TİMUR HAN VE CİHAN HÂKİMİYETİ DAVASI
Timur’un boyu uzun, vücudu heybetliydi. Omuzları geniş, başı büyük ve alnı genişti. Elleri ve ayakları iri, kol ve bacakları ise oldukça uzun ve kalındı. Görünüşü ürkütücü olan Timur’un, sağ eli felçli ve sağ ayağı da topaldı. Timur'un mühründe “Kuvvet doğruluktur.” anlamına gelen “Rasti-rustî” kazılı olması ve yazdığı mektupların sonuna da aynı ibareyi içeren damgasını vurması doğruluğa önem verdiğinin bir göstergesiydi. Başkenti Semerkant'ın ihtişamını arttırmak için sanatçıları, zanaatkârları, bilim adamlarını, şairleri, din adamlarını çekmeye çalışmış hatta kimi zaman onları zorla Semerkant'a getirtmiştir. Ele geçirdiği ülkelerdeki sıradan yontma işçisinden en büyük sanatçıya kadar birçok insanı daha önce görülmedik bir biçimde tek bir şehirde toplamayı başarmıştır. Semerkant'ı büyük yeteneklerin merkezi haline getirmiştir. Astronomi ve fıkıh âlimlerine, seyyidlere çok hürmet gösterir onların sohbetlerini dinlemekten büyük keyif duyardı. Tüzükatında, "Allah dostları âlimler ile devamlı irtibat halinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazandırdı." demektedir. Girdiği hiçbir ülkede âlim ve şeyhlerin incitilmesine müsaade etmeyen Emir Timur gerek barış gerek savaş zamanında ünlü komutanların hayatlarını ve bunların seferlerini okumayı alışkanlık edinmişti. Şam'da ünlü tarihçi İbni Haldun ile yaptığı görüşmeler sırasında sahip olduğu tarih bilgisi ile İbni Haldun'u bile şaşırtmıştır. Türkçe, Moğolca ve Farsça olmak üzere üç dil bilmekteydi. Kendi ülkesi dâhilinde, halk arasında haber toplayan görevliler bulunduğu gibi, diğer ülkelerde de casusları vardı. Bu casuslar sufi, derviş, tüccar, müneccim, asker, sanatkâr, pehlivan olarak çeşitli ülkeleri dolaşır, bu ülkelerin şehir, kasaba yollar ve ileri gelenleri ile ilgili bilgi toplayarak Timur'a bildirirlerdi. Daha sonra Timur bu ülkeye gelip o şehir ile ilgili şeyleri sormaya başlayınca bu büyük bir hayret ve şaşkınlığa yol açardı. Malatya ve Sivas’ın Timur Tarafından Alınışı Yıldırım Bâyezîd1399’da başta Malatya olmak üzere Kâhta, Divriği, Behisni, Darende Kalelerini topraklarına katmıştı. Bu şekilde Fırat’a kadar olan yerler Osmanlıların eline geçmişti. Anadolu siyasî birliğinin sağlanması için sıra Fırat’ın doğusundaki Harput, Diyarbakır bölgeleri ile Erzincan ve Erzurum'a gelmişti. Yıldırım Bâyezîd, Erzincan Emiri’ne kendisine itaat etmesini bildirmişti. Erzincan Emiri Mutaharten, Bâyezîd’e vergi vermeyi kabul etmiş, ancak Kemah’ı Osmanlılara vermeyeceğini söylemişti. Bunun yalnızca bir oyalama siyaseti olduğu anlaşılmaktadır. Mutaharten eskiden beri hâkimiyetini tanıdığı Timur’a Bâyezîd’in isteklerini bildirmiş ve şikâyette bulunmuştu. Timur, Mutaharten'i huzuruna kabul ettikten iki gün sonra Sivas şehrine geldi. Timur’un ordusunun rehberliğini Akkoyunlu Beyi Kara Yölük ile Mutaharten yapıyordu. Sivas şehri yüksek surlarla çevriliydi. Güney tarafında kaynak sularla beslenen bir