TEFEKKÜR DÜNYAMIZA ULAŞAN MESAJLARI OKUMAK
Düşünüyorum¸
Düşünüyor¸
Birileri düşünür
Düşünmek için zengin içeriklere sahip kavramlar¸ bu kavramların anlam bulduğu çoklu ortamlar gerekiyor. Elbette kavramak için ise irade kaçınılmaz görünmektedir. İrade¸ düşünce dünyamızın çetin konularından biri olmuştur. İradenin özgürlüğünden varlığına¸ varlığından yokluğuna kadar uzun tartışmalar yapılmış ve bu çıkışlar karşısında insanoğlu çatallı yol ağzında şaşırıp kalmıştır.
Düşünüyorum¸ Düşünüyor¸ Birileri düşünür
Düşünmek için zengin içeriklere sahip kavramlar¸ bu kavramların anlam bulduğu çoklu ortamlar gerekiyor. Elbette kavramak için ise irade kaçınılmaz görünmektedir. İrade¸ düşünce dünyamızın çetin konularından biri olmuştur. İradenin özgürlüğünden varlığına¸ varlığından yokluğuna kadar uzun tartışmalar yapılmış ve bu çıkışlar karşısında insanoğlu çatallı yol ağzında şaşırıp kalmıştır. Düşünmek zor bir beceridir ve zihnin üst becerisi olarak kendini göstermektedir. İnsanın düşünebilmesi için bildiklerine¸ bildiklerinden başlamak üzere bilmediklerine doğru bir seyir izlemektedir. Ancak insan bilmedikleriyle düşünememektedir. O hâlde bildiklerinin sayısını artırmak tefekkür dünyamıza çok şey katacaktır. İrade¸ insanın yapabileceği bilinçli tercihleri ifade eder. İnsanoğlu bu tercihleri yapabilecek donanımla yaratılmış¸ bu davranışlarından sorumlu tutulmuştur. Bu sosyal sorumluluktan başlamak üzere¸ hayatın tüm evrelerine yayılmıştır. Sosyal hayat bir bütünü teşkil eder. Sosyal¸ ekonomik¸ politik ve kültürel hayat iç içe ve eş zamanlı gitmektedir. İnsan¸ sosyal¸ ekonomik¸ politik ve kültürel hayatın en stratejik değeri ve unsurudur. Bu değerli varlık üzerinde yapılan mühendislik çalışmaları göz ardı edilemez. Psikolojik savaş yoluyla köleleştirme çalışmaları yapılarak yeni algı oluşturma her zamankinden daha fazla başvurulan bir yöntem olmuştur. Sosyal psikoloji ile uğraşanlar¸ gurup dinamiği içinde olmak açısından bilimsel ve kişisel şebekeler oluşturdular. Bu yolla yapılan telkin ve uyarılar ise doğrudan alıcısı olan kitlelere daha kolay yoldan ve hızlı bir şekilde ulaşmaya başladı. Sürekli tekrar ve telkinle insanların iradesi ipotek altına alındı. Düşünme ve sorgulama kavramları okulların dersliklerinde basit bir söz olarak kaldı. Her ne kadar söylemi kulağa hoş gelse de¸ sosyal medya iki kavramı da etkisiz hale getirmiş bulunmaktadır. Sosyal Medya Araçlarını Amaca Uygun Kullanmak Tarih şuuruna¸ gelenek ve olgulara karşı duyarlılıkları değiştirmenin etkili yöntemi sosyal medya araçlarını amaca uygun kullanmaktır. Sosyal medyanın cazip ve çekici yönü dikkate alınırsa¸ bir tür bağımlılık yarattığını söylemek mümkündür. Bu bağımlılık¸ çoğu insan tarafından teknolojiyle barışık' olmak şeklinde yorumlansa da sanal kahramanlar ile gerçek hayatın kahramanları arasında uçurumlar yarattığı inkâr edilemeyen bir durumdur. Bu durum¸ egemen gücün istediği bilgiyi hedefine ulaştırmış¸ sorgulama imkânı ortadan kalkmıştır. Bilgi kirliliğini beraberinde getiren