XV. ASRIN DEHASI FATİH SULTAN MEHMED HAN’A KARŞI ÇANDARLI HALİL PAŞA’NIN TERTİBİ VE SONU
Çandarlı Halil Paşa’nın babası İbrahim Paşa 1402 tarihli Ankara Savaşı’ndan sonra Edirne’de Musa Çelebi’nin yanında yer almıştır. O yıllarda Osmanlı’nın on yılda bir Bizans’tan aldığı vergiyi almaya İbrahim Paşa’yı göndermesi, onun kadılık görevinde bulunduğunu göstermektedir. Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’a, Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) olayı sırasında ve Mustafa Çelebi’nin ortadan kaldırılmasında destek olunca, Paşa 1421 yılında sadrazamlık görevine getirilir. 1429’da İbrahim Paşa’nın ölümüyle üç oğlundan biri olan Çandarlı Halil Paşa, kazaskerlikten sadrazamlığa getirilir.
Şehzade Mehmed’in Tahta Çıkması
Padişah II. Murad, devlet işlerini büyük ölçüde Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’ya havale eder ve bu sayede Çandarlı devlet üzerinde önemli bir otorite tesis eder. II. Murad henüz 40 yaşında iken, Manisa valisi olan 12 yaşındaki oğlu Mehmed’i 1444’te yerine geçirmek üzere Edirne’ye getirtir. Aynı yılın Ağustos ayında Mahiliç Ovası’nda kapıkulu askerleri ve paşalar önünde tahtı oğluna teslim ettiğini ilan eder. Sultan II. Murad’ın bu kadar küçük yaşta oğlunu tahta çıkarmış olması pek akla yatkın görünmemektedir. Bunun nedenlerinden birincisi, siyasî dengelerin sağlanması, ikincisi, II. Murat’ın kendisini yorulmuş hissetmesi ve 12 yaşında olmasına rağmen II. Mehmed’in Çandarlı Halil Paşa’nın da yardımlarıyla devleti yönetebilecek kişilik ve liderlik vasfına sahip olduğunu düşünmüş olması ve üçüncü olarak da, II. Murat’ın, tasavvufî yaşama düşkünlüğü, İstanbul’un fethi için Hacı Bayram-ı Veli’nin Şehzade Mehmed’i işaret etmesi nedenleriyle bir an evvel tahttan ayrılıp yerine oğlunu tahta çıkartmıştır.
Osmanlı Devleti’nin başına bu kadar genç ve tecrübesiz birisinin geçmesini fırsat bilen dışarıdan ve içeriden birtakım çevreler, Osmanlı’yı yıkmak için harekete geçer. Bilhassa Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın Osmanlı topraklarının bir kısmını Balkanlar’da ve Anadolu’da birtakım antlaşmalarla komşu ülkelere verdiği söylenmektedir. Balkan ülkeleriyle Karamanoğulları arasında Osmanlı’ya karşı yakınlaşmalar oluşmaya başlar, Batı yeniden bir Haçlı Ordusu oluşturma çabaları içerisine girer. Bu olumsuz durum, içeride de birtakım huzursuzluklara neden olur, paşalar arasında ikilikler meydana gelir, birtakım ayaklanmalar baş gösterir ve halk başkent Edirne’den Anadolu’ya kaçmaya başlar. II. Murad saltanatı oğlu II. Mehmed’e bırakmakla birlikte, idareyi Çandarlı Halil Paşa’ya bırakır. Ancak Lalası Zağanos Paşa’nın telkinleriyle hareket eden II. Mehmed, sürekli emirler vermeye başlar. Bu durum ise Halil Paşa’nın bağımsız hareketlerine engel olur. Balkanlarda ilerleyen Haçlı Ordusu karşısında, kimin ordunun başında bulunması gerektiği vezirler arasında bir anlaşmazlığa neden olur. Genç padişahın saltanatını destekleyenler, bizzat onun düşman üzerine gitmesinin gerektiğinde ısrar ederler. Sadrazam Halil Paşa ve çevresindekiler ise sefere II. Murad’ın gitmesini, II. Mehmed’in başkentte kalmasının daha uygun olacağı fikrindedirler. Bu noktada kısaca, Fatih’in söz konusu iki padişahlı bu dönemde babası ve kendisi etrafında kümelenen iki ayrı grupta kimlerin olduğuna baktığımızda; Halil İnalcık’ın konuya ilişkin değerlendirmelerini özetlersek, II. Murad’ı destekleyenlerin başında Sadrazam Çandarlı Halil Paşa, Vezir İshak Bey ve Anadolu Beylerbeyi İsa Bey sivrilmiş isimlerdendi. II. Mehmed’i destekleyenler arasında ise başta lalası ve sonraki yıllarda kayınpederi de olan Vezir Zağanos Paşa olmak üzere, ikinci Vezir Şehabettin Paşa ve Üçüncü Vezir Saruca Paşa gibi şahsiyetler bulunmaktaydı. Halil İnalcık’ın tabiriyle bu iki grup, söz konusu iki başlı saltanattan beslenerek, ciddi bir iktidar mücadelesini sergilemektedirler. Birinci grup, II. Murad iktidarı beraberinde statükoyu korumak için çaba gösterirken, ikinci grup II. Mehmed’in gerçek padişah olduğunu ispatlamak amacı güden bir politika izler. Dolayısıyla bu iki farklı grup sürekli bir çatışma halindedir.
