VEFATININ 750. SENESİNDE HACI BEKTÂŞ-I VELÎ
Hak ve hakikat dostlarının büyüklerindendir Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî. Gönüllere kandil olan bu Türkmen şeyhinin gerçek adı "Bektaş"tır. Babası, Horasan hükümdarlarından İbrâhîm-i Sânî'dir. Vefatından sonra "Hacı Bektâş-ı Velî" adıyla anılır olmuştur. Bu büyük mutasavvıfın soyu Velâyetnâme'deki rivayete göre Hz. Ali’ye dayanmaktadır. Yani o, "On İki İmam Soyu"na nispet edilir. Peygamberimiz soyuna mensup bir "Seyyid" olarak bilinir. Hacı Bektâş-ı Velî'nin dünyaya geliş tarihi kesin olarak bilinmese de (1207-1271 yılları arasında yaşadığı farz edilir.) Horasan’ın Nişabur şehrinde XIII. yüzyılın başlarında doğduğu kabul edilir. Kendisinin kim tarafından eğitildiği, irşat faaliyetlerinde bulunmak üzere Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldiği tam olarak bilinmemektedir. Anadolu’da Sulucakarahöyük adlı yerde yaşadığı ve burada öldüğü belirtilir. 14. yüzyılda Yeniçeri Ocağı’nın, 16. yüzyılda ise Bektaşîliğin kuruluşunda onun fikirleri etkili olmuştur. Yaşadığı dönemde pek tanınıp bilinmeyen Hacı Bektâş-ı Velî, vefatından sonra dinî ve tasavvufî menkıbelerin baş konusu olmuştur. Onun hayatını gün yüzüne çıkaracak yazılı belge ve kaynak sıkıntısı çekilmiştir. Bu yüzden hayatı hakkında yeterli malumat yoktur. Onun geniş kitleler tarafından tanınıp bilinmesinde ve de sevilmesinde 14. yüzyılda Sulucakarahöyük Tekkesi'nde yetişen Abdal Musa'nın büyük bir rolü olmuştur. Hacı Bektâş-ı Velî'nin “Horasan Erenleri” diye bilinen "Kalenderiyye" akımına mensup sûfîlerden olduğu söylenebilir. Onunla ilgili en önemli kaynak "Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî" adlı eserdir. "Vilâyetnâme-i Hacı Bektaş" veya kısaca "Vilâyetnâme" diye de bilinir. Söz konusu bu eser XV. yüzyılın son çeyreği içinde yazıya geçirilmiştir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin şahsiyeti ve Bektaşîliğin tarihçesi bu eserde yer bulmuştur. Bektaşîlik ve Alevîlik ile ilgili birçok bilginin kaynağı da bu değerli kitaptır. Bütün bu özellikler ona bu çevrelerde yarı kutsallık kazandırmıştır. Yine Âşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi’nin "Menâkıbü’l-Kudsiyye" adlı eserinde kendisiyle ilgili bir kısım bilgilere yer verilse de bunların menkıbe türü bilgiler olduğu söylenir. Baba İlyâs-ı Horasânî’nin soyuna mensup bir sûfî tarihçi olan Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı eseri de onunla ilgili bir başka kıymetli kaynaktır. Bu kitaptaki bilgiler onun hayatına güçlü bir ışık tutmaktadır. Rum abdallarının pîri sayılan Hacı Bektâş-ı Velî, Türk tasavvuf hayatının kıymetli sûfîlerindendir. Onun fikrî altyapısını Ahmet Yesevî’nin görüşlerinin oluşturduğu iddia edilir. Zira Ahmet Yesevî’nin müritlerinden Lokman Perende’den dersler aldığı söylenir. Zahir ve bâtın ilimlerini ondan öğrenir. Yani o, Ahmet Yesevî'nin halifesinin halifesidir. Daha sonra da yetiştiğine kanaat getirilerek, Türkmenleri aydınlatmak için Anadolu'ya gönderildiği iddiası yaygındır. Anadolu'nun kültür ve medeniyetinin şekillenmesinde çok büyük katkısı olmuştur. Milletimizin gönlünde taht kuran Hacı Bektâş-ı Velî, Anadolu insanının şahsiyetinin hamurunu yoğuranlardandır. O, hayata daima müspet bir nazarla bakmıştır. Küçük dünyevî meseleleri kendine dert etmemiştir. Sevgi ve saygı yolundan hiç ayrılmamıştır. XIII. yüzyılın sonlarına doğru Anadolu’da etkinliği ve yaygınlığı olan tarikatlardan biri olan Bektaşîlik, Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî vasıtasıyla silsile olarak Hz. Ali’ye dayanan bir tasavvuf yoludur. Bektaşîliğin merkezi Hacıbektaş’taki Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı olsa da, Osmanlı Devleti zamanında Anadolu, Rumeli ve Mısır’daki tekkeler aracılığıyla geniş bir sahada yaygınlaşmıştır. Yeniçeriler, Bektaşîlikle çok yakın ilişkiler içindeydi. Hacı Bektâş-ı Velî bu ocağın kurulmasında ve büyümesinde manevî tasarruflarda bulunmuştur. Bektaşîlik kültür ve medeniyetimizin önemli bir zenginliğidir. Ayrıştırıcı bir unsur değil, birleştiricidir. Aynı zamanda güçlü bir kalem erbabı da olan Hacı Bektâş-ı Velî'nin en önemli eseri, aslen Arapça olarak kaleme alınan, dinî ve didaktik bir eser olan Makâlât'tır. Bu eseri bizzat kendisi mi Arapça yazmıştır; yoksa kendisinden öğrenilen bilgiler, başka birileri tarafından mı Arapça kitap hâline getirilmiştir? Bu henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Alevî-Bektâşî inancındaki dört kapı ve kırk makam, Prof. Dr. M. Esad Coşan tarafından neşredilen bu kitabın ana konusudur. Makâlât'ta, "Şeriat", "Tarikat", "Marifet" ve "Hakikat" gibi dört kapıdan, her kapının da on makamından bahsediliyor. Kitaptaki mevzular ayet ve hadislerle zenginleştirilmiştir. Didaktik yönleriyle insan ahlâkını düzene sokan bir kitaptır. Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî'nin kendine has bir felsefesi vardır. Bu felsefe, özünü İslâm'dan almıştır. Sevgi, hoşgörü, barış, dostluk, kardeşlik, din, Allah, eşitlik ve eğitim kavramları onun felsefesinin olmazsa olmaz unsurlarıdır. "İncinsen de incitme.", "Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.", "Düşmanının bile insan olduğunu unutma.", "Kadınları okutunuz.", "Murada ermek sabır iledir.", "Araştırma açık bir sınavdır.", "Eline, diline, beline sahip ol.", "Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.", "İyiyi ve kötüyü seçen akıldır.", "Bir olalım, iri olalım, diri olalım.", "Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.", "İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir.", "Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.", "Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.", "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.", "Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.", "Nebiler, veliler insanlığa Tanrı’nın hediyesidir.", "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır." vb. gibi güzel sözleri yıllar boyunca hafızalara kazınmıştır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin nefesleri, verdiği güzel mesajlar bakımından birçok insanın hayatına ışık tutmuştur. Onun özellikte aşağıdaki nefesi geniş kitleler tarafından beğenilmiş ve hayat düsturu edinilmiştir: "Hararet nârda’dır, sac’da değildir/Kerâmet sendedir, tâc’da değildir/Her ne arar isen kendinde ara/Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir//Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma/Gerçek erenlerin sözünden çıkma/Eğer insan isen ölmezsin korkma/Âşığı kurt yemez uc’da değildir//Gönül kâbesine girmesin hülya/Nefsine hâkim ol, düşme bed hûya/Kirleri arıtan baksana suya/Hep yüzü yerlerde buc’da değildir." Anadolu’ya sevgi ve hoşgörü mayası çalan Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî'nin ölüm tarihinin Hicrî 669/Milâdî 1271 olduğu kabul edilmektedir. Bundan yola çıkarak bu sene onun ölümünün 750. sene-i devriyesini idrak ediyoruz. UNESCO ve Cumhurbaşkanlığınca, 2021 yılının "Hacı Bektâş-ı Velî" yılı ilân edilmesi, bu büyük tasavvuf çınarının tekrar gündeme gelmesini sağlamıştır.
M.Nihat MALKOÇ
YazarEdip Ahmed b. Mahmud Yüknekî tarafından XII. yüzyılda yazılmış, Türk dili, edebiyatı ve kültür tarihinin önemli kaynaklarından olan Atebetü’l-Hakâyık, Hakikatler Eşiği anlamına gelmektedir. Dâd İspehs...
Yazar: Hamit DEMİR
Bugün modern dünyada unuttuğumuz birçok âdap ve davranışlardan biri olan yemek ve yemek âdabını yeniden hatırlamak maddî ve manevî anlamda hayatımıza birçok zenginlik katabilir. Bu yazımızda, Osmanlıc...
Yazar: Vedat Ali TOK
15 Temmuz kalkışması bağımsızlığımızı, millî iradeyi, demokrasiyi, hukuk devletini; nihayetinde birlik ve beraberliğimizi hedef almıştı. O gece; milletin ödediği vergilerle alınan devletin uçakları, t...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
İstanbul’da bir sohbette Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri askerlik hatıralarını anlatırken şöyle buyurur: “Diyarbakır’da askerdik. Bir pazar günü arkadaşlarla beraber Dicle Nehrinin kenarınd...
Yazar: Resul KESENCELİ