Sünbül Sinan Efendi’ye Göre Nefs Terbiyesi
Nefs-i emmâre, insanı kötü ve günahkâr işlere yönlendiren, hayvânî ve dünyevî zevklere sevk eden kötü bir içsel güçtür. Sünbül Sinan Efendi’ye göre, bu durumda rûh, nefsin etkisiyle yaralanır ve şeytânî arzularla şekillenir. Nefs-i emmâreye uyan kişiler, âhireti unutur, dünyayı sever ve Allah’a olan sevgileri engellenir.
Sünbül Efendi, bu durumda olanların mârifet ve irfandan uzak olduklarını belirtir. Zikirle dilinden Allah adı düşse de kalbi Allah’tan uzak kalır. Bu kişiler, nefsin karanlığı içinde âciz ve zelil bir durumda olup şeytânî akılla yönlendirilirler. Zikirle kalpleri aydınlanana kadar Allah’ı sürekli zikretmeleri gerekmektedir.
Sünbül Sinan Efendi, Atvâr-ı Seb’a adlı eserinde nefis mertebelerini, insanların kalplerinin farklı hâlleriyle ilgili olarak sade, özlü ve anlaşılır bir biçimde anlatmıştır. Bu açıklamalar, tâliplerin kolayca okuyup ezberleyebileceği bir şekilde sunulmuştur. Hazret seyr ü sülûk yolunda ilerleyen bir sâlikin, kendisine olgun ve mükemmel bir şeyh bulması gerektiğini, bu kişiden ciddi bir eğitim ve öğüt alarak buna bağlı kalması gerektiğini vurgulamıştır.
Bu şeyh, aynı zamanda yedi nefis mertebesini başarıyla aşmış biri olmalıdır. Sinan Efendi, nefis mertebelerini açıklarken bunları bazen bir peygamber ismi, bazen de bir yıldız ismiyle ilişkilendirerek her bir mertebenin özelliklerini ve o mertebede bulunan sâlikin durumunu detaylandırmıştır.
Mehmet Şirin Ayiş, “Sünbül Sinan ve Atvâr-ı Seb’a Risâlesi Bağlamında Nefis Mertebeleri” adlı makalesinde Sinan Efendi’ye göre sâlikin, hem şeytanın yolundan saptırıcı etkilerine karşı hem de nefsin aldatmalarına karşı şerîatın yolunu sıkı sıkıya tutmasına vurgu yapar. Bu şekilde tarîkat yolunda sapmaz, Allah’a olan samîmîyetini artırır, içindeki şüphelerden kurtulur ve dinin hükümleriyle yaşamaya başlar.
Sâlik, dinî görevlerini güçlendirmeli, uyku gibi günlük yaşantısının her alanında şerîatın emirlerine dikkat etmeli ve bu alışkanlıkları süreklilik hâline getirmelidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şeyler, farz ve vacip olan dinî görevlerdir. Sâlikin, gerçek kimliğine ulaşabilmesi için fiziksel bedeninin sınırlamalarından ve bağlı olduğu kayıtlardan kurtulması gerekmektedir.
Seyr u sülûk yolu, aynı zamanda bir hizmet yoludur. Çünkü peygamberler, büyüklüklerini İslâm davasına hizmet etmekte bulmuşlardır. Kalp ve rûhuyla bu hizmete katılmayan kimse, Allah’a yakınlık ve vuslat bulamaz; dolayısıyla rûhu, ilâhî hediyelerden mahrûm kalır.
Sünbül Sinan Efendi, nefsin tuzaklarından kurtulmak isteyenlerin şeyhine danışarak hikmet öğrenmesini, İslâm’a aykırı bir şey yapmamasını belirtir. Nefsi kontrol edemeyenlerde yeme, içme ve uyku artar; çünkü zikir ruhu doyurur, nefis ise daha fazla ister.
Nefsi kontrol etmek için yemek ve uyku gibi ihtiyaçlarını azaltmalıdır. Bu makamda olanlar, hikmet ve ibret sahibi değildir. Sinan Efendi bu durumu "Ademî mertebe" olarak tanımlar, çünkü şeytan, Âdem’i saptırıp cennetten uzaklaştırdığı gibi, onun soyundan gelenleri de yoldan çıkarır. Ancak Allah, tevbe edenlerin tevbelerini kabul eder. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’ye de göre gönlü ihlâs ile arındırmadan, insanı kötülüğe sürükleyen nefs-i emmârenin yönü Rahman olan Allah’a yönelmez.
İhlâs ile hâs eylemeden gönlü Hulûsî/Emmâre-i nefsin yönü Rahmân’a yönelmez
Dervişlik, tasavvufî anlayışla ihlâs üzere bir yaşamı benimsemek, nefis terbiyesini tecrübe ederek öğrenmektir. Derviş, iç dünyasında zorluklarla karşılaşır ancak nefsine değer vermez. Nefsini kontrol altında tutar, arzularına kapılmadan İslâm’ın ışığıyla aydınlatır.
Nefsini denetler, arzu ve isteklerine karşı mücâdele eder, sürekli kendisini sorgular ve nefsinin gelişimini gözetler. Nefsin yönünü Rahmân’a yöneltmek ancak ki bu yoldaki mücâdele ile mümkündür. Ramazan da bir nefisle mücâdele iklîmidir. Bu vesileyle Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ederim. Selâm ile.
Kemal DEMİR
YazarYesevî nefesli şair Osman Olcay Yazıcı ile en uzun sohbetim Eyüp Sultan’da cennet ağaçlarından bir ağacın gölgesinde yarım saat kadar sürmüştü. Ben dertlenmiştim de o da mâsûm ve durgun bir rûh hâliyl...
Yazar: Aydın BAŞAR
Tarih boyunca Müslümanlar, dünyanın değişik topraklarında kurdukları devletlerle İslam medeniyetini yayma mücadelesi vermişlerdir. Bu mücadelelerden biri de sekiz asır boyunca varlığını sürdüren ve gü...
Yazar: Kemal DEMİR
On beşinci yüzyılın sonları ile on altıncı asrın başlarında yaşamış olan Sünbül Sinan Efendi’nin tam adı Şeyh Yûsuf b. Ali b. Kaya Bey’dir. Kendisine Şeyh Sinâneddin Yûsuf da denilmektedir. Amasya’nın...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Balkan coğrafyası, Osmanlı'nın bu topraklara ayak basmasıyla köklü bir değişim ve dönüşüme şahitlik etmiştir. Akıncılar, alperenler, dervişler ve erenler gibi Osmanlı'nın mânevî gücünü temsil eden kiş...
Yazar: Kemal DEMİR