SURİYE GEZİ REHBERİ
Bizans İmparatorluğunun en önemli eyaletlerinden birisi olan Suriye¸ İslâm tarihi kaynaklarında çoğunlukla Bilâdu’ş-Şâm olarak zikredilmektedir. Bilâdu’ş-Şâm’ın sınırları coğrafya kitaplarımızda Kilikya’dan (Şimdiki Adana) başlayarak ve Mezopotamya’dan Sina yarımadasına kadar geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır.
İlk İslâm fetihlerinde kısa süre içerisinde ele geçirilen bu bölgenin en önemli şehri olan Dımeşk¸(Şam) Emevîler zamanında Medine ve Kûfe’den sonra bu devletin başkentliğini yapmıştır. Yine bu dönemde Kudüs’le birlikte bu şehir de İslâm medeniy
Bizans İmparatorluğunun en önemli eyaletlerinden birisi olan Suriye¸ İslâm tarihi kaynaklarında çoğunlukla Bilâdu’ş-Şâm olarak zikredilmektedir. Bilâdu’ş-Şâm’ın sınırları coğrafya kitaplarımızda Kilikya’dan (Şimdiki Adana) başlayarak ve Mezopotamya’dan Sina yarımadasına kadar geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır.
İlk İslâm fetihlerinde kısa süre içerisinde ele geçirilen bu bölgenin en önemli şehri olan Dımeşk¸(Şam) Emevîler zamanında Medine ve Kûfe’den sonra bu devletin başkentliğini yapmıştır. Yine bu dönemde Kudüs’le birlikte bu şehir de İslâm medeniyetinin önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir.
Sırtını Kasiyon dağına veren şehir¸ düzlükte kurulmuş ve daha Bizans döneminde çepeçevre surla çevrilmiştir. Şehir Emeviler¸ Abbâsîler ve daha sonra bölgeye hakim olan diğer devletler döneminde dağın eteklerine doğru (Sâlihiyye mahallesi)¸ özellikle Osmanlılar döneminde halen Meydân denilen bölgeye genişlemiştir. Böylece surlar da işlevini yitirmiştir.
Şehir Câbiye¸ Ferâdiş Sağîr¸ Keysan¸ Şarkî¸ Toma kapılarıyla muhtelif yönlere açılmaktadır. Bu kapılar özellikle Zengî hanedanlığında yenilenmiş¸ şehrin surları da tahkim edilmiştir. Günümüzde Câbiye dışındaki diğer kapılar hâlâ ayaktadır. Câbiye kapısı yıkılmış olmasına rağmen¸ mevki bu isimle adlandırılmaktadır. Şu anda buradan geçen cadde üzerinde birkaç cami ve çarşı bulunmaktadır.
Şehirde İslâm tarihinin ve medeniyetinin çok önemli şahsiyetlerinin mezarları ve türbeleri yer almaktadır. Bunlar arasında Bilal Habeşî (20/641)¸ Hz. Peygamber’in âmâ müezzini Abdullah b. Ümmü Mektûm (15/636)¸ Hz. Peygamber’in iki hanımı Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe –gerçi hanımların ve İbn Mektûm’un burada vefat etmedikleri kaynaklarımızda açık bir şekilde yer almaktadır- Kerbelâ şehitleri; Emevî halifeleri Muâviye (41-60/661-680)¸ Yezid (60-64/680-684)¸ Muâviye b. Yezîd (64/684)¸ Mervân (64-65/684-685)¸ Abdülmelik (65-86/685-705) ve diğerleri; meşhur İslâm filozofu Fârâbî (ö. 339/950)¸ Dımeşk tarihi üzerine çok geniş malumatı havi bir eser yazan İbn ‘Asâkir (ö. 571/1175) ve İslâm ilimlerinin birçok sahasında eserler veren İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350) en dikkat çeken simalardır. Bu meşhur şahsiyetlerin kabirleri¸ Bab Sağîr denilen mezarlıktadır. Burası¸ bu ünlülerin dışında Suriyeli meşhur şair Nizar Kabbânî gibi birçok Dımeşkliyi de ağırlamaktadır.
Türbeleri Kasiyon dağı eteklerinde bulunan mutasavvıf Muhyiddin-i Arabî (1165-1240) ve Osmanlıların son devresinde yaşayan ve günümüzdeki Nakşibendî kollarının kendisinde buluştuğu sûfî Hâlid-i Bağdâdî (ö. 1242/1827) halen ziyaretçilerin uğrak yeridir.
