Sultan III. Selim Han’ın Kişiliği ve İlginç Özellikleri
Sultan III. Selim Han, dindar, milletini seven, yumuşak huylu, kan dökmekten ve zulümden nefret eden bir şahsiyettir. Hassas tabiatlı, ince ruhlu, temiz kalpli ve cömert bir hükümdardır. Hak eden kişilere ve sevdiklerine armağanlar vermekten hoşlanır. Özellikle şairleri, bestekârları ve hattatları çok sevdiği, destekleyip ödüllendirdiği bilinmektedir. Affetmeyi çok sevdiğinden, şahsına karşı işlenen suçları devamlı bağışlamıştır. Fakat dine ve devlete karşı işlenenleri bağışlamamıştır. Bir sözünde bunu şöyle belirtir: “Allah yüreğimizi bilir. Şahsımıza karşı işlenmiş suçları affetmeye daima hazırız. Ama dinimize ve devletimize karşı suç işlenirse bunu affetmek elimizde değildir!” Devletin gelişmesi ve düzelmesi için kendini feda edecek ölçüde büyük çabalar içerisine girişmiştir. Yapmak istediği yeniliklerde ise maalesef yalnız bırakılmıştır. Birçok devlet adamından ve ulemadan istediği desteği bulamamıştır. Osmanlı’yı modernleştirme yönünde attığı adımları bazı kesimler Avrupalılaşma olarak algılamıştır. Şair, müzisyen, hattat; kısacası komple sanatkâr bir padişahtır. “İlhami” takma adıyla mükemmel şiirler yazmıştır. Türk sanat musikine “Suzidil-âra, Şevkefza, Şevk-u Tarab, Arazbarbûselik ve Nevakürdi” makamlarını kazandıracak kadar usta bir bestekârdır. Toplam 64 civarında beste yaptığı bilinmektedir. Sık sık Kulekapısı Mevlevîhanesi’ne gittiği, devrin ünlü şairi Şeyh Galib’i makamında ziyaret ettiği malumdur. Hat sanatında da gayet mahirdir. Kendi eliyle yazdığı bir Kur’an-ı Kerim’i, Konya’daki Mevlâna Türbesi’ne hediye etmiştir. Yazdığı hatlardan biri bugün hâlâ Fatih Camii’nin duvarlarını süslemektedir. Eyüp Sultan Türbesi’nin etrafına gümüşten bir su şebekesi tesis ettirip, bir de altın kandil hediye ettiği bilinmektedir. Birçok mimarî esere ve hizmete de imza atmıştır. Daha ziyade Avrupa tarzında binalar, okullar ve kışlalar bina ettirmiş, Halıcıoğlu’nda, teknik üniversite seviyesindeki mühendis ve topçu mekteplerini yaptırıp yeni bölükler kurdurmuştur. Üsküdar sahilinde büyük ambarlar, Selimiye ve Çiçekçi Camilerini inşa ettiren Sultan III. Selim Han, Selimiye Kışlası’nın inşaatını kendisi başlatmış; fakat Sultan II. Mahmud ve Abdülmecid zamanında tamamlanabilmiştir. Fatih Camii’ni tamir ettirdiği, Eyüp Camii’ni büyüterek yeniden imar ettiği bilinen bir hakikattir. Küçükmustafapaşa’da Gül Kilisesi’ni camiye çevirmiş, Karacaahmet’te, Miskinler Tekkesi denilen Dedeler Mescidi’ni vücuda getirmiştir. Devrindeki bir hadise şöyle gelişmiştir: Avusturya ordusu Yerköy Kalesi’ni sardığı vakit bir Ramazan ayıdır. Kaledeki Osmanlı askerlerinin tamamı oruçludur. En büyük sıkıntıları oruç tutmak değil; otlakların düşman işgali altında olması ve ot ihtiyacıdır. Avusturyalılar önce izin verirler. Osmanlı askeri, ot yolup arabalara yüklemeye koyulur. Ardından düşman askerleri etraflarını sarar. Alay etmeye, hakaretler savurmaya başlarlar. Yeniçerinin sabırlı davranışları karşısında Avusturya askerleri iyice zıvanadan çıkar. Sonra da acımasızca katlederler. Bizim askerlerimizin bazılarının kesik başlarını kalenin önüne getirip, bağırıp çağırmaya, tehdit etmeye başlarlar. Daha da ileri gidip Peygamber Efendimize ve padişaha dil uzatmaya yeltenirler. İşte o zaman kaledeki Osmanlı askerlerinin sabrı tamamen tükenir. Allah, din, peygamber ve padişah aşkı ile savaşan askerler, Avusturyalılara öylesine saldırdılar ki, düşman feleğini şaşırır. Aslında bu denli şiddetli bir tepki ve hücum beklememektedirler. Osmanlı’nın en hassas damarına bastıklarının farkında değillerdir. Osmanlılar için din ve kutsal değerler olunca canlar feda edilir. Şiddetli çarpışmalar sonunda beş binden fazla düşman askeri cezalandırılır. Geri kalanlar canlarını zor kurtarırlar. Takvimler 8 Haziran 1790 tarihini gösterdiğinde, Yerköy Kalesi önünde zafer, Osmanlıların ve İslâm’ın olur. Bu vesileyle siz değerli okurlarımızın da yaklaşan mübarek Ramazan-ı Şerif’ini tebrik ederiz.
Bekir AYDOĞAN
YazarKalem’e yemin eden Yüce Rabbimiz; yazı sanatını bütün sanatlardan üstün kılmış, Kur’an-ı Kerim’in muhafazasını da dünya tarihinde pek mühim bir suretle yazı sanatının baş tacı etmiştir. Fânî ömrün geç...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
2 Kasım 1884 tarihinde İstanbul'da Çırağın Sarayı'nda dünya gelen Mehmed Reşad, babası Abdülmecid'in ihtimamıyla saray geleneklerine göre yetiştirilmiş, kendisine okuma yazma dışında adet olduğu gibi ...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Hz. Mevlâna bütün dünya tarafından hürmet edilen, saygı gösterilen, anılan bir İslâm büyüğü ve tasavvuf önderidir. Onun maneviyatının bir göstergesi olarak Mesnevî adlı eseri kâfidir. Abdurrahman Cami...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Tasavvuf büyükleri sünnet-i seniyeden kıl kadar bile bir ayrılığı hoş görmemişler, sünneti hafife alanların ve sünnete ittiba etmeyenlerin söz, düşünce ve eylemlerine hiçbir zaman itibar etmemişlerdir...
Yazar: Aydın BAŞAR