- Murad’ın Tekrar Tahta Geçmesi ve Çandarlı’nın Etkisi
Osmanlı Devleti’ni büyük tehlikelerin beklediğini sezen Çandarlı Halil Paşa, 1444’te II. Murad’ın Edirne’ye gelerek tekrar tahta geçmesini ister. Çandarlı, devlet erkânıyla bir toplantı yapıp Sultan II. Murad’ın tekrar tahta çıkması için karar alır ki, bu Paşa’nın diğer beyler üzerindeki baskın etkisini de ortaya koymaktadır. Halil Paşa, Sultan II. Mehmed’e, düşmana ancak babasının tahta geçmesi şartıyla mukavemet edilebileceğini, beylerin de bu yönde fikir sahibi olduklarını, dolayısıyla düşmana karşı babasını göndermesini, bu olay halledildikten sonra saltanatın yine kendisinin olduğunu söyleyerek onun onayına sunar. II. Mehmed bu durum karşısında şunları söyler: “Mademki bu ihtimaller vardı, önce düşünüp sonra hareket edilme doğruluğuyla iş yapmak hoş olmaz mıydı? Bu, uzağı görememe ve tedbirde kusurdan başka bir şey değildir.” Daha sonra Çandarlı Halil Paşa, II. Mehmed’in istemeyerek de olsa onayını aldıktan sonra II. Murad’a şu mektubu yazar: “Eğer saltanat taraf-ı saadetinizde ise, mülkünüzü perişan etmek için harekete geçilmiştir. Meselenin önemini arz ve ihtar ediyorum. Eğer saltanat bu tarafta ise ordu başında bulunmanız hakkında padişah emri vardır. Lüzum-u itaati tebliğ ve ihbar eyliyorum.” Bu mektubun bizzat II. Mehmed tarafından yazıldığı iddia edilmekteyse de, olayların gelişmesi, Fatih’in kişiliği, ordunun başında savaşa gitmekteki ısrarı dikkate alındığında, onun böyle bir mektup yazacak bir kişilikten uzak olduğu kanaati ağır basmaktadır.
- Murad tekrar ordunun başına komutan olarak geçer. 1444 Kasım’ında Varna Savaşı’nı kazanır. Ardından Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’yı çağırır. “Padişahımız hâlâ Sultan II. Mehmed Han Hazretleri’dir. Zafer de onundur. Biz sadece ordularına kumanda ettik.” der. Bir seneye yakın olarak tahta kalan II. Murad, tekrar tahtı oğlu II. Mehmed’e bırakarak Manisa’ya çekilir. II. Mehmed’in bu seferlik hükümranlığı ise birkaç ay sürer. Zira 1446 ilkbaharında ise Edirne’de Buçuktepe adlı bir tepede başlayan ve bundan dolayı Buçuktepe İsyanı adı verilen bir yeniçeri isyanı başlar. Bu isyan ilk kapıkulu askerî isyanı olarak nitelendirilmektedir. Bu isyan Çandarlı Halil Paşa’nın, II. Murad’ı tahta geçmeye zorlamak için düzenlediği bir oyundur. Bu durumda, Halil Paşa başta olmak üzere bazı ileri gelen devlet adamları II. Murad’ı gizlice tahta davet ederler. II. Murad bu daveti tereddüt etmeden kabul eder ve av bahanesiyle geldiği Edirne’de, II. Mehmed’i tekrar Manisa Sancağına gönderir. II. Mehmed, daha o dönemde İstanbul’un fethini planlamaktadır. Zağanos Paşa II. Mehmed’e, Çandarlı ile baş etmek için İstanbul’u almasının çok iyi bir yol ve padişahlığının temel şartı olduğunu öğütler. Franz Babinger, II. Mehmed’in Bizans’ı ele geçirmek istediği, ancak vezirlerinin buna karşı çıktıkları bilgisini vermektedir. Halil İnalcık’ın verdiği bilgiye göre, Çandarlı Halil Paşa, II. Murad’a oğlunun bu arzusunu ve yol açabileceği tehlikeleri bir mektupla bildirerek, devletin başına tekrar kendisinin geçmesini talep etmiştir. II. Murad’ın son beş yıllık döneminde eskisi gibi bağımsız hareket eden Halil Paşa, özellikle II. Kosova Savaşı’nda düşman Eflak Prensi’ni kandırıp savaştan çekilmesini sağlar ve Osmanlıların galip gelmesine neden olan bir olaya imza atar. Babasının saltanatının sürdüğü 1446-1451 yılları, II. Mehmed’in kişiliğinin olgunlaşması ve devlet tecrübesi konusunda oldukça yararlı olmuştur. II. Mehmed’in bilhassa Çandarlı Halil Paşa tarafından başarısız sayılması ve küçük düşürülmesi, yeniçerilerin kendisine karşı ayaklanması, onu o kadar etkilemiş ki, Çandarlı Halil Paşa ve yeniçeriler ile nasıl baş edilebileceğini ve İstanbul’u nasıl alacağının planlarını bu süre zarfında yapmıştır. Bu süreçte, babası II. Murad zaman zaman Şehzade Mehmed’i Edirne’ye getirtip bazı seferlere götürmüş ve tecrübe kazandırmıştır.
