VELİ BAYEZİD’İN NUR ANNESİ SİTTİ MÜKRİME HATUN
Tam adı Sitti Mükrime/Mükerreme Hatun’dur. 1435’te doğduğu rivayet edilmektedir. Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızıdır. Sitti kelimesi, Arapça Seyyide kelimesinden gelmektedir. Arapça “benim hanımım” manasını da taşımaktadır. Dulkadir sarayından Osmanlı sarayına gelen en ünlü gelindir. Kaynaklarda zahiri ve batıni güzelliği; “Güzellik ve nurdan sanki bir heykeldi. Endamını sanki hurilerden almış, bir eşi olmayan tatlı ve temiz kızdı.” ifadeleriyle tavsif edilmektedir. Kendisiyle aynı (14) yaştaki Şehzade (II.) Mehmed ile 1449’da üç ay süren görkemli bir düğünle Edirne’de evlendi. Düğünden sonra eşiyle birlikte Manisa’ya yerleşti. Evlenmelerini Âşık Paşazâde şöyle hikâye eder: “Sultan Murad Han Gazi, Kosova Gazası’ndan gelince, Edirne’de tahtında karar etti. Bir gün veziri Halil Paşa’ya: ‘Halil! Kızımı çeyizledim, çıkardım. Şimdi dilerim ki oğlum Sultan Mehmed’i dahi evlendireyim. Ancak dilerim ki Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızını alayım derim. Hem o Türkmen bizimle gayet dostluk ve doğruluk eder.’ dedi. Halil Paşa: ‘N’ola Sultanım! Hem lâyıktır.’ dedi. Amasya’da Hızır Ağa’nın hatununu gönderdiler. Yürüdü Elbistan’a, Süleyman Bey’e vardı. O vakit Süleyman Bey’in beş kızı vardı. Beşini dahi ortaya getirdi. Hızır Ağa’nın hatunu kızları görünce, beğendiği kızın eline yapıştı. İki gözünden öptü. Oradan Hünkâra geldi, haber verdi. Süleyman Bey’in itaatini, tevazuunu ve kızın eline yapıştığını, güzelliğini, evsafını, huyunu dedi (anlattı). Sultan Murad dahi, hatunun beğendiği kızı kabul etti. Tekrar Hızır Ağa’nın hatununu ve Anadolu’nun ileri gelenlerinin hatunlarını Elbistan’a gönderdiler. Kızı almaya Anadolu’dan ileri gelen beyler birlikte gittiler. Oraya yaklaşınca Süleyman Bey onları karşıladı. Büyük hürmetler edip, dünürleri lütufla kondurdu. Usul ve törelerince konuklarını ağırladı. İşin sonunda kızın elini alıp Hızır Ağa’nın hatununun eline verdiler. Onlar da kızı alıp doğru Edirne’ye getirdiler. Hünkâr, gelinin çeyizi ne ise hepsini gördü ve: ‘Hele benim töremde böyle değildir, bu çeyiz azdır.’ deyip, padişahlara lâyık zengin bir çeyiz hazırladı. Gelinin çeyizine nice şeyler ekledi. Düğün yaptı ve etrafın padişahlarını davet etti. Ulema ve fukarayı topladı. Hepsine padişahın ihsanları sonsuz ve ölçüsüz olarak yetişti. Bu düğünün tarihi hicretin 853’ünde Edirne’de vaki oldu.” Bu evlilikten, Şehzade (II.) Bayezid doğdu. Eşi Fatih Sultan Mehmed ile birlikte doğumuna çok sevindi. İstanbul’daki bütün camiler ve minareler doğumu şerefine ışıklandırıldı. Annesi sarayda şenlikler düzenletti, ziyafetler verdirdi. Saray ve İstanbul günlerce bayram etti. Şehzade Bayezid’in ilk eğitimini annesi verdi. Saray görevlileri ve lalalarla beraber bakımı, yetişmesi ve davranışlarının gelişmesi ve güzelleşmesi için çok emek verdi, titizlik gösterdi. Babası Fatih, kendisi, görevliler ve hocalar şehzadenin sağlam bir kişiliğe, karaktere, ahlak ve manevi yapıya sahip olması için hiçbir şeyi esirgemediler. Onu mükemmel bir eğitim ve terbiyeden geçirdiler. Öyle ki Şehzade Bayezid namazlarını hiç kaçırmazdı. Besmelesiz ve abdestsiz hareket etmezdi. Allah’ın yasakladığı davranışlardan sakınırdı. Şehzadelik döneminde dahi kendisine dindar anlamında “Sofu” denirdi. Sitti Hatun, eşi padişah olunca, yeniden Edirne’ye geldi. Fatih’le on sekiz yıl mesut bir hayat geçirdikten sonra Hicrî 871/Miladi 1467 senesinde Edirne’de vefat etti. Ölüm tarihiyle ilgili bir diğer rivayet, Hicrî 891’dir (Miladi 1485-1486). Önce yaşadığı sarayın bahçesine defnedildi. 1482’de II. Bayezid’in sarayın bahçesine Sitti Hatun Camii’ni (Sultan Camii) inşa ettirmesiyle kabri, caminin haziresine nakledildi.
Zühal ÇOLAK
YazarBelirli bir vatan üzerinde yaşayan bir milletin, kendisine has bir dili vardır. Bu millet, aynı zamanda bir inanç sistemine yani bir dine de mensuptur. Bütün dinler ahlâk koyucudurlar. Dinler zamanla ...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Birçok Batılı yazar, seyyah ve diplomatın dikkatini çeken hususlardan en önemlisi, kaynağını dinî terbiye, ahlak ve adap hükümlerinden alan Müslümanların, başkalarının kadınlarına rastladıklarında, “g...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Devletin ve toplumun en temel ve sağlam yapı taşı olan aile müessesesi, Osmanlı’da çok önemli ve kutsaldı. Aile bağları ve ilişkilerinin sıhhati, kuvveti ve devamlılığı, Osmanlı toplumunu diğer toplu...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Haseki Sâliha Dilâşûb (Dil-Âşûb), Sultan II. Süleyman’ın annesi, Sultan I. İbrahim’in ikinci eşiydi. İsmi, Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa’nın Silâhdar Tarihi’nde “Aşûb Sultan” şeklinde geçerken, başka...
Yazar: Zühal ÇOLAK