hendek vardı. Hisarın bu tarafında delik açmak mümkün değilken batı tarafı bu iş için uygun bulunmuş ve hisar kuşatmaya alınmıştır. Lağımlar kazılmış ve şehir halkı bunu geç fark etmiştir. Osmanlı tarihçisi İbni Kemal, Timur’un askerlerinin hiç durmadan adeta yiyip içmeden sabahtan akşama çalıştıklarını ifade etmektedir. Lağım kazma faaliyetleri sonuç vermiş ve şehirdekiler kalenin düşeceğini anlayınca kale muhafızı kaleyi teslim etmek zorunda kalmıştı. Timur Sivas'ı kan dökmeyeceğine söz vererek teslim almasına rağmen 3-4 bin Ermeni'yi kazdırdığı büyük çukurlara gömmek suretiyle öldürtüp işte sözümü tuttum bir tanesinin bile kanını dökmedim demiştir. Timur Sivas'ta bakım evlerinde bulunan cüzzamlıları Türkistan'da bilinmeyen bir hastalık olduğundan askerleri arasında yayılmaması için imha etti. Sivas'ı savunan Bâyezîd'in oğlu birkaç gün canlı olarak muhafaza edildikten sonra öldürüldü. Timur Sivas’ı aldıktan sonra fazla ilerlemedi ve Suriye istikametine yöneldi. Sivas’ı almasına rağmen Malatya henüz Osmanlıların elindeydi. Arkasında kendisine ait olmayan yerler bırakmak istemeyen Timur dönüp Malatya’yı almış ve daha sonra güneye inmiştir. Timur Sivas ve Malatya’yı almakla Yıldırım’a gözdağı verip kendisine boyun eğeceğini tahmin etmiş olmalıdır. Timur ile Yıldırım Bâyezîd arasındaki çekişmede Sivas’ın Timur tarafından alınması önemli bir noktadır. Bu şekilde Timur ilk kez Osmanlı hâkimiyetindeki bir bölgeyi ele geçirmiş olmaktadır. Sivas’ın zaptı ile Yıldırım Bâyezîd durumun ciddiyetini anlamış olmalıdır. Bâyezîd, bu haber kendisine ulaştıktan sonra İstanbul kuşatmasına son verip Anadolu’ya geçti. Bâyezîd Timur’un Anadolu içlerine doğru ilerleyeceğini düşünmüş olmalı ki, Kayseri’ye gelerek beklemeye başladı. Timur ve Yıldırım Bâyezîd Timur'un Şam, Halep ve Bağdat’ı ele geçirdiği esnada Karakoyunlu Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celayirî’nin Yıldırım Bâyezîd’e sığınması gerçekleşmişti. Bu durum Yıldırım Bâyezîd ile Timur arasındaki bir başka problem idi. Timur ile Yıldırım Bâyezîd karşı karşıya gelmeden önce, aralarında mektuplaşmaların olduğunu tarihî kaynaklar bildirmektedirler. Mektupların, Farsça ve Arapça olarak yazıldıkları yine bu mektupların içerisinde belirtilmektedir. Timur, Yıldırım Bâyezîd’e yazdığı birinci mektubunda; Kara Yusuf ile Bağdat Sultanı olan Ahmed Celâyir’in, Osmanlı idaresine sığınma taleplerini kabul etmemesini, bu iki kişiyi yakalayıp aileleri ile birlikte ya kendisine teslim edilmesini veya öldürülmelerini ya da ülke sınırları dışına çıkarılmaları gibi tekliflerini iletmiştir. Yıldırım Bâyezîd, Timur’un bu gibi isteklerini emrivaki saymış, muhtemelen kendisine iltica edenlerin kışkırtmaları ve onun daha önceki Sivas kuşatması da dâhil, Osmanlı'ya karşı beslediği istila planları sebebiyle çok sert ve hakaret edici şekilde cevaplamıştır. Mektubunda Timur'a kudurmuş köpek demekten çekinmeyen Bâyezîd, bu tarafa gelmezsen üç talak ile zevcelerin