YÜZDOKUZUNCU HUTBE
Ey Cemâat-i Müslimîn, Ey Allah’ın Kulları!
Müjdeler olsun ki saadet ayına gufran ve rahmet ayına kavuşuyoruz. Allah’a şükürler olsun ki mübarek Ramazan ayını bizlere yine gösterdi. Bu günlere bu aylara erişmek her kula nasîb olmayan büyük bir nimettir. Geçen sene bu nîmete ermiş nice mü’minler vardır ki onları bu sene aramızda göremiyoruz. Bizim bu mübarek aya tekrar erişmemiz ne büyük bir nimettir. Ramazan-ı Şerîf çok feyizli çok bereketli bir aydır. Çünkü insanlara hidâyet yolunu gösteren Kur’ân-ı Kerîm ilk önce bu mübarek ayda inmeye başlamış, dünyayı kaplayan zulmet bulutları bu ayda sıyrılmıştır. Bu ayda Allah (c.c)’ın rahmet deryası taşar. Bu ayda Allah (c.c)’ın mağfiret nuru bütün tevhid âlemîni aydınlatır. Bu ay gündüz oruçlarıyla, gece terâvihleriyle, sahurlarıyla insanlara başka bir neş’e, başka bir zevk verir. Böyle bir aya tekrar erişmek elbette büyük hem de en büyük bir nîmet olmaz mı? Lakin iş nîmete kavuşmak değil nîmetin kıymetini bilmektir. Kadri bilinmeyen nîmetin fâidesi yoktur.
Ey Müminler! Ey Ramazan-ı Şerîf’e tekrar kavuşan Müslümanlar!
Bu nîmetin şükrünü ödeyebilmek için bu mübarek ayı gündüzlerini oruçla, gecelerini teravihle geçirmek lâzımdır. Bu mübarek ayda oruç tutmayı, Allah, erkeklik kadınlık çağına gelmiş her mü’mine farz kılmıştır. Ramazan-ı Şerîf’te oruç tutmak bunların hepsi için borçtur. Sıhhati yerinde olanların bu borcu ödemeleri lâzımdır. Oruç Allah (c.c)’ın emri olduğu için bunu her mümin bir vazîfe olarak yapması lâzımdır. Vazîfeye bağlı olmak bunu iktizâ eder. Her nîmetin kendisine göre bir şükrü vardır. Ramazan’ın şükrü de böyle ödenir. Onun kadri böyle bilinir. Bununla beraber orucun çok büyük hikmetleri ruhî kuvvetlerimizin terbiyesi, irâdemizin takviyesi, nefse hâkimiyetin temini gibi pek mühim kaideleri de vardır. Binâenaleyh Ramazan-ı Şerîf’te oruç tutan bir adam hem Allah (c.c)’ın emrini yerine getirmiş, Allah (c.c)’ın rahmet ve mağfiretini kazanmış, hem nîmetin şükrünü ödemiş, hem de ruhu ve bedeni pek çok menfaatler elde etmiş olur.
Ey Cemâat-i Müslimîn!
Bilmiş olunuz ki dinler taarruzdan masundur. Hissiyât-ı diniyye asla rencîde edilemez. Herkes ibâdetinde serbesttir. Asıl Müslüman o kimsedir ki, eliyle, diliyle, işiyle hiçbir kimseyi incitmez; herkesin en ufak bir hakkına, en basit hislerine varıncaya kadar hürmet etmeyi kendisine borç bilir. İnsanların kalbine ve kalıbına bakmamak, birlikte yaşadığımız kimselerin itikat ve ibâdetlerini herhangi bir suretle tezyîf ve tahkîr etmemek bizim için dinî, medenî ve içtimaî borçtur. Her Müslüman bu borcunu da ödemeli, karşısındakilerin dinî hislerini rencide edecek sözlerden, hareketlerden son derece sakınmalıdır.
Ey Müslümanlar!
Birkaç gün sonra bizi şeref-i kudûmüyle şereflendirecek ve sevindirecek olan bu mübarek aya şimdiden hazırlanmalıyız. Nasıl Ramazan yaklaşınca evlerimizde mergûb sevimli bir hareket başlar, her taraf silinir, temizlenir, herkes kudretine göre ve her zamandan ziyâde ev erzakını, ev eksiklerini alır tamamlar. Hakîkaten bu en güzel âdetlerimizdendir. Fakat benim bildireceğim hazırlık bundan daha mühimdir. Böyle zahirî hazırlık değil, ruhî ve şuûrî bir hazırlıktır.
Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Yazar