TUNUS GEZÄ° NOTLARI- I
"Tunus¸ M.Ö. 216 yılında 30 bin asker ve 30 fi lle birlikte¸ çok zor ÅŸartlar
altında bugünkü Ä°spanya'dan yola çıkarak¸ Fransa'yı geçip Alpleri aÅŸarak
Roma'yı sıkıştıran meşhur Kartacalı komutan Hannibal'ın ülkesi."
Bir sabah internette gezinti yaparken Türk Hava yollarının bazı şehirlere sadece 101 euroya ve bir haftalık gidiş-dönüşlü uçak biletlerinin olduğu kampanyasına rastladım. Hemen Sivas'taki şubeyi arayarak geniş bilgi sonrasında İstanbul'dan Tunus'a bir bilet satın aldım.
Yüksek lisans ve doktora tezlerimi yazarken haritadan bu ülkenin sınırlarını ve ÅŸehirlerini epeyce dolaÅŸmıştım. 1999'da yüksek lisans 2006 ise doktora tezimi bitirmeme raÄŸmen¸ Tunus'a ancak 2008 AÄŸustos ayında gidiyordum. Kartaca harabeleri¸ Ukbe b. Nâfî'in kurduÄŸu Kayravan ÅŸehri¸ Cerbe Adası bu ülkenin sınırları içerisindeydi ve ben bu güzellikleri ancak yıllar sonra görebilecektimÂ…
Gezimize geçmeden önce Tunus'la ilgili genel bilgiler ve ardından da kısaca bu ülkenin tarihini vermek istiyorum. Nüfus: 10 Milyon. Nüfusun % 96.5'ini Araplar oluÅŸturmaktadır; Dil: Resmi dil Arapça¸ Fransızca da yaygın olarak kullanılmaktadır; Din: Ä°slâm (˜)¸ az sayıda Hıristiyan ve Yahudi bulunmaktadır; Para Birimi: Tunus Dinarı; BaÅŸkent: Tûnis; Yüzölçümü: 163.610 km2; KomÅŸuları: Tunus'un batı ve güneybatısında Cezayir¸ güneydoÄŸusunda Libya yer almaktadır. Ãœlkenin doÄŸu ve kuzeyi ise Akdeniz'le çevrilidir.
Tunus¸ M.Ö. 216 yılında 30 bin asker ve 30 fille birlikte¸ çok zor ÅŸartlar altında bugünkü Ä°spanya'dan yola çıkarak¸ Fransa'yı geçip Alpleri aÅŸarak Roma'yı sıkıştıran meÅŸhur Kartacalı komutan Hannibal'ın ülkesi.
Bugünkü Tunus'un da yer aldığı bölge¸ Müslümanlar tarafından Ifrikiyye olarak bilinmektedir. Ä°lk olarak Emevî halifesi Muaviye döneminde (41-60/661-680) Ukbe b. Nâfi tarafından fethedildi. Buradan hareketle meÅŸhur Arap komutanı Ukbe¸ Atlas Okyanusuna kadar bir akın tertip etmiÅŸ¸ AÄŸadir (bugün Fas sınırları içerisindedir.) mevkiine gelmiÅŸ ve oradan dönerken bugün Cezayir'de bulunan Biskra denilen mevkide Berberîlerin saldırısında ÅŸehit edilmiÅŸtir. Ukbe'nin öldürülmesiyle birlikte henüz Müslüman yerleÅŸimine açılmış olan Ifrikiyye¸ böylece elden çıkmıştır. Bölgenin daha sonra yeniden ve kat'i bir surette fethini¸ yine Emevî halifesi Abdülmelik b. Mervân döneminde (65-86/685-705) Hassân b. Nu'mân el-Äžassânî gerçekleÅŸtirmiÅŸtir (85/704).
Emevîler'den sonra Tunus bir müddet Abbâsî valilerince idare edildi. Kendisi de bir Abbâsî valisi olan Ä°brahim b. AÄŸleb¸ 797 yılında daha sonra AÄŸlebîler olarak adlandırılacak olan hanedanı kurdu. Bu dönem bir anlamda Tunus'un altın çağı olarak görülebilir. Bugün ziyaret edilen pek çok mekân¸ onların döneminde inÅŸa edilmiÅŸtir. Tunus¸ 909 yılında ise Mısır'ı ele geçiren Fatımîler'e baÄŸlı olarak Zîrîler'in hâkimiyetine girmiÅŸtir. Kısa bir süre sonra da Zirîler¸ Fatımîler'den bağımsızlıklarını almışlardır. Daha sonra 1159 yılında bölgede¸ burasını 70 yıl boyunca yönetecek olan Muvahhidler görülmektedir. 1228 yılında ise bir baÅŸka hanedan Hafsîler¸ Tunus kentini merkeze alarak 1574 yılına kadar idarede bulundu. Tunus 1574 yılında Türk hâkimiyetine girdi ve 307 yıl Osmanlı'nın tayin ettiÄŸi beyler tarafından yönetildi.[1] 1881 yılında ise Amerikalıların Irak iÅŸgalindekine benzer gerekçelerle Fransa'nın iÅŸgaline uÄŸradı[2] ve bu iÅŸgal 1956 yılına kadar sürdü. Ãœlke¸ Habib Burgiba'nın liderliÄŸinde yürütülen millî mücadele sonrasında Fransa'dan bağımsızlığını ilan etmiÅŸ ve Tunus Cumhuriyeti adını almıştır.
Ülkenin kısa tarihini verdikten sonra buraya yapmış olduğum seyahate dönmek istiyorum. Türk Hava Yollarıyla rahat bir yolculuk sonrasında ikindi vakti Tûnis havalimanına ulaşmıştım. Gitmeden önce burada bulunan hocalarımızdan ve muhtelif kitaplardan ülke hakkında detaylı bilgi edinmiştim.
Ãœlkenin baÅŸkenti Tûnis¸ Emevîlerin Ifrikiyye fatihi Hassân b. Nu'mân tarafından kurulmuÅŸ ve burada Kayravan'daki kara birliklerine denizden destek saÄŸlayabilmek için de bir tersane (Dâru's-Sına'a) inÅŸa edildi. Mısır'dan gönderilen 1000 Kıptî bu tersanenin ilk işçileri oldular. Burada yapılan gemilerle Tunus sahilleri düşman saldırılarından korunduÄŸu gibi Sicilya¸ Malta¸ Sardunya gibi adalara akınlar tertip edildi. Bu arada Tunus'un Sicilya Adası'na 140¸ Sardunya Adası'na ise 200 km mesafede yer aldığını belirtmeliyim. GittiÄŸim günün akÅŸam namazını el-Medine olarak adlandırılan ve ilk olarak Emevî valisi Ubeydullah b. el-Habhab'ın inÅŸa ettiÄŸi (114/732) ve günümüze kadar muhtelif tadilat ve tamiratlarla orjinalliÄŸini kaybetmiÅŸ olarak gelen Zeytûne Ulu Camii'nde kıldım. Caminin kare minaresi ve süslemeleri gerçekten de görmeÄŸe deÄŸer.
Caminin bulunduÄŸu kısım eski ÅŸehre göre daha yüksekte olup¸ buraya Tunus Gölü ile de baÄŸlantıyı saÄŸlayan Habib Burgiba Bulvarı'ndan gidilmektedir. Bulvar¸ kent sakinlerinin ve turistlerin özellikle ikindin ya da yaz akÅŸamlarında tercih ettikleri ve dolaÅŸmaya çıktıkları geniÅŸ ve ferah bir alandır. SaÄŸlı sollu çok sayıda alışveriÅŸ merkezi¸ kafe ve restoranlarda turistleri ve Tunusluları görebilirsiniz. el-Medine denilen eski ÅŸehre doÄŸru giderken saÄŸda Fransız sömürge döneminden kalma 1882 tarihli St. Vincent de Paul Katolik Kilise'si yer almaktadır. Bulvar ve özellikle ÅŸehrin bu kısımlarında Fransız mimari tarzının etkileri açıkça görülebilmektedir. Kilisenin hemen karşısında meÅŸhur tarihçi ve sosyolog Ä°bn Haldûn'un heykeli bulunmaktadır. BilindiÄŸi üzere Ä°bn Haldûn¸ 1332 yılında Tunus'ta dünya gelmiÅŸtir. Tunusluların paralarının da üzerinde yer verdikleri bu ünlü Tunuslunun heykelini de arkamızda bırakarak eski ÅŸehrin yolunu tutuyoruz.
Bulvarın bitiminde yer alan Zafer Meydanında¸ 1848 yılında inÅŸa edilen Bâbu'l-Bahr denilen (Deniz Kapısı) kapı bulunmaktadır. Burası aynı zamanda eski kentin giriÅŸini belirler ve buradan itibaren hafif bir yokuÅŸ ile Zeytûne Camiine doÄŸru yol alırken¸ doÄŸunun pek çok ÅŸehrinde olduÄŸu gibi egzotik bir hava size hâkim olacaktır. Bir taraftan taze kahve ve ızgara kokuları diÄŸer taraftan ise gümüş iÅŸlemelerden gelen çekiç sesleri de bu havaya ilave katkı saÄŸlayacaktır. Gerçi her ne kadar Tunuslu ustaların mahalli üretimleri bulunsa da Çin mallarının her yerde olduÄŸu gibi burada da tartışmasız hâkimiyetleri söz konusudur. Zira sormanıza gerek kalmaksızın birçok hediyelikte Çin malı olduÄŸunu belirten etiketleri görmektesiniz.
Tunus'a vardığımın ikinci günü Bâb Sa'dûn denilen mevkide bulunan otobüs terminalinden bir otobüsle ve 3.2 Tunus lirası[3] mukabilinde Tunus'un kuzeyinde bir kıyı ÅŸehri olan Benzert'e gittim. Åžehre 1890 yılında yapılmış olan ve Akdeniz ile Benzert Tuz Gölü'nü baÄŸlayan kanalın üzerindeki köprüyü geçerek ulaÅŸabiliyorsunuz. Åžehir ilk olarak Emevîler zamanında Ä°slâm hâkimiyetine girmiÅŸti. 1534 yılında Barbaros Hayreddin PaÅŸa tarafından fethedilmiÅŸ (1534)¸ bir ara Ä°spanyolların eline geçmiÅŸ ve daha sonra yeniden Türk hâkimiyetine dâhil olmuÅŸtu. 1881 yılında ise Benzert¸ Fransızlar tarafından iÅŸgal edilmiÅŸ ve bir askeri üs olarak kullanılmıştır. Tunus'un 1956 yılında bağımsızlığına kavuÅŸmasına raÄŸmen ÅŸehir¸ Fransız iÅŸgalinde kalmaya devam etmiÅŸtir. Ne var ki 1961 yılında baÅŸlayan çatışmalar sonrasındaki iki yıl içerisinde Fransızlar burasını terk etmek zorunda kalmışlardır. Åžehir müteakiben ticârî bir limana dönüşmüştür. Bugün ticaretin yanı sıra sahip olduÄŸu tarihî ve tabiat güzellikleriyle de Tunus'un en önemli turizm bölgelerinden birisidir.
Yürüyerek Fransızlardan kalma binaların arasından eski limana ulaşıyorsunuz. Limanda rengârenk tekneler ile saÄŸlı sollu bembeyaz evler sizi karşılayacak. Burasının¸ ÅŸehrin en hoÅŸ yeri olduÄŸu aÅŸikârdır. Ä°spanyollar zamanında yapılan kale ve kasaba denilen eski yerleÅŸim birimi görülebilir. Burada Osmanlılar zamanından kalma tarihi eserler ile eski ÅŸehrin sokaklarında gezerken levhalarda kira¸ terzi gibi tanıdık birçok kelimeye rastlayacaksınız¸ limandan dönerken de yolda siyon yıldızlı Türkçe kitabesiyle bir çeÅŸme sizi karşılayacaktır. Müteakiben dar sokaklardan birisinden ilerlerken henüz ÅŸerbeti dökülmemiÅŸ bizim baklavaları aynı adla görebilirsiniz. Hemen ilerde ise Mustafa Dayı tarafından yaptırılan sebilin sadece kitabesine gözünüz çarpacaktır. Dar sokaklarda ilerlerken duvarlarda ve pencerelerde bazen insan resimleri bazen de bitki resimli çinilerin hemen her yerde bulunduÄŸunu fark edebilirsiniz. Yol boyu yürürken üzerinde kurutulmuÅŸ kertenkelelerin –ki bizim ülkemizdekilerden biraz daha büyükçeler- bulunduÄŸu bir kısım attâriyelik malzemenin satıldığı tezgâhlar yer almaktadır.
AkÅŸama doÄŸru Benzert'ten Tunis'e dönüşümde yolda ÅŸehir merkezine giden bir metro trenine bindim. Trenden ilk olarak Hafsî hanedanı zamanında inÅŸa edilmiÅŸ ve daha sonra muhtelif tadilatlarla orijinalliÄŸini kaybetmiÅŸ olan Bâbu'l Hadrâ (YeÅŸil Kapı) denilen kapıyı uzaktan görünce¸ hemen yakın bir durakta indim ve buraya doÄŸru yürümeye baÅŸladım. Böylece eski ÅŸehre tarihi bir baÅŸka bir kapıdan girmiÅŸ oluyordum. Yol boyunca küçük dükkânlarda ve tezgâhlarda borik adı altında bizim damak tadımıza uygun hamur kızartmalarını görebilirsiniz ve bizim bazlamaların benzerlerini içlerine katık konulmuÅŸ olarak yiyebilirsiniz. Eski ÅŸehrin dar sokakları akÅŸama doÄŸru olmasına raÄŸmen oldukça canlıydı. Sokaklar saÄŸlı sollu satıcılar ve tezgâhlarıyla doluydu ve Tunuslular alış veriÅŸ yapıyorlardı. Yer yer daha dar olan sokaklarda insan trafiÄŸinin tıkandığına ÅŸahit oluyorsunuz. Bir ara dar sokağın solunda daha içeride cami zannettiÄŸim bir yapı gördüm. Yine dar olan yoldan revaklı küçük bir avluya girdim. Yapının kapısının sol yanındaki kitabede¸ burasının (X. yüzyılın ilk yarısında Tunus'ta yaÅŸamış olan önemli bir ÅŸahsiyet) Sîdî Muhriz b. Halef adına yaptırılmış bir zaviye olduÄŸu ve yakın zamanda Tunus hükümetince restore ettirildiÄŸi yazılıydı. Yapının içerisinde yere oturmuÅŸ çok sayıda bayan vardı. Halkın buraya oldukça fazla teveccüh gösterdiÄŸi de hemen anlaşılıyordu. Burada kısa bir süre durmama raÄŸmen girip çıkanların haddi hesabı yoktu. Orta yaÅŸlı bir bayan¸ oturduÄŸu yerin yanındaki muhtemelen sarnıçtan ya da kuyudan çekilen suyu plastik kaplarla gelenlere takdim ediyordu.
Åžehirden Kartaca harabelerinin bulunduÄŸu mahalle Habib Burgiba Bulvarı'nda bulunan ve oradaki saat kulesinin hemen arkasına düşen yerdeki metro hattından gidilmekteydi. Hemen hemen 20 dakikalık bir yolculuk sonrasında Kartaca harabelerinin olduÄŸu yere ulaşıyorsunuz. Kartaca Harabeleri oldukça geniÅŸ bir alan üzerine yayılmıştı ve metro treni sırasıyla Kartaca Salambu¸ Kartaca Byrisa¸ Kartaca Dermech¸ Kartaca Hannibal¸ Kartaca Presidence duraklarına uÄŸruyordu. Ben¸ Kartaca Hannibal durağında inip daha yukarıda olan harabeleri görmek için buraya kadar yürümek zorunda kalmıştım.
Fenike dilinde yeni kent anlamına gelen "Kart-HadaÅŸt" sözcüğünden adını alan ÅŸehir¸ M. Ö. 814 yılında ticaret limanı olarak kurulmuÅŸtur. Burası Tunus'un en eski yerleÅŸim birimidir. M. Ö. 146 yılında Romalılar tarafından yaÄŸmalanmış daha sonra da yeniden tesis edilmiÅŸtir. Ne var ki Emevîler zamanında Bizans'ın denizlerde hâkimiyetinin sürmesi ve Kartaca'nın da daha önce Bizans saldırısına maruz kalması nedeniyle (78/697-698)¸ daha güvenli bir yer olarak Tunus'un kurulmasıyla burası önemini kaybetmiÅŸ ve harabeye dönmüştür. Burada harabelerden baÅŸka ücreti mukabilinde girilebilen bir Katolik kilisesi bulunmaktadır. Ziyaret ettiÄŸim gün¸ içeride Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında meydana gelen savaÅŸları tasvir eden muhtelif resimler ile haritaların teÅŸhir edildiÄŸi bir sergi vardı.
Kartaca harabelerini ziyaret sonrasında aynı güzergâhta Kartaca Presidence durağından hemen sonra yer alan Sidi Bu (Ebû) Saîd Köyü de görülmeye deÄŸer güzelliktedir. Buraya adını veren¸ tepeye doÄŸru çıkarken solda türbesi bulunan ve 628 yılında burada ölen Ebû Saîd b. Halef et-Temîmî el-Bâcî'dir. Metro istasyonundan kapı ve pencereleri mavi¸ bembeyaz evlerin saÄŸlı sollu yer aldığı canlı bir sokaktan yukarıya doÄŸru ilerlerken sokak boyunca mahallî hediyeliklerin satıldığı dükkânlarda¸ Fas'tan Hindistan'a Ä°slâm coÄŸrafyasının pek çok yerinde¸ kötülüklerden koruduÄŸuna inanılan Hz. Fâtıma'nın elinini tasvir eden çini panolar¸ çini tabaklar¸ elinde kılıç ve kalkanıyla Karagöz kuklaları (Tunuslular da Karagöz olarak ifade ediyorlar)¸ duvara asılmak üzere yapılmış maskeye benzer Berberi kadın baÅŸları¸ bizim kabak kemaniye benzeyen musıkî âletleri¸ turistlerin ilgisini beklemekteydi. Bu arada yol boyunca evlerde oldukça muhtelif ebatlarda ve deÄŸiÅŸik modellerdeki kuÅŸ kafesleri sizin dikkatinizi çekecektir.
Tepeye ulaÅŸtığınızda bir taraftan Tunus körfezinin diÄŸer taraftan ise baÅŸkentin umumi manzarasıyla baÅŸbaÅŸa kalıyorsunuz. Sizin bulunduÄŸunuz yerin hemen altında bir yat marinası ile küçük bir kumsal yer almaktadır. Tamamıyla beyaza boyanmış kabirlerden oluÅŸan bir mezarlık ile sabbara isimli meyve aÄŸaçlarını burada görebilirsiniz. Buraya kadar çıkarken kaybettiÄŸiniz enerjiyi inerken bir kafede soluklanarak yeniden kazanabilirsiniz. Ben dönerken hava iyice kararmıştı¸ fazla oyalanmadan birkaç gün batımı fotoÄŸrafı da çektikten sonra metro istasyonuna ulaÅŸtım. Tren merkeze doÄŸru giderken ayakta yolculuk ediyordum. Epeyce de yorulmuÅŸtum.
