TEMBELLİK ETME LÜKSÜMÜZ MÜ VAR?
Esas konumuza geçmeden O.K.S ve Ö.S.S sınavına giren tüm çocuklarımıza aileleriyle birlikte geçmiş olsun diyor¸ başarılar diliyoruz.
Esas konumuza geçmeden O.K.S ve Ö.S.S sınavına giren tüm çocuklarımıza aileleriyle birlikte geçmiş olsun diyor¸ başarılar diliyoruz. Çok çalıştılar¸ zorlu bir süreçten geçtiler. Düzenli çalıştığı halde yeterli puanı alamayan¸ istediği tercihi yapamayan çocuklarımız “Dünyanın sonu değil ya! ” deyip yeniden denemelidirler. Çünkü bizler sonuçtan mes’ûl değiliz. Ancak o sonuca götürecek gayret ve çabadan sorumluyuz. Çok çalışır¸ akıllıca planlar¸ iyi yönetiriz ama sonuç her zaman istediğimiz gibi gerçekleşmez¸ O zaman imdadımıza tevekkül kavramı yetişir. Ruh sağlığımızı çökertmeden¸ azmimizi yitirmeden; “ Nasip değilmiş¸ hayırlısı olsun¸ inşallah bir dahaki sefere…” demeyi bilmeliyiz.
Esas mesele; zamanı iyi yönetememek¸ hayatı doğru planlayamamak¸ aklını¸ sağlığını¸ gençliğini¸ paranı iyi kullanamamaktır.
Hepimiz şunu peşin peşin kabul etmeliyiz: Tembellik etmek lüksüne ve hakkına sahip değiliz. İster kişisel¸ ister ailevi¸ ister ülke veya dünya çapında bir mesele olsun değişmez. Olumsuz¸ istenmeyen bir durumda : “Benim payım nedir? Bu sonucun gerçekleşmemesi için elimden gelenin en iyisini yaptım mı? Neleri ihmal ettim?”diye sormalıyız. Yoksa suçu sürekli başkasına atan¸ suçluyu dışarıda arayan sağlıksız bireyler olup çıkarız¸ gerçek çözüme asla ulaşamayız¸ sürekli sorunlarla boğuşur¸ acı çeker¸ üzülürüz. İçinde bulunduğumuz tatil mevsimini de dikkate alırsak pek çok şeyi hak ettiğimizi düşünürüz. Büyük ölçüde doğrudur. Tatil insan hayatında çok önemlidir ve ailece yılda en az bir kez 1 hafta – 10 gün¸ 15 gün veya 1 ay nasıl olursa kesinlikle tatil yapılmalıdır. Tabi bu tatilden ne anladığımızla da ilgilidir. Tatil denince sadece deniz kıyısı¸ dinlemekten bol bol uyumak¸ eğlenmekten gürültülü müzik¸ tavla¸ okey oynamak gibi şeyleri anlıyorsak bu kavramların tanımlarını bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor demektir.
Burada işim gereği ana babalara bazı örnekler sunmak istiyorum.
-Ana-baba çalışma¸ zaman yönetimi¸ hayatı planlama ve kaliteli bir yaşam sürme konusunda ufuk kazandırılmalı¸ bunun için iyi bir model olmalıdır. En başında da her zaman söylediğimiz ve asla vazgeçmeyeceğimiz günlük faaliyetlerimiz içinde kitap – dergi – gazete okumak gelmelidir.
Yıl boyu nelere zaman ve para harcadığımızı bir düşünelim. Okul¸ dershane¸ özel ders¸ sportif faaliyetler¸ gitar¸ bağlama kursları¸ sinema¸ tiyatro ve diğer eğlenceler¸ bisiklet¸ bilgisayar¸ paten¸ tatil¸ deniz¸ lüks oteller¸ yediğimiz sınırsız yiyecek¸ içecek¸ tatlılar¸ çikolatalar¸ üç ayda bir değişen modaya uygun giysiler¸ markalı ayakkabılar vb… Bu saydıklarımız hayatımızda olmamalı anlamında değildir.
Burada meselenin iki yönüne ağırlık veriyoruz.
Birincisi: Tefekkür oluşturmaktır. İkincisi: Zamanı doğru ve verimli kullanmaktır.
Çoğumuzun tefekkür gücünü arttırmak için günlük konuşmalarımız¸ ifadelerimiz ve sohbetlerimizin konusu ne kadar kaliteli¸ ne kadar derdimize derman olacak türden¸ gelişimimize kültürümüze ne kadar katkı sağlayacak cinstendir. Yoksa boş mu konuşuyoruz. Günlük 50-100 kelimeyi geçmeyen 5-10 cümlelik konuşmalarla ufku geniş¸ kültürlü¸ entelektüel¸ münevver¸ aydın – ne derseniz deyin – çocuklar yetiştirmek herhalde mümkün değildir. Ancak bilinçli ana-babalar basit gibi görünen olaylardan¸ çocuğun sorduğu bir sorudan izlenen bir haberden yola çıkarak çeşitli fırsatlar oluşturabilirler. Çocuklarının düşünen¸ fikir üreten¸ (empatik) eşduyum sahibi bir insan olmasına kapı aralayabilirler.
Özellikle bazı TV programları aileyi bombardıman ederken¸ ahlak¸ karakter¸ akıl-mantık ve ruh sağlığı zafiyeti içindeki yayınla takip etmek ve onlara zaman ayırmak aklı başında¸ sağduyu sahibi insanların işinin olmadığı gösterilmelidir. Dünyanın dört bir yanında özellikle Orta Doğuda yaşanan vahşeti¸ yaşanamayan hayatları paramparça olmuş küçük bedenleri izlerken “ İşgalcileri Allah kahretsin ” demekle sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayacağımız¸ daha fazlasını yapmamız gerektiğini düşündürmeli ve faaliyete geçirmeliyiz. Ekonomik ambargo uygulayarak ve ısrarla sürdürerek insanlığın ölmezliğini göstermeliyiz. Bilhassa yabancı ( bildik ) markalı kozmetik ve temizlik ürünlerinin distribütörlüğünü yapan mütedeyyin insanların üstelik “kullandığımız ürünlerin hepsi yabancı ne olacak ki” gibi mantık ötesi gerekçelerinden bir an önce kurtulmaları gerekmekdedir. Bu konuda duyarlı olalım.
Evimizde¸ ülkemizde¸ dünyada yapılan israfın vahim boyutları hissettirilmeli¸ bunca aç-sefil¸ çöp karıştıran¸ savaştan içme suyu bulamayan insan-çocuk varken bu israfın hesabının mutlaka sorulacağını konuşabiliriz.
Emeksiz¸ alın terinin olmadığı her türlü şansa dayalı ve haksız kazancın kabul edilemezliği¸ hayır etmeyeceği izah edilmelidir. Ne iş yapıyor olursak olalım¸ önemli olanın en iyisini en doğrusunu¸ en güzelini¸ en dürüstcesini yapmak olduğunu gösterelim.
Çocuğumuzla doğal afetlerde ( sel¸ çığ¸ deprem¸ tsunami ) bile Allah (c.c)’ın insanlara verdiği akıl ve vicdan sayesinde ne gibi önlemler alınabileceği¸ yapılabilecek doğru ve güzel işler¸ çözüm yolları üzerinde konuşabiliriz.
Bilhassa sevgili anneler¸ temizlik ve temiz olmak güzeldir. Ancak işin gerektirdiği zamandan daha fazla temizlik yapmak doğru değildir. Misafir ağırlamak çok makbuldür¸ misafire ikram asla israf sayılmaz¸ ancak yapılan hazırlıkların sayısını¸ çeşidini ve harcadığımız zamanı gözden geçirmemiz gerekebilir. Çocuklarımızla geçireceğimiz keyifli ve kaliteli zamandan çalıyor olabiliriz.
Hilal Sebahat ÖZCAN
YazarŞerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK