Sultan III. Murad Türbesi
Ayasofya avlusunun güney köşesinde bulunmaktadır. Sultan III. Murad Türbesi, İstanbul Suriçi Gülhane’de bulunan Ayasofya Külliyesi’nin haziresine 1595 yılında Mimar Davut Ağa tarafından inşasına başlanmıştır. Mimar Davut Ağa’nın 1598 yılında ölümünden sonra Mimar Dalgıç Ahmet Ağa tarafından 1600 yılında tamamlanmıştır. Ayasofya Haziresi’nde bulunan üç türbeden ikincisidir. Türbenin dış cepheleri mermer kaplı, altıgen planlı olup, üzeri iç ve dış olmak üzere iki kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbeler doğrudan doğruya duvarların üzerine oturtulmuştur. Burada Mimar Sinan’ın Kanûnî Sultan Süleyman ve Sultan II. Selim türbelerinde uyguladığı sistem tekrar edilmiştir. İç mekânda altı sütun ortadaki sandukalar ile dış duvarlar arasındaki koridoru meydana getirmiştir. Üç birimli revak ile ana türbeden oluşan yapı altıgen planlıdır. Kubbesi dış duvarlar tarafından taşınmaktadır. İçte altı sütun üstünde duran kubbesiyle baldaken bir yapı mevcuttur. Kuzeydoğu kenarı ana gövdeden dışarı fırlayıp kornişe kadar yükselmektedir. Burada tonozlarla örtülü üç bölümlü revak bulunur. Revak kısmında, niş içindeki kapının iki yanındaki duvarlar çiniyle kaplıdır. Türbenin köşelerine yuvarlak mermer sütunlar yerleştirilmiştir. Bina gövdesi mermerle kaplanmış olup, geniş kubbe kasnağında üç pencere vardır. Türbenin içerisindeki duvarlar sekilerden itibaren 4.20 m. yüksekliğe kadar 16. yüzyılın mercan kırmızısı rengindeki çinilerle kaplıdır. Pencere ve dolapların etrafı çiçekli bir bordür ile çevrelenmiş, aralarda kalan duvar yüzeylerine kırmızı palmet, yeşil kıvrık yaprak, mavi şakayık ve Çin bulutlarından oluşan çiniler yerleştirilmiştir. Bunlar renk, kalite ve kompozisyon yönünden yapıldığı dönemin en güzel örnekleri arasındadır. Pencerelerin üzerinde lacivert zeminli, beyaz ve celi-sülüs ile yazılmış Besmele ve ayetleri kapsayan bir yazı kuşağı çepeçevre dolaşmaktadır. İç mekândaki büyük sivri kemerler kalem işleri ile boyanmıştır. Pandantiflerin ortasına birer dairevi madalyon yerleştirilmiş ve buraya Esmaü’l-Hüsna yazılmıştır. Kubbe yazı ve çeşitli motiflerle bezelidir. Ortada Besmele ile birlikte Fatiha Suresi’nin bulunduğu bir madalyon yer almaktadır. Ayrıca İsmi Celâl ve İsmi Nebi’nin tekrarlandığı kufi bir yazı şeridi de dikkati çekmektedir. Türbe içinde alt pencerelerin aralarında çini işlemeler görülmektedir. Üsteyse çini ayet kuşağı bulunur. Duvarları boydan boya dolaşan ayet kuşağında Besmele-i Şerif ile Mülk Suresi okunmaktadır. Yazılar beyaz sülüs hatla yazılmıştır. Kubbeye geçiş bölgesinde merkezde düğümlenecek şekilde istiflenmiş çini madalyonlarda celi sülüs hatla Esmaü’l-Hüsna görülmektedir. Çinilerin üstleri kalem işleriyle süslenmiştir. İkinci ve üçüncü sıra pencerelerin arasında merkezde düğümlenen şekilde Esmaü’l-Hüsna yazılmıştır. Kubbe göbeğinde Besmele-i Şerif ile Fatiha Suresi okunur. Bu yazılar Allah ve Muhammed isimlerinin yinelendiği kufi bir şeritle çevrelenmiştir. Türbenin abanoz ağacından yapılmış kapısı Türk ağaç işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır. Kapının sağ ve sol kanatlarındaki “Küllü nefsin zaikatü’l-mevt sümme ileyna terceün.” ayetinin yazılı olduğu sedef kakmalı kareler Dalgıç Ahmet Ağa’ya aittir. Kaynakça http://www.degisti.com/index.php/archives/5873 http://www.tas-istanbul.com/portfolio-view/ayasofya-sultan-iii-murat-turbesi https://www.semerkanddanbosnaya.com/portfolio/iii-murat-turbesi/
Mustafa BAŞ
Yazarİslâmiyet dini akla büyük önem vermiştir. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim, pek çok ayetinde, insanı göklerin ve yerin yaratılışını düşünmeye davet ederek şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz göklerin ve yerin yarat...
Yazar: Aydın BAŞAR
Manevî dünyamızı aydınlatan¸ tasavvuf âleminin parlak yıldızları Allah dostları¸ Peygamberlik müessesesinin varisleri sayılan ve yaşadığı topluma emredildiği şekilde intizam veren zamanın önderleridir...
Yazar: Mustafa BAŞ
“Garazsız hem ivazsız hizmet et her canlıya Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol” (Osman Hulûsi Dârendevî) Yaklaşık bin yıl önce Türkistan topraklarında husûle gelen nüvesinin vücut bulup, dal...
Yazar: Selçuk ALKAN
Lügatte “sağlam ve muhkem olmak” anlamına gelen “ve-sâ-ka” ya da “güvenmek, itimat etmek” manasındaki “si-ka/vüsûk” kökünden türemiş bir isim olan mîsâk kelimesi “antlaşma ya da kuvvetli ahid” anlamla...
Yazar: Gökhan ÖZBEK