MÜZEHHİBE ASİYE KAFALIER DÖNMEZ İLE TEZHİB SANATI ÜZERİNE SÖYLEŞİ
1987 yılında Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Tezhip Bölümünden mezun oldu. 1989 yılında aynı bölümde yüksek lisansını tamamladı. 1991-92 yılları arasında İngilizce öğrenmek için İngiltere Bristol’de Abon Language School’da eğitim gördü. 2010 yılında aynı üniversite ve bölümde “Sanatta Yeterlik” eğitimine başladı. Tez ve eser konusu: “Anadolu Selçuklu Dönemi’nde Konya’da Yapıldığı Tespit Edilen Beş Yazma Eserin Tezhip Yönüyle İncelenmesi ve Günümüz Anlayışı ile Yorumu.” 1987-1990 arasında İstanbul’da kurucularından biri olarak Atölye Sûfi’de çalıştı. Türk kitap sanatlarının klasik ve modern uygulamalarını tasarladı ve uyguladı. Tezhip, minyatür, ebru teknikleri klasik ve farklı materyaller üzerine uyguladı. 2008 yılından beri Klasik Türk Sanatları Vakfı’nda ve kendi atölyelerinde ders vermektedir. 2016 yılında İstanbul Tasarım Merkezi’nde geometri ve tezhip konusunda uygulamalı ders verdi. 2017-18 eğitim-öğretim yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları Anasanat Dalı / Tezhip Programı kapsamında uygulamalı tezhip dersleri verdi. Nisan 2020 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Geleneksel Türk Sanatları Anasanat Dalı, Tezhip Programı kapsamında, Sanatta Yeterlik çalışmasını başarı ile bitirip mezun oldu. 2020 güz döneminde Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sanat Tasarım Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde öğretim görevlisi olarak göreve başladı. Gelenekli Türk-İslâm Sanatları içerisinde tezhip sanatını nasıl tarif etmek gerekir? Tezhip, Arapça kökenli bir kelime olup, “altınlama” anlamındadır. Ancak tezhip sanatı bu tanımlamanın çok ötesinde, yaratılmış olanı tanıma, anlama, stilize etme, simge ve semboller ile hayatımıza yeniden almakla başlar. Bu nedenle genel kabul ve kültür birikimi sanatın gelişmesinde çok önemli yer tutmaktadır. Tezhip “sabır, sebat, sadakat” ile var olmaktadır. Müzehhib/e önce kişisel gelişiminde yol alırken, izleyicisini de eserleriyle bu yola davet eder. Görünenin arkasında içselleştirilmiş derin bir din kültürü taşır. Tezhip sanatı sadece İslâm sanatı da değildir. Her toplumun değer verdiği kitaplarında (İncil’de, Tevrat’ta, Gospel’de) tezhip sanatının olduğunu ve kültürünün izlerini taşıdığını görmekteyiz. Bu nedenle İslâm tezhip sanatı içinde “Türk Tezhibi Sanatı” olarak tanımlayabileceğimiz nitelikli ve zengin bir kültüre sahibiz. Sizin tezhip sanatıyla tanışmanız bu sanatın gönül iklimine girmeniz nasıl oldu. Hangi hocalardan ders gördünüz? Her liseli gibi üniversite sınavlarına girdim. Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünü kazandım. Ancak kazandığım bölümün benim dünyama çok uzak olduğunu anladım ve kaydımı sildirdim. Aynı yıl bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanat Üniversitesi’nin yetenek sınavlarına girdim. Geleneksel Türk Sanatlarını kazandım. Yine aynı üniversitede yüksek lisans ve sanatta yeterlik yaptım. Tüm bu akış içerisinde baktığımda, üniversitenin kendime ve arkadaşlarıma neler kazandırabildiğini fark ettim. Osmanlı’da tezhip sanatının gelişimi nasıl olmuştur? Osmanlı tezhip sanatı bir anda var olmamıştır. Sanat bir kültür işidir. İnsan ne kadar onunla yaşar ve yaşatırsa var olabiliyor. Bu nedenle, kronolojik sırayla sanatın dönemlerini isimlendiririz. Ancak, kronolojik sırayla bakıldığında tezhip tarihinin akışında üsluplar için keskin tarihlendirmeler yapmakta zorlanırız. Bu nedenle sanatın tarihi içinde farklı tarihlerde de tezhip anlayış ve üsluplarının değişip gelişerek kullanıldığını da görürüz. Buna en güzel