Sultan V. Mehmed Reşad ve Buhranlı Yıllar
2 Kasım 1884 tarihinde İstanbul'da Çırağın Sarayı'nda dünya gelen Mehmed Reşad, babası Abdülmecid'in ihtimamıyla saray geleneklerine göre yetiştirilmiş, kendisine okuma yazma dışında adet olduğu gibi Arapça, Farsça ve dini bilgiler öğretilmiştir. Böylece kültürel muhitle olan irtibatından dolayı da Reşad, kuvvetli bir doğu kültürüne sahip olmuştur. Farsça eserlere ayrı bir önem veren Mehmed Reşad, Hz. Mevlâna’ya ayrı bir muhabbet beslemiş, Mesnevî okumuş ve Mevlevî Tarikatı’na girmiştir. Kaynakların hepsi Mehmed Reşad’ın, sâkin, iyi kalpli, hassas ve merhametli bir kişiliğe sahip olduğunu belirtir. Mehmed Reşad, ağabeyi olan II. Abdülhamid'in padişahlığı devrinde saraydan uzakta, kapalı bir şekilde hayat sürmüş ve devlet işlerinin uzağında kalmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti II. Abdülhamid'i tahttan indirip, V. Mehmed Reşad’ı 27 Nisan 1909 tarihinde 65 yaşında iken Osmanlı Devleti'nin otuz beşinci padişahı olarak tahta çıkarmıştır. Mehmed Reşat, Beşiktaş Sarayı'ndaki yapılan cülus merasimindeki tebriklere cevaben duygularını şu cümlelerle beyan etmiştir: "Otuz üç yıldır itidalimi korudum. Bu müddet içinde devamlı olarak milletimin selametine ve saadetine dualar ettim. Mademki millet beni arzu ediyor teşekkürle bu görevi kabul ediyorum. Benim birinci emelim şeriata ve anayasaya göre görevimi yapmaktır. Milletimden bir kişinin burnu kanarsa benim yüreğim kanar; otuz yıldır istibdatçıları beraber çektik. Ne acı şey olduğunu biliriz. Cenab-ı Hak başarı ihsan ederse bahtiyarım." Sultan Reşad, devlet yönetiminde buhranları engelleyecek veya yön verecek siyasi bilgi ve tecrübeye sahip olmadığından, döneminde çok büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Saltanatı müddetince siyasi otorite İttihat ve Terakki yönetimi ile sadrazamın elinde olduğundan on defa hükümet değişikliği gerçekleşmesine rağmen yönetim oturmamıştır. II. Meşrutiyet'in yeniden ilan edilmesiyle Osmanlı ülkesinde bir huzur ve sükûn temin edilememiş buhranlı yıllar uzamıştır. İtalya, bu durumu fırsat bilerek Osmanlı toprağı olan Trablusgarp'ı ele geçirmeye çalışmıştır. Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine 18 Ekim 1912 tarihinde Uşi Barış Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin hâkimiyeti altında bulunan Afrika'daki son toprak parçası da elden çıkmıştır. Padişah V. Mehmed Reşad, Trablusgarp topraklarının kaybedilmesine çok üzülmüştür. Hatta padişah yaşanan bu toprak kaybı sebebiyle Dolmabahçe Sarayı'nda haftanın altı günü öğleden sonra icra edilen Muzıka-ı Hümayun'a ara verilmesine karar vermiştir. Âdate yas ilan etmiştir. Kendisi Osmanlı Devleti'nin Balkan Savaşı'na karışmanın tehlikeli olabileceğini belirtmesine rağmen İttihat ve Terakki yönetiminin de etkisi ile devleti savaşın içerisinde bulmuştur. 18 Ekim 1912 tarihinde başlayan Balkan Savaşları neticesinde Balkanlar ve Ege Adaları elden çıkmıştır. Padişah V. Mehmed Reşad'ın devrinde 28 Haziran 1914 tarihinde cereyan eden ve birçok devletin katılmış olduğu o tarihe kadar emsali olmayan Birinci Dünya Savaşı patlak vermiştir. İttihat ve Terakki'nin desteği ile Osmanlı Devleti de bir oldubitti sonucu 12 Kasım 1914'de kendisini fiilen savaşın içinde bulmuştur. Bu sıkıntılı günlerden sonra çok üzülen Sultan Mehmed Reşad, 3 Temmuz 1918 tarihinde vefat etmiştir.
Bekir AYDOĞAN
YazarKültür dünyamızda dergilerimiz, milletimizin öz mayasını teşkil eden dinî ve millî düşüncenin kalesi olarak hür fikirlerin merkezi olmuştur. Dergiler, insanımızın ruh dünyasına hitap eden, itikattan i...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Yahya b. Muaz buyurdu ki “Muhabbetin hakikati, safâ ile artmaması cefâ ile azalmamasıdır.” Hucvirî ise Yahya b. Muaz’ın sözüne bağlı olarak şöyle der: “Cefa ve ihsan, muhabbetin sebebidir. Sebepler...
Yazar: Hamit DEMİR
Zaman bilincinin zirvesi “ibnü’l-vakt” olmak; mekân bilincinin zirvesi ise “medenî” olmaktır. İbnü’l-vakt, her an yeniden doğandır, akıp giden vakte karşı daima yeni ve yenileyen sözler söyleyendir. M...
Yazar: Yusuf HALICI
Müslüman, imanı ile iç dünyasını kuran; İslâm’ı ile dış dünyasını aydınlatan kimsedir. Mü’minin iç dünyasının güzelliği, dış dünyaya yansıyan davranışları ve duruşları ile kendini gösterir. Kur’ân, Pe...
Yazar: Ali AKPINAR