Gezimin bir diÄŸer gününde sahil kıyısında yer alan Hamamât'a gitmeye karar verdim. Hamamât¸ kendi adıyla anılan Hamamât körfezinde yüzü aÅŸkın oteliyle güzel bir tatil beldesidir. Otellerin çoÄŸu çok katlı olmayıp eski binalardan oluÅŸmaktadır. Surla çevrili eski ÅŸehir¸ bugünkü ÅŸehrin güneyinde deniz kıyısında yer almaktadır. Hamamat sahilinde sizi yüzyıllar öncesine götürecek eski tarzda yapılmış ve turistleri gezdiren tekneleri görebilirsiniz. AhÅŸap tekneler¸ kumsal¸ palmiyeler ve eski ÅŸehrin surları. Sizler bu fotoÄŸraf karesinin gerisini tamamlayabilirsiniz. Akdenizi haraca baÄŸlayan Türk korsanlarÂ…
Şehrin iç kalesi ücreti mukabilinde gezilebilmektedir. Kalenin surlarından eski şehir ve yeni şehirle sahilin genel manzaraları görülebilir. Bu arada eski şehirden çıkarken bir Tunus televizyonu turistlerle mülâkât yapıyordu. Dilimin döndüğünce Tunus hakkında güzel şeyler söyledim. Tabi olarak bu mülakatın daha sonra yayınlanıp yayınlanmadığını bilemiyorum.
Hamâmat ile Nabul arasındaki mesafe çok fazla deÄŸildi. Buraya gelmiÅŸken Nabul'u da aradan çıkartmam gerektiÄŸini düşündüm. Hamamat'ın nerede bittiÄŸini ya da Nabul'un nerede baÅŸladığını anlamaksızın¸ oldukça hareketli bir cadde üzerinde kısa bir yolculuk sonrasında Nabul'a ulaÅŸtım. Rehber kitaplar Nabul'un Tunus'un seramik ve çini baÅŸkenti olduÄŸunu söylemektedir. Nabul'da daha fazla yer görebilmek için çok geniÅŸ bir alanı yürüyerek gezmek zorunda kalmıştım. Ä°kindi sonrasında ise artık yürüyecek tâkatim kalmamıştı. Tunis'e dönüş için terminale gitmeye karar verdim. Oradakiler yabancı olduÄŸumu anlayınca beni klimalı bir otobüse yönlendirdiler. Rahat bir yolculuk sonrasında baÅŸkentteydim.
Kısaca vermiş olduğumuz bu bilgilerle ve bir sonraki sayıda kaldığımız yerden devam etmek kaydıyla Tunus Gezi Notlarımızın birinci bölümünü burada bitiriyoruz.
[1] Türk hâkimiyetine girmesiyle ilgili geniş bilgi "Cerbe Adası Gezi Notları" başlığındaki yazımızda verilecektir.
[2] Mehmet Özdemir¸ "Bir "Zırvata" Olayı Tunus'un Ä°ÅŸgali"¸ Belleten¸ Cilt LXVII¸ Sayı 248-250¸ Ankara 2004¸ 119-137. Zırvata: Topuzlu kısa sopa anlamına gelmektedir.
[3] Tunus dinarının deÄŸeri¸ hemen hemen Türk lirasına yakındı. GittiÄŸimde 100 Amerikan doları 116 Tunus dinarı idi ve o zamanlar Türkiye'de ise 120 liraya tekabül etmekteydi. DiÄŸer Arap ülkelerinde olduÄŸu gibi burada da otobüs beklemenize gerek yok¸ zira çok uzak mesafeler dahi olsa taksi ücretleri gayet makul olduÄŸunu söylemem gerek.
Fatih ERKOÇOĞLU
Yazar1.             DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
"Kaynaklarımızda Hz. Hüseyin (r.a.)'in ÅŸehit edilmesi öncesinde onun ve maiyetindekilerin susuz bırakılması hususu¸ Hz. Hüseyin (r.a.)'in suya ulaÅŸmaya çalıştığı¸ özellikle Fı...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
“Kitab-ı Mukaddes’te geçen Kutsal Kaya (Hacer-i Muallak)’nın üzerinde inÅŸa edilen bu yapı¸ Kudüs’te birçok peygamberin makam ve türbesinin bulunduÄŸu Merve Tepesi’nd...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU