YARDIMSEVER İNSANLAR
Sevgili çocuklar; İslâm dininde yardımlaşma çok önemli bir yer tutar. Bunun en güzel olanı karşılık beklemeden yapılan yardımdır. Kimselere duyurmadan, mümkün olduğunca gizli yapılanlardır. Hani derler ya, “Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacak.” diye. İşte aynen öyle. Ülkemizde binlerce hayırsever insan var. Bunlar, yaptığı yardımlardan dolayı o kişilerden hiçbir karşılık beklemeyenler… İyilik yapıp denize atabilenler… “Kimsenin bilmesine ihtiyaç yok, Allah biliyor ya, o bana yeter.” diyebilenler… Evet, bunlar altın kalpli insanlar… Çok şükür ki her zaman varlar… 1940’lı yıllar, Türkiye’nin sıkıntılı en dönemleri… Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden bazı gençler maddî ve manevî yönden her türlü imkânsızlığa rağmen, hafızlık eğitimi almak için İstanbul’a gidiyorlar. Genellikle fakir ailelerin çocukları olan bu gençlerin parası pulu yok, kalacak yerleri yok. İstanbul’da hayır sahibi zenginler bu idealist gençlere sahip çıkıyorlar ve her türlü ihtiyaçlarını karşılıyorlar. O yıllarda İstanbul’da Hasan adında bir hoca efendi var. Nuruosmaniye Camii’nde baş imam. Çevresi geniş ve sevilen, sayılan biri Hasan Hoca. Hasan Hoca’nın memleketi Ankara’nın Kızılcahamam ilçesi. Kızılcahamam ve Çamlıdere yöresinden hafızlık için İstanbul’a gidenlerin ilk uğradıkları adres Hasan Hoca’nın görev yaptığı cami. Durumlarını anlatıyorlar ve himmet talep ediyorlar. Hasan Hoca her gelen gence önce yatacak yer temin ediyor, sonra onların giyim, gıda ve harçlık ihtiyaçlarını gideriyor. Bunu nasıl mı yapıyor? Şöyle: Mesela Kızılcahamam’dan bir genç kendisine gelince önce ona kalacak bir yer bulduktan sonra tanıdığı bir giyim mağazasına telefon ediyor. Selam ve hal hatır faslından sonra, mağaza sahibine “hafızlık eğitimi yapacak bir genç göndereceğini, ona bir takım elbise giydirmesini” rica ediyor. Mağaza sahibi “Emrin olur hocam, delikanlı hemen gelsin.” diyor. Hasan Hoca daha sonra bir lokanta sahibine telefon ediyor. “Sana ihtiyaç sahibi bir genç göndereceğim her gün öğle yemeğini sizin lokantada yesin, ondan para almazsan memnun olurum.” diyor. Lokanta sahibi bu teklifi seve seve kabul ediyor. Hasan Hoca daha sonra başka bir zengini arıyor ve diyor ki: “Sana bir genç göndereceğim, her gün ona harçlık vermeni rica ediyorum.” Zengin şahıs: “Senin isteğin bizim için emirdir hocam, her gün bizim dükkâna uğrasın, bir lira harçlık vereceğim.” diyor. O yıllarda bir lira bir günlük masrafa yetiyormuş. Sevgili çocuklar; Hafız olmak için İstanbul’a giden fakir aile çocukları bu insanlar sayesinde hafızlık eğitimini tamamlayarak memleketlerine dönmüşler. Kendilerine yardım eden insanları hiç unutmamışlar ve her zaman dualarında onlara da yer vermişler.
Sırrı ER
YazarSevgili çocuklar;İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’ den günümüze kadar geçen zamanda iyilerle kötüler arasındaki mücadele devam etmektedir. Hakkı savunanlar ve doğru yoldan ayrılmayanlar ile Şeytanı...
Yazar: Sırrı ER
Şam’ın Besaniye Bölgesi’nde yaşayan Eyüb (a.s.)’ın dillere destan serveti ve hayli kalabalık bir de ailesi vardı. Halim selim, sabırlı, öfkesini kontrol edebilen Eyüb (a.s.) yetimlere, dullara baka...
Yazar: Ali BÜYÜKÇAPAR
Sevgili çocuklar;Ülkemizde her yıl olduğu gibi eylül ayı gelince kocaman yaz tatili sona erdi. Eğer eylül ayının dili olsaydı neler söylerdi çocuklara? Bir düşünün bakalım. Benim ilk anda aklıma gelen...
Yazar: Sırrı ER
İki bin yılının Ocak ayında hayata gözlerini yumdu kayınbabam. Öldüğünde doksan yaşındaydı. Ben o zaman kırk beş yaşlarındaydım. Kayınpederimi çok severdim. Eski topraktı; evleri İstanbul'da bir apart...
Yazar: Erdal KARASU