bu durum¸ yanlış algı oluşturmada etkili bir araç olarak kullanılmaktadır. Görmeden bakmak¸ seslenmeden konuşmak¸ dokunmadan hissetmek¸ sevmek ya da nefret etmek gibi birçok iş bir arada olmaktadır. Fazla bir emek gerektirdiği söylenemez. Farklı olmak¸ farklı gösterilmek¸ farklı statü sahibi olarak yeni bir rol içinde olmak kolay görülmektedir. İnsanın kendini ifade etmesi bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı dil ile ifade edenlerin yerini parmaklarla ifade etmek almıştır. Sınırsız özgürlüğün getirdiği kontrolsüzlük¸ sanal ortama bağımlı olanlarla¸ gerçek hayatta yol alanlar arasında çatışmalar yaratmaktadır. Hâl ile hayal çatışma içinde¸ inişi çıkışı fazla¸ çalkantısı çok¸ etkisi ise tıpkı madde bağımlısı olanlar kadar fazladır. Sosyal ağları olarak bilinen Facebook¸ My space Linkedln¸ Hi5¸ Xing ve bilgi paylaşım ağları: Wikipedia¸ İntelipedia¸ v.b. araçların farklı algılar yarattığı da bir gerçektir. Hangi uyaranın¸ kime nasıl tesir edeceği bilinmediği için algıyı dışardan gelen uyaranlarla gerçekleşen bir durum olarak değerlendirmekte doğru görülmemektedir. Mevcut olan ön birikimlerle¸ bütünün parçası olarak karşımıza çıkabilir. Semboller¸ logolar sürekli bilinçaltını meşgul eden mesajlarla doludur. Şu anda ki konuşma ve yazı dilinde farklı şekilde ifade edilse bile¸ psikoloji ile yakından ilgili olanların bu duruma yabancı olmadıkları bilinen bir gerçektir. Subliminal mesajların¸ yapılması planlanan çalışmalara göre hazırlanması ustaca bir yaklaşımdır. Genç kuşaklara yönelik olarak; değerlerin değersizleştirilmesi¸ çıplak kadın resimleri¸ bağımlılık yaratan maddelerin tanıtılması film kareleri içine gömülmüş (25. kare) mesajların hedeflediği şey¸ bilinçaltına yerleştirmeyi hedeflemiş davranışlardır. Çok karışık¸ karmaşık sorunlar yumağıyla karşı karşıya olduğumuzun düşünülmesi zaruret hâlini almıştır. Çocuklarımız büyük sorunların içinde kalacaktır. Bilimsel ve teknik anlamda yeterli donanıma sahip olmaları gerekir. Gerçekten düşünmeye ve sorgulamaya ihtiyaç vardır. Çocuklarımız 21. yüzyılın sorunlarıyla karşı karşıyadır. 21. yy sorunları devasa boyutta olup¸ insanlığın kendi kıyametini¸ kendisinin hazırlayıcı bir istikamette yol almaktadır. Yani bizim karşımızda aşılmaz bir dağ gibi duran büyük sorunlar¸ ucundan kulağından kendisini göstermeye başlamıştır. Bu problemlere göre dünyamız hızla değişiyor¸ bu değişimi her toplulukta duymak mümkündür. Toplum değişiyor¸ değerler değişiyor ve eğitimde paradigmalar değişiyor. Paradigmayı; bilim topluluğu tarafından yapılmış¸ felsefî temeli olan¸ sosyal ve ekonomik sebepler bakımından karşılığı olan bir olgu olarak görebiliriz. Sağlam temelli gerçeklere dayanan¸ bu yüzden yayılım ve yaklaşım bakımından taraftarı olan¸ onun içinde algılarımızı değiştirebilen bir durum olarak görülebilir. Takdir edilmeli ki¸ eşyanın ölçülmesi kolaydır. Ama insanın algılarının ölçülmesi o kadar kolay değildir. Bu sebepten olacak¸ toplumun büyük çoğunluğu¸ dünyadaki değişimin nerelere kadar