Meşhur selefî alim İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve talebesi tarihçi¸ müfessir¸ muhaddis İbn Kesîr’in (ö. 774/1373) kabirleri ise Dımeşk Üniversitesi rektörlüğü bahçesi içerisindedir. İbn Teymiyye’nin mezar taşı kırık ve bakımsızdır.
Şehrin iç kalesi Selçuklulardan kalmadır. Halen Suriye hükümeti buranın restorasyonu için çalışmalarda bulunmaktadır. II. Abdülhamit Han’ın yaptırdığı ve kendi ismiyle anılan Hamidiye Çarşısı’ndan (Sûk Hamidiyye) devam edildiğinde¸ doğruca Emevî halifesi Velid b. Abdülmelik (86-96/705-715) tarafından yaptırılan Emevî Camii’ne ulaşılmaktadır. Dımeşk’i ziyaret edenlerin muhakkak uğramaları gereken bir mekan olan camii¸ Emevîlerden günümüze kadar çeşitli tamirlerle gelen¸ şehre damgasını vuran en önemli yapıdır. Önce Bizanslılardan kalma kilisenin yarısı cami olarak kullanılmış¸ daha sonra bu halife devrinde kilise tamamen yıkılarak İslâm’ın gücünü temsilen bu eser inşa edilmiştir. Velid¸ caminin yapımına 87/706 yılında başlamış ve büyük miktarda para harcamıştır. İnşaat¸ ölümüne kadar yedi sene sürmüş; fakat tamamlanamamıştır. Eser¸ Velid’in halefi ve kardeşi Süleyman’ın hilafetinde ancak bitirilebilmiştir. Hz. Yahya b. Zekeriya’nın burada öldürüldüğü¸ başının buranın kapısına dikildiği¸ daha sonra Hristiyanların burayı kilise yaptıkları zikredilmektedir. Cami içindeki türbe de ona atfedilmektedir. Aynı şekilde Kerbela’da (10 Muharrem 61/10 Ekim 680) şehit edilen Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in başının da buraya getirildiği rivayet edilmektedir. Hz. Hüseyin’in başı daha sonra buradan alınarak Medine’ye nakledilmiş ve annesi Fatıma’nın Bakî’ mezarlığındaki kabrinin yanına defnolunmuştur. Buna rağmen avlunun doğu revakları altındaki odalardan birisi¸ Hz. Hüseyin’in türbesi olarak ziyaret edilmektedir.
Şâm’da Emevî camiinden başka¸ özellikle Zengî¸ Eyyûbî ve Memlüklülerden kalma çok sayıda eser bulunmaktadır. Nûreddîn Zengî’nin türbesi¸ medresesi ve yaptırdığı bimâristan (1154 yılında yapılan bu yapı halen tıp ve ilimler müzesi olarak kullanılmaktadır.)¸ Selahaddin Eyyûbî’nin türbesi ve medresesi¸ Memlüklü hükümdarı Melik Zâhir Baybars’ın türbesi¸ ismiyle maruf Zâhiriye Medresesi (halen Zâhiriye kütüphanesi olarak meşhurdur.) ve Âdiliye Medresesi bunlardan bir kaçıdır.
Osmanlılar Yavuz Sultan Selim’in Suriye’yi Memlüklüler’den almasıyla burada imar faaliyetlerine girişmiş¸ muhtelif zamanlarda buraya cami¸ medrese¸ çarşı ve hanlar yapmışlardır. Sinan Paşa Camii ve çarşısı; Derviş Paşa Camii ile Osmanlı valisi Büyük Abdullah Paşa’nın yaptırdığı¸ Emevî Camii’nin güneyinde yer alan ve Kasr-ı ‘Azam olarak da bilinen saray bunlardan bazılardır. Bu sarayda dönemin kıyafetleri¸ kap-kacak¸ silah ve musiki aletleri sergilenmektedir.
Osmanlılardan günümüze kadar gelen bir diğer eserler topluluğu cami¸ medrese¸ aşhane ve tekkeden oluşan ve Berada Çayı kenarında yaptırılan Süleymaniye Külliyesidir. Kânûnî Sultan Süleyman’ın babası adına yaptırdığı Selimiye Camii (962/1554-55) ve diğer yapıların inşaatı¸ Mimar Sinan’ın İstanbul’dan gönderdiği kalfası tarafından yürütülmüştür. Hacca gidenler için konak yeri olarak kullanılan bu külliyenin aşhanesinden yolculara¸ fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine 1950-55’li yıllara kadar yemek verilmiştir.