boş olsun ben de sana karşı çıkmazsam zevcelerim üç talak ile boş olsun diye ağır bir dil kullanmıştır. Timur’u, Osmanlı Devleti üzerine yürümeye teşvik edenler arasında Erzincan Emiri Mutaharten, Akkoyunlu Beyi Karayölük, Osmanlı karşısında topraklarını kaybeden diğer Türk beylikleri, özellikle de Karaman Beyi yer almaktaydı. Ayrıca Ceneviz, Fransa, Bizans ve Kastilya gibi Osmanlı karşıtları da, bu savaşın olması yönünde Timur’la yakın ilişki içerisinde bulunmuşlardır. Batı Hıristiyan devletleri ve Bizans 1398'den beri Timur ile iyi ilişkiler içindeydiler. İstanbul'u kuşatma altında tutan Bâyezîd'e karşı İmparator II. Manuel, Timur'un egemenliğini tanıdığını haraç ödemeye hazır olduğunu bildirmekte idi. Ayrıca Timur, Anadolu'da Tatar gruplara adam göndererek onları Bâyezîd'e karşı kazanmaya çalışıyordu. 12 Mart 1402'de Karabağ'dan Anadolu'ya hareket etti. Bâyezîd'e haber gönderip koşulları tekrarladı. Bâyezîd'ten tekrar elçi geldi. Timur, savaş için hazır ol mesajıyla elçiyi geri gönderdi. Sivas sahrasında Bâyezîd'in elçileri önünde ordusuna geçit resmî yaptırdı. Oradan tekrar barış önerdi. Bu kez eski Erzincan Beyi Mutaharten ailesinin teslimini istedi. Bâyezîd'in büyük bir ordu ile hareket ettiği haberi geldi. Bâyezîd, Timur'u karşılamak üzere Doğu Anadolu yollarına düşmüştü. Timur ise güneye yönelip Ankara'ya ulaştı. Bâyezîd stratejik manevrada kaybetmişti. Aceleyle geri döndü. Yorgun askeriyle Çubuk Ovası’nda elverişsiz susuz bir yerde konaklarken Timur'un ordusu en iyi koşullarda konuşlanmıştı. Savaş Timur'un askerlerinin saldırısıyla başladı ve Osmanlıların sol kolu bozuldu. Tatarlar ve Timur'un yanına sığınmış Anadolu beylerinin Bâyezîd'in ordusundaki askerleri kendi beylerinin yanına kaçtılar. Kendi askeriyle kalan Bâyezîd'in bozgunu gören birlikleri kendi yurtlarına dönmeye bakıyordu. Devlet ileri gelenlerinden her biri bir şehzadeyi alarak kaçmış ve Bâyezîd, Timur'un bütün seferleri sırasında yanında bulundurduğu sadık adamlarından Mahmud Han tarafından esir alınmıştı. Anadolu'daki Faaliyetleri Zafer akabinde Timur, Emirzade Muhammed'i, Bâyezîd'in oğlu Süleyman Çelebi peşinde yağma ve Bâyezîd'in hazinesini ele geçirmek üzere Osmanlı başkenti Bursa üzerine gönderdi. Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp yağmaladılar. Bâyezîd'in büyük oğlu Süleyman, Timur'un çakeri olmayı kabul edip her ne zaman emrederse gecikmeden huzuruna geleceğine dair söz verdi. Timur, Anadolu'da Bâyezîd'in ortadan kaldırdığı beylikleri ihya etti. Her tarafta Bâyezîd'in ortadan kaldırdığı küçük büyük hanedanlara toprak vererek kendi egemenliği altına aldı. Emirzadeler Bursa'dan sonra İznik ve Çanakkale Boğazı’na doğru ilerleyip yüklü miktarda ganimet elde ettiler. Akdeniz kıyılarına, Antalya ve Teke'ye gönderilen emirler ise tüm bölgeyi yağma edip büyük ganimetlerle döndüler. Daha sonra Timur Sivrihisar'a geldi ve çadırlar kuruldu. Oradan Kütahya'ya indiler eman malı alıp şehre zarar vermediler. Muhammed Sultan Manisa'da, Şahruh Uluborlu-Keçiborlu taraflarında kışlarken Timur ise Denizli-Aydın yolu ile İzmir'e yakın Tire'de kışlamaya geldi. İzmir önlerine geldiğinde Muhammed Sultan da kendisine katıldı. Timur, 14. yüzyıl ortalarından itibaren Türklerin elinden çıkmış olan İzmir'i Hıristiyanların elinden almaya Bâyezîd'in yapamadığı fetih işini kendi yapmaya karar verdi. İki haftalık kuşatmadan sonra İzmir fethedildi. Akşehir'de babasının yanında bulunan Bâyezîd'in oğullarından Musa Çelebi'ye hilat, kemer, klıç ve tirkeş vererek ağırlayıp Bursa'yı ona bağışladı. Musa Çelebi'ye babası Bâyezîd'in naşını Bursa'ya götürmesi için teslim etti. Timur 1404 yılı Temmuz ayında Semerkant'a geldi. Zaferlerini kutlamak için toylar düzenletti ve imar faaliyetlerine girişti. Torunlarından altısının nikâhlarını kıydırarak evlendirdi. Timur, 18 Şubat 1405 tarihinde, Çin’e sefere giderken Otrar’da 69 yaşında öldü. Timur, daha önce ölmüş olan torunu Muhammed Sultan’ın Ruh Abâd yakınlarındaki medresesine defnedildi. Timur’un mezar taşı siyah renkte nephritis taşıdır ancak burası sembolik mezardır. Gerçek mezar bu salonun altındaki salonda bulunmaktadır ve ziyarete açık değildir. Kaynakça Ahmet Şimşirgil, Emir Timur, İstanbul 2017. Harold Lamb, Timur Han’ın Liderlik Sırları, İstanbul 2012. Hayrünnisa Alan, Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular, İstanbul 2007. İslam Ansiklopedisi, Cilt 41, TDV, Ankara 2003. İsmail Aka, ‘Timur ve Timurlular Devleti (1370-1507)’, Tarihte Türk Devletleri, C. 2, Ankara 1987. İsmail Aka, ‘Timurlularda Hâkimiyet Anlayışı’, Türk Kültürü, C. 37, Sayı 430, Şubat 1999. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, TTK Basımevi, Ankara 1972. Manole Neagoe, Bozkırın Üç Atlısı, İstanbul 2010. Musa Şamil Yüksel, ‘Arap Kaynaklarına göre Timur ve Din', Tarih İncelemeleri Dergisi, C.23,Temmuz 2008. Yaşar Yücel, Timur’un Ortadoğu-Anadolu Seferleri ve Sonuçları, TTK, Ankara 1989. Yaşar Yücel ve Ali Sevim, Türkiye Tarihi II, TTK, Ankara 1990.
Resul KESENCELİ
YazarUluğ Bey, gençliğinde devletin şehzadelerinden biri olarak görünse de aslında erken yaşlardan itibaren devlet yönetiminde söz sahibiydi. Dedesi Timur’un 1405 yılındaki vefatından sonra Miran Şah’ın oğ...
Yazar: Resul KESENCELİ
1.BeyitSafâ ancak gönülde yâr için sevdâ-yı aşkdır hepDevâ-yı derd ü gam âlemde bir sahbâ-yı aşkdır hep(Gönül rahatı, iç huzûru sevgili için çekilen aşkın sevdâsındadır. Âlemde, çekilen dertleri...
Yazar: Resul KESENCELİ
Tarih; beşeriyetin, milletlerin ve devletlerin hafızasıdır. Binlerce ibretlik olaylarla bezenmiştir, çok iyi anlayıp gelecek için dersler alınması gereken öğretmendir tarih. Şeyh Sadi Şirazi’nin “Baht...
Yazar: Resul KESENCELİ
Evliya Çelebi XVII. yüzyılda İstanbul’u Seyahatname isimli eserinde anlatırken Ayasofya’nın Sırları ve gizemlerini yazmıştır. Biz de bu eserde anlatılanları bu yazımızda ifade etmeye çalışacağız.Seyah...
Yazar: Resul KESENCELİ