
Hacı Bektaş-ı Veli’ye sormuşlar¸ Allah deyince ne yaparsınız? Hacı Bektaş-ı Veli¸ “Allah deyince biz dururuz” diye cevap vermiş.
Ve en son Ahi Evran-ı Veli’ye sormuşlar¸ Allah deyince siz ne yaparsınız? Ahi Evran-ı Veli şöyle cevap vermiş:
Dönen de bizdendir¸ duran da. Ancak biz Allah deyince çalışır¸ çalışırken de hep Allah deriz. Hepimiz biliriz Hz. Mevlana’yı¸ Hacı Bektaş-ı Veli’yi.
Zaten herşey¸ yukarıda sizlerle de paylaştığım hikayeyi ilk dinlediğimde başladı. Bu hikayeyi dinler dinlemez aklıma gelen ilk soru “kim bu Ahi Evran-ı Veli?” oldu. Araştırmaya başladım. Araştırdıkça ne kadar ham olduğumu farkettim. Meğer pişmemişim. Meğer yanmamışım. Meğer bu gönül dostuyla hiç muhabbete dalmamışım.
İşte gönül bahçemizin belki de en nadide çiçeklerinden biri olan¸ kalbimin buzlarını eriten ve beni aşka yeşillendiren Ahi Evran-ı Veli’yi sizlerle paylaşmak istememin sebebi bu.
Bir nehir gibi; hem kendisi¸ hem felsefesi. Önünde koca koca vadiler¸ düz ovalar varken¸ en küçük ırmaklara ulaşabilmek için ayırıyordu kendini. Ruhumuz damar damar çatlarken¸ O¸ damar olup yayılıyordu her yanımıza¸ hayat veriyordu¸ vazgeçilmez oluyordu.
93 yıl süren ömrünü hep çalışarak geçirdi. Azerbaycan’da Hoy kasabasında başlayan hayatı Kırşehir’e kadar uzanmış ve burada noktalanmıştı. Fahruddin-i Razi’lerden¸ Ahmed Yesevi’lerden tasavvuf terbiyesini almış¸ hem bir ilim adamı hem mutasavvıf hem de filozoftu. Kabuğuna bir türlü sığmayan Ahi Evran¸ nefsini terbiye etmek için debbağlık (deri işlemeciliği) yapmış¸ Anadolu’da birçok ilde yaşamış¸ Moğol istilasından kurtulmak isteyen Anadolu insanının ruhuna maya çalmış¸ Hacı Bektaş-ı Veli ile yakın dost olmuş¸ Ahilik Teşkilatını kurmuş ve esnafların Pîr’i olmuştu.
Ahilik demişti kurduğu teşkilata. Çünkü “Ahi” demek “kardeş” demekti. Ve bu kardeşliği paylaşmak için dergahlar kurmuştu. Anadolu halkını o dönemde Moğol istilasına karşı birleştirmiş ve bu uğurda şehit olmuştu.
“Besmele ile açılır dükkânımız¸
Ahi Evran’dır Pîr’imiz¸ Üstadımız.”
Esnaflar için ayrı bir yeri vardı O’nun. Esnafların Pîr’iydi. Dünyanın ilk sivil toplum örgütü olan Ahilik Teşkilatı’nı kurarak Türkler arasında sanat¸ ticaret¸ dayanışma ve yardımlaşmayı yaygınlaştırmıştı. İş ahlakını savundu¸ “ben siftah ettim komşum etmedi git ondan al” dedi¸ “kendi ürettiğini ve kazandığını başkasıyla paylaş” dedi¸ işçinin alın terini korudu. Onun için bu teşkilatta dört temel prensip vardı. Akıl¸ ahlak¸ bilim ve çalışma.
“Hak ile sabır dileyip¸
Bize gelen bizdendir.
Akıl ve ahlak ile çalışıp¸
Bizi geçen bizdendir”
Evet herkes Ahilik teşkilatına alınmazdı. Herkes Ahi olamazdı. Ahiliğin açık olan şartları vardı. “Elini¸ kapını ve sofranı açık tut”. Yani cömert ol¸ tevazu sahibi ol¸ misafirperver ol. Ve kapalı olan şartları vardı. “Dilini¸ gözünü¸ belini bağlı tut”. Yani hiç kimseye kem söz etme¸ dedikodu¸ yalan ve yanlış konuşmaktan sakın¸ kimsenin namusuna şerefine göz dikme.
Çırak¸ usta ilişkisi vardı Ahilikte. Çıraklıktan yetiştiriliyordu Ahi olmak isteyen. Hamken alınıyordu. Teşkilatta pişiyor ve Ahi olmaya hak kazandığında “şed kuşatma töreni” denilen bir törenle her şeyde¸ her ortamda ve her çağda denge ve düzen tutturmaya adeta yemin ediyorlardı. Ahi¸ gündüz esnaf¸ gece derviş ve yeri geldiğinde de istilacılara karşı birer asker oluyordu.
“Ahilik bir insan bilimidir¸
Ahi¸ her şeyde¸ her ortamda ve her çağda denge ve düzen tutturandır
Dağıtan değil¸ toparlayandır
Yıkan değil yapan¸ dünya ve ahiret dengesini tutturandır
Ülke ve ülkelerin varlığına kârlılıklar¸ mutluluklar sağlayandır.”
Ahi Evran-ı Veli’nin yolundan gidenlere bakınca¸ bu ismin ne denli önemli olduğunu daha iyi anlıyorum. İşte Ahilik Teşkilatında yer alan ve Ahi lideri olan bir kaç isim. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in kayınpederi Şeyh Edebali¸ Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey¸ Osman Bey’in oğlu Orhan Bey¸ Yıldırım Beyazıt ve daha niceleri.
İbn-i Batuta’nın Seyahatnamesi’nde ve en ünlü Türk gezgini olan Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de yerini alarak tarih kayıtlarına girmeyi başarmıştır Ahi Evran-ı Veli.
Nasıl ki “gel¸ ne olursan ol yine gel” diyen Hz. Mevlâna’ya karşı dönüyorsak¸ nasıl ki “incinsen de incitme” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurunda duruyorsak¸ “Hak ile sabır dileyip¸ bize gelen bizdendir. Akıl ve ahlak ile çalışıp¸ bizi geçen bizdendir” diyen Ahi Evran-ı Veli’nin önünde de saygıyla eğilmek gerek.
Ahi Evran-ı Veli’yi ve onun felsefesini araştırırken daldıkça dalıyorsunuz¸ bir sayfa bitmeden diğerini açmak istiyorsunuz¸ ne ilginçtir ki sonu gelmeyen şu derinliğe açılan her sayfada¸ sinenizde ne kadar çok delik varmış onu farkediyorsunuz.
Tıpkı boş bir kamış gibi hissediyor insan kendini. Bu felsefeyi anlayabilmek için bu boş kamışın önce ait olduğu yerden yani vatanı olan sazlıktan ayrılması gerek¸ sonra kızgın güneşin altında kurutulması¸ kızgın demir ile yakılması¸ üzerinde delikler açılması¸ yakılırken aslına dönmek istercesine ettiği feryadı ve yakarışı dinlemek gerek. Bu denli feryad eden bu kamışa bir Aşık’ın aşk ile üflemesi gerek. İşte o zaman boş kamış olmaktan kurtulup¸ aşk ile üflenen “Ney” den Hû sesini duyabilirsiniz.
İşte benim Aşık’ım Ahi Evran-ı Veli oldu. Onun sayesinde boş kamıştım¸ Ney oldum. Onun sayesinde aşk ile üflenen Ney’den Hû sesini duydum.
Peki ya sizin Aşık’ınız kim?
Kapısını her daim açık tutan Ahi Evran-ı Veli’yi daha iyi anlamak¸ onu sinenizde hissetmek istiyorsanız¸ Kırşehir’e davetlisiniz. İl merkezinde¸ Ahi Evran-ı Veli’nin makamının bulunduğu Ahi Evran Zaviyesi’ni ziyaret ederek¸ Pîr’in huzurunda¸ sevimli bir aydınlıkla ruhunuzu dinginleştirebilirsiniz.
Ahilik Ahlakını Oluşturan İlkeler
- İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
- İşinde ve hayatında doğru ve güvenilir olmak
- Ahdinde¸ sözünde ve sevgisinde vefalı olmak
- Sözünü bilmek¸ sözünde durmak
- Hizmette ve vermede ayrım yapmamak
- Yağtığı iyilikten karşılık beklememek
- Güler yüzlü olmak
- Tatlı dilli olmak
- Hataları yüzüne vurmamak
- Dostluğa önem vermek
- Kötülük edenlere iyilikte bulunmak
- Tevazu sahibi olmak
- Hiç kimseyi azarlamamak
- Anaya ve ataya hürmet etmek
- Dedikoduyu terk etmek
- Komşularına iyilik etmek
- İnsanların işlerini içten¸ gönülden ¸ güler yüzlü yapmak
- Başkasının malına hıyanet etmemek
- Sabır ehli olmak
- Cömert¸ ikram ve kerem sahibi olmak
- Daima hakkı kullanmak
- Öfkesine hakim olmak
- Suçluya yumuşak davranmak
- Sır saklamak
- Gelmeyene gitmek¸ dost ve akrabayı ziyaret etmek
- İçi dışı¸ özü ve sözü bir olmak
- Kötü söz ve hareketlerden sakınmak
- Maiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek
Yıldız ERASLAN
YazarŞerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Daha çok küçükken rahmetli dedem beni sık sık sevindirirdi. Yattığım odadan salona kadar geçeceğim yola aralıklarla bir bir bozuk ve kâğıt para koyardı. Sonra da seslenerek beni çağırırdı. "Tarık, ge...
Yazar: Erdal KARASU
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
Hayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