uzanacağını¸ neleri etkileyeceğini¸ hangi durumların nostaljik bir duygu olarak kalacağını hesap edememektedir. Eğitim uygulamalarına yönelik paradigmalarda¸ yetişen bu kuşakların 21. yy'daki sorunları aşmada nasıl bir algılamayla karşı karşıya kalacağı ve nasıl bir tutum içine girecekleri düşünülmesi gereken bir durumdur. Nitelikli Eğitim Bulunduğumuz yüzyılın sorunlarından biri olan bilgilerin sürekli değişip gelişmesi¸ bilginin muhtevası ve bunların ne kadarının eğitim sisteminde¸ hedef alınan kitleye verilmesi gerektiği konusu da tartışılması gereken hususlardır. Bu karışık durumdan ülkelerini kurtaracak olanlar¸ kalabalık yığınlar değil¸ gerçek anlamda soran¸ araştıran¸ sorgulayan ve düşünen elitlerdir. Bilinçli teknoloji kullanan¸ amaca göre yol alan¸ düşünmeyi ihmal etmeyen insanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Nitelikli bir eğitimle başarılmayacak hiçbir zorluk yoktur. Nitelikli ile daha az nitelik sahibi öğrencinin aynı ortamlarda yığın eğitimine tabi tutulması¸ yetenekleri yüksek öğrencilerde entropiye (güç kaybı) sebep olmakta¸ zamanla eğitime küsmektedir. Tek ve anlamlı hedef¸ akademik başarı ölçümü olarak kabul edilmekte¸ yetenek ölçümü ise ötelenmektedir. Eğitimde her ikisinin de büyük önemi vardır. Türkiye düşünen¸ düşünce üreten insanları yetiştirmek¸ kendi elitini milli heyecanla donatarak yarınlara hazırlamak zorundadır. Bu ezber ve yığın eğitimi ile değil¸ ağ tabanlı proje çalışmaları ile mümkündür. Böyle bir süreçten geçen insan¸ yüksek bir donanıma sahip olacak¸ zihnin üst becerisi olan düşünmeyi gerçekleştirecektir. Dışımızdaki dünya bizlere yabancılıklarla dolu filimler göstermekte¸ iç dünya ile karşılaşmakta; ruhumda kopan fırtınalarla¸ içimdeki dünya ile çatışmalar yaşamaktadır. Bütün bu yabancılıkları kabul edeyim etmesine de¸ Erzurum tabiri ile; "Bunun mala davara zararı var mı?" diye de düşünmekteyim. Erzurumlu Naim Hoca'ya sormuşlar: "Hocam¸ Descartes demiş ki: Düşünüyorum o hâlde varım.' Bu ne demektir." Naim Hoca: "Ne yani¸ hayvanlar düşünmüyor da yok mu sayacağız!.." diye eklemiş. Hiçbir şeyi yok saymadan¸ onlardan gelen mesajları alıp algılamak ve insan olarak gereken cevapları vermek zorundayız. İnsanların kendilerindeki eksikliği hissederek¸ kendini tamamlama ve düşüncelerini zenginleştirme dileğiyle
Fehimdar ÇİFTÇİ
Yazar"Çocuk anne-babasından ve bulunduğu ortamdan olumlu geri bildirimler alıyorsa o zaman kendisinin yeterli ve sevilebilir bir birey olduğunu düşünür ve bu düşünce daha sonrasında inanışa ve kişilik...
Yazar: Fehimdar ÇİFTÇİ
"Öğretmen denince hemen herkesin aklına bir sahada bilgi sahibi olan ve bildiklerini anlatarak başkalarına aktarabilen kişi gelir." Hayal kurdular¸ Hayale koştular! Onlar¸ oku...
Yazar: Fehimdar ÇİFTÇİ
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Toplumların temellerini aileler oluşturmakta¸ ancak ailelerin üzerinde oluşturulan sosyal baskılar¸ çözülmelerin de temelini oluşturmaktadır. Şehirlerdeki toplumsal duyarsızlık¸ kent...
Yazar: Fehimdar ÇİFTÇİ