Üsküp ve Kosova ile Türkiye Arasındaki Kültürel Bağlar
Horasan’dan Anadolu’ya gelen dervişlere Horasan erenleri denir. Horasan erenleri, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok tekke ve zaviye kurmuşlardır. Bu dervişler yalnızca Anadolu’da değil, Balkanlar’da da önemli tasavvufi faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Osmanlı Devleti I. Murat’ın 1361 yılında Edirne ve Filibe’yi fethetmesiyle birlikte Rumeli’ye yerleşmeye başlamıştır. Fethedilen bölgelerdeki gayrimüslim halka hoşgörü ve adaletle yaklaşılması, ayrıca kurulan yeni müesseselerin sunduğu hizmetler, halkın gönlünün İslam’a ve Osmanlı Devleti’ne ısınmasını sağlamıştır.
Ayrıca, fetihten önce bölgede faaliyet gösteren tasavvuf erbabının etkisi, özellikle İslam’ın yerel halk tarafından benimsenmesinde önemli bir etken olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’a gelmesiyle birlikte tasavvufî hareketlerin bölgedeki karakteri kurumsallaşmaya başlamıştır.
Erenler; yollara, su kenarlarına ve kırsal kesimlerde yapılaşmaya gitmişlerdir. Bu zaviyelerde dinî faaliyetlerin yanı sıra sosyal ve kültürel etkinlikler de icra edilmiştir. Bu sayede yerli halk, Müslümanlar hakkında olumlu bir görüş geliştirmiştir. XVI. yüzyıldan Osmanlı’nın yıkılışına kadar bölgedeki en etkin tekkeler ise Halvetiyye tekkeleri olmuştur.
Halvetî gelenek, Balkanlar’da İslamiyet’in tanınmasında ve tasavvufî neşvenin kökleşmesinde hayati bir katkı sağlamıştır. Bu tekkelerden bazıları günümüze kadar ulaşmış ve faaliyetlerine devam etmektedir. Osmanlı Devleti’nden bu yana devam eden Üsküp ve Kosova ile Türkiye arasındaki kültürel bağlar, tarihî, dilsel ve sosyal unsurlara dayanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Üsküp ve Kosova, Türk kültür ve yaşamının önemli merkezleri hâline gelmiştir. Bu dönemden kalma camiler, medreseler ve diğer yapılar, bölgedeki Türk kültür mirasının izlerini taşımaktadır. Türkçe, Üsküp ve Kosova’da yaşayan Türk toplulukları arasında önemli bir iletişim dili olmuştur.
Ayrıca, Türk edebiyatı ve folkloru, bu bölgelerdeki kültürel hayatın şekillenmesinde etkili olmuştur. Düğün, bayram ve diğer sosyal etkinliklerde, Türk kültürüne ait gelenekler hâlâ yaşatılmaktadır. Yöresel müzik, dans ve yemek kültürü gibi unsurlar, bu bağları pekiştiren unsurlardır.
Türkiye, Üsküp ve Kosova’daki Türk topluluklarına Türkçe eğitimi ve kültürel destek sağlayarak, bu kültürel bağların güçlenmesine katkıda bulunmaktadır. Türkiye’nin bölgedeki ekonomik ve sosyal projeleri, Türk topluluklarının yaşam standartlarını yükseltirken, kültürel etkileşimi de artırmaktadır.
Bu unsurlar, Üsküp ve Kosova ile Türkiye arasındaki kültürel bağların güçlenmesine ve sürekliliğine katkıda bulunmaktadır. Türkiye’nin Kosova ile tarihî ve coğrafî bağları olduğundan, bu bölgeye yakın ilgi göstermesi gerekmektedir. Türkiye, Kosova’nın millî birliğini, demokratik yapısını ve bağımsızlığını desteklemekte, ekonomik yardımlar sunmaktadır. Ayrıca, Batı ülkelerinin de Kosova’ya destek vermesi, Balkanlar’da kalıcı barış için önemlidir.
Türkiye, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova ile iyi ilişkiler geliştirerek kendi kültürel mirasını korumalı, Hırvatistan ve Slovenya ile de iş birliği yapmalıdır. Sırbistan ve Karadağ ile de ilişkilerini güçlendirerek tarihî düşmanlıkları azaltmak önemlidir.
Türkiye, bölgedeki etkisini sürdürmek için soydaşlarını ve kültürel varlıklarını korumalıdır. Kosova’daki Türk kültür varlıklarının restorasyonu, Türk mirasının yaşatılması açısından kritik öneme sahiptir. Batılı ülkeler, Kosova’nın kültürel değişimini desteklemek için çalışmalarda bulunurken, Kosova halkı kültürel değerlerine sahip çıkmalıdır.
Türkiye ve Kosova arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla iş birliğinin artırılması önemlidir. Türkiye’nin geçmişten günümüze uyguladığı politikalar, Kosova’daki Türk toplumu için yol gösterici olmalıdır.
Kemal DEMİR
YazarBalkan coğrafyası, Osmanlı'nın bu topraklara ayak basmasıyla köklü bir değişim ve dönüşüme şahitlik etmiştir. Akıncılar, alperenler, dervişler ve erenler gibi Osmanlı'nın mânevî gücünü temsil eden kiş...
Yazar: Kemal DEMİR
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.), sırat-ı müstakîm üzere manevîyat çizgisinde hakîkate ulaşmayı hedef kılmıştır. O; zikir çekmenin, râbıta uygulamalarının, murâkebe hâlinde bulunmanın ve halvet uy...
Yazar: Kemal DEMİR
Masalsı bir küçük evde,Yaşar o Bosna’lı çocuk.Her gün babanın peşine,Düşer o Bosna’lı çocuk.Masada o resim durur,Düşlerinde bir yer bulur,Arda olur, Tuna olur,Taşar o Bosna’lı çocuk…Uyanır sabah yelin...
Şair: Halil GÖKKAYA
Deprem ve diğer doğal âfetler, insanlık tarihi boyunca her zaman gündemde olmuştur. Depremin nerede, ne zaman olacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Hangi şiddetle gerçekleşeceğini, felaketin tesir ...
Yazar: Kemal DEMİR