Caminin avlusu ve medresenin hücreleri Suriye hükümeti tarafından halen askerî müze olarak kullanılmaktadır. Son Osmanlı padişahı Vahudiddîn’in nâaşı da dedesi Kânûnî’nin inşa ettirdiği bu caminin haziresine defnedilmiştir. San Remo’da hayata veda eden bu padişah¸ yaşamının son yıllarında geçirdiği gibi garip bir şekilde bu hazirede yatmaktadır. Arif Hikmet Paşa’nın da dahil olduğu çok sayıda hanedan üyesinin mezarları da yine bu kabristandadır. Yolu düşenlerin buraya girebilmeleri için Türk olduklarını kapıdaki nöbet tutan askere belirtmeleri gerekmektedir. Daha sonra kilitli kapıyı açtırabilmeniz için de haziredeki odasında bulunan camii imamını yüksek sesle ünlemeniz lazım. Hazirenin bir nevi türbedarlığını da yapan beyaz sakallı yaşlı amca¸ size rehberlik edecek ve mezar taşlarında yazılı metinleri okuyacaktır. Arap harfleriyle yazılmış olan fakat Türkçe olan bu yazıları bir Arap’tan dinlemek hoş olacaktır. Bu arada kendisinin fotoğrafını çekmeye kalkmayın zira çektirmeyecektir. Hiç ısrar etmeyin!
Külliyenin tekkesi günümüzde Tekiyye-i Süleymâniyye olarak adlandırılmaktadır. Tekke’nin içinde küçük bir mescit halen ibadete açık vaziyettedir. Şâm hatırası olarak bir şeyler almak isteyenler bu tekkenin hücrelerinden muhtelif hediyelikler alabilirler.
Osmanlılar son dönemlerinde özellikle kutsal beldelerle doğrudan bağlantısından dolayı Dımeşk’e büyük önem vermişler ve Şam’dan başlayıp Medine’ye kadar ulaştırılması planlanan bir demiryolu hattının yapılması için dev bir yatırıma imzalarını atmışlardır. Hicaz Demiryolu olarak bilinen bu hat ile hac yolculuğu büyük ölçüde kolaylaşacağı gibi Hicâz bölgesine dışarıdan ve içeriden gelebilecek herhangi bir saldırı karşısında da önemli bir savunma vasıtası oluşturulacaktı. Bu maksatla demiryolu inşaatına 1 Eylül 1900 tarihinde başlanmıştır. İlk olarak demiryolu hattının Şâm’dan Mekke’ye ulaşması planlanmış daha sonra da Akabe ve Cidde bağlantıları ile hattın Yemen’e kadar uzatılması düşünülmüştür.
Hattın yapımında gereken kaynak Müslümanlardan toplanacak bağışlar ile sağlanmaya çalışılmış bu yeterli olmayınca memur maaşlarından zorunlu kesintilerle¸ bastırılan resmi evrak ve kağıtların satışlarından¸ çıkarılan yardım pullarından elde edilen gelirler ile inşaatın kendi öz kaynaklarımızla tamamlanmasına çalışılmıştır. Hattın yapımı 8 yıl sürmüş ve 1908 yılında tamamlanmıştır. Hayfa hattıyla birlikte 1464 kilometreyi bulan hat 1 Eylül 1908 tarihinde yapılan bir törenle II. Abdülhamid Han tarafından işletmeye açılmıştır.
Hicâz Demiryolu’nun Dımeşk’teki istasyon binası Sa’dullah el-Câbirî ve Nasr caddelerinin kesiştiği mevkide inşa edilmiştir. İki katlı binanın içerisi herhangi bir ücret ödenmeksizin gezilebilmektedir. İç kısımda Suriye devleti başkanlarının resimleri yer almaktadır. Buranın arka kısmında ise (2005 tarihi itibariyle) Yeni Hicaz Demiryolu Hattı Projesinin çalışmaları görülmektedir.