- Mehmed’in Deha Siyaseti
19 yaşını birkaç ay geçmiş olan II. Mehmed’i, 18 Şubat 1451 günü babası II. Murad’ın vefatı üzerine Halil Paşa tahta davet eder. II. Mehmed tahta çıktığında ise, Halil Paşa’ya duyduğu kini unutmuş gibi yaparak onu makamında bırakır. Zağanos Paşa ise vezirliğe getirilerek ona birçok yetki verilir ve Halil Paşa bir nebze de olsa ikinci plana itilir. Başta Zağanos Paşa olmak üzere yakınında yer alan yöneticilerin tesir ve telkinleriyle fethe dayalı bir siyaset anlayışı benimsemiştir. Bu siyasetin ilk hedefi de İstanbul’un fethidir ve Sultan Mehmed bu düşünce üzerinde fikir birliği sağlamak, bir karara varmak üzere, 1452 yılında devlet ileri gelenleri ile ulemanın da katıldığı bir toplantı tertip eder. Hocası Akşemseddin fetih öncesindeki önemli rolünü bu toplantı esnasında oynamıştır. Fatih toplantının başlangıcında İstanbul’un fethinin devletin geleceği açısından zaruretini ortaya koyan bir konuşma yapar ve ardından tüm katılımcıların bu konuya ilişkin fikirlerini serbestçe dile getirmelerini talep eder. Buna göre, genç padişahın yanında yer alan ve fethe dayalı siyasetin destekçisi konumunda bulunanlar bu düşünceyi desteklerken, Çandarlı tarafında yer alan bir grup yönetici ise, kalenin dayanıklılığını ileri sürerek padişahın düşüncesinin karşısında yer almışlardır.
Sonuç
Nihayet 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul fethedilir. Çok sayıda kaynakta Çandarlı Halil Paşa ile Bizans ilişkisinin olduğu, bilgi aktarımının yapıldığı yazılıdır. Hatta İbn-i Kemâl’e göre Çandarlı, Bizans İmparatoru ile dostluk edip, hediyeleşme gerçekleştirmiş sıkı bir diyalog kurmuştur. Bunun ispatını yapmak isteyen Fatih Sultan Mehmed Han huzuruna gelen Bizans’ın yöneticilerinden Notaros, “Senin adamlarından bazıları söz ile mektup ile bizlere, padişahtan korkmayın, o size tahakküm etmeyecektir.” ibaresini kullanmış, bilgi aktarımında bulunmuştur. İstanbul’un alınması ile Halil Paşa’nın durumu net olarak ortaya çıkarılır. Bizans’la tüm görüşme ve diyalogları ispatlanır. Kendisi sorgulanıp Edirne’ye yollanır yargılama sonrası idam edilir.
Kaynakça
Ahmet Mumcu, Osmanlı Devleti’nde Siyaseten Katl, İstanbul 2007.
Aşık Paşazade, Tevarih-i Al-i Osman, ( Çev, Kemal Yavuz), İstanbul 2007.
Franz Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, İstanbul 2008.
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), (Çev. Ruşen Sezer), İstanbul 2003.
Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar, TTK, Ankara 1987.
İbn Kemal (Kemalpaşazade), Tevarih-i Al-i Osman ( Çev, Şerafettin Turan), Ankara 1991.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. I. T.T.K. Basımı, Ankara 1972.
Tursun Bey, Tarih-i Ebü'l- Feth, ( Çev, Mertol Tulum) İstanbul 1974.
Joseph de Hammer, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (Çev. Zuhuri Danışman), İstanbul 1972.
Muammer Yılmaz, İstanbul’un Fethi ve Akşemseddin, İstanbul 2011.