YÂR İLE ÜNSİYYET KURMAK
Ünş kelime olarak alışkanlık¸ yakınlık kurmak anlamlarına gelir. Biraz daha geniş anlamıyla birisine yakın olmak¸ birisinin arkadaşlık ve dostluğunu kazanmak demektir.
Ünş kelime olarak alışkanlık¸ yakınlık kurmak anlamlarına gelir. Biraz daha geniş anlamıyla birisine yakın olmak¸ birisinin arkadaşlık ve dostluğunu kazanmak demektir. Tasavvufî anlamı ise¸ insanın kalbini Allah'ın sevgisiyle doldurması¸ her an ve mekânda O'nun varlığını hissetmesidir. Çünkü O¸ yâr-ı hakîkî¸ gerçek dosttur.
İnsan en çok kimi severse onun istekleri doğrultusunda hareket eder. Hatta günlük hayatta yemesinde¸ içmesinde¸ kılık-kıyâfetlerinde¸ davranışlarında hep onun tesiri olur. Onun gibi olabilmek¸ onun daha çok sevgisini kazanmak¸ onu memnun edebilmek için¸ tercihlerini yaparken sevdiğinin arzu ve isteklerini göz ardı edemez. İşte böyle davranmaya ünsiyet kurma diyoruz.
Müslüman neyle ve kiminle ünsiyet kurmalıdır? Mü'minûn Sûresi¸ 115. âyette: "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" buyrulmaktadır. Diğer bir ayette de¸ "Andolsun¸ insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız." (Kâf Sûresi¸ 16) denilmektedir. Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın ve bir gün huzuruna çıkıp hesap vereceğimize göre esas ünsiyet kurulması gereken¸ kendisine yakın olunması gereken¸ istek ve emirlerine uyulması gereken Allah Teâlâ’dır. O halde dünyadan ve dünya varlıklarına olan aşırı muhabbetten sakınıp¸ Allah'la âşinâ olmalı¸ Onun hakikî dostlarıyla beraber olmalıdır. Çünkü ünsiyet kurbiyyet getirir. Aksi takdirde insan gurbette kalır. Bundan dolayı insan¸ kendisini Allah'tan ve O’nun yolundan alıkoyan ve de O’nun hoşlanmadığı şeylerden uzak durmalıdır.
Hulûsî Efendi bu manzûmesinde¸ Cenâb-ı Hakk'la ünsiyet kurmak¸ bunun için benlikten kurtulup¸ gönlü bazı kötü düşüncelerden arındırmak gerektiğine işaret etmektedir. Böyle yaparsa insanın¸ benlikten¸ bencillikten¸ kötü niyetlerden¸ gurbetten¸ vahşilikten kurtulup Allah'la ünsiyet kurabileceğinden söz etmektedir.
1. Görsen görünen her yan
Cânân yüzüdür ey cân
Aslın sanadır burhân
Geçsen bu hüviyetten
2. Tutmuş yolunu niyyet
Hem kayd-ı enâniyyet
Tut yâr ile ünsiyyet
Geç gayr ile niyetten
3. Envâr denilen sensin
Esrâr denilen sensin
Zünnâr denilen sensin
Geçmezsen eniyyetten
4. Sen mâh-ı münevversin
Hurşîd ile hem-sersin
Yâr ile berâbersin
Kurtulsan o gurbetten
5. Bak gör ki cihân-ârâ
Emrinde kamû eşyâ
Bilmezsin özün hayfâ
Hâlin n'ola vahşetten
6. Sen zâtını bilmezsin
İrfân ile dolmazsın
Bunda anı bulmazsın
Hâsıl ne o vuslattan
7. Hulûsî koyup varın
Terk eyleyüben ârın
Yârin ile pâzârın
Kur kurtul o kesrettet
Gazelin Açıklaması
1. Eğer sâhibi olduğun¸ kölesi bulunduğun bu benlikten sıyrılacak olursan¸ âlemdeki görebildiğin her şeyde¸ o yegâne sevgilinin yani Allah Teâlâ’nın tecellîsinin olduğunu görürsün. Buna senin aslın bile delil olarak yeter.
2. Sen kendine göre bir şeye niyetlenmişsin. Benlik de seni bağlamış durumda. Sen en iyisi gönlünde beslediğin muhabbetleri kes at da hakîkî sevgiliyle ünsiyet kurmaya bak.
3. İnsan bir takım sırlara ve nurlara sahip olduğu gibi bir takım maddî unsurlara¸ bağlara da sahiptir. Özellikle dünya ve içindeki imkânlara bağlılığı daha da çoktur. Eğer insan benlikten kurtulamazsa¸ papazların belindeki kuşak gibi olan dünya bağını koparmazsa kâmil insan olamaz.
4. Sen¸ dolunay gibi ışık saçan bir kişi¸ hattâ güneşle beraber olursun. Başın göklere ulaşır¸ yücelirsin. Böylece Yüce Allah'ın sevgisine mazhar da olursun. Ancak bu mertebelere ulaşmak¸ seni Allah'tan ayrı düşüren şeylerden uzaklaşmana¸ gurbetten kurtulmana bağlıdır.
5. Dünyaya zînet veren bütün bu eşyalara bakacak olursan¸ hepsinin Allah'ın emrinde olduğunu anlarsın. Buna rağmen ne yazık ki¸ bütün mahlûkattaki hikmeti anlayarak kendi özüne dönüp¸ vahşîlikten kurtulmuyorsun.
6. Eğer bütün bunlara rağmen kendini bilip irfân ile içini dolduramazsan ve bu dünyada Allah'a yönelemezsen¸ kıyâmetteki vuslattan ne elde edersin.
7. Ey Hulûsî! Bu varlığı da bu çekingenliği de bırakarak hakîki dost olan Allah Teâlâ ile iyi bir pazar kur da bu kesret sıkıntısından kurtul.
Mehmet AKKUŞ
YazarTonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Sevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