İstasyon binasında batıya doğru takriben 500 metre yürünüldüğünde Merce meydanına ulaşılabilir. Suriye valisi Cemal Paşa’nın Birinci Dünya savaşında asi Arapları astığı meydan. Burada Hicâz Demiryolu İstasyon binasıyla birlikte dikilen Merce Anıt’ı olarak meşhur¸ kaidesi ay yıldız¸ gövdesi telgraf hattı direkleri¸ tepesinde ise Yıldız Sarayı Camii’inin maketinin yer aldığı bir anıt bulunmaktadır. Suriye hükümeti Merce anıtının hemen yanı başına¸ sanki Cemal Paşa’ya nazire olsun diye onun idam ettiği isyancıların isimlerinin yazıldığı bir kitabe yerleştirmiştir. Merce meydanından batıya doğru hareketle eski şehir merkezine kısa bir yürüyüşle varabilirsiniz.
Şam Ümeyye Camiinin kuzey girişinin sol tarafında bulunan Selahaddin Eyyûbî’nin türbesinin hemen yanında ilk hava şehitlerimiz Yüzbaşı Fethi¸ Üsteğmen Nuri ve Üsteğmen Sadık Bey’lerin kabirleri bulunmaktadır. 3 Mart 1914 da İstanbul’dan Kahire’ye uçma planı doğrultusunda Dımeşk’e gelen Türk pilotları buradan hareket etmişler; fakat bilinmeyen bir nedenle uçakları Taberiyye yakınlarında düşmüş ve pilotlarımız hayatlarını kaybetmişlerdir. Şehitlerimizin Dımeşk’e taşınan naaşları daha sonra büyük komutanın türbesinin hemen yanına defnedilmişlerdir.
Dımeşk’te görülmesi gereken bir yer de Selimiye Camii’nin yakınında bulunan Dımeşk Milli Müzesi’sidir (1919’da kuruldu). Yapının girişine Emevî Sarayı Kasru’l-Hayri’l-Ğarbî’nin (105-109/724-727) giriş cephesi yerleştirilmiştir. Dımeşk Milli Müzesinde muhtelif dönemlere ait yazma eserler¸ mücevherler¸ paralar¸ ahşap eserler ve heykeller sergilenmektedir. Müzenin ikinci katı ise özellikle Emevî Sarayı Kasru’l-Hayri’l-Ğarbî’den elde edilen parçaların sunumu için kullanılmaktadır.
Şam şehrine yüksek bir yerden bakmak istiyorsanız eğer¸ şehirden tutacağınız bir taksiyle Kasiyon dağına çıkabilir ve buradan şehre panoramik bir bakış yapabilirsiniz. Yine burada bulunan Dımeşk manzaralı lokantalardan yemeklerinizi afiyetle yiyebilirsiniz. Bu arada şehirde genelde kebab¸ çevirme (Araplar şevirme diyorlar)¸ fetâir¸ humus yiyebileceğiniz yemeklerden. Cadde ve sokaklarda ise sütlü muz (muz halîb) gibi portakal suyunun¸ Şam dutunun ve muhtelif meyvelerin konsantresini içebilirsiniz
Kısaca vermiş olduğumuz bu bilgilerle birinci bölümümüzü bitiriyoruz. Burada özellikle komşumuz Suriye’nin başkenti Dımeşk(Şam)’in tanıtılması hedeflenmiştir. İkinci bölümde ise Suriye’nin belli başlı şehirleri hakkında kısa malumat sunmak istiyoruz.
Kaynakça
ALLAM¸ Basel¸ Saidnaya¸ Dımeşk ?
el-ASKALÂNθ Ahmed b. Ali b. Hacer¸ (852/1448)¸ el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe¸ Lübnan 2004¸ s. 138¸ 1793¸1807¸ 1808.
AYCAN¸ İrfan¸ Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebû Süfyân¸ Ankara 1990.
AYCAN¸ İrfan-İbrahim Sarıçam¸ Emeviler¸ Ankara 1993.
AYDINLI¸ Abdullah¸ “İbn Ümmü Mektûm”¸ DİA¸ (İstanbul 1999)¸ c. XX¸ s. 434¸ 435.
BARDAKÇI¸ Murat¸ Şahbaba¸ İstanbul 1999.
