TOPLUMUN ÖZÜ VE TEMELİ AİLE
Aile¸ evlilik bağıyla bağlı anne-baba ve sonra çocuklardan oluşan en küçük toplum birimidir.
Aile¸ evlilik bağıyla bağlı anne-baba ve sonra çocuklardan oluşan en küçük toplum birimidir. Bu bakımdan aile toplumun temel taşı sayılmıştır. Anne-baba ve çocukların yanında nine¸ dede¸ amca¸ hala¸ dayı ve teyzeler de aileden sayılır.
Toplumun özü ve temeli ailedir. Milletler birçok ailenin birleşmesinden meydana gelmiştir. Aileler ne kadar sağlam temeller üzerine kurulursa¸ böyle ailelerden meydana gelen toplumlar da o derece sağlam ve huzurlu olur.
İslam Dini¸ aile kurmaya önem vermiş¸ evlenmeyi teşvik etmiş ve onun korunmasını istemiştir. Yüce Allah¸ Nur suresinde şöyle buyurur: "Ey müminler! Sizden bekâr olanları evlendirin. Eğer fakir iseler¸ Allah onları lutfuyle zengin yapar." Peygamber Efendimiz de¸ evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı teşvik etmiştir. Bu yüzden¸ sebepsiz yere evlenmemek hoş görülmemiştir. Gençlik yıllarını¸ nefsinin arzularına uyarak iyi değerlendirmeyen insanların sonları perişan olur. Böyle kimseler istedikleri¸ makama¸ paraya ve şöhrete kavuşsalar bile sıcak bir aile yuvasının neşesinden¸ aile bireylerinin sevgi ve saygı dolu bakışlarından ve öldükten sonra iyi bir şekilde hatırlanmaktan mahrum kalırlar.
Günümüzde aile kurumu¸ tarih boyunca eşine rastlanmamış büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu tehlike de¸ kadın hakları adı altında kadın düşmanlığı yapan bir takım batı ülkelerinin maddi ve manevi desteğini alarak çalışan bazı kuruluşların yürüttüğü faaliyetlerdir. Hâlbuki kadın haklarını savunduklarını iddia eden bu akımların en büyük amacı¸ kadın erkek eşitliği adı altında aile kurumunu aşındırmak¸ ailede güçlü olan sorumluluk¸ yardımlaşma ve dayanışmayı ortadan kaldırıp aile bağlarını koparmak ve kadına sınırsız ve sorumsuz bir statü tanıyarak aile mefhumunu ortadan kaldırmaktır.
Günümüzde bazı insanlar da Allah'ın kendilerine helâl kıldığı nikâhı terk ederek¸ gayr-i meşrû ilişkilere yönelmektedirler. Bu yüzden toplumumuzda zina¸ fuhuş ve sapık ilişkiler olabildiğine yayılmış bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi bu tür sapık ilişkilere karşı uyarmak gerekmektedir. Zira fuhşun ve ahlâksızlığın yaygınlaşmasıyla aile bağı koparılırsa toplumun düzeni de bozulur. İşte bu sebepten dolayı İslam aile yapısına çok büyük önem vermiştir.
İnsan neslinin devamı¸ nesebin muhafazası¸ toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması evlilikle mümkün olur. İslam dini aile yuvasını sağlam temellere oturtmak¸ faziletli nesiller yetişmesine zemin hazırlamak için meşru ölçüler içinde evlenmeyi hem emretmiş hem de bir takım müeyyidelerle onu cazip hâle getirmiştir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:
"Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızk verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?"1
"Aranızdaki bekârları¸ kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler¸ Allah kendi lutfu ile onları zenginleştirir. Allah¸ lutfu bol olandır¸ bilendir."2
Dünya ve ahiret mutluluğunu hedef alan dinimiz¸ toplumun en önemli temeli olan ve nikâh akdiyle kurulan aileyi¸ sevgi ve saygıya dayanan bir kurum olarak nitelendirmektedir. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir aile düzeninde huzur ve mutluluk vardır. Sevgi ve saygının olmadığı ailede mutluluktan ve huzurdan söz etmek mümkün değildir.
Ailenin temel bireylerinden olan karı ve kocanın birbirine karşı hak ve sorumlulukları vardır. Ailede herkes görevini tam olarak yapmalıdır. Aile yuvasının temeli olan eşler karşılıklı hak ve görevlerini bilir ve buna göre hareket ederse¸ aile ocağı mutluluk ve neşe kaynağı olur. Ailede erkeğin kadına nasıl davranacağı konusunda Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "İmanı en olgun olan mümin¸ ahlakça en güzel olandır. Sizin en hayırlınız da eşlerine en güzel davrananınızdır."3
Eşler yuvada mutluluğu sağlamak için gerekli fedakârlığı göstermeli¸ huzur bozucu tutum ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Erkek¸ hanımını hoş tutmalı¸ ona nazik davranmalı ve merhamet duygularıyla hareket ederek ailesini korumaya ve geçimini sağlamaya çalışmalı ve aile bireylerine sevgi göstermelidir. Kadın¸ eşine saygı¸ çocuklarına sevgi göstermeli; evdeki işleri zamanında ve itinalı olarak yapmalı eşi de ona yardımcı olmalıdır. Ayrıca kadın¸ evini¸ malını¸ kendisinin¸ kocasının ve çocuklarının iffet ve şerefini korumalı¸ kocasına sevgi ile bağlanmalı ve yaptığı harcamalarda israftan kaçınmalıdır. Çocuklar da anne ve babalarına saygılı davranmalı¸ onların isteği doğrultusunda eğitim ve öğretimlerini yapmalıdırlar.
Aile içindeki küçük tartışmalar ciddiye alınmamalı ve kavga etmekten de kaçınmalıdırlar. Şiddetli geçimsizlik ve kavgalar sonunda parçalanan ailelerin sayısı az değildir. Son yıllarda boşanma olayları artmıştır. Boşanma sonunda aileler perişan olmakta¸ aile ortamından uzakta yaşayan çocuklarda istenildiği gibi eğitimlerini yapamamaktadırlar. Sonuçta kendisine yeterince güvenmeyen¸ problemler karşısında bocalayan ve başarı seviyesi düşük bir gençlik ortaya çıkmaktadır. Bu ise¸ memleketimizi her alanda olumsuz etkilemektedir.
Ailede huzuru ve mutluluğu sağlamak için sevgi ve saygı şarttır. Aile bireyleri arasındaki sevgi¸ saygı ve bağlılık da tek taraflı değil karşılıklı olmalıdır.
İslam dini fıtratın bir gereği olan evlenmeyi¸ sağlıklı nesiller yetiştirmeye vesile olan aile müessesesinin kurulmasını gerekli ve önemli bulmuş ve karşılıklı sevgi-saygı esasına dayanan¸ hak ve sorumluluklarının bilincinde olan mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir. Gençleri evlenmeye ve aile kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz yaptığı mutlu evliliklerle bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur. Gayri meşrû ilişkilerin alabildiğince yaygınlaştığı ve özendirildiği günümüzde kendimizi ve çocuklarımızı korumaya alabilmemizin en güzel yolu mutlu bir aile yuvası olduğunda şüphe yoktur.
Dipnotlar
1- Nahl¸ 16/72
2- Nur¸ 24/32
3- Nevevî¸ Muhyiddin Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref¸ Riyazü's-Salihin¸ Ankara 1995¸ I¸ 320.
Emine BUDAK
YazarMillî şairlerimizden Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu Vatan Kimin” adlı şiirinden iki dörtlükle yazımıza başlayalım. Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun ...
Yazar: Sırrı ER
Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Sevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