YÜRÜYEN ŞEHİD TALHA B. UBEYDULLAH (R.A)
Aşerei Mübeşşere
"Çârı yârı dahi Zübeyir ve Talha¸
Abdurrahman¸ Sad¸ Said¸ Ubeyde"
...........................Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi
Aşerei Mübeşşere
"Çârı yârı dahi Zübeyir ve Talha¸
Abdurrahman¸ Sad¸ Said¸ Ubeyde"
...........................Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi
“Bu Peygamber âşığının Uhud'un bu anında vücudunun her yeri heyecandan ve Rasulullah'a bir zarar gelir korkusundan tirtir titriyor: "Kurbanın olayım ey Allah'ın Rasûlü¸ ne olur uzanıp bakma¸ düşmanın oku bir yerine değmesin! Oklar sana değeceğine bana değsin" diye yalvarıyordu. Atılan oklara¸ savrulan kılıçlara karşı gerektiğinde kollarını¸ bacaklarını¸ kalkan yapması¸ eşine rastlanmayacak bir hâdiseydi.”
Talha (r.a) Mekke'nin en mümtaz ailelerinden…
Rasüli Kiram söz konusu olunca malını¸ canını feda ediveren…
Dört halifenin şura meclislerinden hiç eksik etmedikleri¸ yiğit¸ cesur¸ cömert¸ Sevgililer Sevgilisinin (s.a.v.) "Talhat'ülhayr¸ Talhat'ülfeyyaz ve Talhatü'lcûd" iltifatlarına nail olan ve daha hayatında iken ebedi saadetle müjdelenen¸ Aşerei Mübeşşerenin incilerinden…
Müslüman Oluşu
Ticaret için Basra'ya gider bir rahipten Hz. Muhammed (s.a.v.) 'in peygamberlik ilan ettiği haberini alır. Ticareti yarıda bırakarak alelacele Mekke'ye döner¸ duyduğu haberi araştırır. İlk Müslüman Ebu Bekir (r.a.)'la görüşerek O'nun vasıtasıyla Huzuru Saadet'e çıkar. Rahipten duyduklarını Allah Rasulü'ne anlatır. Rasuli Ekrem Efendimiz (s.a.v.) mesrur olup gülümserler. Hemen orada hidayet nuru Talha (r.a)'nın kalbine doluverir ve Müslüman olarak ebedî kurtuluş kervanına katılır.
Talha (r.a.)¸ Müslüman olduğu zaman annesi¸ kardeşi ve en yakın akrabaları dâhil olmak üzere Mekke müşriklerinden çok işkence görür. Evine hapsedildiği gibi¸ aç ve susuz bırakılır. Elleri boynuna bağlı olarak dolaştırılır. Çeşitli hakaretlere maruz kalır. Fakat imanından aldığı güçle bütün bu sıkıntıları sabırla göğüsler. Hele namazlarını eda edeceği zaman çektiği sıkıntı ve kendisine reva görülen işkence¸ tahammülü mümkün olmayan cinsten olmasına rağmen O: "Beni öldürseniz de dinimden asla dönmem" diyerek inancından taviz vermez.
Hz. Talha (r.a.) ticaret için gittiği Şam'dan dönerken¸ iki cihan güneşi Efendimiz (s.a.v.)'in ve ashabının Medine'ye hicret ettiklerini duyunca kervandaki mallarından vazgeçip Medine'de kalır.
Uhud Günü
Hz. Talha (r.a.)'ın kalbi Allah u Teâlâ'nın korkusuyla ve Rasulü'nün muhabbetiyle doluydu. Bu muhabbeti aşk derecesinden de çok ötelerde idi. O bu aşkının en güzel ispatını Uhud ve diğer gazalarda göstermiştir. Hele Uhud Savaşındaki kahramanlığı dillere destandı. Müşrikler Allah Rasulü'nü öldürmek için bütün kuvvetleriyle hücuma geçtikleri bir sırada¸ Rasulullah (s.a.v.)'e bir zarar gelmemesi için en çok uğraşan¸ canını hiçe sayıp etrafında etten ve kemikten bir set meydana getirerek¸ insanüstü gayret gösterenlerin birisi de oydu. Bu Peygamber âşığı'nın Uhud'un bu anında vücudunun her yeri heyecandan ve Rasulullah'a bir zarar gelir korkusundan tirtir titriyor: "Kurbanın olayım ey Allah'ın Rasûlü¸ ne olur uzanıp bakma¸ düşmanın oku bir yerine değmesin! Oklar sana değeceğine bana değsin" diye yalvarıyordu. Atılan oklara¸ savrulan kılıçlara karşı gerektiğinde kollarını¸ bacaklarını¸ kalkan yapması¸ eşine rastlanmayacak bir hâdiseydi.
Müşriklerden Malik bin Zübeyr adında çok keskin nişancı¸ attığını vuran bir okçu vardı. Bu hain Peygamberimiz (s.a.v.)'e nişan alıp bir ok attı. Rasulullah (s.a.v.)'ın başına doğru gelen bu oka başka hiçbir şekilde karşı koyamayacağını anlayan Hz. Talha (r.a)¸ elini açarak oka karşı tuttu. Ok elini parçaladı. Parmaklarının bütün sinirleri kesildi. Elinin kemikleri kırıldı. Atılan oka elini tutması¸ candan çok ötelere yükselmiş bir aşkın¸ kemâle gelmiş bir imanın¸ muhabbet ile yanan bir kalbin¸ anlatılamayan hakikî bir sevginin fiilî olarak ortaya çıkmasıdır.
Sultanul Enbiya (s.a.v.) Efendimiz "Eğer Talha oka elini beni korumak için tutarken Bismillah deseydi¸ insanların gözü önünde Cennete giderdi." Başka bir rivayette ise Talha (r.a.) 'a "Eğer Bismillah deseydin insanlar sana bakışırken¸ melekler seni göklere yükseltirdi." buyurmuşlardır. Yine Nebi (s.a.v.): "Uhud günü yeryüzünde sağımda Cebrail solumda Talha b. Ubeydullah'dan başka bana yakın bir kimse bulunmadığını gördüm" buyurmuşlardır.
Uhud savaşında¸ Hz. Talha b. Ubeydullah (r.a.)'ın her yeri kılıç ve ok darbeleriyle delik deşik olmuş¸ vücudunda yaralanmayan ve kana bulanmayan bir yer kalmamış idi. Fakat aşırı kan kaybına dayanamamış bir ara bayılmıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ebû Bekir (r.a.)'a onunla ilgilenmesini söyledi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) yüzüne su serpince ayıldı. Peygamber aşığının ayılır ayılmaz ilk sorduğu soru "Rasulullah nasıl¸ ne yapıyor?" olmuştur.
Böylece O¸ sevgi ve bağlılığın en güzelini göstermiştir. Ashâbı kiramda bu aşk¸ bu muhabbet¸ bu iman olduğu için¸ Rasulullah (s.a.v.)'e böyle gönül verdikleri için Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olmuşlar¸ onun için onların verdiği bir avuç arpa sadaka¸ onlardan olmayanların verdiği Uhud Dağı kadar altın sadakadan daha kıymetli olmuştur.
Hz. Ebû Bekir (r.a) "Rasulullah iyidir." deyince Hz. Talha "Allah'a şükürler olsun. Peygamberim sağ olduktan sonra¸ bütün musibetler hafif gelir bana" dedi. Bu sırada âlemlerin efendisi¸ iki cihan serveri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) oraya teşrif ettiler. Hz. Talha (r.a)'ın bütün vücudunu mübarek elleriyle mesh ettiler¸ sıvazladılar ve ellerini açıp "Allah'ım ona şifa ver¸ Ona kuvvet ver" diye dua buyurdular. Rasûli Ekrem Efendimizin bir mu'cizesi olarak¸ Hz. Talha sapa sağlam ayağa kalktı ve tekrar düşmanla harb etmeye başladı
Bir ara Rasuli Ekrem Efendimizi sırtına alarak Uhud kayalıklarına kadar taşıdı. Kayalıklara gelince Peygamberimiz bir kayanın üzerine çıkmak istedi. Fakat gayet zayıflamış ve üst üste iki zırh giymiş olduklarından takat getiremediler. Bunun üzerine Talha (r.a.) oturdu ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) omzuna basarak taşın üzerine çıktı. O zaman Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) "Talha Rasulullah'a yardım ettiği zaman Cennet ona vacip oldu" buyurdular.
Hz. Talha (r.a.)¸ kendisini son derece mutlu eden bir hadiseyi şöyle anlatır:
"Sahabelerden bir zat¸ bir gün Rasulullah (s.a.v.)'a "Mü'minler içerisinde öyleleri vardır ki¸ Allah'a vermiş oldukları ahde sadakat gösterirler. Onlardan kimi canlarını feda etti¸ kimi de bu şerefi beklemekteler" ayeti kerimesindeki "şehid olmayı bekleyenlerin" kimler olduğunu sorar. Fakat Peygamberimiz cevap vermez. Sahabe sualini üç defa tekrarlar¸ fakat yine cevap vermez. O sırada¸ ben¸ üzerimde yeşil bir elbise olduğu halde mescide girdim. Rasulullah (.s.a.v.) beni görünce "Sual soran nerede?" diye buyurdu. Sahabe¸ "Buradayım¸ ya Rasulullah" deyince¸ beni göstererek¸ "işte bu şehid olmayı bekleyenlerdendir" buyurdu."
Yine Rasulü Ekrem Efendimiz¸ onun hakkında¸ "Yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmak isteyen Talha'ya baksın" başka bir rivayette de "Yeryüzünde Cennet'lik bir kimse görmek isteyen¸ Talha b. Ubeydullah'a baksın!" buyurmuşlardır. Yine O "Talha ile Zübeyr¸ Cennette komşularımdır" hâdisi şerifi ile de methedilmiştir.
Vefatı Cemel vakıasında münafıkların eliyle oldu. Hicretin 34. senesinde şahadet mertebesine erip Rabbine kavuştuğu sırada¸ 64 yıllık şeref ve haysiyet dolu bir ömrün sahibi olan Talha b. Ubeydullah¸ malıyla¸ canıyla Allah yolunda cihad edenlerin sebat edenleri arasında¸ kıyamete kadar unutulmayacak şan ve şeref dolu bir isim bırakanlardan oldu.
Muhammed HALICI
YazarSözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Daha çok küçükken rahmetli dedem beni sık sık sevindirirdi. Yattığım odadan salona kadar geçeceğim yola aralıklarla bir bir bozuk ve kâğıt para koyardı. Sonra da seslenerek beni çağırırdı. "Tarık, ge...
Yazar: Erdal KARASU
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