örnek bugün yapılan reprodüksiyonlar ve geçmişteki üslupların yorumlarıdır. Orta Asya’dan başlayan ve Osmanlı’ya kadar gelen süre içinde tezhip sanatı değişmiş ve yenilenmiştir. Müzehhiblerin üslupları dönemlere isimlerini vermiştir. Tezhip sanatının kültürel donanım- ile maddî varlığın himayesi altında gelişmiş bir sanat dalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gazneli, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu öncesi Beylikler Dönemi tarihi akış içinde sayılabilir. Anadolu Selçuklu sonrası Beylikler Devri’nde ise zenginleşen motif ve değişen kompozisyon anlayışı dikkati çeker. Osmanlı Dönemi müzehhiplerine bakarak dönemi tanımlamak, tarihî akışı anlamak için çok daha anlaşılır kılar. Fatih Dönemi tezhibinde “Baba Nakkaş” üslubu hâkim olmuştur. Baharı anlatan motifleri, bereket ve bolluğu hatırlatan desenleri, büyük bir heyecan uyandırır. Sarayda nakkaş başı olması üslubu her malzemede görmemizi sağlamıştır. Aynı zamanda Nakşbendî şeyhi olduğu ve Çorum’un Nakkaş köyünde kabrinin olduğu bilinir. Şahkulu Bağdadî ise 16. yüzyılın nakkaş başı olup Bağdatlıdır. “Saz yolu” üslubu hâlen sevilerek kullanılır. Hançer yaprakları, kuşlar, ejderler gibi hayvan figürleri, kompozisyonlarını ayrıcalıklı kılar. Karamemi, Şahkulu Bağdadî‘nin öğrencisidir. Osmanlı tezhibine yön veren müzehhiplerdir. Naturalist üslubu Türk zevki ile birleştirerek sayfalarda adeta cennet bahçelerini resmetmiştir. Bu üsluba özellikle Muhibbî Divanı güzel örneklerdendir. Osmanlı’nın son döneminde ise barok-rokoko üslupları hâkim olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde bütün üslupları anlam ve yaşatma sürecine giren tezhip sanatçıları (müzehhibler ve müzehhibeler) yine tarzları ile de etkili olmuşlardır. Günümüze kadar değişip gelişerek gelen sanatımız, akımların etkisi altında da olsa özgün eserler vermiştir. Bugün tezhip sanatı kitaptaki yerinden ayrılmış duvarlarda levha olarak kendini göstermeye başlamıştır. Daha çok hangi alanlarda tezhip sanatı öne çıkmıştır? Tarihî süreçte yazma eserlerde, ferman, berat, murakka’larda görülen tezhip sanatı günümüzde çoğunlukla duvarlarda levha olarak görülmektedir. Tezhip bir eserin niteliğine ve kime ait olacağına bağlı olarak tasarlanmış ve uygulanmıştır. Bugün özellikle Hilye-i Şerife, Mail Kıt’a, serlevha ve zahriye tezhip planları çok görülen levha örneklerdir. Günümüzde levhalarda yerini alan tezhibin artık yazıyla aynı levhada olmayan uygulamaları da vardır. Tezhip kendi sanat dilini kullanarak da levhalarda yer almaya başlayınca, tasarımların bir hikâyesi olması ve gerçekten bir kültürel aktarım gerekmektedir. Tahminim odur ki, 21. yüzyılda daha çok bu alanda eserler ortaya çıkacak ve etkili olacaktır. Tezhip sanatında kullanılan renklerin bir dili olduğu, bir şeyler anlattığı biliniyor. Hangi renkler daha çok kullanılıyor. Renkler ne anlamalara geliyor? Altın tezhibin olmazsa olmazı, hatta en çok kullanılan metallerdendir. Renk olarak sarı ve diğer tonları parlak ve mat olarak kullanılmış olup Allah’ın nurunu temsil etmektedir. Bu nedenle ilk dönem tezhipleri tasavvufî etkiler altında gelişirken sade ve niteliklidir. Tezhipli alanlar zamanla renk ve motif çeşitliliği ile zenginleştirilmiş gösterişli hâle getirilmiştir. Özellikle işçiliğin çok önemsendiği dönemlerde de gösterişli tezhipler ortaya çıkmıştır. Lacivert renk ise ikinci çok kullanılan kozmos ile ilgili renk olup suya yansıyan gökyüzünün rengidir. Genel tanımlamayla mavi renk kapsayıcı olması ile de sakinleştirici etkiye sahiptir. Kırmızı ve tonları ise dört elementten ateşin rengi olup doğada hemen farkındalık oluşturur. Beyaz renk temizliği, saflığı, huzuru temsil ettiği gibi güç, ululuk ve eşitlik olarak da sayfa düzeninde karşımıza çıkar. Psikolojik olarak devamlılığı ve istikrarı da temsil eder. Tezhip sanatını öğrenme yolunda olan genç arkadaşlar nelere dikkat etmelidir. Sanatın temel kavram ve değerlerini anlamak için ciddi bir temel sanat eğitimi almalarını tavsiye ederim. Tezhibi teknik olarak öğrenirken, tezhiplerinin bir mesajı olması için kültürel donanımlarının olması gerekir. Sanat-felsefe, sanat-sosyoloji, sanat-psikoloji, sanat-materyal konuları hakkında okumalarının eserlerinin bir arka planı, mesajı olmasında etkili olacağını düşünüyorum. Bugünkü anlayıştaki çabuk üretilen ve tüketilen bir sanat dalı olmadığını düşünerek İslâm sanatlarına ilgi duymaları önemlidir. Ayrıca sanatlarımıza ilginin çeşitleri vardır. Sanatçı olmak yerine koleksiyoner olacaksanız, konuyu bütün boyutları ile bilmeniz gerekir. Koleksiyonerin sanatçıdan tek farkı uygulamayı ya hiç bilmiyordur veya hobi olacak kadar uygulayabiliyordur. Gençlerin önce düşünmelerini, kısa süreli denemeler yapmalarını ve en sevdikleri, kabiliyeti ölçüsünde yapabilecekleri bir sanat dalı ile uğraşmalarını tavsiye ederim. Uğraş sanat olursa güzeldir, sanat eserine dönmezse de güzeldir. Geleneksel sanatların eğitiminde nelere dikkat edilmektedir? Sanatın her dalının bir geleneği olduğunu ve “gelen”e “ek” yapabildiğimiz sürece sanatın yaşayabileceği düşünülür. Bu nedenle “geleneksel veya gelenekli” olarak tanımlamalara ihtiyacımızın olmadığını düşünüyorum. Sanatlarımıza herhangi bir ek kullanmadan ve uzun açıklamalardan uzak da tanımlayabiliriz. Geleneksel resim sanatı veya geleneksel heykel sanatı şeklinde tanımlamıyoruz. Her sanat dalı kendi ismiyle tanımlanmalıdır. Tezhip sanatı, hat sanatı, ebru sanatı… gibi… Sanat eğitimi bir bütün olarak düşünülmelidir. Bu eğitiminin doğusu-batısı olmaz. Sanat yaratılmış olanları tanıma anlama ve sanatçının anladığı, gördüğü perspektiften aktarma işidir. Bu nedenle her şeyden önce kültürel donanım sanatı zanâat olarak değil, sanat olarak yapmalarını sağlayacaktır. Temel sanat kavramlarını öğrenerek başlayan süreç kişiyi ressam, heykeltıraş, seramik sanatçısı da yapabilir, çini sanatçısı, müzehhibe, nakkaş, hattat da yapabilir. Bizim için önemli olan üçboyutlu kavrayarak ve stilize edebilmek sanatımıza alabilmek teknik açıdan önemlidir. Bununla beraber sanat felsefesi, sanat sosyolojisi, sanat psikolojisi… gibi konuları da sanatçı için çok değerlidir. Tüm bu bilgi ve donanımın sonucu olan sanat eserini oluşturmak ise bilinçli öğrenme ve eğitimle mümkün olmaktadır. Bu nedenle farklı seviyelerde alınan eğitim üniversite eğitimiyle de sonlanmaz. Sanat eğitiminin sonu yoktur. Eğitim–öğretim her daim bizimle olduğu zaman sanatımızı yaşar ve yaşatırız. Günümüzde bu sanata alaka nasıldır? Son yıllardaki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz? Günümüzde tezhip sanatı çok ilgi görmektedir. Adeta bir popüler kültüre dönüşmüştür. Ancak bunların önemli kısmı bilmek, tanımak ve terapi amaçlıdır. Sanatla bu yolla tanışıp, sanatın yeri ve arka planını çabuk fark eden ve farklı bakış açısı kazanıp, sanat eseri üretenlerde vardır. Kurum ve kuruluşların sanatı niyetlerine malzeme olarak kullanmadığı takdirde daha nitelikli çalışmalar yapılacağına inanıyorum. Özellikle tezhip sanatının terapi amaçlı kitlelere yayılacak şekilde yapılıyorsa müfredatları ve uygulamaları o doğrultuda yapılmalıdır. Sanatçı yetiştirme hedefli faaliyetlerde unutulan konu sanat-kültür iç içedir. Sanat tarihinin akışı göstermiştir ki sanat ve sanatçı himaye edilmezse yetişmesi, gelişmesi mümkün değildir. Toplumumuz sanatına kültürüne her seviyede sahip çıktığı sürece varlığını sürdürürken, gelişip değişecektir. Üniversiteler öncü olduğu sürece değişim ve gelişim yerinde ve yozlaşmadan olacağını düşünüyorum. Bu sanata ilgi duyanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Sanata hangi seviyede ilgi duyduğunuz başlangıç tercihlerinizi de etkiliyor. Sanatçı, koleksiyoner, eleştirmen, ticaret, vb. Bu durumda ilk adım konu hakkında teorik araştırma yapmak geliyor. İkinci adım ise hocanızı seçmek veya hoca tarafından seçilmek geliyor. Tezhip sanatının temel değerlerini bilmeden her ne seviyede sanatla ilgilenirseniz ilgilenin elde edilecek değer çok zayıf kalıyor. Sanatçı olmak isterken zanaâtkar, koleksiyoner olmak isterken değersiz metalar elinizde kalıyor. Müzehhiplerin ve müzehhibelerin hayatının önemli bir kısmı tezhip ile geçer. Tezhip sanatı hayatınızın her zaman içindedir. Bu kadar etkili yer alması “var olmanın ve yaradılışın ne olduğunu anlama” serüveni olduğu içindir. Gerçekten dünya hayatından fedakârlık ister. Eğer fedakârlık yapabiliyorsanız tezhip bize güzel ve anlamlı bir hayat sunar. İnancımızla ve kültürümüzle barışık, yeniliklere açık, bereketli bir hayat sağlar. Sanat insan gibi yaşayan bir kavramdır. İltifat, ilgi görmediği yerde barınmaz. Günümüz kavaram ve tanımlamaların hayatımızın neresinde, nasıl ve ne kadar olacağına karar vererek kendimizi ve kültürümüzü yaşar ve yansıtırız. En basit hâli ile iki ana başlık yer alır: Tezhibin teorisi ve pratik. Her iki ana başlığın alt başlıklarını da oluşturmaya başladığımızda artık tezhip hayatımızdadır. Somuncu Baba Dergisi’nin geleneksel sanatlara verdiği değeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Somuncu Baba Dergisi’nin kültürün doğru aktarılmasında ve anlaşılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Derginin sayılarında sanata, sanatçıya ve eserlerine yer vermesinin çok önemli olduğunu ve sanatların bilinmesine ve tanınmasına destek olacağını düşünüyorum. Özellikle derginin kapak ve sayfalarında sanatın görsellerine geniş yer vermesi, detayda güzelliklerin olduğunu okuyucusuna fark ettirmektedir. Tezhipteki detaylar ise bir şiirdeki kelimeler gibidir. Detayları ile var olan bir sanat dalının ancak görülebilmesi ile anlaşılacağı da ortadadır. Söz vardır; “Sözü hat sanatı tasdik eder, tezhip ise takdis eder.” Değerlerin farkında olan Somuncu Baba Dergisi’nin çok önemli bir görevi yetine getirdiğini, sanatı her yönüyle anlayan, yapan ve okuyan kitlesinin yozlaşmadan artmasına sebep olacağını düşünüyorum.
Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Yazarİslâm’ın Kadına Bakışı Üzerine Prof. Dr. Ramazan Altıntaş ile Bir Mülâkat- Değerli Hocam, İslâm gelişiyle birlikte kadınlara ne gibi haklar vermiştir, örnekler vererek açıklayabilir misiniz?Teşe...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Mükemmel bir dîvân eseri ortaya koyan Osman Hulûsi Efendi’yi edebî ve sanat yönünden nasıl değerlendirirsiniz?Osman Hulûsi Efendi’nin şiirlerine bakıldığı zaman halk edebiyatının da güzel örneklerini ...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Osmanlı’da sağlık anlayışı ve darüşşifaların kurulma amacı ile işleyişi nasıl olmuştur?Osmanlı tıbbı İslâm tıbbına dayanıyordu. İslâm dini temizliğe çok önem verdiği için, büyük şehirlerden tutun da k...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Din Eğitiminin Güncelliği Konusunda Röportaj- Saygıdeğer Hocam, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sohbetimizin başında “Niçin din eğitimi?” diye sorsam neler söylersiniz...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