Baysun¸ M. Cavid¸ “Merc Dâbık Muharebesi”¸ İA¸ (Eskişehir 19979¸ c. VII¸ s. 752-754.
el-Belhî¸ Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl¸ Kitâbu’l-Bed’ ve’t-Tarîh¸ (Haşiye: Halil ‘Umrân el-Mansûr)¸ I-II¸ Beyrut 1997¸ II¸ s. 162
BOSTAN¸ İdriş “Deyrizor”¸ DİA¸ (İstanbul 1994) c. IX¸ s. 268¸ 269.
Bozkurt¸ Celal¸ “Şam’da Osmanlı’yı Yaşamak”¸ Boğaziçi¸ Aylık Kültür ve Sanat Dergisi¸ (Mayıs 1983)¸ S. II¸ s. 21-23.
BUHL¸ Fr¸ “Sıffîn”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ c. X¸ s. 551.
BUHL¸ Fr¸ “Tedmur”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ XII-1¸ s. 112-114.
Creswell K.a.c-Allan James W¸ A Short Account of Early Muslim Archıtecture¸ Kahire 1989.
DİCKİE¸ Jameş “Appendix on The Tomb of ‘Umar b. ‘Abd al-Azîz”¸ İslamic Quarterly¸ (Ayrı basım)¸ c. XVI¸ s. 80¸ 81.
Ebû’l-Fid⸠Kitâbu’l-Muhtasar fî Ahbâri’l-Beşer¸ I-II¸ 203
ERKOÇOĞLU¸ Fatih¸ “İmar Faaliyetleri”¸ Emevîler Dönemi Bilim¸ Kültür ve Sanat Hayatı¸ (Ed. İrfan Aycan)¸ Ankara 2003¸ s. 169¸ 170.
FAYDA¸ Mustafa¸ Hâlid b. Velîd¸ İstanbul 1997¸ s. 442.
FAYDA¸ Mustafa¸ “Câbiye”¸ DİA¸ (İstanbul 1992)¸ c. VI¸ s. 538.
FAYDA¸ Mustafa¸ “Ammâr b. Yâsir”¸ DİA¸ (İstanbul 1991)¸ c. III¸ s. 75¸ 76.
Fayda¸ Mustafa¸ “Bilâl-ı Habeşî”¸ DİA¸ (İstanbul 1992)¸ c. VI¸ s. 152¸ 153.
FAYDA¸ Mustafa¸ “Burs┸ DİA¸ (İstanbul 19929¸ c. VI¸ s. 470-472.
GOODWİN¸ Godfrey¸ A History of Ottoman Architecture¸ London 1971¸ s. 256.
GÜLSOY¸ Ufuk-Ochsenwald¸ William¸ “Hicaz Demiryolu”¸ DİA¸ (İstanbul 1998) XVII¸ s. 441-445.
el-Hamevî¸ Şihâbeddîn Ebî Abdullah Yâkût b. Abdillah er-Rûmî¸ (626/1228)¸ Mu’cemu’l-Buldân¸ I-V¸ (Thk. Ferid Abdülaziz el-Cündî)¸ Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye¸ Beyrut¸ ?¸ c. II¸ 585¸ 586.
HEFFENİNG¸ W¸ “Nevev İA¸ (Eskişehir 1997)¸ c. IX¸ s. 222¸ 223.
HONİGMANN¸ E.¸ “Maarret-ün-Nûmân”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ c. VII¸ s. 116-119.
HONİGMANN¸ E¸ “Merc Dâbık”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ c. VII¸ s. 751-752.
HONİGMANN¸ E¸ “Rakka”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ s. IX¸ s. 607-610.
İbn Havkâl¸ Ebû’l-Kâsım en-Nasîbî (350/961)¸ Kitâbu Sureti’l-Arz¸ I-II¸ Leiden 1938¸ c. I¸ s. 165¸ 175.
İbn Sa’d¸ Muhammed b. Sa’d b. ez-Zührî (230/844)¸ et-Tabakâtu’l-Kübr⸠I-VIII¸ Beyrut¸ 1996¸ c. III-IV¸ 422-426; Ümmü Seleme ile ilgili bkz. c. VII-VIII¸ 287-292; Ümmü Habîbe ile ilgili bkz. İbn Sa’d¸ VII-VIII¸ 292-295.
İBN EBÎ USAYBİA¸ Muvaffikuddîn Ebû’l-Abbâs Ahmed b. el-Kâsım es-Sa’dî el-Cezerî¸ ( 668/1269)¸ ‘Uyûnu’l-Enbâ’ fî Tabakâti’l-Etibb⸠Beyrut 1998¸ s. 558-564.
el-İSTAHRθ İbn İshak İbrahim b. Muhammed el-Fârisî el-Kerhî (346/957)¸ Kitâbu Mesâliki’l Memâlik¸ Leiden 1927¸ s. 60.
JOUDALLH¸ Fatima¸ Syria Source of Civilization¸ Dımeşk 2004.
KAYA¸ Mahmud¸ “Fârâb DİA¸ (İstanbul 1995)¸ XII¸ s. 145-161.
el-Kıftî¸ Cemâluddîn Ebû’l-Hasen Ali b. Yûsuf¸ (646/1248)¸ Kitâbu Ahbâri’l-‘Ulemâi bi-Ahbâri’l-Hukem⸠Kahire ?¸ s. 182-184.
KILIǸ Ünal¸ Yezîd b. Muâviye¸ İstanbul 2001¸ s. 273¸ 274.
KURAN¸ Aptullah¸ Mimar Sinan¸ İstanbul 1986¸ s. 69¸ 70.
Lammenş H¸ “Merc Râhıt”¸ İA¸ (Eskişehir 1997)¸ c. VII¸ s. 754¸ 755.
MANTRAN¸ Robert¸ “Humus”¸ DİA¸ (İstanbul 1998)¸ c. XVIII¸ s. 371-373.
ÖZAYDIN¸ Abdülkerim¸ “İbn Kesîr”¸ DİA¸ XX¸ (İstanbul 1999)¸ s. 132-133.
SEVİM¸ Ali¸ Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi¸ Ankara 2000.
SİMONİŞ Damien-Finly¸ Hugh¸ Jordan and Syria¸ Lonely Planet 1997.
ŞERİF¸ Ahmet¸ Arnavudluk’ta¸ Suriye’de¸ Trablusgarb’de Tanîn¸ (Haz. Mehmed Çetin Börekçi)¸ Ankara 1999.
TANERݸ Aydın¸ “Ca’ber Kalesi”¸ DİA¸ (İstanbul 1992)¸ c. VI¸ s. 525-526.
ULUÇAM¸ Abdüsselam¸ “Halep Ulu Camii”¸ DİA¸ (İstanbul 1997)¸ c. XV¸ s. 248¸ 249.
ULUDAи Süleyman¸ “Hâlid el-Bağdâd DİA¸ (İstanbul 1997)¸ c. XV¸ s. 283-299.
el-‘UMERθ İbn Fadlullah¸ (748/1347)¸ Mesâliku’l-Ebsâr fî Memâliki’l-Emsâr¸ I-XXIV¸ Ebu Dabi 2004.
el-Ush¸ M. Ebû’l-Ferec-Adnan Joundi-Bachir Zouhdi¸ A Concise Guide to The National Museum of Damascus¸ Dımeşk ?.
YAZICI¸ Tâlib¸ “Halep”¸ DİA¸ (İstanbul 1997)¸ c. XV¸ s. 239-244.
ZAQZUQ¸ Abdurrazzaq¸ Hama¸ Tourism Guide Book¸ ?. ?¸ s. 9-34.
ZEHEBθ Ebû Abdullah Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân Kaymâz¸ (748/1347)¸ Siyeru ‘Alâmi’n-Nübel⸠Beyrut 2004¸ I¸ s. 1158¸ 1159; 1242-1244; II¸ 1698¸ 1699; III¸ s. 4107¸ 4108.
ZÜBEYR b. BEKKÂR¸ (256/870)¸ el-Müntehab min Kitâbi Ezvâci’n-Nebî¸ (Thk. Sükeyne eş-Şihâbî)¸ Beyrut 1983¸ s. 42-44; 50-52
Fatih ERKOÇOĞLU
Yazar“Kitab-ı Mukaddes’te geçen Kutsal Kaya (Hacer-i Muallak)’nın üzerinde inşa edilen bu yapı¸ Kudüs’te birçok peygamberin makam ve türbesinin bulunduğu Merve Tepesi’nd...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Mescid-i Nebevî ve çarşısı¸ Hz. Ebû Bekir (r.a)'in halife seçildiği Benî Sa'ide Gölgeliği¸ Bakî' Mezarlığı¸ Hendek Savaşı'nın cereyan ettiği mekânlar¸ Yedi Mesc...
Yazar: Fatih ERKOÇOĞLU
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi