ÜMMÜ HÂNÎ (R. ANHÂ)
Ümmü Hânî (r. anhâ) Rasûlullah (s.a.v.)’in amcakızı... Hz. Ali (r.a.)’ın kız kardeşi... İsmi Mevlid-i Nebevî’nin Mirâc bölümünde devamlı yâd olunan bir bahtiyar... Hanesi mirac ışığıyla aydınlanma şerefine eren bir hanımefendi... Ümmü Hânî, künyesiyle meşhur olmuştur. Ümmü Hânî, cesur ve dürüst ahlâklı bir hanımdı. Rasûlullah (s.a.v.), sekiz yaşından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde kaldığı için onu iyi tanırdı. Öz kardeşi gibi sever ve hürmet ederdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz, Taif dönüşü, Ebû Talib’in mahallesinde oturan Ümmü Hânî’nin evine gelmişti. “Kimdir o?” diye içeriden sorulunca Efendimiz: “Amcan oğlu Muhammed’im. Kabul edersen, misafir geldim.” buyurdu. Ümmü Hânî: “Senin gibi doğru sözlü, emin, şerefli misafire can feda.” deyip içeri aldı. Peygamberimiz (s.a.v.), “Yiyecek içecek hiçbir şey istemem. Yalnız bir yer göster kâfi.” buyurdu. O gün, Peygamberimiz’in gönlü çok incinmişti! Odaya çekildi ve secdede gözyaşı dökerek sabaha kadar Rabb’ine yalvardı. Halkının imana gelmesi için dua etti ama hasır üzerinde uykuya dalmıştı. İşte o anda, gönül kırgın iken Rabb’inden davet geldi. Cebrail (a.s.)’a; “Git Habibimi getir!” buyurdu. “Cenneti, Cehennemi göstererek, onu incitenlerin çekeceği azabı gözleriyle görsün.” denildi. Yüce Rabb’imiz, Peygamberimiz’i teselli etmek üzere Mirac’a çıkarttı. Kalbine sekînet verdi. Allahu Teâlâ’nın sonsuz gücünün kendisiyle beraber olduğunu gösterdi. Ümmetine beş vakit namaz hediyesiyle Mirac’dan döndü ve Ümmü Hânî’nin evine geldi. Gördüklerini amcakızına anlattı. Ümmü Hânî, henüz İslâm’la şereflenememişti. O, Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan dört çocuğu oldu. Kocası azılı İslâm düşmanı idi. Mekke’nin fethi günü, Necran taraflarına giderek izini kaybettirdi. Ümmü Hânî’nin İslâm’la şereflenişi, Mekke’nin fethi günü oldu. O, kocasının firarını fırsat bildi ve Rasûlullah (s.a.v.)’in huzurunda Müslüman oldu. Sahabelik şerefine nail oldu. Bir gün nafile oruca niyetlendi. Peygamber Efendimiz ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Rasûlullah (s.a.v.), içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen derhal kâseyi aldı ve içti. Peygamber Efendimiz’e olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi. O, Peygamber Efendimiz’in kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (s.a.v.) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Rasûlallah, sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim. “Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hânî! Sirke ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!” buyurarak iltifatta bulundu.
Nagehan Nida DURAN
YazarAkrabalarının Müslüman olup Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e biat etmelerine öncülük yapan mücahide bir hanım. Rasûlullah’ın sırdaşı olan meşhur sahabisi Huzeyfe ibni Yeman (r.a.)’ın kız kardeşi... B...
Yazar: Nagehan Nida DURAN
Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yek-pâre, geniş bir ânın Parçalanmış akışında diyor bir şiirinde A. Hamdi Tanpınar. Tek parça, geniş bir an içinde yaşıyoruz aslında. O andan...
Yazar: Halide YENEN
Bir süredir yurt dışındaydım. Dışarıda iken hasretini çektiklerimle bir arada olmanın güzelliği yanında, başka ülkeleri gezip görmek de ayrıca çok mutlu eder beni. Allah, her ülkeye farklı birçok nime...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Hilkate değmiş bir yokluk, sonra varlık. Hilkate değmiş bir karanlık, sonra aydınlık… Gece gündüz oynardı sanki âdem! Doğanın kucağında tıpkı onun gibi. Bazen de huzuru için yapardı bunu, mutmai...
Yazar: Nilüfer Z. AKTAŞ