YENİDEN VAROLUŞUN FORMÜLÜ: HAC
"Bütün ibadetlerin insan psikolojisine dönük sayısız yararlarının ötesinde¸ hac ibadetinin çok özel ve temel bir fonksiyonu vardır. Bu ibadet doğru bir bilinç ve idrak ile yapıldığında insanı yeniden var edecek bir başlangıç noktasıdır."
Her geçen gün kendimize ve çevremize daha da yabancılaştığımızı hissetmemek elde değil. Hızlı zehirleşme ve endüstrileşmenin getirdiği yüksek tempoda çalışma zorunluluğu¸ aşırı rekabet ortamı¸ sürekli olarak daha fazla şeye sahip olma tutkusu benliklerimizi öylesine sarıyor ki¸ kendimizle ve yakınlarımızla duygusal ilişkilerimiz gittikçe çözülmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan stres ve kaygılarımızı gidermek için yol ve yöntemler aramak¸ bizi ayrıca gerginliğe itiyor ve durmaksızın koşturmak zorunda kalıyoruz. Varoluşumuzdaki insanî güzellikleri yeniden yakalama uğraşı veriyoruz. Ama başaramıyor ve başaramadıkça hayata¸ insanlara kendimize olan inanç ve umutlarımızı yitiriyoruz. İşte tam da bu hengâmede hac farizası¸ Yüce Allah'ın: "Yoluna gücü yetenlerin evi (Kâbe'yi) ziyaret etmeleri¸ insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır." [1] buyruğuyla bir çıkış yolu¸ yeni bir başlayış¸ yeniden doğuş ve var oluşun kapısını aralayan bir ibadet olarak¸ karşımıza çıkıyor.
Bütün ibadetlerin insan psikolojisine dönük sayısız yararlarının ötesinde¸ hac ibadetinin çok özel ve temel bir fonksiyonu vardır. Bu ibadet doğru bir bilinç ve idrak ile yapıldığında insanı yeniden var edecek bir başlangıç noktasıdır. Hacca giderek Kâbe'yi ziyaret etmenin amacı¸ kendini kötü düşünce ve davranışlardan uzaklaştırarak nefsi eğitmek¸ iyi ve faziletli bir insan olmak ve Allah'ın yakınlığını kazanmak için çok önemli bir fırsattır. İşte bu anlamda haccın çeşitli rukûnlarına bakıldığında her birinin insanı bu amaca götürdüğünü görebiliriz. Örneğin bunlardan şeytan taşlamanın anlamı son derece önemlidir. Çünkü şeytan taşlamak¸ insan tabiatında yer alan kötü eğilimleri ve bunlar vasıtasıyla insanı kışkırtmaya çalışan şeytanın etkilerini ortadan kaldırmak ve böylece akıl ve iradeyi yüceltip kişilikte hâkim duruma geçirmek için kötülüğün sembolü olan şeytana savaş açmaktır. [2] Bunu başarabilerek kendi içindeki kötülüklerle mücadele edebilen insan¸ öyle bir ruhsal yükseliş durumunda olur ki¸ onun kalbi¸ Allah'ın arşı haline gelir ve Kâbe'den daha yüksektir. İşte bu nedenledir ki¸ bir insanın kalbini kırmak¸ gönlünü yıkmak Kâbe'yi yıkmaya benzer.[3] Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî'de de bu hususla ilgili şöyle bir beyit geçmektedir:
"Nefsine yan çıkıp da Kâbe'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol"
Hac¸ insanın doğduğu gün gibi temiz ve saf olmasını sağlayarak¸ insanı yeni bir başlangıca¸ yeniden doğma noktasına getirmektedir. Nitekim Allah Resulü (s.a.v) ; "Allah evini ziyaret eden (hac ibadetini yerine getiren)¸ bu arada cinsi duygunun tatmininden ve günaha girmekten uzak kalan kimse¸ anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtulmuş olur."[4] buyurmaktadır. Bu yeniden doğuşun anlamı¸ varoluşumuzdaki saflığı¸ temizliği örten külleri¸ kirleri¸ pasları söküp atmak ve dünyaya yeniden doğmuş gibi bakarak ruhsal arınmaya ulaşmaktır. Sadece Rabbimiz ile ilişkilerimizde geçmişteki günahlardan arınmakla kalmayıp¸ varsa kul haklarının helalliği için alçak gönüllü ve özverili bir çaba içine girmektir. Aynı zamanda bizi yer yer teslim alan suçluluk ve günahkârlık duygularından kurtulmak içinde bir fırsattır. İşte bu anlamda ihrama girmek¸ bu arınma ve yenilenmenin sembolüdür. Mü'min¸ mahşer gününde tam bir boyun eğiş ve temiz niyetle Allah'ın huzuruna çıkar gibi bütün lezzet¸ şehvet ve arzulardan sıyrılarak¸ yaratılışın en başındaki temiz fıtrata dönüşü simgeleyen bembeyaz bir kıyafete bürünmektedir.[5]
Haccederek yeniden var olan bir kimse¸ olgun bir mü'min olmak için önemli bir zihinsel ve ruhsal ihtisası tamamlamış kimsedir. Bu ihtisas sonucunda¸ aşırı istek ve heveslerini kontrol etmeyi¸ güçlükler karşısında sabretmeyi öğrenir. İçindeki kötülük¸ kin ve haset duygularını söküp atar. Sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirir. Ruh dünyasında stres¸ gerginlik¸ korku ve kaygıya yer bırakmaz. Çünkü hacca gitmiş¸ duaların kabul olacağı mekân ve ortamlarda Yaradan'ına el açıp niyazda bulunmuştur. Umutlu olması ve her şeye yeni baştan başlayabilmesi için psikolojik olarak hazır oluş durumundadır. Bu anlamda Allah'ın rahmet ve lütfunu talep etmek için¸ nefse hoş gelen alışkanlıklardan yüz çevirip¸ rahat ve zevklerini terk ederek¸ olanca gücü ile belirli sınırlar arasında koşmayı ifade eden say etmek¸[6] dünyanın insanı aldatan ve Allah'tan uzaklaştıran yönlerinden kaçmaktır.[7] Böylece hacceden kimse olgun insan olma imkânı elde eder.
Yine hac ibadetini ruhuna uygun¸ samimi ve bilinçli bir şekilde yerine getiren bir mümin¸ huzur ve sükûnet dolu duygularla kuşatılır. Bu durum ona ferahlık ve mutluluk vererek¸ zahmet ve dertleri unutturur. Tavaf esnasında dilinden düşürmediği "lebbeyk" nidalarıyla ¸ "Buyur Ya Rabbi¸ davetine sözüm ve özümle geldim. Allah'ım emrin başın üstüme. Davetine özüm ve sözümle geldim ey eşi¸ benzeri¸ dengi ve ortağı olmayan Allah'ım¸ emrin başım üstüne. Hamd senin¸ nimet senin¸ mülk de senin. Yoktur senin ortağın." diyerek¸ sadece Allah'a itaat etmenin ruh sükûnetini ve özgüven desteğini hisseder.
İşte bütün anlattıklarımız çerçevesinde¸ kendini suçlu¸ günahkâr¸ kaygılı¸ stresli hisseden ve yer yer "Ne olurdu hayata yeni bir başlangıç yapma imkânım olsaydı!" diyen pek çoğumuz için¸ yeniden varoluşun formülü hac ibadetidir. Buna güç yetiremeyenlere gelince¸ gitmeyi arzulamak ve bunun özlemi içinde olmak bir başına Allah'ın hoşnut olacağı bir tutum ve davranıştır. Çünkü Hac ibadetinin özü¸ gerçekte insanın benliğini aşarak elde ettiği ilahi aşktır. Özlemek ve görmeyi arzulamak da¸ bu aşkı sürekli yaşamak demektir. Dolayısıyla bu yeniden ve doğuş safiyetinde var olma arzusu¸ insana güç ve destek vererek ruhunu güzelleştirir.
Dipnot:
[1]- 3/Al-i İmran¸ 97
[2] - Hayati Hökelekli¸ Din Psikolojisi¸ s. 240
[3] - Süleyman Uludağ¸ İnsan ve Tasavvuf¸ s.73
[4] - Buhari "Muhsar"¸ 9-10; Müslim¸ Hac¸ 438
[5] - Hökelekli¸ a.g.e.¸ s.239
[6] - Hökelekli¸ a.g.e.¸ s.240
[7] - Hucviri¸ Keşf'ül Mahcub¸ s.70
Şehri KARACOŞKUN
YazarEy öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Millî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Dinî-tasavvufî eserlerde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in beden özelliklerini ve manevî şahsiyetini ifade için çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Bunlardan Nûr-ı Muhammedî veya Hakîkat-i Muhammediye konulu e...
Yazar: Musa TEKTAŞ